17.Yüzyıl


XVII. yüzyıl, açıkça bir «bunalım» yüzyılıdır Avrupa’da; iktisadi, sosyal, siyasal, kültürel, toplumun hemen her kurumunu içine alan bir bunalım. Uzun zamandan beri bir arada yaşayan, birbirine karıştığı kadar, birbiriyle de çatışan, yığınla uzlaşmaz eğilimler; her devletde, her sınıf ve zümrede ve hemen her inanda görülen bu. Yoğunluk derecesi, yerine ve zamanına göre değişse de süreklidir bu bunalım.

Yeni bir denge, yeni bir düzen aranışı içindedir dünya.

Nedir aslında olan?

Kapitalizmin yükselen sınıfı burjuvazinin zenginliği ve etkinliği; feodal üretim ilişkilerinin bağrında kapitalist üretimin öğeleri önem kazandığı ölçüde artıyordu. Kapitalizmin iyiden iyiye kök saldığı ülkelerde, burjuvazi, mutlak feodal monarşinin kendisini koruyup gözetmesiyle yetinmek istemiyordu artık. Gözü iktidardadır; devleti, yani asıl baskı aracını ele geçirip, kapitalist rejimin hizmetine sokmak ve asalak bir sınıfı, feodalleri iktidardan yoksun bırakmak: Gündemindeki baş madde budur. Aslında, daha XVI. yüzyıldan beri, gözü iktidardadır burjuvazinin.

Reform ve Almanya’daki köylü savaşları, bu anlamda ilk girişimleriydi onun; Pay-Bas’daki devrim de. Her iki halde de söz konusu olan, iktidarın feodallerden burjuvazive geçirilmesiydi; yeni kapitalist rejimin eski feodal rejime karşı bir zaferi, geride kalmış bir düzenden daha ileride bir başka düzene devrimci yoldan bir geçişti görülen.

XVII. vüzyıldaki İngiliz burjuva devrimi ile kesin sonuç alınmış olur. Bu bakımdan, İngiliz devrimi. yalnız İngiltere ve Avrupa tarihinin değil, insanlık tarihinin de en önemli olaylarından biridir. Ne var ki, kapitalist ekonominin ve burjuva egemenliğinin, Avrupa’da bile genel bir olgu haline gelebilmesi için, daha hayli zaman gerekecektir.

Yalnız siyasal ve sosyal alanda değildir ileriye doğru sıçrayış; felsefe, feodal değerlere karşı “kuşku”sunu açıkça ilan etmiştir ve bilimde devrim olmaktadır gerçekten Descartes’ın, Galilei’nin, Newton’un çağındayız Yalnız doğa bilimlerinde de değildir köklü değişme; siyasal ve sosyal düşüncenin de ufku değişmiştir: Bir Locke gelmiştir ve hemen bütün bir XVIII. yüzyılın  arkasından yürüyeceği bir miras bırakacaktır geriye. Daha da önemlisi, Avrupa düşüncesinin çok önemli bir buluşu vardır:İlerleme düşüncesi Özetle, sürekli bir başkaldırı içine giriyordu insan aklı; XVII. yüzyıl, bir düşünceler kasırgası içinde biter Avrupa’da.

Michelet, «Büyük Yüzyıl» diyordu XVII. yüzyıl için; haklıydı.

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası
Server Tanilli
Cem Yayınevi


Avrupa için Yeni Bir Dönem
Çoğu zaman klasik akılcılık ve düzenle özdeşleştirilen, fakat aslında genellikle birbiriyle çelişen dönüşümler ve mutasyonlar yüzyılı olarak karşımıza çıkan XVII. yüzyılda düşünce alanında büyük zaferler elde edilmiştir. Yeni bir denge ve yeni normlar için verilen mücadele ileriye doğru büyük bir sıçramayla sonuçlanmıştır. Öte yandan, metot, düzen ve kurallar, sürekli dönüşümler nedeniyle patlamaya hazır olan barok aklın varlığıyla birleşmiştir.

O halde, XVII . yüzyıl ve onun yarattığı düşünceler basit bir imgeye indirgenemezler: XVII. yüzyıl Descartes'ın yüzyılıdır, fakat aynı zamanda sanatın ve barok düşüncenin, Bernini'nin, Poussin'in, "doğanın sahibi ve efendisi olan insanın" ve nihayetinde, Yunanlar'ınkine yakın bir natüralizmin ifadesi olan "Deus sive naturanın" yüzyılıdır. Değişken ve hareketli bir yüzyıl olan XVII. yüzyıl açıklık, kesinlik ve ölçülülüğün hakim olduğu klasik ideali zirveye taşır; fakat aynı zamanda Aufklarung düşüncesinin doğuşuna kaynaklık eden krizler ve çelişkilerle sonuçlanır. Düşünce dünyasının derinden yenilenmesiyle birlikte, kısa zamanda Aydınlanma çağı başlayacaktır.

Her ne olursa olsun, düşünce dünyasında yaşanan olağanüstü kaynaşmalar, XVII. yüzyılı takip eden üç yüz yıllık sürecin dayandığı düşünsel temellere varmamıza olanak vermiştir -en azından XX. yüzyılın sonlarında bazı şeylerin yeniden sorgulanmasına kadar. Uygarlıkve kültür artık hukuk, insan ve yurttaş hakları, toplumsal ahlak, tarih, Yeryüzü mutluluğu, ilerleme ve bilim düşünceleri üzerine
kurulu olacaktır. İnsanlık sınırsız bir ilerleme gösterecektir.

Öte yandan, bütün bir XVII. yüzyıl boyunca, Tek Avrupa düşüncesi oluşmaya başlar. Çek yazar Comenius, gerçek adıyla Jean-Amos Komensky (1592- 1670) , bütün halklardan oluşan bir federasyon halinde insanların birleşmesini amaçlayan hümanist düşünceler geliştirmiştir.
Comenius şöyle diyor:

Biz Avrupalılar kendimizi aynı gemide yol alan yolcular olarak görmeliyiz" (Praefatio ad Europeos, 1645) . Leibniz'e gelince, Avrupa Devletlerini bir araya getirmeyi hayal etmiştir. Her zaman olduğu gibi, filozoflarla Avrupa'nın yolu birleşir.

Kısaca söylemek gerekirse, Avrupa' da çok temel nitelikte değişimler yaşanmıştır. Her şey hazırdır. Voltaire ve Rousseau'nun gelme zamanıdır artık; tıpkı Fransız Devrimi gibi.

Avrupa Düşüncesinin Serüveni, Jacquelin Russ, Doğu Batı Yayınları


























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder