1971-1980 Dönemi


















1971-1980 Dönemi Türkiye
Siyasî ve ekonomik istikrarsızlık durmadı, 1960'ların ortalarında başlayan öğrenci hareketlerinin sonucu 12 Mart 1971'de, Genelkurmay Başkanı orgeneral Memduh Tağmaç'ın liderliğindeki bir grup subay, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir muhtıra sundu. Radyodan da yayımlanan muhtırada, toplumsal kargaşa ve kardeş kavgasına son vermek için anayasanın öngördüğü reformları uygulamak üzere partiler üstü bir hükümet oluşturulması istendi. Aksi halde Türk Silahlı Kuvveden kendi yasal haklarını kullanarak yönetime el koyacaktı. Memduh Tağmaç'ın dışında, Kara Kuvvetleri Komutanı orgeneral Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri komutanı Orgeneral Muhsin Batur ve Deniz Kuvvetleri komutanı Oramiral Celal Eyicioğlu'nun da imzaladığı muhtıra'nın ardından AP hükümeti istifa etti. 

Muhtıra sonrasının ilk partiler üstü hükümeti CHP'li Nihat Erim tarafından kurulduğunda, kabinede beş AP'li, üç CHP'li, bir MGP'li ve bir MBK üyesi ile 14 teknokrat ve bürokrat yer alıyordu. Kabinenin kurulmasından kısa bir süre soma, hükümete karşı ilk tepkiyi CHP genel sekreteri Ecevit gösterdi ve 12 Mart Muhtırası'nı, Yunanistan'daki askerî cuntaya benze­terek, CHP'nin bu hükümete bakan vermemesi gerektiğini belirtti. O zamanlar büyük tepki toplayan bu çıkış sebebiyle, Ecevit büyük saygınlık kazanacaktı. 

Muhtıra'yı verenlerin ilk işi, ordu içerisinde «sol» bir darbe hazırlamakta olan, ancak 9 Mart günü faaliyetleri açığa çıktığı için başarısızlığa uğrayan beş general, bir amiral ve 356 albayı tasfiye etmek oldu. Daha sonra, 17 Mayıs 1971'de İsrail'in İstanbul başkonsolosunun THKPC'e kaçırılmasından hareketle, geniş çaplı siyasî tutuklamalar ve yargılamalar yapıldı. Bu şekilde binlerce sosyalist ve demokrat eğilimli insan tutuklanarak çeşitli cezalara çarptırıldı.
12 Mart rejimi Memduh Tağmaç'tan sonra genelkurmay başkanı olan Faruk Gürler'in cumhurbaşkanlığına aday olmasına rağmen seçilememesine kadar devam etti. 14 Ekim 1973 genel seçimleriyle çok partili siyasî yaşama dönüldü. 

1973 yılında yeniden çok partili yaşama dönüldüğü zaman, ortada yeni bir lider vardı: Bülent Ecevit. CHP lideri Bülent Ecevit Milli Selâmet Partisi (MSP) lideri Necmettin Erbakan ile oluşturduğu koalisyonun ömrü uzun olmadı. 1974 « Petrol Şoku » ve « Kıbrıs Çıkarması » Türkiye'nin ekonomik ve siyasî yaşamını gene karıştırdı. Hele Kıbrıs Barış Harekâtı'nı izleyen ABD ambargosu Türk ekonomisinde, onulması çok güç yaralar açtı. Zaten bu dönemde koalisyonun bozulması ilk kez « Milliyetçi Cephe » denilen hükümet modelini ortaya çıkardı ve MHP ilk kez hükümete katıldı.


1977 seçimleri gene Ecevit'in zaferiyle noktalandı. Fakat tek başına iktidar olmasına yetmedi.
Bu arada kurulan İkinci Milliyetçi Cephe, ülkedeki kutuplaştırmayı arttırınca, Ecevit pek de normal sayılamayacak yollarla yeniden hükümete geldi. Ama artık anarşi ve terör engellenemeyecek boyutlara gelmişti. Bu arada çeşitli kentlerde « mezhep çatışmaları » başlamıştı. 1979 ara seçimlerinde ağır bir yenilgiye uğrayan Ecevit hükümeti istifa etmek zorunda kalınca, bu « yangını » söndürme görevini bir kez daha Süleyman Demirel üstlendi. Ne var ki, yangın bacayı sarmıştı; sonunda 12 Eylül Askerî Müdahalesi, çok ağır bir darbe olarak demokratik yaşamı durduracaktı. 
...................................................................................................................................................... 
Demirel hükümetinin verilen muhtırayla istifaya zorlanmasından sonra, Nihat Erim tarafından tarafsız bir hükümetin kurulmasıyla sekiz ay süren bir koalisyon dönemi yaşandı. Bu dönemde beklenen reformlardan hiçbiri gerçekleştirilemediği gibi, tüm dünyada kendini hissettiren ekonomik bunalımın Türkiye'ye de yansıması, özellikle dar gelirli kesimde ciddî huzursuzluğa yol açtı. İlk Nihat Erim hükümetinin başarısız olması ve girişimin İller olarak bilinen bürokrat ve teknokratlardan oluşan grubun istifasıyla sonuçlanmasına rağmen, ikinci Erim hükümet kuruldu. Ancak bu hükümet dört ay dayanabildi ve Erim yerini Millî Savunma Bakanı Ferit Melen'e bırakarak görevden ayrıldı. 22 mayıs 1972'den  nisan 1973'e kadar süren Melen hükümetinin en önemli işlevi 12 Martçılar'ın parlamentoda gördükleri ilk direniş örneği olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gerçekleştirilmesi oldu. Seçim sonucunda Memduh Tağmaç'tan sonra genelkurmay başkanı olan Faruk Gürlerin de aday olmasına rağmen, CHP ve AP'nin anlaşarak Fahri Korutürk'ü cumhurbaşkanı seçmesiyle 12 Mart rejiminin de sona erdiği anlaşıldı. Melen'den sonra kurulan Naim Tali hükümeti ise ancak seçimlere kadar süren bir dönemin geçici iktidarı oldu. 
1973 seçimleri sonucunda CHP 185 milletvekilliği ile lider parti durumuna geldi. Seçimlerde AP 149, DP 45, MSP 48, CG1 de 13 milletvekilliği kazanabildi CHP ile Millî Selamet Partisi birlikteliğiyle bir koalisyon hükümeti kuruldu. Özellikle 1974 temmuz ve ağustosunda girişilen Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında MSP'nin adanın tamamını ele geçirmek gibi fetihçi bir anlayışa heveslenmesi ve kamuoyunda büyük prestij sağlayan bu harekâtı sahiplenmek istemesiyle sürtüşmeler gittikçe arttı. Sonuçta 1974'te koalisyon dağıldı; Ecevit hükümeti düşerken 200 günü aşkın süre hükümetin kurulamamasından kaynaklanan bir iktidar boşluğu ortaya çıktı. 
Bu geçiş dönemi boyunca cumhurbaşkanı Korutürk tarafından atanan kontenjan senatörü Sadi Irmak başbakanlık görevini sürdürdü. Nihayet 12 Nisan 1975 tarihinde Demirel başkanlığındaki AP, MSP, CGP, MHP ve bağımsızlardan oluşan Birinci Milliyetçi Cephe (MC) hükümeti kuruldu. 5 Haziran 1977 seçimlerine kadar süren MC iktidarı süresince bir yandan Kıbrıs dolayısıyla ortaya çıkan dış politika problemleri ile uğraşırken, diğer yandan da gittikçe artan terör ve anarşi önlenmeye çalışıldı. Ancak hükümetin bu konudaki başarısızlığı, 1976'dan itibaren ülkenin neredeyse bir iç savaş ortamına girmesinden belliydi. 5 Haziran 1977 seçimleri sonrasında 213 milletvekili çıkarmasına rağmen yine tek başına iktidar olacak gücü kazanamayan CHP, bir azınlık hükümeti kurmaya çalıştı; başarısız oldu. Aynı seçimlerde AP’nin 189, MSP’nin 24, MHP'nin 16 milletvekilliği kazanması ile yeniden gündeme gelen İkinci Milliyetçi Cephe hükümeti ise ocak 1978'e kadar dayanabildi. Gensoru ile düşürülen ilk hükümet olmasıydı. İç ve dışta güvenliğin sağlanamaması, cephecilik anlayışıyla ulusal birliğin kurulamaması ve anayasal sınırların zorlanması gibi sebeplerle verilen gensoruyla düşürülen hükümetin yerine AP'den ayrılan 11 milletvekili, CGP ve DP desteğiyle Üçüncü Ecevit hükümeti kuruldu. Ancak bu hükümetin de gittikçe artan terör ve anarşiye çare bulamayacağı, özellikle Kahramanmaraş'ta meydana gelen ve 100'ün üzerinde can kaybına yol açan olaylarda ortaya çıktı. Nitekim 14 Ekim 1979 ara seçimlerinde yenilgiye uğrayan CHP, iktidardan çekildi; sağ partilerin dış desteğiyle yeni bir Demirel hükümeti kuruldu. Yeni hükümet tarafından ekonomik alanda 24 Ocak Kararları olarak bilinen bir dizi önlem alınmasına karşın, cumhurbaşkanının seçilmesinde ve terörün önlenmesinde her hangi bir aşama kaydedilemedi. AP ve CHP'nin bir türlü ortak bir zeminde buluşamaması ve artan karışıklıklar, 12 Eylül 1980'de gerçekleştirilen yeni bir  askerî darbe ile sonuçlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder