Timur Devleti




Timur
Timur, göçebe savaşçılara dayanan Orta Asyalı büyük fatihlerin sonuncusuydu. Ayağındaki sakatlık dolayısıyla «Timurlenk» (Aksak Timur) lakabıyla anıldı. Bu ad «Tamerlane», «Tamburlain» biçiminde Batı dillerine geçti. En kudretli olduğu dönemlerde bile «han» unvanını kullanmadı; «Emir», «el-Emir», «el-Kebir», «Sahib Kıran» unvanlarını taşıdı. Hiçbir yerde sürekli kalmadı, hemen hemen her zaman seferde olan ordusunu bizzat yönetti.
Asya’nın en görkemli şehri yapmaya çalıştığı başkenti Semerkand’a döndüğünde burada ancak birkaç gün kalır, sonra şehir dışındaki ordugâha geçerdi. Okuması yazması yoktu, ama cahil değildi. Bilginlerle tartışmaktan ve satranç oynamaktan hoşlanırdı. Her şeyden önce bir savaş ustasıydı. Düşmanlarının herhangi bir zayıflığından yararlanma fırsatını kaçırmazdı. Geçtiği her yerde yıkıcı gücünün, acımasızlığının görüntülerini sergilemekten kaçınmazdı. Dinin savunucusu olduğunu öne sürerek, kendini bir kutsal savaş kahramanı olarak ortaya koyardı. Ama eyleminin gerçek sonucu, Memluklar dışında bütün Müslüman ülkelerin tahribi oldu. 
Timur 1336’da Semerkand yakınlarındaki Keş şehri dolayla­rında bulunan Hoca Ilgar köyünde dünyaya geldi. Babası Barlas adlı Türk aşiretinin başbuğlarından Emir Taragay’dı. Timur orta­ya çıktığında Çağatay Hanlığı karışıklıklar içindeydi. Ülkenin yönetimini elinde tutan emirler Çağatay sülalesinden birini han yapıyorlar ve onun adına egemenliği ellerinde tutuyorlardı. Bu durumdan yararlanan Doğu Türkistan hükümdarı Tuğluk Ti­murMaveraünnehir’i işgal etti. Bu durum karşısında bazı emir­ler Maveraünnehir’i terk ederken Timur yerinde kaldı ve Tuğluk Timur’a bağlılığını bildirmesine karşılık atalarının yurdu Keşile çevresi kendisine bırakıldı. Ancak topraklarının elinden alınması üzerine 1360’ta Keş’i terk ederek Belh’teki kayınbiraderi Emir Hüseyin’in yanına gitti. Bundan sonra gezginci bir hayata başla­dı ve Emir Hüseyin’le birlikte çeşitli savaşlara katıldı. Mukran bölgesindeki düşmanlarına karşı savaşan Sistan hükümdarı Kutbeddin’e yardım etti. Zaferle sonuçlanan bu savaşta «Lenk» (to­pal, aksak) lakabıyla anılmasına neden olan yarayı aldı. 
1364’te Timur ve Hüseyin, Tuğluk Timur’un ölümü üzerine han ilan edi­len oğlu İlyas Hoca’yı ağır bir yenilgiye uğratarak Semerkand’ı ele geçirdiler. Ancak ertesi yıl yeniden Maveraünnehir’e giren İlyas Hoca kuvvetleri karşısında Lay’da yenilgiye uğradılar. Timur Belh’e, Hüseyin Hindistan sınırındaki Şibırtı'ya çekildi. 1365 so­nunda Emir Hüseyin'le arası bozulan Timur yeniden gezginci ol­du. Bu arada karısı Olcay Türkân Ağa ölünce Emir Hüseyin’le akrabalığı sona erdi. 
1367 sonbaharını Taşkent’te geçiren Timur 1368’de Emir Hüseyin’le bir antlaşma yaptı. Timur ve Hüseyin birçok savaştan sonra Herat ve Bedahşan yöresine egemen oldu­lar. Bu arada Emir Hüseyin maiyetindeki bütün emirleri darılt­mış, Timur’la arası iyice açılmıştı. Kırgın emirleri etrafına topla­yan Timur, Hüseyin’in bulunduğu Belh’e doğru harekete geçti. Amu Derya’nın güneyindeki Kunduz şehrinde yapılan savaşı kaybeden Hüseyin öldürüldü (1370). 
Bu savaştan sonra Ögedey Han soyundan gelen Süyurgutmuş «Han», Timur ise «Uluğ Bey» ilan edildi. Kazan Halil Han'ın kızı Melik Hatunla evlenen Timur bundan sonra «han damadı» anlamına gelen «Küreken» lakabıyla anıldı. Bunun ardından Belh'te toplanan kurultayda Ti­mur’a «Sahib Kıran» ve «Kutb ed-Din» unvanları verildi. Timur daha sonra Keş’e giderek iki ay süren büyük bir toy (şölen) ver­di. Bu toy sırasında tümen (kabile) emirleriyle yeni kurulan dev­letin örgütlenmesi görüşüldü, askerî ve sivil işlerin görülmesi için emirler arasında görev bölümü yapıldı.
Harizm’i kesin olarak eline geçirdikten sonra Timur, 1380'de Horasan’a yöneldi. Kert Hanedanı’nın elinde bulunan Herat’ı, 1381'de Doğu Horasan'a egemen olan Serbedarîlerin merkezi Sebzvar’ı ele geçirdi. Bundan sonra Sistan üzerine yürüyen Ti­mur Kandehar’ı zapt etti ve kendisine boyun eğmeyen emirleri ortadan kaldırdı. 
Gürcan’a girerek Esferayin ve Esterabad şehir­lerini ele geçirdi. 1382-1383’te Celayirlilerden Irakı Acem'i aldı. Luristan’da dağlıların hac kervanını yağmalaması üzerine 1386 başlarında başlayıp 1388 sonlarında sona eren bir sefere çıktı. Önce Irakı Acem’e girip eşkıyaları temizledi. Ardından kuzeye yönelerek Tebriz’i ele geçirdi. 1386 yazını Tebriz’de geçirdikten sonra Nahçıvan üzerinden Hıristiyan Gürcülerin üzerine yürü­dü. Önce Kars’ı, ardından kısa bir kuşatmadan sonra Tiflis'i zapt etti ve Gürcistan kralı V. Bagrat’ı esir aldı. Bütün Gürcistan'ı çiğ­nedikten sonra kışlamak üzere Karabağ’a çekildi. 
1387'de Azer­baycan’a giren Altmordu hanı Toktamış’ın üzerine oğlu Miranşah’ı gönderdi. Miranşah Toktamış’m kuvvetlerini yenerek Derbend’in kuzeyine kadar takip etti. 
Batıya yönelen Timur, Karakoyunlu Kara Mehmed’in elinde bulunan Doğubeyazıt’ı, ardın­dan Erzurum'u ele geçirdi. Bu sırada Erzincan emiri Mutahharten kendisine bağlılığını bildirdi. Timur Ahlat, Adilcevaz ve Van’ı zapt ettikten sonra İran'a döndü. Bu arada Toktamış’m Maveraünnehir’e girmiş olduğunu öğrendi. Semerkand’a geldi­ğinde Toktamış çekilmişti. Timur ileri bir harekâtı hazırlayabil­mek için Harizm’e bir sefer daha yaptı. Harizm halkının bir bö­lümünü göçe zorlayarak Semerkand çevresine yerleştirdi
Altınorda Seferi
Timur, Harizm seferinden sonra 1389 ilkbaharında topladığı kurultayda Altınorda üzerine sefere çıkılması kararı aldırdı.
Timur’un sayesinde Altınorda’ya egemen olan Toktamış önce sinsice Kafkasya’ya, ardından yokluğunda savunmasız durumda olan Maveraünnehir’e saldırmıştı. Bazı emirlerin seferin karların eridiği zamana kadar ertelenmesi isteğini dikkate almayan Timur, karı askerlerine küreklerle temizlettirerek yolu açıp sefere çıktı. Hokand’a ulaşıldığında Timur’un haklı olduğu anlaşıldı.Toktamış Sir Derya’yı geçmiş karların erimesini bekliyordu. Burada yapılan savaşta Toktamış’ı yendi, ancak izlemedi. Arkasını sağlama almak için oğlu Miranşah'ı Doğu Türkistan'a gönderdi. 1390 yılını hazır­lıkla geçirdikten sonra 1391’de 20 000 kişilik bir kuvvetle Altınordu üzerine harekete geçti. Toktamış savaşı kabul etmeyerek onu Tobol Nehri’nin kaynağına kadar peşinden sürükledi. Nihayet iki taraf 13 haziran 1391’de Kunduzca Suyu yakınında karşı karşıya geldi. Toktamış bozguna uğradı ve kaçtı. Timur Volga’yı geçme­yerek güneye indi ve Altınordu’nun merkezlerinden Saray ve Astrahan şehirlerini tahrip ettikten sonra Taşkent’e döndü. Taş­kent’teyken Toktamış’ın elçileri gelerek bağlılığını bildirdi.
Altınordu seferinden dönen Timur 1391 kışım sefer hazır­lıklarıyla geçirdi. 1392'de ilk olarak Hazar Denizi’nin güne­yindeki Mazenderan üzerine yürüdü, burada kendisine karşı çıkan aşırı Şii şeyhleri ortadan kaldırarak bölgeye egemen ol­du. 
Ardından Muzafferîlerin elinde bulunan Fars üzerine yö­neldi. Son Muzafferi hükümdarı Şah Mansur savaşta öldürül­dü, Şiraz ve Kirman ele geçirildi (1393).
Bundan sonra Timur anî bir hareketle Bağdat önüne geldi. Bağdat’ta bulunan Celayirli hükümdarı Ahmed Celayir, Timur’un geldiğini haber alınca şehirden kaçmıştı. Kuvvetlerinin bir kısmını Bağdat önünde bırakan Timur kuzeye yöneldi, teslim olmayan Tekrit Kalesi’ni hücumla aldı ve tahrip etti, halkı kılıçtan geçirdi. Ardından Mardin, Cizre ve Urfa’yı ele geçirdi. Böylece Irakı Arab’ın fethini tamamlayan Timur Akkoyunlu, Karakoyunlu beylerine ve diğer Türkmen emirlerine haber göndererek ken­disine boyun eğmelerini istedi. Akkoyunlu Kara Yülük Os­man bağlılığım bildirirken Karakoyunlu Kara Yusuf itaat et­meyi reddetti. Bunun üzerine Timur 1394 ortalarında Kara Yusuf’un bulunduğu Muş Ovası'na indi, ancak süratle çekilen Kara Yusuf’u ele geçiremedi. Erzurum yakınındaki Avnik Kalesi'ni uzun bir kuşatmadan sonra teslim aldıktan sonra Tif­lis’e gitti. Şeki bölgesindeyken Altınordu hanı Toktamış'ın Derbend'e ulaştığını haber aldı. Süratle harekete geçen Timur, Toktamış’ın geri çekildiğini öğrenince ilerlemedi. 1395 baha­rında kuzeye doğru hareket ederek Derbend’i geçti ve Terek Nehri kıyısında Toktamış'ın ordusuyla karşılaştı. 14 nisan 1395’te yapılan savaş Timur’un kesin zaferiyle sonuçlandı. Kazan’a kaçan Toktamış’ı takip etmeyen Timur, Ukrayna ve Kiev Hıristiyanlarının üzerine yürüdü, Özi Havzası'ndaki ka­leleri tahrip etti. Kırım ve Azak çevresindeki Ceneviz ve Ve­nedik kolonilerini, Kuzey Kafkasya’daki Hıristiyan Çerkezleri kılıçtan geçirtti. Riyazan ve Çemigov çevresinde toplanan Rus prenslerinin kuvvetlerini dağıttı, Moskova yakınlarına kadar ilerledi. Kışın yaklaşması üzerine Kuzey Kafkasya’ya döndü. Bu seferle bütün Kıpçak Bozkırı'na boyun eğdiren Ti­mur, Altınordu Hanlığı’na bağlısı olarak Timur Kutluk'u ge­tirdi. Ancak Timur'dan yemiş olduğu darbelerden sonra Altınordu bir daha kendini toplayamadı. Bu da Rusya’nın tarih sahnesine çıkışını kolaylaştırdı. 
1396 ağustosunda Derbend üzerinden Hemedan’a indi, oradanda önce Keş’e, sonra Semerkand’a gitti. 1396-1397 kışını Semerkand’da geçiren Ti­mur, bu arada Çağatay hanlarından Hızır Hoca'nın kızı Tökel Hatun’la evlendi. Bu siyasî evlilik gelecekteki Çin seferine bir hazırlık niteliğindeydi.
Hindistan Seferi
Timur, Kandehar merkez olmak üzere Batı Afganistan’ın yö­netimini torunu Pir Muhammed’e bırakmıştı. Bu sırada Kuzey Hindistan’daki Delhi Sultanlığı Tuğlukların elinde bulunuyor­du. Delhi Sultanlığı’nm başında Mahmud Şah vardı. 1398 son­larında Semerkand’dan hareket eden Timur, önce Kabil yakınındaki Siyah Kuh ve Kütür çevresindeki putperest dağlıları ce­zalandırdı. Öte yandan İndus’u aşan Pir Muhammed, Multan’ı ele geçirdi. Küteli ve Batnir kalelerini zapt eden Timur 16 ara­lıkta Delhi sultanının ordusuyla karşılaştı. Cevan Nehri boyun­da yapılan savaşta Hint ordusunu yenilgiye uğrattı; 19 aralıkta sultanlığın başkenti Delhi’ye girdi. Müslüman mahallesi dışın­da bütün şehri yağmalattı ve katliam yaptırdı. Delhi’de on beş gün kaldıktan sonra büyük bir ganimetle Semerkand’a döndü. Timur Delhi’de kendisini temsil etmek üzere peygamber so­yundan geldiğini iddia eden eski Multan valisi Hızır Han’ı bı­raktı. Timur ve daha sonra oğlu Şahruh adına Delhi’de hüküm süren Hızır Han 1414’te kendisini sultan ilan ederek Seyyidîler Hanedanı’nı kurdu.

Yedi Yıl Seferi 

Timur 1399 eylülünde Semerkand’dan ayrılarak yedi yıl sü­recek olan Önasya seferine çıktı. Kışı Mugan sahrasındaki Koturkent’te geçirdikten sonra 1400 ilkbaharında Gürcistan’i is­tila etti. 15 kadar kalesinin düşmesi üzerine VII. Georgiy Ti­mur’a bağlılığını bildirdi. 
Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid’in Mutahharten’in elindeki Erzincan’ı zapt etmesi ve düş­manı Karakoyunlu Kara Yusuf’a sığınma hakkı tanıması Ti­mur’u kızdırmıştı. Bayezid’den kendisine iltica eden Anadolu beylerinin topraklarını geri vermesini ve KaraYusuf'u kendisi­ne teslim etmesini istedi. Bayezid boyun eğmeyi reddedince 1400 yazında önce Erzincan’ı ele geçirdi ve Bayezid’in şehre yerleştirdiği Osmanlıları öldürdü. Ardından Sivas’ı aldı ve halkı katletti. Malatya, Behisni (Besni) ve Ayıntab'ı (Gazian­tep) zapt etti.

Halep Naibi Timurtaş'ı şehrin önünde yendik­ten sonra girdiği 
Halep’i üç gün süreyle yağmalattı. Memluk sultanı Ferec’in kuvvetlerini yendikten sonra girdiği Şam’ı tahrip etti ve halkını kılıçtan geçirdi. 1401’de Suriye'den ayrıl­dı, kışlamak üzere Karabağ’a döndü. Timur Suriye’deyken Yıldırım Bayezid Erzincan ve Sivas’ı yeniden ele geçirmişti. Timur 1402 haziranında yeniden Anadolu’da göründü. 28 temmuz 1402'de Ankara yakınındaki Çubuk Ovası'nda Osmanlı ordusunu kesin bir yenilgiye uğratarak Bayezid’i esir al­dı. Anadolu’da bir yıl kadar kalan Timur, Osmanlılar tarafın­dan yurtlarından atılan Anadolu beylerine topraklarını geri verdi. Bayezid’in oğullarından Süleyman’ın Rumeli’de, İsa’nın Bursa’da Mehmed’in de Tokat ve Amasya'daki varlıklarını kendisine bağlı kalmaları koşuluyla tanıdı. Rodos Şövalyeleri’nin elinde bulunan İzmir’i kısa sürede zapt etti ve halkını kılıçtan geçirdi. 

1403 yazında Gürcistan'a girerek Kürtin ve Birtvis kalelerini ele geçirdi, Güneybatı Kafkasya’yı yakıp yık­tı. 1404 baharında Karabağ’a geldi; sonra Kuzey Iran yoluyla 1404 yazında zaferlerini kutlamak ve Çin’deki Ming Hanedanı'na karşı yapacağı zafere hazırlanmak üzere Semerkand’a döndü. 1404 sonbaharında Çin’i zapt etmek üzere çıktığı se­fer sırasında Otrar’da hastalandı, 18 şubat 1405’te öldü.
Axis 2000


Timur, Cengiz Han ile karşılaştırılacak olursa, oğul ve torunları bakımından pek onun kadar talihli çıkmadı. Dört oğlundan ikisi, Mirza Cihangir ve Ömer Şeyh daha Timur'un sağlığında ölmüşlerdi. Şerefeddin-i Yezdi'ye göre 796 yılında Ömer Şeyh öldüğü sırada 40 yaşında bulunuyordu. Yine aynı tarihçinin 777'de ölen Cihangir'in bu tarihte 20 yaşında olduğunu söylediğine bakılacak olursa, Ömer Şeyh'in en büyük oğlan olduğunu kabul etmek gerekir. Buna rağmen kaynaklar daima Cihangir'i en büyük mirza olarak kaydetmektedirler. Üçüncüsü Miranşah ise yine babasının sağlığında bir av sırasında attan düşerek aklını kaybetmişti. Hal böyle olunca Timur'un Şahruh'u veliahd göstermesi beklenirdi. Buna rağmen o, önce Cihangir'in oğlu Muhammed Sultan'ı veliahd göstermiş, onun Ankara Savaşı'ndan sonra Anadolu'da ölümü üzerine, halef olarak bu sefer Cihangir'in öteki oğlu Pir Muhammed'i tayin etmişti. Her nekadar 1376'da doğan bu mirza, Miranşah dışında bütün Timurlu mirzalarından yaşça daha büyük idiyse de, Timur'un sadece Cihangir'den doğan torunlarını veliahd tayin etmesinin tek sebebi dört oğlunun annelerinin hukuki durumları ve menşelerine bakılarak anlaşılabilir...

 18 Şubat 1405 tarihinde Timur'un ölümü, kurduğu imparatorluğun mukadderatı üzerinde büyük bir tesir yaptı. 1377 yılında doğan ve 1397'de kendisine merkez Herat olmak üzere Mazenderan ile Horasan bölgeleri verilen Mirza Şahruh, Timur'un ölümünden sonra siyasi sahneye çıkan öteki mirzaların beceriksizliği, merkez orduda bulunan ileri gelen beglerin bile Timur'un vasiyetine uymayarak kendisini desteklemeleri üzerine, hakimiyet mücadelelerinden muzaffer. olarak çıkmıştır. 1420 yılına gelinceye dek, Şahruh, babasından kalan ülkenin büyük bir kısmında hakimiyetini pekiştirmekle birlikte, Batı'da henüz hiçbir faaliyette bulunamamış Timur'un Arap lrak'ını kendilerine verdiği Mirza Ebubekir ve Miranşah'ı üstüste iki defa yenerek, Miranşah'ın ölümü ve Ebubekir'in ise kaçmasına sebeb olduğu gibi, öte yandan eski arkadaşı Celayirli Sultan Ahmed'i bertaraf etmek suretiyle Azerbaycan'a kesin olarak hakim olunca Timurlular'ın tehlikeli bir komşusu halini almıştı. 

Şahruh'un bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için, 1420, 1429 ve 1434 yıllarındaki Karakoyunlular üzerine kalabalık asker ile yaptığı seferlerine rağmen Kara Koyunlu Türkmenleri meselesi onun sağlığında halledilemeyen bir mesele olarak kaldı. Bu tehlike zamanla daha da büyüyerek Cihanşah zamanında Kara Koyunluların ülkenin büyük bir kısmını ve bu arada imparatorluğun merkezi Herat'ı bile işgallerine kadar vardığı gibi, öte yandan devamlı bir şekilde Maveraünnehr ve Harezm'e akınlarda bulunan Özbekler bu faaliyetlerini iyice arttırarak Şahruh'tan sonra ortaya çıkan mirzalar arasındaki mücadelelerde faal bir rol oynadıkları gibi, devlete son veren unsur da olmuşlardı. Zamanında Timurluların bütün savaşlarda galip gelmelerine bakarak Şahruh'un uzun süren saltanatının başarılı olduğu hükmü verilebilir. Zira o Azerbaycan ve Arap lrak'ı hariç -buraları da hakimiyetini tanımak suretiyle- babasının elde ettiği ülkeleri hemen hemen elde tutmayı başardığı gibi, iç mücadelelere kısmen de olsa son vermiş, devletin 40 yıl daha parlak bir şekilde devamını sağlamıştı. 

Her ne kadar bu kendisine babasından intikal eden ordu, hazine ve tecrübeli begler sayesinde mümkün olmuş ise de, onun adam seçme hususunda kabiliyetli bir kimse olduğu inkar edilemez. Mesela Celaleddin Firuzşah'ın 34 yıl, Alike Kükeltaş'ın ise 43 yıl müddetle iş başında kalabilmeleri bunun en iyi örneğidir. Ufak tefek iç ayaklanmalar bir tarafa bırakılırsa, onun uzun süren saltanatında ülkenin bazı merkezlerinde kültür, san'at ve ilim sahalarında bir gelişme kaydedilmiştir. Semerkand, Herat ve Şiraz gibi aslında İranlı unsurların kalabalık bulunduğu zengin şehir merkezlerinde İranlı şairleri tanımış olan Çağatay mirza ve begleri kendi dillerinde de bu tarz eserler yazılmasını arzuladıklarından bu devirde Türkçe yazan birçok şair ortaya çıkmıştı. Eğer Timurlu imparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu sahalarında XV. yüzyılın ilk yarısında türkçe yazan şairlerin sayısı tesbit edilecek olursa, Timurlu sahasında türkçe yazanların Osmanlı sahasındakilerden hiç de az olmadığı görüleceği gibi, bu saha asrın ikinci yarısında bütün dünyaca tanınan tı. Timur'un ölümü üzerine tekrar siyasi sahnede görünen Kara Koyunlu Yusuf Beg, bir taraftan  ve eserleri bütün Türk ellerinde okunan Ali Şir Nevai gibi bir şair de çıkarmıştır. Kendisi meşhur bir hattat olan Mirza Baysungur'un Herat'taki konağındaki kütüphanesindeki güzel sanatlarla ilgili çalışmalar çağın san'at hareketlerine hakikaten bir hız vermiş, bilhassa resim san'atında büyük ilerlemeler kaydedilerek, yine asrın ikinci yarısında kitap ressamlığında bir yenilik yapmayı başaran Bihzad yetişmişti. Musiki nazariyeleri ve aletlerinin tarifi hakkında verdiği bilgiler bakımından İslam musiki tarihinin en mühim şahsiyetlerinden Meragalı Abdulkadir de eserlerini Herat'ta kaleme aldığı gibi, dinlerin ve dillerin zamanla değişikliğe uğradığı halde, müsbet ilimlerin hükmünün her zaman devamlı kalacağına inanan ve İslam dünyasında tek alim hükümdar olarak kabul edilen Uluğ Beg de bu devre renk katan simalardan idiler. Şahruh öldüğü sırada geriye sadece bir oğlu, yani Uluğ Beg, kalmış olmakla beraber, o, kendini daha çok ilmi faaliyetlere vermiş olup, Özbekler ve Moğollar üzerine bir-iki pek başarılı sayılamayacak seferinden sonra artık Maveraünnehir dışındaki olaylarla ilgilenmiyordu.

Timur ve Devleti, İsmail Aka, Türk Tarih Kurumu


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder