İskender'in aniden ve yerine geçecek bir varis bırakmadan ölümü, daha başlangıçta kurduğu imparatorluğun birliğini sarsacak nitelikteydi.
Kralı seçme yetkisi Makedonia "ordu meclisi"nin elindeydi. Fakat şimdi kral ailesine mensup ve bu görevi tam olarak üstlenecek kimse yoktu. Zira İskender'in üvey kardeşi Arrhidaios aklen gelişememişti. İskender'in karısı Roksane'den doğan oğlu ise henüz çocuktu. Bu nedenle başlangıçta, imparatorluğun birliğini korumak isteyen generaller aralarında anlaşarak Arrhidaios'u 3. Filip, İskender'in oğlunu da 4. İskender olarak adlandırarak kral ilan ettiler.
Hemen sonra yüksek mevkide bulunan ordu komutanları toplandılar. Babylonia'da alınan bu kararları şöyle özetleyebiliriz: Büyük İskender'den kalan imparatorluk bir bütün olarak kabul edilerek yönetiminin kolaylığı için, Asya ve Avrupa olarak ikiye ayrılacaktı. Eskiden olduğu gibi Avrupa'daki topraklar Antipatros'un yönetiminde kalacaktı. Asya'daki toprakların yönetimi, imparatorluk naibliği ile birlikte krallık askeri kuvvetlerinin başkomutanlığı, Perdikkas'a verilecekti. Kralların vasiliği de İskender'in ordu komutanlarından Krateros'a verilecekti. Böylece imparatorluk 3 ünlü komutanın denetimi altında bütünlüğünü korumuş olacaktı. İmparatorluğun yerel gözetiminde İskender'in sağlığında olduğu gibi, satraplık statüsü korundu ve bunların bölünmesinde küçük değişikliklerin dışında, onun tarafından yapılan atamalar geçerli sayıldı.
Böylece Leonnatos, Hellespontos Frygia'sına, Antigonos Monoftalmos Lykia ve Pamfylia ile birleştirilen Büyük Frygia'ya", İskender'in yazmanı ve arşivisti Eumenes henüz fethi tamamlanmamış olan Kappadokia ve Paflagonia ile ona komşu kıyılara, Lysimakhos Karadeniz kıyısıyla birlikte Thrakia'ya, Menandros Lydia'ya, Filotas'ın oğlu Asandros Karia'ya, Filotas Kilikia'ya, Laomedon Suriye ve Fenike kıyılarına, Ptolemaios Mısır'a sahip oldu (Diodoros, XVIII, 3). Doğuda fazla bir değişiklik yapılmadı.
Komutanlar, imparatorluk naibi olan Perdikkas'ın denetimi altında bu bölgeleri yöneteceklerdi. Perdikkas bu paylaşmadan kısa bir süre sonra iki kralı da yanında bulundurduğu halde imparatorluğun birliğini yeniden sağlamak girişiminde bulundu. Onun bu davranışı, İÖ 334 yılından beri ele geçirilen topraklardaki satraplıklarda bağımsız denebilecek tarzda fetihleri tamamlayarak yöneticiliğin çekici yanlarını yaşayan, hemen hemen rütbe ve yetenek bakımından birbirine denk olan komutanları karşı tutum içine itti. Böylece yeni huzura kavuşmuş Yunanistan, Anadolu ve bütün Doğu yeniden savaş alanı haline geldi. İskender'in ölümüyle geride kalan imparatorluğunu bütün olarak yaşatmak yerine, onu paylaşılması gereken miras olarak düşünen komutanlar, diadokhlar [halefler] adıyla tarihe geçmişlerdir.
Helenizm tarihi, bu komutanların kurdukları krallıkların mücadelesiyle dolu olarak 300 yıl sürmüş ve son Helenistik Dönem Krallığı olan Ptolemaislar'ın M.Ö. 30 yılında Romalılar tarafından ortadan kaldırılmasıyla son bulmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder