Helenistik Dönem Anadolu.

İskender’in ölümünden sonra birçoğu satraplık görevinde bulunan komutanlar kendi egemenlik alanlarını kurmak amacıyla uzun bir mücadeleye giriştiler. Kırk yılı aşkın bir süre boyunca (323-280) iktidar ve topraklar sık sık el değiştirdi. Bu çatışmalar sonucunda yeni bir monarşik yönetim biçimi ile bürokratik bir devlet yapısının, ortak dil Yunancanın kültürel bakımdan birleştirdiği çok sayıda halk kapsayan yeni bir uygarlığın temelleri atıldı. A.B.

Yukarıda belirtilen mücadelenin önemli  sahnelerinden biri ve belki de en karmaşığı Anadolu oldu. İskender'in kısa sürede gerçekleşen fethi buradaki yerleşik yapıları çok fazla etkilememişti. Birbirinden farklı gelenekler, kültürler yan yana ve iç içeydi. Komutanlar egemenlik mücadelesinde hem bir birleriyle hem de ittifak ve karşıtlık ilişkileri içinde bu güçlerle çatıştılar. B.Berksan


Anadolu'daki yerel ve Pers satraplarının görevlerine son verilecekti. Eski satraplıklardan üç yeni satraplık kuruldu ve İskender'in silah arkadaşları arasında paylaşıldı. Antigonos Monophthalmos'a ("Tek Gözlü") Pamfılya, Likya ve Büyük Frigya; Leonnatos'a Hellespont çevresindeki Frigya verildi.

Eumenes, Paflagonya'yı ve henüz en azından ismen İskender'in imparatorluğuna dahil edilmeyen Kapadokya'yı  fethedip yönetecekti. Bu güç dağılımının arkasındaki düşünce, imparatorluğu bir bütün olarak korumaktı; fakat bu plan, Mısır'ın yeni satrapı Ptolemaios ve Trakya satrapı Lysimakhos tarafından suya düşürüldü. Birlik fikrinin en ateşli savunucularından olan Perdikkas MÖ 32r'de, Eumenes MÖ 316/5'te ölünce, geriye sadece Antigonos Monophthalmos kaldı.
(...)
Anadolu, sözde en güçlü kral olan Antigonos'un krallığına aitti, bu durumdan ötürü tüm diğer Diadokhoslar da ilgi merkezi haline geldi. Antigonos ve Demetrios'a duyulan kızgınlık kısa sürede yeni anlaşmazlıkların çıkmasına neden oldu. Lysimakhos batıdan; Selevkos doğudan gelerek, kıskaç hareketiyle Antigonos ve Demetrios'un ordusunu MÖ 301 yılının ilkbaharında Frigya'daki İpsos'ta, Diadokhoslar döneminin en büyük çarpışmasında yendiler. 81 yaşındaki Antigonos, bu çarpışmada öldü.

İpsos Savaşı'nın ardından tüm Anadolu, Toroslar'a  Lysimakhos'un egemenliği altına girdi. Trakya'ya da hakim olan Lysimakhos, böylece Çanakkale Boğazı'nın her iki tarafının, Propontis ve Bosphoros'un fatihi oldu. Lysimakhos, bu mülkiyetin ne kadar önemli olduğunu, Gelibolu Yarımadası'nda kurduğu Lysimakheia (Gelibolu) kentiyle gözler önüne sermek istedi. Çanakkale Boğazı'nın diğer tarafında, yani Anadolu'da, Avrupa ve Asya'nın kesişme noktasında da, bir zamanlar Antigonos tarafından kurulan liman kenti Antigoneia'yı Aleksandreia Troas adıyla yeniden kurdu. Bu hareket, kaynakların belirttiği gibi Büyük İskender'e duyulan bağlılığın bir göstergesiydi, fakat aynı zamanda Anadolu'da İskender'in krallığını teslim alıp onu yeniden canlandırmanın vermiş olduğu gücün de bir ifade biçimiydi. Lysimakhos, ayrıca Anadolu'daki Yunan sahil kentlerine de özel bir ilgi duydu. Bazılarını örneğin Pergamon'u garnizon haline getirdi.

Devlet hazinesi de burada saklanıyordu. Lysimakhos, İyon birliğini, Miletoslu dostlardan oluştuğu söylenen bir grubun yönetimine bırakmıştır. Diğer Diadokhosların kıskançlığı ve ailenin içindeki anlaşmazlıklar, Lysimakhos'un Anadolu hakimiyetine son verdi.

(...)

Özellikle Anadolu'da, Perslerin başarıları anımsanmaya devam ediyor ve yaşama uyarlanıyordu. Burada MÖ 3. yüzyılın başlangıcında gelişen Pontus Krallığı ve Pers tanrısı Mitra' dan adını alan ilk kralı 1. Mithradates akla geliyor. Fakat genel bir bakışta kentlerin Yunan kökenlerini daha çok ön plana çıkarabildikleri dikkati çekiyor. Birçok kentin gücü ve önemi tekrar artmaya başlıyordu; buna örnek olarak Miletos'u gösterebiliriz.

Fakat kentlerin siyaseti, geçmişten gelen uygulamalara bağlı kalmakla beraber farklı toprak beylerine bağımlı olmaktan kaynaklanan değişken koşullara uyum sağlamaya giderek daha çok zorlanıyordu.

Antikçağda Anadolu, Elmar Schwertheim, Kitap Yayınları






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder