Rusya Tarihi- Romanovlar- 17.yüzyıl
Karışıklıklar devri Moskova devleti, 17. yüzyılın ilk yirmi yılında, tümden yıkımla karşı karşıya kaldı. Bunu atlatmasının üç ana nedeni bulunmaktadır: ✅(1) Kasaba ve köylerdeki yerel mir topluluklarının gücü ve dayanışması; ✅(2) kuzeydoğudan ve Urallar'dan gelen ve yerel milislerin finansmanını sağlayan zenginlik; ✅(3) Ortodoks Kilisesi'nin çatışan çıkarlara sahip farklı sosyal sınıfların sadakatini sağlayan popülerliği. Milis güçlerinin nihai askeri zaferi ve zemski sobor'un başarılı bir şekilde toplanması, Moskova'daki sosyal anlamda dağılma eğiliminin giderilebileceğini ve Rusların devletlerini devam ettirme potansiyeline sahip olduklarını gösterdi. Meclislerinin çoğunda insanlar tercihlerini Tanrı'dan gelen ve sadece dünyevi kanunlarla, anlaşmalarla veya kurumlarla değil, Tanrı'nın kanunlarıyla da sınırlanan otokratik monarşiden yana kullandılar. Karışıklıklar Devri'nde ülkenin yaşamış olduğu
yıkımı abartmamak gerekir çünkü zaten IV. lvan'ın iktidarının ikinci
döneminde başlayan bir ekonomik çöküş söz konusuydu. Hem savaşın getirdiği
yıkım hem de anarşi ve haydutluktan kaynaklı karşılıklı güvensizlik,
Orta ve Güney Rusya'nın uç bölgelerine ekonomik de[ğişim bile getirdi.
Karışıklıklar Devri'nden en çok kasabalar etkilendi ve bazılarının kendisine
gelmesi bir yüzyıl veya daha uzun bir süre aldı. Normal bir ekonomik yaşam
sadece, karışıklıklardan kaynaklı yağmanın kendisini daha az hissettirdiği
kuzeyde ve doğuda devam edebildi. Sonuç olarak bu bölgeler ve Sibirya'dan gelen
yeni zenginlik, 17. yüzyıl boyunca devlet gelirlerinin ana kaynaklarını
oluşturdu Rusya Tarihi, Geoffrey Hosking |
Romanov ailesinden III. Mihail'in, 1613'te toplanan zemskı sobor tarafından çarlığa seçilmesi, göreceli bir siyasî istikrar dönemini başlatarak, karışıklıklara son vermiş ve 1917 yılına kadar ülkeyi yönetecek olan Romanov Hanedanlığı'nı başlatmıştır.
Çarlık iktidarı belirginleşir ve yönetimi güçlenirken, toplum (boyar aristokrasisi de dahil) devlet hizmetleri çerçevesinde örgütlenmekteydi. Bu sırada, toprak sahiplerini tatmin etmek için, 1649 yılında, serfliği resmen kurumsallaştıran yeni bir yasa (Ulojeniye) yürürlüğe girmişti; bundan böyle köylüler, kaçıp kurtulma haklarının olmadığı bir toprak parçasına bağlanmışlardı. Onlar için tek kurtuluş yolu, Batı'ya (Ural ve Batı Sibirya) doğru kaçmak ve hasatın bir bölümünü devlete vermek koşuluyla özgürce çalışabilecekleri topraklara sahip olmaktı.
Sibirya’nın
kolonileştirilmesi Sibirya'nın
kolonileştirilmesi, bir anlamda, 19. yüzyılın ortasında Kaliforniya'daki
altına hücuma benzer şekilde bir tür "kürk ateşi" yüzündendi. Yerel
kabileler, topraklarının bu şekilde sömürülmesine karşı duracak durumda
değillerdi. Çünkü ne ateşli silahlan vardı ne de birlikte hareket etme
geleneğine sahiptiler. Kabileler, genellikle eski ve keskin düşmanlıklar
yüzünden bölünmüşlerdi. Bazıları, onlara göre değeri çok az olan kürklere
büyük paralar veren misafirlerine kucak açtılar. Bazıları, özellikle Batı
Sibirya'nın artik bölgesinde yaşayan Samoidler ile daha doğudaki Yakutlar,
Tungular ve Buryatlar ise sınırlı imkanları çerçevesinde sıkı bir mücadele
verdiler. Direniş ve isyan, her seferinde, eldeki mevcut her şeyi kullanarak
acımasız bir şekilde bastırıldı. Bundan sonra yeni gelenler, voyvodalar ve
onların memurları, kabile liderleri ile işbirliği yaptılar ve onlardan
özellikle yasakın toplanmasında yararlandılar. Gerekli sayıdaki hayvan postu
teslim edilinceye kadar, her kabileden
genellikle birkaç kişi rehin alındı. Rus yetkililer, yeni gelenlerin nazik durumunun farkındaydılar ve bu nedenle yerli halkı dışlayacak ya da tahrik edecek uygulamalardan kaçındılar. Her ne kadar vergiler kaçınılmaz olarak belli bir yük getirse de, onların inançlarına, geleneklerine ve yasal sistemlerine çoğunlukla hiç dokunmadılar. (1637'de oluşturulan) Sibirya kançılaryasının talimatlarına göre vergiler, Volga'da olduğu gibi, burada da "kabalıkla değil, nezaketle" toplanmalıydı fakat uygulamada bunun anlamı mümkünse nezaketle, gerektiğinde ihtiyaç duyulan miktarın ödenmesini takip amaçlı cezalandırıcı seferlerle idi. O dönemde "yerleşim", ağaçtan sırıklarla çevrilmiş bir kale (ostrog), bir kilise, vergi ve askerlik işleri için idari bir bina ve birkaç ev anlamına gelmekteydi. Rus "göçmen" nüfusun çoğu, başka yerlerde daha iyi fırsatlar arayan ya da memleketlerindeki adaletten kaçan kişiler olup, zaten hareket halindeydiler. Bazı köylüler, toprağın göreli olarak daha verimli olduğu ve iklimin en doğu ve kuzeyde olduğu kadar sert olmadığı Güneybatı Sibirya'ya geldiler. Öte yandan uzaklığı ve genişliği nedeniyle aynı bölge, serflikten kaçan kaçaklar, serseriler ve yakalanamamış haydutlar için bir cennetti. Bu son grup, yerli halka ve yeni gelenlere yönelik soygun ya da yağma faaliyetleriyle Sibirya'ya bir tür "vahşi doğu" havası kazandırdılar. Yakalanmış haydutlar da bu bölgeye gelme eğilimi gösterdiler çünkü Rus yetkililer, erken bir tarihten itibaren, Sibirya'yı hüküm giymiş suçlular ve savaş esirleri için bir sürgün yeri olarak kullandılar. Bu gelenlerin bir kısmı, Kossakların içine dahil edildiler ve kendilerinden, düzeni kendileri gibi insanlara karşı korumaları beklendi! Böylesine büyük bir bölgenin ele geçirilmesi, oluşmakta olan Rus devletinin karakterini değiştirdi. 17. yüzyıl ortalarında, Karışıklıklar Devri'nden sadece yirmi otuz yıl sonra hala Moskova devleti olarak bilinen devlet, çok farklı insanları, dinleri, iklimleri ve ekonomileriyle dünyadaki en büyük imparatorluk haline geldi. O, bu başarıyı "kutsal Rus" olmasının gereklerini yerine getirmesiyle açıklamaya çalıştı. Oysa yeni katılan halklardan hiçbiri Hıristiyan değildi. Rusya, sadece Ortodoksların değil çok sayıda animist, Budist ve Müslüman'ın yaşadığı bir Avrasya imparatorluğuna dönüştü. O, müthiş bir insan gücü ve doğal kaynak içeren toprakları ele geçirdi ancak uzun mesafelerden ve iklimin sertliğinden dolayı bu zenginliğin sadece küçük bir bölümünü kullanabildi. Rus yetkililer, bu yüzden Sibirya'yı istenmeyenlerin veya suçluların atıldığı bir yer olarak kullandı. O, Rus yaşamının serflik veya hizmet aristokrasisi gibi başlıca özelliklerini asla bilmeyen büyük bir ekti. Onu savunmak çok sıkıntılı bir işti çünkü doğuya doğru hiç bitmek bilmeyen göçler, binlerce kilometrelik bir çöl ve stepten oluşan güney sınırlarını savunmasız bıraktılar. Moğol İmparatorluğu'nun devamı olan bütün devletlerin çöküşü sebebiyle boşalan toprakları, aşılamaz doğal sınırlarına ulaşıncaya ya da etkili bir direniş gösterecek ya da istikrarlı bir sınır sağlayabilecek kadar güçlü başka bir devletle karşılaşıncaya kadar doldurmak, Rusya'nın jeopolitik durumundan kaynaklanan en çarpıcı eğilimiydi. Rusya Tarihi, Geoffrey Hosking |
Mihail'in çarlık döneminde etkili bir konum kazanarak yönetime egemen olan Romanov ailesi, karışıklık yıllarında bile varlığını korumuş olan merkezi bürokrasiye dayanarak düzeni yeniden sağladı. Büyük toprak kayıpları pahasına İsveç (1617) ve Polonya'yla (1618) barış yapıldı. Ayrıca Rusya bütün Avrupa'yı saran Otuz Yıl Savaşları'nın (1618-48) dışında tutuldu. Smolensk'i geri almaya yönelik başarısız girişimin (1634) ardından yeni askeri harekâtlardan kaçınan Romanov yönetimi, Kırım Tatarlarına karşı güney sınırlarını tahkim etmeye ağırlık vermekle birlikte, Azak limanını ele geçiren (1637) Don Kazaklarına destek vermeyi göze alamadı. A.B.
XVII. yy'da Rus toplumu, ciddi bir din çatışmasıyla karşı karşıya kalmıştır: Patrik Nikon'un 1653'te gerçekleştirdiği bir reformun ardından, 1666’daki din ayrılığı ortaya çıkmıştı. Kutsal kitapların yeniden gözden geçirilmesi, haç işaretinin ve bazı ayin kurallarının değiştirilmesi gelenekselcilerin veya «eski müminlerin muhalefetiyle karşılaşmıştı- daha katı bir din anlayışına sahip bir dindarlar kitlesi yanında, din adamlarının bir bölümü de Başrahip Avvakum'un çevresinde toplanmıştı. Çarın buyruğuyla uygulanan zulüm karşısında (Avvakum 1682'de işkenceyle öldürülür) binlerce eski mümin, ülke sınırlarına doğru kaçmış ve buralarda yarı-gizlilik içinde yaşamıştır. Bu ayrılığa rağmen, resmî Kilise tüm gücünü korumuştu; Rusların günlük yaşamını çok belirgin bir biçimde düzenlemekte ve edebî eserlere sansür uygulamaktaydı. Aleksey Mihayloviç'in (1645-1676) hükümdarlık dönemi (bu dönemde ülkenin seçkinleri, Büyük Petro'nun [1682-1725] hükümdarlığı sırasında daha da artacak bir Batılılaşma sürecine girmişlerdi) Kilisenin bu gücünün doruklara çıkmasını sağlamıştı.
Mihail'in genç oğlu Aleksey'in başa geçmesinden sonra devlet işlerini eline alan eniştesi Boris İvanoviç Morozov, koyduğu ağır vergilerle yaygın bir hoşnutsuzluk yarattı. Moskova'daki bir ayaklanma (1648) üzerine Morozov'un sürgüne gönderilmesiyle, yönetimde reform yanlısı bir grup boyar ağırlık kazandı.Bu arada patrikliğe getirilen Nikon'un öncülüğünde Rus Ortodoks Kilisesi de dinsel ve örgütsel reformlarla yeniden düzenlendi. Başlangıçta batıda savaştan kaçınma politikasını sürdüren Aleksey, Kazak ve köylü ayaklanmalarının yarattığı elverişli ortamda Ukrayna ve Beyaz Rusya'yı ele geçirmek için 1654'te Polonya'yla savaşa girdi. Bunu 1656'da İsveç'le başlayan savaş izledi. Rus kuvvetlerinin Baltık bölgesindeki ileri harekâtı, Ukrayna'daki güçlükler üzerine 1661'de İsveç'le barışa varılmasıyla sonuçsuz kaldı. Buna karşılık 1667'de Polonya'yla imzalanan antlaşma Ukrayna'nın doğu kesiminin Rusya'ya geçmesini sağladı.
Savaşın sonlarında Stenka Razin önderliğinde patlak veren geniş çaplı bir köylü ayaklanması ancak 1671'de bastırılabildi.
Aleksey'in ölümünden sonra yerini en büyük oğlu III. Fyodor (hd 1676-82) aldı. Romanovlara akraba rakip aileler arasında yoğun çekişmelerin yaşandığı bu dönemde askerlik ve yönetim alanında geniş çaplı reformlar başlatıldı. Geride vâris bırakmayan Fyodor'un ölümünü izleyen çatışma sonunda küçük kardeşleri I. Petro (hd 1682-1725) ve V. İvan (hd 1682-96) birlikte çar ilan edilirken, Sofiya da naibe olarak yönetimin başına getirildi.
İlk Romanov çarlarının döneminde ekonominin yeniden inşası ağır bir süreç izlediyse de, ticaret ve imalat alanlarında önemli bir gelişme sağlandı. İngiltere ve Felemenk'e ihracat yapan Arhangelsk tüccarları Sibirya'nın orman ve maden kaynaklarının işletmeye açılmasında öncü bir rol oynadı. Devletin kendisi de belirli ürünler üzerinde tekel kurarak ve metal işleme gibi sanayilere destek vererek bu gelişmeye doğrudan katıldı. Daha önce mali, idari ve askeri konularla ilgilenen bürokrasi ekonomik, kültürel ve dinsel yaşamda da önemli bir ağırlık kazandı. Bu süreçte boyarların yanı sıra tüccarlar ve din adamları da bürokraside yer edinmeye başladı. Mutlak bir monarşide somutlaşan merkezi otoriteye bağlı kurumlar ülkenin her yanına yayıldı. Hukuk düzeninin temelini oluşturmak üzere 1649'da çıkarılan yasalarla toplumsal yaşamın bütün alanları bürokrasinin denetimine alındı, din işleri devlet yönetiminin bir parçası durumuna getirildi, sertliğe kurumsal bir yapı kazandırıldı ve devlete karşı işlenen suçların kapsamı belirlendi. Eski büyük aileler Romanovların sistemli baskısı altında etkisiz bir konuma düşürüldü. Ailelerin yükselmesinde devlet görevleri başlıca araç durumuna geldi. Meslekten yöneticilerin oluşturduğu dyak sınıfı yeni bir güç odağı niteliğini kazandı. Bileşimi artık çarlık yönetimince belirlenen zemski sobor, gerektiğinde toplantıya çağrılan yetkisiz bir organa dönüştürüldü.Karışıklık Dönemi sonrasında kültürel bir sarsıntı içine giren Rusya'da bir yandan seçkin bir tabakada Avrupa kültürünün etkisi güçlenirken, bir yandan da Batılılaşma karşıtı bir akım ortaya çıktı. Bunun başlıca nedenleri Avrupa kültürünün Rusya'ya Katolikliğin egemen olduğu Polonya, Beyaz Rusya ve Ukrayna üzerinden ulaşması, dinsel ibadet alanındaki yeniliklerin tepeden inme bir biçimde benimsetilmek istenmesi ve yerel düzeydeki kültürel güçlerin baskılar yüzünden gelişme olanağı bulamamasıydı. Bu ortamda devletin desteğinde yapılan kilise reformları ikilik yarattı ve Kadim Müminler olarak da bilinen Staroverlerin direnişi ancak şiddetle bastırılabildi.
Kaynaklar:
Axis 2000
Ana Britannica
Théma Larousse
Times Dünya Tarihi Atlası
Rusya: 18.Yüzyıl
elinize sağlık çok güzel olmuş
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
SilGüncellendi
YanıtlaSil