Rusya, 17. yüzyılın sonlarına
gelindiğinde halihazırda Altın Ordu ve diğerlerinin mirasçısı olan bir
Avrasya imparatorluğu idi. Bu statüsünü
korumak için bir Avrupa gücü olması gerekliydi. Jeopolitik konumu düşünülürse
başka şansı yoktu. Aynı dönemde büyük bir imparatorluk haline gelen İspanya
gibi kendisine göre belli bir gelişme gösteren Rusya'nın, arkasını Avrupa
ordularına karşı koruyacak Pireneleri
yoktu. Batı komşularının hepsi, zorlu güçlerdi. İsveç, tüm Finlandiya
Körfezi'ni de içine alan Baltık Denizi'nin doğu kıyısının çoğuna hakimken;
Polonya'nın ucu, Dvina ve Dinyeper nehirlerinin gerisine, neredeyse Smolensk
ve Kiev duvarlarına kadar uzanmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu ise bütün Balkanlar'a
ve Kafkasya'nın önemli bir kısmına hakimdi; onun müttefiki olan Kırım Hanlığı
Karadeniz'in kuzey kıyılarına egemendi
ve onun gerisinde uzanan bozkırları sürekli tehdit etmekteydi. Rusya, bu güçlere ciddi bir rakip olmak için 17. yüzyıl boyunca Otuz Yıl Savaşları'ndan aldığı derslerden de yararlanarak ordusunda bazı reformlar yaptı. Avrupa, özellikle kendisi gibi sınırlı kaynaklardan güçlü bir ordu yaratmanın sorunlarını yaşamış Prusya'daki ve İsveç'teki idari modelleri benimsedi. Bununla birlikte bu ülkelerde reformun içeriği oldukça farklıydı: Prusya'daki ve İsveç'teki kurumların iyi işlemesinin nedeni, bu kurumların aşırı dindar; tarafsız ve etkili bir yönetimi ve çoğunluğun çıkarları için kendinden feragati dini bir görev olarak kabul eden neo-Stoacı insanlarla doldurulmasıydı. Böylece bu ülkelerde idari reform; kültürel ve eğitsel reformun doğal bir parçasıydı. Bu etkili dini zihniyetten yoksun olan Rusya'nın, kıt kaynaklarını seferber edebilmek için zor kullanması gerekliydi. Böyle yaparak; adalet, yerel hükümet, din, hayırseverlik vs. ile ilgili fark edilmesi neredeyse imkansız olan fakat buna rağmen İsveç ve Prusya modellerinden esinlenerek bilinçli bir kamu ruhunu destekleyebilecek ve koruyabilecek sivil kurumlarını, ezme veya en iyi ihtimalle zayıflatma riskini göze aldı. Böylesi bir zayıflama, kurumların yerini alan klientalizmi (patron-müşteri ilişkileri ağını) güçlendirmek ve pekiştirmek demekti. Modernizasyon, eskiyi güçlendirdi: Devlet kontrolünün artması, kişisel kaprislerin güçlenmesi demekti. Rus hükümetinin 17. yüzyıldan itibaren karşılaştığı paradoks bu idi. O, reformu toplu bir paket halinde sunma ve eskiyi tamamen yanlış kabul ederek reddetme eğilimindeydi Rusya Tarihi, Geoffrey Hosking |
PETRO DÖNEMİ. Kremlin dışında, Avrupa kültürüne açık bir ortamda yetişen I. Petro, 1689'da bir saray darbesiyle Sofiya'yı naibelikten uzaklaştırdıktan sonra yönetimi bir süre annesinin akrabalarına bıraktı. Kutsal Birlik'in Osmanlılara savaş açması üzerine 1695'te Tatar akınlarını önleme ve Karadeniz'e inme düşüncesiyle Kırım'a bir sefer düzenledi. Bu başarısız seferin hemen ardından ilk Rus filosunu kurdu ve ertesi yıl Don Irmağı boyunca ilerleyerek Azak'ı ele geçirdi. Aynı yıl V. İvan'ın ölümüyle tek başına çar oldu.
Ekonomik ve kültürel alanda bilgi toplamak amacıyla çıktığı Avrupa gezisinde Osmanlılara karşı yeni bir ittifak girişiminden sonuç alamayan Petro, Karadeniz yerine Baltık Denizine yönelmeye karar vererek İsveç'e karşı ünlü Kuzey Seferi'ne (1704-21) girişti. Başlangıçta alınan yenilgilere karşın Poltava Çarpışması'yla (1709) Rusya'nın lehine dönen bu savaş, ortaya çıkan eksiklikleri kapatmak ve bütün kaynakları harekete geçirmek için köklü önlemler alınmasını gerektirdi. Rusya'nın eski kurumlarında Petro'nun başlattığı büyük dönüşümler özellikle askeri zaferin belirginleştiği dönemde hız kazandı. Bu arada İsveç'in çabalarıyla savaşa katılan Osmanlı ordusu karşısında 1711 'de düştüğü güç durumdan Azak'ı vererek kurtulan Petro, sonunda denizlerde de üstünlüğü sağlayarak İsveç'e boyun eğdirdi ve Baltık bölgesinin doğusunu Rusya'ya kattı. Böylece Batı'yla doğrudan ticaret yollarına kavuşan Rusya, Avrupa'nın büyük devletleri arasına girdi. Doğu Avrupa'da kilit bir konumu olan Polonya büyük ölçüde Rus nüfuzunu tanımak zorunda kaldı. İzleyen dönemde Orta Asya, Hazar bölgesi ve Sibirya'ya yönelik seferlerin öne çıkmasıyla Doğu'ya doğru genişleme dönemi de başladı.
Savaş koşulları nedeniyle geniş çaplı reformlar için çoğu kez sert ve baskıcı önlemlere başvuran Petro, toplumsal sınıflar arasındaki geleneksel ayrıma modern ve rasyonel bir yapı kazandırmaya yöneldi. Soyluların devlete hizmet yükümlülüğünü kalıcı ve düzenli bir temele kavuşturdu; askeri ve idari görevlerin dağıtımında devletin gereklerini ön plana çıkardı. Toprak sahibi soyluların arazilerini ve sertler üzerindeki haklarını genişletirken, mülkiyetin babadan en büyük oğula geçmesini sağlayan düzenlemeyle geniş toprakların bölünmesini önledi. Köylülerin aile başına ödediği vergiyi kişi başına vergiye dönüştürerek serflik sistemini daha da katılaştırdı. Kentlere belediye kurma hakkı tanımanın yanı sıra tüccar ve zanaatçıların loncalarda örgütlenmesini sağladı. Bu arada merkezi otoritenin denetimine esneklik kazandırmaya yönelik yeni bir yerel yönetim sistemi geliştirdi.
Petro, reformlarının asıl odak noktasını oluşturan devlet yönetimi alanında, çok daha kapsamlı düzenlemelere gitti. Sayısız ve karmaşık devlet dairelerinin (prikazi) yerine daha düzenli ve tutarlı bir işleyişe dayanan kurullar (kollegi) oluşturdu. Boyarlar meclisini kaldırarak devlet organları arasında eşgüdüm sağlama, mali denetim ve yasama işlerini Senato adlı yeni bir kuruma verdi. İlk düzenli ordunun temellerini atmanın yanı sıra etkili ve yaygın bir kolluk ağı kurdu. Patriklik makamına son vererek kilise hiyerarşisinin başına kendisine bağlı Kutsal Sinod'u getirdi ve kiliseyi mutlakıyetçi rejimin başlıca dayanaklanndan birine dönüştürdü.
Bütün devlet görevlerini kademelere ayıran bir sistem çerçevesinde bürokraside eğitim, liyakat ve kıdemi esas alan bir yapıyı egemen kıldı.
Uzun süreli savaşların getirdiği ağır yük Petro'yu ekonomik alanda da yeni atılımlara yöneltti. Özellikle silah ve gemi yapımı açısından madenciliğin ve sanayinin gelişmesine büyük önem veren Petro, yerli ve yabancı yatırımcılara çeşitli destekler vermenin yanı sıra serfleri bayındırlık ve imalat işlerinde zorla çalıştırma olanağını sağladı. Kendi kurduğu ve 1712'de başkenti taşıdığı Petersburg ile Riga ve Reval (bugün Tallinn) limanlarını Batı'ya açılan ticari kapılar durumuna getirdi.
Petro döneminde devletin eğitim alanına girmesi Rus kültüründe geniş çaplı bir dönüşümün yolunu açtı. Eğitim kanalıyla Batı'ya özgü birçok kurum ve gelenek Rusya'ya girmeye başladı. Petro'nun 1724'te temelini attığı Petersburg Bilim ye Sanat Akademisi (bugün Rusya Bilimler Akademisi) daha sonraları bilimsel ve teknolojik gelişmede öncü bir rol oynadı.
Kuzey Seferi'nden sonra bütün Ruslar’ın imparatoru (imperator) unvanını alan Petro, ertesi yıl da çarların kendi ardıllarını belirleme ilkesini koydu. Bu hakkını kullanamadan öldüğü için, yerine 1724'te imparatoriçe tacını giydirdiği karısı I. Yekaterina geçti.
|
---|
Petro'nun ani ölümünün geride bıraktığı boşluk uzun süren bir çekişme ve karışıklık dönemi getirdi. Yekaterina'nın çariçe ilan edilmesini sağlayarak fiilen yönetimi eline alan A.D. Menşikov, çok geçmeden iktidarı Petro döneminin öteki güçlü devlet adamlarıyla paylaşmak zorunda kaldı. Böylece Senato'nun yerini almak üzere bir Özel Danışma Kurulu oluşturuldu.
Bu kurul Yekaterina'nın ölümünden (1727) sonra Petro'nun torunu olan küçük yaştaki II. Petro'yu başa geçirdi. Bu dönemde yönetime egemen olarak Menşikov'u sürgüne gönderen Dolgoruki ailesinin üstünlüğü, Petro'nun 1730'da ölmesiyle çok kısa sürdü.
Özel Danışma Kurulu'nun, yönetimin kendi elinde kalması koşuluyla tahta çıkardığı I. Petro'nun yeğeni Anna, soyluların ve muhafız birliği subaylarının oligarşik iktidara tepki göstermesinden yararlanarak bu planı bozdu. Ardından Özel Danışma Kurulu'nu dağıttı ve E. J. Biron ile öteki Alman danışmanlarına dayanarak mutlakiyetçi yönetimi yeniden kurdu. Alman danışmanların sert ve acımasız yöntemleri ve Rusya'yı savaşlara sokan dış politikaları, soyluların muhalefete geçmesine yol açtı. Çocuğu olmayan Anna ölümünden (1740) kısa bir süre önce iki aylık yeğeni VI. İvan'ı vârisi ilan etti.
İvan'ın annesi Anna Leopoldovna'nın gene Alman danışmanlar aracılığıyla yürüttüğü naibelik yönetimine, ertesi yıl bir saray darbesiyle son verildi ve I. Petro'nun kızı Yelizaveta tahta çıkarıldı.
Senato'yu yeniden eski konumuna kavuşturan, ama daha yakın danışmanlarına dayanan Yelizaveta'nın 21 yıllık hükümdarlık dönemi, Petro'nun reformlarından alınmaya başlanan sonuçlarla devlet ve toplum yaşamında yeni bir yapılanmaya sahne oldu. Bürokrasi içindeki hiyerarşik düzen en tepede yer alan ve generalitet olarak adlandırılan güçlü bir kesim doğurdu. Kilit devlet makamlarını elinde tutarak hükümdarın çevresini kuşatan ve bürokraside yükselme yolunu denetim altında tutan bu kesimin başlıca dayanağı, daha alt kademedeki soylularla kurulan ittifak bağlarıydı. Sistemin işleyişinde eğitimin belirleyici bir rol oynaması nedeniyle, soyluları devlet görevleri için yetiştiren kurumlar büyük önem kazandı. Bürokrasi içindeki eski bölge ve aile bağlarının yerini alan bu kurumlar, aynı zamanda Batı Avrupa'dan gelen düşünce ve akımların yayılmasına öncülük eden bir işlev kazandı.
|
---|
Nüfusun hızla artması (1725'te yaklaşık 20 milyon iken, 1800'de 36 milyon) ve ticaretin kolaylaştırılması (bölgesel gümrük uygulaması kaldırılmış, ırmaklar ulaşıma uygun hale getirilmiş) sonucunda iç pazarın nispeten büyümesi, ekonomik gelişmeyi canlandırmıştır. XVII. yy'ın ikinci yarısında Urallar'da kurulan metalürji sektörü gelişmeye başlamıştı; ama başlıca ihraç ürünü olarak Rus sanayiinin en değerli üretim dalı haline gelmesi ancak XVIII. yy'da gerçekleşmiştir.
|
---|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder