II. Koalisyon Savaşları'nda (1798-1802) Portekiz, Napoli ve Osmanlı Devleti'nin de desteklediği üç büyük güç (Prusya, İngiltere ve Avusturya) Fransa'nın karşısında yer aldı. Gene İtalya ve Almanya cephelerinde süren savaş, 1801 'de Campo Formio Barışı'na kesinlik kazandıran Lunéville Antlaşmasıyla noktalandı. II. Koalisyon dağıldı, Avusturya'nın Almanya genelindeki konumu daha da zayıfladı.
III. Koalisyon Savaşları'na Rusya'nın ve İngiltere'nin askeri ve mali desteğiyle giren Avusturyalılar, 1805'te Fransızların Viyana'yı işgal etmelerini engelleyemediler. Aynı yıl Napoléon'un Austerlitz zaferinin ardından imzalanan Pressburg Antlaşması'yla Tirol, Vorarlberg, Brixen ve Trentino da elden gitti.
Napoléon'un 1804'te kendini Fransa imparatoru ilan etmesi ve ardından Ren Konfederasyonu'nu kurması üzerine, II. Franz artık boş bir unvana dönüşen Kutsal Roma-Germen imparatoru sıfatını terk etti. Kendini Avusturya imparatoru I. Franz olarak ilan etti. Böylece Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu resmen tarih sahnesinden silinmiş oldu.
Napoleón, Prusya'yı kesin bir yenilgiye uğrattığı Jena Çarpışmasından sonra bütün Avrupa'nın denetimini eline geçirdi. Avusturya'nın İngiltere'ye karşı Napoléon'un Kıta Ablukası'na katılmak zorunda bırakılışıyla birlikte ülkede milliyetçi hareketler başladı.
Franz'ın kardeşi Arşidük Karl ulusal bir milis gücü örgütledi. İngiltere'nin hâlâ direnmesinin ve İspanya'da işgalci Fransızlara karşı yürütülen gerilla savaşının da yüreklendirdiği Avusturya, 1809'da Fransa'ya yeniden savaş açtı. Arşidük Karl Aspern'de Napoleón yönetimindeki bir orduyu yendiyse de, kesin zaferi gene Fransızlar bu kez Wagram'da kazandılar. Schönbrunn Antlaşması'yla Salzburg, Yukarı Avusturya ve Kuzey Tirol Bavyera'ya verildi, Güney Tirol İtalya'daki uydu krallığa, Batı Galiçya da Napoléon'un kurduğu Varşova Arşidüklüğü'ne bağlandı. Ayrıca Avusturya güneyindeki Slav topraklarını da Fransa'ya bırakmayı ve yüklü bir savaş tazminatı ödemeyi kabul etti.
1811'de devlet iflas etmiş, Avusturya parası eski değerinin beşte birine düşmüştü. Bu sırada Avusturya dış siyasetinde önemli değişiklikler oldu. Napoléon'un sarayında Avusturya elçisi olarak bulunmuş olan Kont (sonradan Prens) Metternich dışişleri bakanı oldu. Metternich ilk iş olarak Fransız karşıtı dış siyasetin yerine, Avusturya'yı yeniden büyük devletler düzeyine yükseltecek olanaklar belirinceye değin Fransa'yla işbirliği anlayışını benimsedi. İmparatorun büyük kızı Marie-Louise'yle evlenmek isteyen Napoléon'un bu önerisini Avusturya'nın çıkarları adına imparatora kabul ettirdi. Avusturya 1812 Savaşı'na artık evlilik bağıyla birleştiği Fransa'nın safında katıldı, ama Metternich, Ruslarla açıkça çatışmama konusunda orduyu uyarmıştı. Fransızların Rusya'da uğradığı büyük yenilgi üzerine, Almanya'da sürmekte olan savaşa katılma karşılığında Avusturya, Napoléon'dan Schönbrunn Antlaşması'yla kaybettiği topraklan geri istedi. Napoleón bu isteği geri çevirince, Fransa'ya karşı savaşan Rusya ve Prusya ile onları destekleyen İngiltere ve İsveç'in oluşturduğu ittifaka katıldı. Leipzig Çarpışması'nda kesin yenilgiye uğratılan yorgun Fransızlar, 1814'te Paris'i müttefiklere teslim ettiler. Napoleón tahttan indirildi; Bourbonlar geri getirildi. Aynı yıl başlayan ve Haziran 1815'te sonuçlanan Viyana Kongresi'nde Avrupa yeniden düzenlendi. Avusturya Schönbrunn'da kaybettiği toprakları, italya da Lombardiya ve Venedik'i geri aldı; Toscana ve Modena yarı özerk Habsburg toprakları haline geldi.
Kongrede Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu'nu yeniden canlandırma yönünde bir çaba gösterilmedi, ama irili ufaklı Alman devletleri arasında gevşek bir konfederasyon oluşturuldu. Avusturya bu konfederasyonu Prusya'nın yardımıyla yönetecek, 50 kadar Alman devletinde anayasal hükümetlerin ve liberal kuruluşların ortaya çıkmasını engelleyecekti. Metternich Avusturya'yı yeniden büyük güçler arasına sokmuş, ama Avusturya açısından Almanya ve İtalya sorunları çözülmek bir yana, daha da karmaşıklaşmıştı. Alternatif bir çözüm olabilecek olan Kutsal Roma-Germen İmparatorluğumun yeniden kurulmasını Metternich özellikle istememişti. Milliyetçi duyguların ortaya çıkmasından ve halk iradesi düşüncesinin uyanmasından çekiniyordu.
Avusturya şansölyesi, hem içerde, hem dışarda ve Kutsal İttifak çerçevesi içinde 1848 yılına kadar devrimlere karşı siyasetini sürdürdü. Çeşitli önlemler, sansür, ayrıca öbür devletlerin siyasetlerine müdahale yoluyla, ulusal ve liberal çalkantının ortaya çıktığı Avusturya'da, Hırvat yurtseverliğinin Macar yanlısı siyasete karşı çıktığı Macaristan'da, Çek yurtseverlerine karşı Bohemya'da, İtalyan yurtseverliğinin çeşitli eğilimler demeti biçiminde belirdiği İtalya'da, devrimci düşüncelerin yayılmasını engellemeye çalıştı.
Ama 1848'de, Viyana'da başlayan devrim bütün imparatorluğa, Almanya'ya ve İtalya'ya yayıldı; Metternich devrildi; Viyana hükümeti ordunun desteğiyle ancak 1849 yılında düzeni: saglayabildi. Yeni imparator Franz-Joseph'le (1848-1916) başlayan baskı dönemi, durumu ancak görünüşte koruyabildi; 1859'a kadar uygulanan Bach sistemi, aşırılıkları dolayısıyle, mutlakiyetçüi-ğin sarsılmış olduğunu ve imparatorluğun Habsburg sülalesi temsilcisinde simgeleştiği zamanların geride kaldığını ortaya koymuştu. Fransız devriminden ve Napolyon' un fetihlerinden kaynaklanan liberal ve ulusçu akımlar, imparatorluğun kısa sürede çözülmesine yol açtı. Avusturya, Fransa'nın yardımıyla Piemonte'nin kurduğu İtalyan birliğini (1859-1866) ve Prusya'nın kurduğu Alman birliğini kabul etmek zorunda kaldı.
Bu başarısızlıklar rejimi zayıflattığı için Macaristan'la 1867 uzlaşması yapılmak zorunda kalındı. Avusturya imparatorluğunun yerini, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu aldı.
DEVRİM VE KARŞI-DEVRİM, 1848-59.1848-49 devrimleri. Mart 1848'de Fransa'daki devrimin başarı haberi duyulur duyulmaz, olaylar Avusturya'ya da sıçradı. Viyana'da üniversiteli gençlerin ardından halk da özgürlük için sokaklara döküldü. Ordunun müdahalesi üzerine kanlı olaylar baş gösterdi. İşçilerin de katılmasıyla ayaklanma büyüdü. Metternich'in istifası isteniyordu. İmparator bu isteği derhal kabul ettiyse de, devrim imparatorluk topraklaruna yayıldı.
Rusya'nın batısında kalan büyük Avrupa devletleri arasında, Avusturya sanayisi en az gelişmiş olanıydı. Viyana olayları sırasında işçiler devrimi yürekten desteklediler, ama hükümetin tutumunu etkileyecek güçleri yoktu. Çok daha önemli bir toplumsal hareket, köylülerin topraklarda soylulara hizmet yükümlülüğünden kurtulma isteğinden kaynaklanıyordu. Eylül 1849'da Viyana'da toplanan kurucu meclisten çıkan ve imparatorun onayından geçen bir yasayla köylüler özgürlüklerini kazandılar. Böylece ülkenin bu en geniş ve temelde en tutucu toplumsal sınıfının devrimle pek bir ilişkisi kalmadı.
Anayasa
Liberal demokrasi açısından, yeni kabinenin Nisan 1848'de hazırladığı ve Pillersdorf Anayasası olarak bilinen belge hayli demokratik bir anlayışla kaleme alınmıştı. Aynca Almanya'nın tümünü temsil edecek ve birliği sağlayacak bir ulusal meclis toplanması için hazırlıklara girişildi. Bu sıralarda Macaristan'da Kont Batthyâny yönetiminde kurulan liberal hükümet de Macarlar için ayrı bir anayasa hazırlamıştı. Öte yandan ünlü Çek tarihçisi Palacky, halkının özgür seçimlerle kurulacak ilk Alman ulusal meclisine temsilci göndermeyeceğini, çokuluslu bir Avusturya'yı olası Rus saldırılarına karşı bir siper olarak gören Çeklerin, Almanya'nın bir parçası olmayı kabul etmedikleri düşüncesini savunuyordu.
Gerek liberal, gerek muhafazakâr Avusturyalı Almanlar Frankfurt'taki Ulusal Meclis'e istekle katıldılar, ama anayasa görüşmelerinin başında Avusturya sorunu anlaşmazlıklara yol açtı. Almanların bir bölümü ortaya çıkacak birleşik Alman devletine Avusturya'nın da katılmasını istiyor, Avusturya İmparatorluğu'nun Alman olmayan çoğunluğu ise buna karşı çıkıyordu. Sonunda Avusturya'nın ayrı bir anayasasının ve ayrı bir yönetiminin olmasına karar verildi. Görüşmeler bu aşamaya vardığında karşı-devrim başladı ve Frankfurt'tan Stuttgart'a taşınmış olan meclis dağıtıldı. Almanya'da devrim sona ermişti, ama Prusya-Avusturya anlaşmazlığı olduğu gibi duruyordu.
Alman Birliği için Prusya ile rekabet
Avusturya'yı Alman Konfederasyo-nu'ndan uzaklaştırmanın yollarını arayan Prusya'nın önerisi üzerine Erfurt'ta yeni bir meclis toplandı. Erfurt planına göre Almanya ikiye bölünecek, biri Prusya yönetimindeki Almanlardan, öbürü bu birliğe yalnızca kâğıt üstünde bağlı Avusturya'dan oluşacaktı. Avusturya başbakanı Schwarzenberg, Erfurt planını geri çevirdi ve diplomatik yollardan Prusya'yı 1815 Alman Konfederasyonu koşullanna geri dönmeyi kabule zorladı. Ne var ki Avusturya'nın Çar I. Nikola'nın desteğiyle kazandığı bu başarı uzun ömürlü olmayacaktı.
1848 Devrimi
Prag ve Krakow'daki devrimci hareketlerin bastırılmasına karşın, Macaristan'daki olayların önü alınamadı. Yeni Macar hükümetinin uyguladığı Macarlaştırma siyaseti sonucunda Hırvatlar, Sırplar, Slovaklar ve Romenler ayaklandı. Bu arada Piemonte-Sardinya'nın başlattığı savaş (Mart 1848) Avusturya'nın Macaristan devrimiyle gerektiği gibi ilgilenmesini engelledi. Slav sorunu imparatorluğun batı kesiminde de ciddi boyutlara vardı. Haziran 1848'de Prag'da Çek, Hırvat, Polonyalı, Ruten, Sırp, Slovak ve Sloven temsilcilerin katıldığı bir Slav kongresi toplandı. Bu kongre sokak gösterileri yüzünden yarıda kaldı ve bir sonuca bağlanamadı, ama görüşülen konular açısından Panslavizm tarihinde önemli yer tutar.
Eylülde Avusturya imparatorluk orduları Macaristan'a girdi. Budapeşte'de ayaklanan halk komutanı linç etti. İmparator bunun üzerine Macar Reichstag'ını dağıttı. Öte yandan Macaristan'daki olayların Viyana'da yol açtığı yeni bir devrimci ayaklanma sırasında savaş bakanı linç edildi. İmparatorluk orduları bu kez Viyana'ya giderek ayaklanmayı sert bir biçimde bastırdı.
Bu arada hiç beklenmedik bir gelişme oldu ve zekâca geri imparator, vakanüvislerin deyimiyle "Müşfik Ferdinand" tahtını 18 yaşındaki yeğeni Franz Joseph'e bıraktı (2 Aralık 1848). On beş gün sonra Avusturya orduları yeniden Macaristan'a girdi. Ordunun ayaklanmayı bastırmadaki beceriksizliğinden cesaret alan Macar Reichstage Nisan 1849'da Habsburgların egemenlik haklarını yitirdiklerini ve Kossuth başkanlığında bir Macaristan Cumhuriyeti'nin kurulduğunu ilan etti.
Macarlar biraz da Avusturya'da değişmekte olan havadan esinlenmişlerdi. Mart 1849'da hazırlanan ve Kremsier Taslağı olarak bilinen yeni anayasaya göre, Avusturya meşruti krallık oluyor, yasama erki parlamentoya veriliyor, yerel yönetim milliyetlere göre örgütleniyor, ama imparatorluk düzeyinde eski merkezi yapı olduğu gibi korunuyordu. Anayasanın tek eksiği Macar sorununa değinmeyişiydi, ama bunun dışında federasyon yanlısı (Slav) ve merkeziyetçi (Alman) öğeleri başarıyla uzlaştırmaktaydı.
Avusturya halklarının gerçek temsilcileri tarafından hazırlanmış olan bu ilk reform taslağı, Franz Joseph'in muhafazakâr başbakanı Schwarzenberg'in tepkisiyle karşılaştı. Reichstag dağıtıldı, temsilciler tutuklandı. Başbakan, İçişleri Bakanı Stadion'a birlikçi ve merkeziyetçi (Macaristan'ı da içeren) bir anayasa hazırlattı. Bu yasa hiçbir zaman yürürlüğe girmediyse de, Kremsier Reichstag'ının dağıtılması Avusturya tarihinde belki de en büyük yanlış oldu.
İmparatorluğun ayrı anayasalara, hükümetlere ve parlamentolara sahip iki kesimi dışında imparatorun kendisi ve erkânı ile dışişleri ve savaş bakanlarından oluşan bir "ortak monarşi" kuruldu. Ortak konular her iki parlamentonun temsilcilerinin katılacağı yıllık toplantılarda görüşülecekti. Bir gümrük birliği kurulacak, ortak hesaplar on yılda bir gözden geçirilecekti. (Bu mali tartışmalar daha sonraları Avusturya ve Macaristan hükümetleri arasındaki temel anlaşmazlık konusu oldu.) Yeni düzenlemeye göre yurttaşlık ayrı, para, ölçü birimleri ve posta hizmetleri tekti. Ortak bir hükümetin kurulmamış olmasına karşın, kısa bir süre sonra imparatorun başkanlığında her iki hükümetin başbakanlarının bir araya geldiği Gemeinsamer Ministerrat (Ortak Başbakanlar Kurulu) oluştu.
Macaristan'ın elde ettiği ayrıcalıklar Bohemya ve Galiçya'da benzer isteklere yol açtı, ama imparator merkeziyetçi yönetimden vazgeçmekten yana değildi. Reichstaga egemen burjuva liberal Almanlar da federasyon düşüncesine karşıydılar. Macarlarla uzlaşma konusundaki olumlu tutumlarından ötürü liberallere 1861 Şubat Anayasasında değişiklik yapma hakkı tanınmış, onlar da Aralık Anayasası (1867) olarak bilinecek belgeyle basın, düşünce ve toplantı yapma özgürlüğü tanımaya söz verdikleri çeşitli ulusların yasalar önünde eşit olduğunu açıklamışlardı. Ayrıca parlamentonun üstünlüğü ilkesi benimsenmişti, ama bütün bunlar birer vaat olmaktan öteye gidemedi: Oy hakkı mülk sahibi olma gibi koşullarla kısıtlandı; imparatora gerektiğinde ülkeyi parlamentosuz yönetme yetkisi verildi. Kısacası devlet işlerinde siyasal girişimler ve kapitalist çıkarlar öne çıkamadı; I. Joseph döneminden kalma bürokratik geleneklerin egemenliği sürdü.
Aralık Anayasası'nın ardından Franz Joseph, üyelerinin çoğu Alman orta sınıfından gelme bir "burjuva kabinesi" kurdu. Kiliseye 1855 Konkordatosu'yla tanınmış pek çok hak geri alındı, zorunlu eğitim laikleştirildi. Gene de burjuva kabinesinin bu ilerici reformları Alman olmayan ulusların isteklerini karşılamaktan çok uzaktı. Viyana hükümetinin Galiçya'ya tanımak zorunda kaldığı kendi kendini yönetme hakkını Rutenleri Polonyalılaştırmak için kullanan Polonyalılar, I. Dünya Savaşı'nın sonlarına değin merkezi hükümete bağlı kaldılar.
Çek Sorunu
Çeklerin talepleri kabinenin liberal üyelerinden tepki, federasyon yanlısı muhafazakârlardan ise destek gördü. Bu arada pek çok başbakan değişmesine karşın, Çek sorunu bir türlü çözülemedi. 1870-71 Fransız-Alman Savaşı bir süre ilgiyi Çek sorunundan uzaklaş-tırdıysa da, kamuoyuna yön veren gene milliyetçi eğilimler oldu. Avusturyalı Almanlar Prusya'nın zaferini alkışlarken, Slavlar savaşta Fransızları destekleyen bir tutum takındı.
Bismarck'ın 1866 Savaşı ertesinde II. Alman İmparatorluğu'nu (İkinci Reich) kurmasıyla Alman sorununa müdahale olanağı kalmayan Franz Joseph, yeni başbakanı von Hohenvvart'ı Çeklere bazı federal haklar tanımakla görevlendirdi. Hohenvvart'ın, Rieger ve Palacky gibi Çek önderleriyle yaptığı gizli görüşmelerin ardından, 12 Eylül 1871'de Çeklere eski haklarının tanındığını açıklayan bir imparatorluk bildirisi yayımlandı. Çekler buna Macar uzlaşmasını örnek alan bir anayasa taslağıyla cevap verdiler. Bunun üzerine, von Hohenwart'a başından beri karşı olan Almanlara Macarlar da katıldı ve von Hohenwart görevinden alındı. Halk arasında "doktorlar kabinesi" olarak bilinen yeni kabine, Prens Adolf Auersperg'in başkanlığında Almanların parlamentodaki durumunu sağlamlaştırmaya yöneldi. Çekler önce Bohemya Dief inden çekilerek ardından Viyana'daki parlamento toplantılarına katılmayarak pasif direnişe geçtiler. Hükümetin federasyon yanlılarının konumunu zayıflatan bu durumdan yararlanarak parlamentodan geçirdiği seçim yasasıyla, Reichsrafa gönderilecek temsilcilerin doğrudan seçilmesi ilkesi getirildi. Bununla birlikte seçim bölgelerini sosyoekonomik sınıflara bölen eski sistem korundu. Böylelikle parlamento Alman burjuvazisinin çıkarlarının hizmetine girdi.
Alman kapitalizminin kazandığı bu siyasal başarı garip bir rastlantıyla ciddi bir ekonomik bunalımla aynı dönemde gerçekleşti. Nisan 1873'te açılan Viyana Dünya Sergisi'nde Habsburgların maddi ve ekonomik başarılarını sergileme amacı güdülüyordu.
1860 ve 1870'lerdeki yayılmacı ekonomik girişimler beraberinde yalnız sanayinin gelişmesini, demiryolları yapımını ve Viyana ile Budapeşte gibi kentlerin büyümesini değil, savurgan bir spekülasyonu da getirmişti. Mayıs ayında, serginin açılışından kısa bir süre sonra borsa çöktü. Bunu izleyen bunalım döneminde hükümet burjuva liberal ilkelerinden vazgeçti. Ekonominin yükünü hafifletmek için demiryolları ve benzeri kamu işleri projelerini sürdürme işini devlet üstlendi. 1873 Bunalımı'nın uzun vadedeki sonuçlarından biri de, pek çok devlet adamının ve soylunun "spekülasyon hastalığına yakalandığının ve çeşitli skandallara karıştığının açıkça ortaya çıkmasına karşın, borsada olup bitenlerden Yahudilerin sorumlu tutulması ve böylece Yahudi düşmanlığının Avusturya siyasal yaşamında rol oynamaya başlaması oldu.
Balkanlar
Kasım 1871'de dışişleri bakanlığına atanan Kont Andrâssy, Balkan sorunu nedeniyle er geç karşı karşıya geleceğini bildiği Rusya'ya karşı Alman Reich'ı ile ittifak kurma yoluna gitti. Franz Joseph, Alman ve Rus imparatorlarıyla 1873'te oluşturduğu Üç İmparator Birliği (Dreikaiserbund) çerçevesinde, Balkanlar üzerinde Rusya'yla olası bir anlaşmazlık durumunda Almanya'nın müdahalesini güvence altına aldı.
Çökmekte olan Osmanlı Devleti'ne bağlı Balkan uluslarının başkaldırı girişimleri 1875'te ciddi ayaklanmalara dönüştü. Andrâssy'nin Osmanlı hükümetine bir reform programını kabul ettirememesi üzerine, Rusya devreye girerek Avusturya-Macaristan'a Balkanlar'ı bölüşmeyi önerdi. Bismarck'ın aracılığıyla yapılan iki gizli anlaşmayla (Reichstadt [Zâkupy], 1876 ve Budapeşte, 1877), Andrâssy Rusya'yı "büyük bölüşme" planından vazgeçirdi. Buna göre Rusya yalnız Besarabya'yı, Avusturya-Macaristan da Bosna ve Hersek'i almakla yetinecekti.
Osmanlı-Sırp anlaşmazlığının büyük devletlerin aracılığıyla çözülememesi üzerine, Rusya Nisan 1877'de Osmanlı Devleti'ne savaş açtı. Şubat 1878'de savaşı kazandıktan sonra Besarabya'yla yetinmek niyetinde olmadığını ortaya koydu. Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması uyarınca kurulan Büyük Bulgaristan, Avusturya-Macaristan'm Balkanlar'daki çıkarlarına aykırıydı. Rusya'nın Güneydoğu Avrupa'daki ilerleyişine karşı çıkan İngiliz hükümetinin ve Bismarck'ın desteklediği Andrâssy, Rusya'yı aşırı isteklerinden vazgeçirdi. 1878 Berlin Kongresi'nde alınan kararlarla Bulgaristan bölündü, Sırbistan'a bağımsızlık tanındı, Rusya Besarabya'yı, Avusturya-Macaristan da Bosna ve Hersek'i aldı. Bu iki eyaletin fiilen ele geçirilmesi için 150 bin Habsburg askerinin birkaç hafta savaşması gerekti ve yeni toprakların Macaristan'a mı, yoksa Avusturya'ya mı katılacağı konusunda bir anlaşmaya varılamadığından, Bosna-Hersek ortak maliye bakanlığına bağlandı.
|
---|
Ulusal çatışmalar ve reform.İmparatorluk içinde Slav öğesinin güçlenmesinden çekindikleri için, liberal Almanlar Bosna ve Hersek'in işgaline karşı oy kullanmışlardı. Başbakan Auersperg'in istifasının ardından 1879'da Alman Reich'ıyla kurduğu İkili İttifak temelinde Alman dış siyasetine bağımlı hale gelen Habsburg monarşisi, Başbakan Taaffe'nin muhafazakâr hükümeti döneminde yeniden içişlerine yöneldi. Çek parlamenterleri boykottan vazgeçiren Taaffe, Nisan 1880'de yayımladığı bir bildirgeyle Alman ve Çek dillerinin Bohemya ve Moravya'da yönetimin "dış yazışmalarında eşit ağırlıkla kullanılacağını açıkladı. Ardından Prag Üniversitesi ikiye bölünerek Çekler için ulusal bir üniversite oluşturuldu. Aynı yıl oy kullanma hakkını kısıtlayan zorunlu vergi oranı düşürülerek hali vakti yerinde Çek köylülerinin seçimlere katılması sağlandı ve dolayısıyla Alman orta sınıfının gücü kırılmış oldu. Taaffe kabinesi ayrıca iş-gününün 11 saate indirilmesi, 12 yaşından küçükleri çalıştırmanın yasaklanması, pazar gününün zorunlu tatil olması, kaza ve hastalık sigortası zorunluluğunun getirilmesi gibi sosyal reform yasalan da çıkardı.
1880'lerde Avusturya'nın geleneksel parti yapısı bozulurken, radikal ve atak bir parti düzeni ortaya çıktı. Taaffe kabinesinin Slav yanlısı tutumunu yeterli bulmayan milliyetçi "Genç Çekler", ılımlı "Yaşlı Çekler"in ciddi bir rakibi haline geldi. Aşırı uçlardaki gruplar, özellikle de Alman milliyetçileri ılımlı liberal Almanlara meydan okumaya başladı. Alman milliyetçileri "Linz Programı"yla Galiçya, Bukovina ve Dalmaçya'nın imparatorluktan ayrılmasını, imparatorun Macaristan'la ilişkilerinin kişisel düzeye indirilmesini, Alman Reichıyla daha sıkı bir işbirliğine gidilmesini istedi. Reichsrat temsilcisi Schönerer'in önderliğindeki bu Pangermenizm akımıyla birlikte Yahudi düşmanlığı da Alman milliyetçiliğinin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Pangermenizm ve Yahudi düşmanlığı, yumuşatılmış bir biçimiyle, Habsburgların görevlerinden birinin de imparatorluğun "alt" uluslarına Alman kültürünü benimsetmek olduğuna inanmış bürokrat ve subaylar arasında da kabul gördü.
Kitle partilerinin doğuşuna sahne olan bu dönemde, Avusturya'da siyasal yaşama 1920'lere değin egemen olacak üç hareket ortaya çıktı: Pangermenizm, Hıristiyan sosyalizmi ve sosyal demokrasi. Schönerer'in Pangermenizmi aydın kesime yönelik bir yapı kazandı. Voegelsang'ın Hıristiyan sosyalizmini bir siyasal örgütlenmeye dönüştüren Lueger'in partisi esnaf, zanaatçı ve tüccar kesimlerin yanı sıra Viyana'nın küçük burjuvazisini çevresinde topladı. Çeşitli Marksist grupları Sosyal Demokrat Parti çatısı altında bir araya getiren Victor Adler ise işçi hareketinin çerçevesini yardımlaşma kurumlarından bir siyasal örgüte dönüştürmeyi başardı.
Milliyetçi çekişmelerin neden olduğu gerilimi azaltmak isteyen Taaffe'nin seçim yasasında bir reform yaparak okuryazar bütün erkek yurttaşlara oy hakkı tanıma girişimi muhafazakârlarca engellendi. Taaffe sonunda Macaristan hükümetinin baskısıyla 1893'te istifa etmek zorunda kaldı. Siyasal alanda değilse bile, ekonomik ve sosyal alanlarda hayli başarılı olan Taaffe hükümeti döneminde çiftçiler için kooperatif bankaları kurulmuş, vergi sistemi yeniden düzenlenmiş, altın standardına dönülmüş ve yeni para birimi kronun istikrarı sağlanmıştı.
|
---|
Kaynaklar:
Meydan Larousse
Ana Britannica
Théma Larousse
Times Dünya Tarihi Atlası
Meydan Larousse
Ana Britannica
Théma Larousse
Times Dünya Tarihi Atlası
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder