İkinci Dünya Savaşı


Savaş Öncesi
Asya’da Japonya, emperyal yayılma çizgisine bağlı kaldı ve yeni birlikler gönderdiği Mançurya’yı 1930’ların başlarında denetim altına aldı. Bu durum Japonya’nın Çin’le çatışmaya girmesini getirdi. Çin’de Guomindang’ın (Milliyetçi Halk Partisi) önderi olarak Sun Yat-sen’in yerine geçmiş olan Çan Kay-şek bir yandan savaş ağalarıyla, öbür yandan Mao Zedong öncülüğündeki komünist asilerle çekişiyordu. Japonya’nın 1937’de Çin’e saldırması ve Şanghay ile diğer kentlere karşı yıkıcı hava akınları başlatması üzerine, Komünistler ve Milliyetçiler Japon kuvvetlerine karşı koymak amacıyla görüş ayrılıklarını geçici olarak bir yana bıraktılar. Milliyetçi hükümetin başkenti Nanjing, Japon birliklerinin sivil halka yönelik toplu tecavüz ve katliama girişmesiyle daha da feci bir akıbete uğradı.  Doğu Çin’in büyük bir bölümü 193 8’de Japon denetimine girdi.

Bu arada Avrupa’da Mihver Devletleri adıyla ittifaka giren İtalya ve Almanya, İspanya’da General Francisco Franco’nun Sovyetler Birliği’nce desteklenen cumhuriyetçi hükümete bağlı kuvvetleri yenmesine yardımcı olmak üzere İspanyol İç Savaşı’na askeri müdahalede bulundu. Bu çatışma Luftwaffe olarak bilinen Alman hava kuvvetlerinin gücünü gözler önüne sererek, İngiltere ve Fransa’yı bir ikilemle karşı karşıya bıraktı. Hitler’e meydan okumaları ve hazırlıklı olmadıkları bir savaş riskini göze almaları mı, yoksa onu diplomatik yollardan yatıştırmaları mı doğru olurdu? Yatıştırma yolunu seçerek, Almanya’nın 1938’de Avusturya’yı ilhak etmesine ve Çekoslovakya içinde etnik bakımdan Alman kimliği taşıyan Südet bölgesine el koymasına göz yumdular. Hitler’in harekâtı sürdürerek Çekoslovakya’nın büyük bölümünü işgal etmesi karşısında, İngiltere ve Fransa bir hat çizdiler ve Alman saldırganlığına karşı Polonya’ya destek verdiler.

Avrupa’daki ittifaklar düzeni 1. Dünya Savaşı öncesindeki yapıya benzerdi, ama can alıcı bir ayrılık dışında: İngiltere ve Fransa müttefik olarak Rusya’nın desteğine bel bağlayabilecek durumda değildi. Hitler 1939’da Stalin’le bir saldırmazlık paktı imzaladı ve 1 Eylül’de birliklerini Polonya’nın içleri ne sürdü.

II. Dünya Savaşı
Polonya’nın fethi bir aydan az bir süre aldı ve hava akınlarını zırhlı tümenlerin hızlı ilerleyişiyle birleştiren Alman blitzkrieg (“yıldırım savaşı”) taktiğinin sonuç alıcılığını kanıtladı. Aynı taktik Alman kuvvetlerinin 1940 ilkbaharında altı haftadan az bir süre içinde Belçika ve Hollanda’yı ezip geçerek Fransa’yı yenmesini sağladı. Hitler bu durumda İngiltere’nin uzlaşmaya yanaşmasını bekliyordu; ama başbakanlığa yeni atanan Winston Churchill asla boyun eğmemeye ant içti. Radar yardımıyla İngiliz pilotlar, sayıca üstün Luftwaffe’nin saldırılarına karşılık verdi ve Hitler’i o sonbaharda girişmeyi tasarladığı istila harekâtını iptal etmek zorunda bıraktı. İngiltere hava akınlarına ve Alman denizaltılarının deniz ikmal hatlarına yönelik yıkıcı saldırılarına uğramaya devam etti. Şifre analiz uzmanlarının Alman kodlarını çözerek bu denizaltılarının konumunu Müttefik destroyerlerine bildirememesi halinde, Almanya kilit önemdeki Atlantik Savaşı’nı kazanabilirdi.


1941’deki olaylar savaşın kapsamını büyük çapta genişletti. Hitler’in Stalin’le varmış olduğu paktı bozmasıyla ve Napolyon seferlerinin boyutunda fetihlere yönelmesiyle birlikte, Alman kuvvetleri Kuzey Afrika, Balkanlar ve Sovyetler Birliği’ne saldırdı. Ne var ki, Na polyon’un tersine, Hitler hasım orduları yenmekle yetinmedi ve bir bütün olarak halkları hedef aldı. Haziran’da Rusya’ya karşı başlatılan meşum harelmt Nazilerce insandan aşağı sayılan Yahudi, Çingene ve Slav topluluklarına karşı canice saldırılara yol açtı. Nazi yetkililer Yahudileri savaşın sonuna kadar yaklaşık altı milyon kişinin can verdiği kanlı toplama kamplarına kapatarak, “kesin çözüm”ü hayata geçirmede daha da ileriye gittiler.


Sovyet kuvvetleri kışın bastırmasıyla Moskova’ya doğru ilerleyişleri duran Almanlara yönelik karşı saldırıya Aralık 194 l’de geçtiler. Almanlara yüklenen bu kuvvetler arasında bir Japon istilası olasılığına karşı tetikte duran Sibirya birlikleri de vardı. Stalin saldırıya dönük harekatlarda Mihver ortaklarına katılma yükümlülüğü bulunmayan Japonya’nın bunun yerine Güneydoğu Asya ve Pasifik’teki Amerikan ve Müttefik üslerine saldıracağını öğrenince söz konusu birlikleri batıya kaydırmıştı. Japon yöneticileri böyle bir yola yönelten etken ise Amerikan petrol ambargosunun barış için masaya oturma veya Ameri kan hedeflerini kapsayacak şekilde saldırıları genişletme arasında bir tercih yapmayı zorunlu kılmasıydı. Japonlar 7 Aralık’ta Honolulu deniz üssü Pearl Harbor’da demirli ABD Pasifik Filosu’na saldırdı ve ar dından Amerikan yönetimindeki Filipinler’i, Hollanda sömürgesi Endonezya’yı, Burma, Singapur, Malaya ve diğer İngiliz sömürgelerini ele geçirdi.
1941’deki Alman ve Japon saldırıları devasa nüfusa ve sanayi potansiyeline sahip iki ülke olan Sovyet ler Birliği ve ABD’nin kuşatma altındaki Müttefik ülkelerin yanında çatışmaya katılmasını getirdi. Almanya ve Japonya’nın tasarlandığı gibi çabuk zaferler elde edememesi ve çok daha büyük askeri ve ekonomik kaynaklara sahip yeni düşmanlarına karşı uzun süreli bir mücadelenin içine çekilmesi bu katılımın belirleyici önemini ortaya koydu. Müttefikler Afrika ve Asya’daki sömürgelerinin yanı sıra Latin Amerika’dan da asker ve hammadde desteği aldı. Ekonomik bakımdan ABD’ye bağımlı olan birçok Latin Amerika ülkesi, onun peşinden Mihver devletlerine savaş açtı.

1942’de Pasifik’teki Midway’de, Kuzey Afrika’da ki El-Alameyn’de ve Sovyetler Birliği’ndeki Stalingrad’da kazanılan Müttefik zaferleri Mihver kuvvetlerini savunmaya çekilmek zorunda bıraktı; ayrıca Amerikan ve Sovyet ordularına güçlerini tam yığmaları için gerekli zamanı sağladı. 1943’te Sovyetler Kursk’ta destansı bir tank muharebesini kazanarak Almanları gerisin geriye kendi sınırlarına püskürtürken, Amerikalılar da Pasifik adalarını Japonlardan alarak ve Kuzey Afrika’daki İngiliz kuvvetleriyle bir leşerek iki cephede ilerledi. Kuzey Afrika üzerinden İtalya’yla düzenlenen harekat sonunda Mussolini iktidardan düştü.

Almanya’nın akıbetini Müttefik kuvvetlerin D- Günü olarak bilinen 6 Haziran 1944’te Fransa’nın Normandiya kıyılarına yaptığı çıkarma belirledi. Yaz aylarında düşman hatlarını yararak Paris’i kurtaran Müttefikler Aralık’ta bir Alman karşı saldırısını püskürttü.

1945 başlarında Amerikan ve İngiliz kuvvetle ri batıdan Almanya içlerine akarken, Sovyet birlikleri de doğudan ilerlemeye başladı. Berlin 30 Nisan’da Sovyet saldırısıyla düştü ve Hitler’in intiharı Almanya’nın 7 Mayıs’ta koşulsuz teslim olmasını getirdi. Pasifik bölgesinde savaş Amerikan pilotlarının birer atom bombası atarak Japon kentleri Hiroşima ve Nagasaki’yi ortadan kaldırdığı Ağustos ayına kadar sür dü. Bu bombalarla yaşamını yitiren 200 bin dolayında Japon, tarihin en yıkıcı savaşı boyunca dünya genelin de telef olan 60 milyon kadar asker ve sivile son kurbanlar olarak katıldı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder