17.yüzyıl Fransa
Fransa XVI.yy.da din savaşları nedeniyle büyük bir tehlikeyle yüzyüze geldi. Kalvinciler Le Havre şehrini İngiliz kraliçesi Elizabeth’e vermekten çekinmezken, Katolikler de İspanya ile anlaşmanın yollarını aradılar. Sonuçta sağduyulu danışmanlar ve aydınların etkisiyle Kral uzlaşma çabalarına girişti. Protestanlara hoşgörüyü tanıyan Nantes fermanı bu çabaların sonucu oldu.
Daha sonra, inanç alanına da hükmetmek isteyen ve iman birliğini krallığın siyasi birliğinin ayrılmaz parçası olarak gören XIV.Louis, bu fermanı geçersiz ilan ederek, büyük bir insan ve yetenek kıyımına neden oldu. Bu kıyımdan diğer mezhepler de paylarını aldı. Krallıkta yaşayan protestanların takip edilmesi, onları başkaldırmaya itti. Böylece mutlakiyetçi rejim dini görüş altında, XVIII.yy.daki özgürlük patlamalarını besleyecek şartları yaratmış oldu.
17. Yüzyılın İlk Yarısı
Tahta geçtikten sonra Katolikliğe dönmesine karşın Huguenot'lara dinsel özgürlüğün yanı sıra varlıklarını koruyacak güvenceler de veren IV. Henri, barış ortamından yararlanarak krallık otoritesini yeniden kurmaya yöneldi.
Henri'nin yönetimde geniş yetkiler verdiği Sully dükü, öncelikle tahtın alacaklarım toplayarak mali durumu düzeltti. Ardından kapsamlı değişikliklere gitmeden mali yönetime işlerlik kazandırdı. 1604'te memurlukların babadan oğula geçmesini sağlayan paulette adlı yeni bir vergi koydu. Yol, kanal ve köprü gibi bayındırlık işlerine girişti. Sully'nin muhalefetine karşın ekonomide müdahaleci bir tutum benimseyen Henri, işçi ücretlerini sabit tutarak özellikle dokuma sanayisinin gelişmesine destek oldu. İngiltere ve İspanya ile yaptığı ticaret antlaşmalarıyla tarım ürünlerinin ihracatını geliştirdi. 1602'deki bir ayaklanma girişimini şiddetle bastırdıktan sonra, intendant denen mülki yöneticiler aracılığıyla sıkı bir denetim kurdu.
Henri'den sonra genç oğlu XIII. Louis'nin ( 1610-43) tahta geçmesiyle yeniden çekişmeler baş gösterdi. Bu ortamda önce Ana Kraliçe Marie de Médicis'nin, ardından kralın güvenini kazanarak sarayda etkili bir konum kazanan Kardinal Richelieu, krallık otoritesinin pekiştirilmesinde önemli rol oynadı. 1624'te üstlendiği başbakanlık (premier ministre) görevi boyunca tahta ve kendisine yönelik saray komplolarım ustalıkla boşa çıkardı. Giderek bağımsız bir güç odağı durumuna gelen Huguenot'ların askeri gücünü kırdı. Ekonomide kendine yeterliliği sağlamak amacıyla çeşitli imalat dallarını geliştirdi.
Denizaşırı ülkelere açılan kumpanyalara ayrıcalıklar tanıdı ve sömürge ticaretini korumak üzere güçlü bir donanma kurdu. Sınırlardaki kilit noktalan ele geçirerek Fransa'nın sınırlarını güvence altına aldı. Otuz Yıl Savaşları(1618-48) sırasında Habsburgları zayıflatmayı hedef alan başarılı bir dış politika izledi.
1635'te Habsburglarla başlayan savaşta önemli askeri zaferler sağladı. Elinde topladığı iktidarı acımasız ve keyfi bir biçimde kullanmakla birlikte krala bağlı kalan Richelieu'nün ölümünden (1642) bir yıl sonra yönetimde otorite boşluğu doğdu. Aynı yıl XIII. Louis de öldü.
Küçük yaştaki XIV. Louis'nin (hd 1643-1715) naibeliğini üstlenen Anne d'Autriche, başbakanlığa Richelieu'nün yardımcılarından Kardinal Mazarin'i getirdi. Savaşın getirdiği mali sıkıntıları çözmek için baskıcı önlemlere başvuran Mazarin, önce Parlementların, ardından soyluların giriştiği Fronde çatışmalarını (1648-53) siyasal manevralarla boşa çıkarmayı başardı.
Fransa'nın bazı topraklar kazanmasını ve Louis'nin IV. Felipe'nin kızı Marie Therese ile nişanlanmasını sağlayan Pirene Antlaşmasıyla (1659) İspanya ile savaşa son verdi.
XIV.Louis Dönemi. Merkezi yönetimin gelişmesi. Yönetim yapısında köklü bir değişikliğe gitmeyen XIV. Louis, Mazarin'in ölümünden (1661) sonra başbakanlık unvanını kaldırarak devlet işlerini kendisine sıkı sıkıya bağlı az sayıda bakan aracılığıyla yürüttü. Bu bakanlardan Michel Le Tellier, asker sayısı 400 bine ulaşan düzenli ve disiplinli bir krallık ordusu kurdu. Birçok görevi elinde toplayan Jean-Baptiste Colbert, uyguladığı mali politikalarla hazineye büyük miktarda gelir sağladı. Gümrük vergisi sisteminde korumacı önlemler getirdi. Sanayilerin gelişmesini destekleyerek çeşitli devlet işletmeleri kurdu. Ticaret filosunu güçlendirdi ve kumpanyalar aracılığıyla sömürge ticaretini korudu.
XIV. Louis, birlikte çalıştığı dar kabinenin dışında yönetim, maliye ve yargı alanlarındaki kurumlan denetleyen ve yönlendiren konseyler oluşturdu. Merkezi yönetim kararlarının uygulanmasında doğrudan kendisine bağlı ve geniş yetkilerle donatılmış kurumlara dayandı. Soyluları sıkı bir denetim altına alırken, Parlementların da hareket yeteneğini kısıtladı.
Din politikası ve mutlakiyetçilik. Huguenot'ları devletin birliği için bir tehdit olarak gören XIV. Louis, Protestan Felemenk Cumhuriyeti'yle savaşın sona erdiği 1678'den sonra ağır baskılara girişti, 1685'te de Nantes Fermanı'nı iptal etti. Bunu izleyen kitlesel sürgünler ticaret, sanayi ve askerlik alanlarında ülkeye ağır darbeler indirdi. Louis'nin resmi öğreti dışına çıkan Jansencilik akımına karşı papalıkla ittifaka girmesi, Fransa Kilisesi içinde bölünmelere ve kendisinden sonra da devam eden dinsel huzursuzluklara yol açtı.
XIV. Louis döneminde doruğuna ulaşan mutlak monarşi, bütün yetkileri elinde toplayan kralın kişiliğiyle bütünleşen bir noktaya ulaşmakla birlikte, sınırsız bir üstünlüğe dayanmıyordu. Krallığın kurumsal çerçevesi yerleşmiş hukuksal kurallara ve dinin buyruklarına bağlı kalmayı ve belirli kurumlar aracılığıyla onay almayı gerektiriyordu. Merkezden uzak bölgeler özerkliklerini bir ölçüde koruyordu. Soyluların, din adamlarının ve kentlerin küçümsenmeyecek ayrıcalıkları vardı. Bunlardan daha önemli bir etken de mali sıkıntılardı; gerekli kaynakları elde etmek için uzlaşmalara gitmek kaçınılmazdı. Mutlak monarşiyi ayakta tutan toplumsal tutuculuk, aynı zamanda bu sorunlann ortadan kaldırılması önünde bir engel olarak dikiliyordu.
Dış politika. Mazarin'in ve XIV. Louis'nin izlediği dış politika Avrupa'da üstünlüğü ele geçirmeye yönelik olduğundan, Fransa'yı bir dizi ittifakla karşı karşıya getirdi. Başlangıçta Habsburglann aleyhine değişen güç dengesinden yararlanarak durumunu güçlendiren Fransa, aynı dönemin sonlarına doğru gerilemeye başladı. Avrupa'da 17. yüzyıl başlarındaki genel savaşlara son veren antlaşmalar çerçevesinde imzalanan Münster Barışı (1648), Fransa'nın kuzeydoğu sınırındaki Metz, Toul ve Verdun piskoposluklarını resmen topraklarına katmasını ve Alsace'ta bazı feodal haklar elde etmesini sağladı. Bu topraklanrı genişletmek amacıyla İspanya'yla sürdürülen savaş, 1655'te İngiltere'yle kurulan ittifakın da yardımıyla Fransa lehine sonuçlandı.
Pirene Antlaşması Fransa'yı Avrupa'nın en önemli devleti durumuna getirdi. İspanyol Felemenki'ne karşı 1667'de başlatılan saldırı, Felemenk Cumhuriyeti, İngiltere ve İsveç arasında kurulan Üçlü İttifak nedeniyle sonuçsuz kaldı. Bu ittifakın dağılmasından sonra, Fransa en büyük ticari rakip olarak gördüğü Felemenk Cumhuriyeti'ne savaş açtı (1672). Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu ile İspanya'nın Felemenk safında yer aldığı bu savaştan üstün çıkan Fransa, Nijmegen Antlaşmalan sonucunda (1678-79) Flandre'ın bir bölümü ile Lorraine ve Franche-Comté'yi resmen kendisine bağladı.
Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu'nun Osmanlılarla savaşmasından yararlanmak isteyen XIV. Louis, 1680'lerde Almanprensleri üzerinde nüfuz kurmaya yönelik bir politika izlemeye başladı. Fransa'nın Pfalz'a girmesiyle patlak veren Büyük İttifak Savaşı (1689-97) hızla genişleyerek uzun ve yıpratıcı bir nitelik kazandı. Fransa'nın denizlerde üstünlüğünü yitirmesinde bir dönüm noktası olan, ama iki tarafın da üstünlük sağlayamadığı savaşa, sorunlara kesin çözüm getirmeyen Rijswick Antlaşması'yla son verildi.
XIV. Louis'nin torunu V. Felipe'nin 1701de İspanya tahtına geçmesiyle başlayan İspanya Veraset Savaşı (1701-14), önceki çatışmalann bir uzantısı olarak gelişti. Başlangıçta ağır yenilgiler alan Fransa'nın 1710'dan sonra dengeyi sağlaması ve karşı ittifakın iç sorunlar nedeniyle sarsılması Utrecht Antlaşması'mn (1713) imzalanmasını kolaylaştırdı. Fransa bu savaş sonunda eski toprak kazanımlarını korumakla birlikte Avrupa'daki üstünlüğünü İngiltere'ye kaptırdı.
17.yy. Fransız Kültürü
Fransa 17. yüzyılda kültür, edebiyat ve sanat alanında parlak bir dönem geçirdi. IV. Henri özenli kent planlaması ve büyük yapılarla yeni bir görünüm kazandırdığı Paris'i soylularla edebiyat çevrelerinin kaynaştığı bir merkez durumuna getirdi. Mimarlara ve ressamlara kanat geren Richelieu, 1634'te Académie Française'i kurdu ve tiyatronun gelişmesini destekledi. Onun ardılı Mazarin de sanatçılan koruma geleneğini sürdürdü. Versailles Sarayı'nı monarşinin görkemini yansıtan bir anıta dönüştüren XIV. Louis, bahçe düzenlemesinin yanı sıra müzik ve tiyatroya büyük önem verdi. Genelde hükümdarların, bakanların ve soyluların koruması altında gelişen sanat dallarında düzenliliği ve yalınlığı temel alan klasik bir üslup egemen oldu. Bilim ve felsefede ise usçu bir yaklaşımın filizleri boy atmaya başladı.
Devrim Öncesi Fransa
18. yüzyıla girerken Fransa'da görünüşte uyum ve düzenin egemen olduğu güçlü bir monarşik yapı vardı. Devlet ve toplumun iç içeliğini belirtmek için ancien régime (eski rejim) olarak nitelendirilen bu yapı, gerçekte belirli çıkar çevrelerine dayalı bir denge üzerinde durmaktaydı. Bu yapının ekonomik, toplumsal ve düşünsel gelişmelere ayak uyduramayan hantallığı, Fransız monarşisinin ortaçağdan modern çağa geçme şansını yitirmesine ve reform kapısını araladığı 1770'lerden kısa bir süre sonra şiddetli bir devrim dalgasıyla yerle bir olmasına yol açtı.
Ancien régime'in odak noktasında yer alan kral, merkezi ve mutlak bir otoriteye sahip olmakla birlikte, dayandığı toplumsal çevrelerin çıkarlannı gözetmek zorundaydı. 1614'ten beri toplanmayan États-Généraux ile bazı yerlerde ayakta kalmış olan yerel meclislerin gücünün kırılmış olmasına karşın, Parlementer kralın gücünü sınırlayan önemli bir kurumsal yapı oluşturuyordu. Makamların babadan oğula geçmek üzere satın alan Parlement üyeleri, aristokrasiyi temsil ediyordu. Toplumsal değişime karşı direnişin örgütlü bir kalesi olan Parle-mentların siyasal gücü vergi ve yasa değişikliklerini onaylama yetkisinden kaynaklanıyordu. Öte yandan kiliseye tanınan haklar ve mülk sahiplerine verilen ekonomik ayncalıklar da dokunulmaz bir nitelik taşıyordu.
18. yüzyılda özgür düşüncenin ve ticaretin hızla geliştiği kentler, geleneksel yapıyla çatışan ve ancien régime'in bütünlüğünü sarsan merkezler durumuna geldi. Kırsal kesimde yargı sisteminin de desteğiyle topraklarını ve feodal haklanm genişleten aristokratlar, 1720'lerden sonraki hızlı fiyat artışla-nyla varlıklannı daha da artırdılar. Buna karşılık topraksız köylüler ve tarım işçileri başta olmak üzere köylülerin çoğu giderek artan bir yoksulluğa itildiler. Kentlerin bu işgücü fazlasını eritebilecek bir düzeyde olmaması, kırsal kesimdeki çatışmayı daha da yoğunlaştırmaktaydı.
Kaynaklar:
Meydan Larousse
Ana Britannica
Théma Larousse
17.
ve 18. Yüzyıllarda savaş dışında Avrupa siyasetinde hiç değişmeyen bir şey de
Fransa’nın büyük gücüydü. Fransa coğrafi açıdan, Rusya ve Osmanlı
İmparatorluğu’ndan sonra Avrupa’daki en büyük devletti ve nüfus açısından
Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra en kalabalık ülkeydi. Nüfusu 1620 yılında
yaklaşık 20 milyondu.
IV.Henri
1598
yılında IV. Henri, Nantes Fermanı'nı çıkardı; Henri fermanda Fransa'nın Katolik
bir ülke olduğunu resmen ilan ediyordu, ama Calvin'ci Protestanlara (Huguenot)
kendi dinlerinin gereğini yerine getirme hakkı verdiğini ve 150 kentte askeri
garnizon bulundurabileceklerini bildiriyordu. IV. Henri, Protestan başdanışmanı
Sully Dükü Maximilian de Bethune'ün (1559-1641) yardımıyla kamu düzenini
kurmak, hükümetin harcamalarını denetlemek köylülerin üzerindeki vergileri bir
miktar düşürmek ve ticareti teşvik eden önlemleri desteklemek gibi diğer sorunlarla
da uğraştı. Kendinden öncekiler tarafından başlatılan makam satışlarını
arttırdı ve kraliyet memurlarına makamlarının miras yoluyla intikal etmesini
istiyorlarsa, ödemeleri gereken paulette adı verilen yıllık bir vergi koydu.
Bazıları
için Henri'nin Protestanlara gösterdiği hoşgörü çok fazlaydı; bu yüzden kral
1610 yılında fanatik bir Katolik suikastçı tarafından Paris caddelerinde
yürürken hançerlendi. Krallık henüz sekiz yaşında olan oğlu XIII. Louis'ye (hsd
1610-1643) geçti. Fiili güç IV. Henri'nin
ikinci karısı ana-kraliçe Marie de Medici (1573-1642) ile bazı yüksek unvanlı
soyluların elinde bulunuyordu. Çeşitli hizipler göze girip etkili oluyor veya
gözden düşüp etkisini yitiriyordu; ama 1620'lerdeki en güçlü sima, bir soylu
piskopos olan ve sonra Kardinal Richelieu (1585-1642) adını alacak Armand-Jean
du Plessis idi. Kurnaz ve son derece yetenekli biri olan Richelieu başbakan
oldu ve krallığın gücünü tehdit eden güçleri dengede tutma konusunda başarı
kazandı. Her zaman kral adına hareket ediyordu; yüksek soyluların bağımsız
güçlerini daha da kısıtladı ve kendisini destekleyenleri yüksek makamlarla,
askeri görevlerle ve avantajlı evlilik ittifaklarıyla ödüllendi, kendisine
muhalefet edenleri ise sürgüne gönderdi, hatta idam ettirdi. Sonunda sürgüne
gönderilen soylular listesine, oğlundan Richelieu'yü azletmesini isteyen, ama
onun yerine yaşamının geri kalan kısmını Fransa dışında geçirmek zorunda kalan
ana-kraliçe de girdi. Richelieu kültürel hamilik yoluyla kralın gücünü
arttırmak için dergilerde, gazetelerde ve tarih kitaplarında kraliyet
politikalarını savunacak yazarlar tuttu. 1635 yılında Fransızcayı
standartlaştırrnayı amaçlayan yazar ve filologlardan oluşan bir emek olan ve
merkezileşme yolunda alınan siyasi önlemlere kültürel açıdan katkıda bulunacak
Academie Française'in kurulmasına resmi destek verdi.
Richelieu
intendant adı verilen, doğrudan kral tarafından atanan, bu yüzden
makamlarını satın almayan ve çoğunlukla noblesse de robe üyesi olan
kraliyet memurlarının gücünü artırdı. Her intendant belli bir bölgede
vergi toplamaktan, orduya asker bulmaktan, askerler için ailelerin yanında
konaklama tezkeresi çıkarmaktan, ekonomik aktiviteleri düzenlemekten, yerel
mahkemeleri yönetmekten ve kralın fermanlarını uygulamaktan sorumluydu. Intendant'lar
faaliyet gösterdikleri bölgenin halkından olamazlardı; dolayısıyla bağımsız
bir güç temelleri yoktu; çalışmaları merkezi devletin gücünü artırmaya ve
bölgesel soyluların gücünü daha da zayıflatmaya yönelikti. İşin çoğunu yapan
ve yerel güç ilişkilerini anlayan yardımcıları vardı; ama onlar da kraliyetin çıkarlarına yönelik olarak kullanılabiliyordu. Louis ile Richelieu aynı
zamanda, Huguenotlar üzerinde de daha sıkı bir denetim kurdular, onlara ibadet
özgürlüğü tanımaya devam ettiler, ama şehirlerini tahkim etmelerini
yasakladılar. Atlas Okyanusu'nda bir liman şehri ve bir Protestan kalesi olan
La Rochelle'de yaşayanlar bunu kabul etmeyince şehri kuşattılar ve surları
yıkıp şehir yönetimini azlettiler.
Louis
ile Richelieu yönetimindeki Fransız dış politikasına damgasını vuran şey,
Habsburglara muhalefetti; bu, Fransa'nın İtalya ve İspanya ile savaşmasına ve
önce İsveç'i destekleyerek, daha sonra da taraf olarak Otuz Yıl Savaşları'na müdahil
olmasına yol açtı. Bu savaşların maliyeti son derece fazlaydı; yükselen
vergiler ve tahıl sıkıntısı halk arasında isyanlara ve şehirlerde ve kırsal
bölgelerde toplu şiddete yol açtı.
Krallığa
ve politikalarına karşı başlatılan isyanlar, 1642 yılında Richelieu'nün, ertesi
yıl da XIII. Louis'nin ölümünden sonra 1640'larda arttı. Durum bir kuşak önceki
duruma çok benziyordu.
XIV.Louis
Yeni
Kral XIV. Louis bir bebekti ve gerçek güç ana-kraliçe Avusturya Prensesi
Anne (1601-1666) ile kardinal ve başbakan olan Jules Mazarin'in
(1602-1661) elinde bulunuyordu. 1648 yılında Anne ve Mazarin, Fransa'nın en
prestijli ve etkili mercii olan Paris parlamentosuna yeni vergileri kabul
etmesi için baskı yaptı. Üyeler bu isteği reddetti, kraliçe parlamentonun bazı
liderlerini tutuklattı ve Paris halkı buna şiddetle karşılık verdi. Asayiş tamamıyla bozuldu ve halk zorla saraya girerek kraliyet ailesini şehirden
kaçmaya zorladı. Birkaç ay sonra kraliçe Parisli asilerle anlaştı ve
böylelikle şehir bir süreliğine sükunete kavuştu; ancak birçok vilayette durum
çok istikrarsızdı. Yerel parlamentolar başkente vergi yollamayı reddettiler ve
1648 yılından 1653 yılına kadar bir dizi isyan ve iç savaş çıktı. Bu isyanlara Fronde
adı verildi. İsim, yoksul çocukların zenginlerin arabalarına çamur atmak
için kullandıkları sapan anlamına gelmektedir.
Frondeur'ler
arasında yüksek
vergileri protesto eden şehirli yoksul işçilerle köylüler vardı, ama aynı
zamanda sapan ve çamurdan çok daha fazlasıyla silahlanmış birçok başka grup da
bulunuyordu. Kraliyet memurlarına karşı vilayetlerde çıkarılan isyanların
çoğunu, iktidar yapılarını Richlieu'nun reformlarından önceki haline geri
dönüştürmeye çalıştıklarını söyleyen yüksek soylular yönlendiriyordu.
Mutlakıyeti uygulamaları gereken kraliyet intendantları da, kraliyetten
çıkarlarını daha çok göz önünde bulundurmalarını isteyerek direnişin bir
parçası oldular. Köylüler tarafından değil, iyi eğitimli siyaset yazarları
tarafından yazılan binlerce risale, bir İtalyan olan Mazarin'i ihanetle
suçluyordu; bazıları da şeytan olarak nitelendirdikleri yabancıların etkisini
eleştirirken buna, İspanya'nın Habsburg kralının kızı olan anakraliçeyi de
dahil ediyordu.
Ancak,
çok geniş bir kesime yayılmış olması ve asilerin planlarını veya hedeflerini
hiçbir şekilde bir bütün haline getirememeleri, Fronde'un başarısızlığının
nedenlerinden 'biriydi. Mazarin hizipleri birbirleriyle çatıştırdı ve genç
krala sadakati, asilere karşı bir araç olarak kullandı. Ancak, Fronde'un dramatik
ve korkutucu olayları, isyanlardan ve Paris'ten nefret eden ve düzeni koruyan
ve kral olarak kendi gücünü artıran her şeyi seven Louis'yi derin den etkilemişti. Mazarin'in ölümünden
sonra ülkeyi başbakansız idare etmeye karar verdi ve Avrupa tarihinin en uzun
hükümranlığı boyunca hükümetin günlük çalışmalarını kendisi yönetti.
Louis
çalışkan, kuşkucu ve dikkatliydi; hukukta ve pratikte çok daha fazla tek
tiplilik olmasını sağlayan önlemler alıyordu. Elçilerin, memurların ve
casusların yolladıkları bilgileri okuyor, askeriyenin her yönüyle ilgileniyor,
albaylığa ve daha üst rütbelere atanacak bütün subayları kendisi belirliyordu.
Soylulara ve diğer güçlü bireylere kendisi yokken bir araya gelme fırsatı
vermemeye özen gösteriyor ve Etats-Generaux'yu hiç toplantıya çağırmıyordu. Ancak,
kanal yapımı gibi kraliyet ile soyluların çıkarlarının kesiştiği projeleri
destekliyordu. Fransa'nın parasal sorunlarının en mantıklı çözümünün
-soyluları vergilendirmenin- siyasi bakımdan olanaksız olduğunu görmüştü; bu
nedenle ülkeye para getirecek ticari faaliyetleri destekliyordu. Mali
kontrolörü Jean-Baptiste Colbert (1619-1683) ile
birlikte kumaş, çelik ve ateşli silah üretimini sübvanse ediyor, gemi
yapımcılarına prim veriyor, ticaret filosunu genişletiyor, birçok sanayi
kolunda loncalar kuruyor, ticari şirketler açıyor ve göç, ithalat ve ihracatla
ilgili öncelikli politikalar oluşturuyordu. Colbert, Kuzey Amerika'daki New
France'a göçmen olarak köylüler yolladı ve Amerika'nın içlerine düzenlenen
keşif gezilerini destekledi. Robert la Salle (1643-87) bu gezilerden birinde,
1684 yılında, Mississippi ırmağı deltasına Fransa adına sahip çıktı ve bölgeye
"Louisiana" adını verdi.
Louis'nin
ülkesinde arzuladığı birlik ve beraberlik dini konuları da kapsıyordu.
Huguenotlar giderek siyasi haklarından yoksun bırakıldılar, birçok mesleği icra
etmekten men edildiler, evlerinde daha fazla asker barındırmak zorunda
bırakıldılar, bazen de Katolik inanışına göre vaftiz edilmeye zorlandılar.
Huguenotlarn New France'a göç etmeleri resmen yasaklanmıştı, ama buna rağmen bazıları
göç ediyordu. Bu politika, Püritenler ve Quakerlar gibi, dini nedenlerden
dolayı mutsuz olan insanların ülkeden gitmelerine izin veren İngiliz
krallarının politikasıyla çelişiyordu. Louis 1685 yılında Nantes Fermanı'nı
resmen iptal ederek Protestan kiliselerinin ve okullarının kapatılmasını ve
Protestan din adamlarının ül keyi terk etmesini emretti. Protestan
halktan dinlerini değiştirmeleri istendi ve göç etmeleri yasaklandı ancak on
binlercesi göç ederek Kuzey Avrupa'da Louis'ye duyulan nefreti körüklediler.
Ancak Louis bu tutumundan dolayı Fransa içinde, özellikle de soylular arasında,
çok büyük övgüler aldı. Fransa'nın bazı bölgelerinde Huguenotların göç etmesi,
çok sayıda vasıflı insanın (ve onların vereceği verginin) kaybedilmesi anlamına
geliyordu, ancak genelde bu durum, ekonomik gelişmeyi fazla etkilemedi.
Fransız
ekonomisi Huguenotların bilgi ve becerilerinin yok olmasına göğüs gerebilirdi,
ama XIV. Louis'nin savaşlarının sürekli olarak artan maliyetleriyle baş
edemezdi.
Louis, kuzeydoğuya doğru ilerleyerek İspanyol Hollandası'nı ve
Birleşik Vilayetler'i işgal ederek bazı Flaman kentlerini ve Franche-Comte
bölgesini ele geçirdi. 1680'lerde Strasbourg şehrini aldı ve ordularını
Lorraine vilayetine gönderdi. Ordusunun devasa ve iyi eğitimli olmasına karşın;
muhaliflerinin çabaları ve kendisinin de vergilendirilebilir Fransız nüfusundan
daha fazla para sızdıramaması, ülkesine başka topraklar katmasını imkânsız
kıldı. Üst üste birkaç kötü hasat mevsimi Fransa'da açlık ve hastalığa yol
açtı, birçok bölgenin boşalmasına neden oldu ve 1690'larda köylü isyanları
yeniden çıktı. Bu sorunlar Louis'nin askeri maceralarını sadece kısa bir süre
durdurdu; çünkü çocuksuz Habsburg kralı İspanya Veraset Savaşı diye bilinen
savaşta ölünce, Louis hükümranlığının son yıllarını torunu Felipe'yi İspanya
tahtına çıkarmaya çalışmakla geçirdi. (XIV. Louis'nin annesi ve dolayısıyla
Felipe'nin büyük-büyükannesi İspanya'nın Habsburglu kralının kızıydı;
Felipe'nin büyükannesi olan XIV. Louis'nin karısı da bir başka Habsburg
kralının kızıydı.) Louis bu girişiminde başarılı oldu ve uzun bir savaştan
sonra ve Fransa ile İspanya taçlarını aynı anda, Bourbon hanedanına mensup tek
bir kişinin giyemeyeceğini belirleyen bir barış antlaşması sonunda, Felipe
İspanya'nın ilk Bourbon kralı oldu. Bu antlaşma aynı zamanda Avusturyalı
Habsburglara Fransa'ya olduğundan daha fazla toprak veriyordu. Louis'nin
askeri çabaları görece az toprak kazandırmış ve ülkeyi parasal olarak tüketmişti;
tebaası ölümünü sevinçle karşıladı.
Erken
Dönemde Avrupa, Meery E.Wiesner-Hanks, Çeviri: Hamit Çalışkan, İş Bankası Kültür
Yayınları
Hocam, şu görüntü bulanık sizden rica etsem bulanıklı görüntüleri düzenleme şansınız var mı acaba zira okuyan biriyim. Eğer giderebilirseniz şimdiden teşekkür ederim 🙏 saygı ile
YanıtlaSilTabloyu güncelledim. Sizce sorun giderildi mi?
Silgidelimiş hocam ellerinize sağlık. teşekkürler...
YanıtlaSilGüncellendi
YanıtlaSil