18. Yüzyıl Genel Görünüm
“Aydınlıklar Yüzyılı”. İşte, XVIII. yüzyıl deyince ilk akla gelen niteleyiş! «Aydınlıklar»! O devrin kültür adamlarının başlıca kaygısı da budur; «Aydınlıkların artması», «Aydınlıkların yayılması » Michelet, buna bakıp «Büyük Yüzyıl» diye adlandıracaktır o devri; ama Voltaire için XVII. yüzyılın yaptığı, bir öncekinin yarattığını çoğaltmak, yaymak ve kitlelere ulaştırmaktır bir bakıma.
Kim haklı? Michelet mi, Voltaire mi?
Aslında, modern tarihin büyük devrimci yüzyılı XVII yüzyıldır; XVII. yüzyıldadır ki insan soyunun düşüncesinde köklü bir değişim olmuştur: Galilei, nesnelerin düşüşü kanununu, dinamiğin bu ilk kanununu bulup dile getirdiğinde gerçekliğin ölçülür, hesaplanır olduğunu gözler önüne serdiğinde, insan aklının önüne yeni bir yol açar; modern bilimi kanatlandırır, giderek yeni bir dünya koyar insanoğlunun karşısına.
Evet, gerçekten XVII. yüzyıldır «Büyük Yüzyıl»; Voltaire doğruyu görmüştür.
Ne var ki, bunu söylemek, XVIII. yüzyıl insanlarının yaptıklarını hiç de küçültmez ve o devrin önemini azaltmaz. Gerçekten, XVII. yüzyılın başlarında bir dere olan akış, o yüzyılın sonlarında sel haline gelir ve XVIII. yüzyılda bir ırmak olup çıkar. XVIII. yüzyıl, akılcılığa yürekten bağlanışı, deneysel yöntem kaygısı ile, XIV ve XV. yüzyılın büyük nominalistlerinin, Ockham’lı Guilaume’un, Paris Okulu’nun, Jean Buridan’ın, Saxe’li Albert’in başlattığı eseri tamamlamış; Aristoteles’in büyük yorumlarının, XV ve XVI. yüzyılda Padus Okulu’nun, İbni Rüştçülerin ve Pomponazzi’nin akılcı çabalarını bir sonuca erdirmiştir.
[...]
Hala feodal düzenin kalıntılarıyla sıkboğaz, hareketsiz gibi görünen bir yapının mirasçısı olan XVIII. yüzyıl Avrupası, eski düzenden yavaş yavaş sıyrılır ve eleştirici düşünceyle bilimsel ilerlemecilerin yanı sıra, ticari yayılışın ve fatih bir ekonominin, yani kapitalizmin genişlettiği bir dünyaya açılır. Coğrafi durumları, yaşadıkları tarihin ağırlığı ya da iktisadi düzey bakımından, eşitsiz bir gelişme hızı içindeki toplumların Avrupasıdır bu. Direnen yığınla öge vardır sosyal düzende; dahası, uzun yüzyılların biriktirip koyulaştırdığa anlayışlar direnmektedir. Öyle de olsa, toplum derinden derine kımıldanmakta, hukuksal çerçeveler çatırdamakta, giderek karanlıklar gerilemektedir.
Y e n i b i r d ü z e n oluşmaktadır özetle.
Gerçekten, XVII. yüzyıldakinden pek farklı bir hızlanış içindedir toplumdaki değişme. Gerçi, XIV. Louois’nin ölümünü izleyen ilk otuz yılda, olayların hızında -gözle görünür- bir yavaşlama vardır; 1715 ile 1748 yılları arasında, Avrupa’nın siyasal yaşamında sonuçları çarpıcı pek az olaya rastlanır. Ne var ki, aynı dönemde -çağdaşları farkına varmamış da olsa- alttan alta önemli değişmeler olmaktadır. Başta iktisadi durumda 1640 yılında başlayan -uzun süreli- fiyatlarda düşüş ve iktisadi durgunluk döneminin arkasından, fiyatlarda yükseliş ve refah dönemi gelir.
Bir demografik devrim vardır: Nüfusun yüzyıllardır süren eski durumunda, çok doğumun yanı sıra, büyük bir ölüm oranı -dikkat çekici- bir denge içindeyken, onun yerine artık yeni bir süreç geçmiştir; doğumların sayısı yine pek yüksek kalırken, ölüm oranı hızlı bir azalış içindedir; bütün Avrupa ülkelerinde, insan yaşamının ortalama süresindeki artış bakımından halkın sayısı hızla çoğalmaktadır.
Tarımda bır devrim vardır XV ve XVI. yüzyıllardaki coğrafi buluşla arkasından Avrupa’ya getirilen yeni bitkiler, tarıma girerler, giderek beslenmede kullanılırlar; onların ekilip biçilmesi, doğaldır ki, demograflk devrimin hem ne denlerınden biridir, hem de sonuçlarında, biri. Bilimsel gelişmeler ve teknik ilerleme sayesinde, Sanayi Devriminin başlarındayız.
İşte bütün bu köklü oluşumlar, insanlar farkına varmaya başlar başlamaz, düşünceyi harekete getiren bir etken olup çıkarlar; XVIII. yüzyılın ikinci yarısındaki -o gerçekten görkemli- parlaklık bunun sonucudur. Öte yandan, Avrupa’daki bu gelişme, yaşlı kıtayı, dünya hakkındaki bilgisine çeki-düzen vermeye, giderek dünya üzerindeki egemenliğini sağlamlaştırmaya götürür; bir başka deyişle, XVI. yüzyılın sonlarında başlamış olan bir gelişim tamamlanmaktadır. Söylemeye hacet yok: Bütün ,bu değişiklikler, içiçedirler ve sıkı sıkıya bağlıdırlar birbirlerine; ve, yine bütün bu değişiklikler, XVIII. yüzyılın ikinci yarısında, 1770’ten 1815 yılına değin sürecek bir siyasal ve sosyal devrimler dönemini açıp, damgasını vuracaktır onlara.
1789 Fransız Devrimi, en çarpıcı örneğidir bunların.
Önemli olduğu için hatırlatalım: Bütün bu oluşumlarda, başta İngiltere ile Fransa arasında bir farklılık vardır; Fransa, Aydınlıklar Avrupa’sına damgasına vuracak denli sanatta ve felsefede üstünlük içindedir; İngiltere ise, daha çok iktisadi alanda dizginleri eline geçirmiştir ve öyle olduğu için de, “Sanayi D e v r i m i “önce orada başlayacaktır. Öte yandan, Avrupa’nın ortasına ve doğusuna doğru gidildikçe, özellikle iktisadi bakımdan durgunluk da artar.
[……]
Yüzyılların Gerçeği ve Mirası
Server Tanilli
Cem Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder