23
Temmuz-7 Ağustos arasında gerçekleşen Erzurum Kongresi, 10 maddelik
bir bildirinin yayımlanmasıyla son buldu. Bildiride ✅millî sınırlar içinde bulunan
bütün vatan topraklarının bir bütün olduğu, ✅birbirinden ayrılamayacağı ve ✅her türlü
işgale karşı koyulacağı belirtiliyordu. Kongre Milli Mücadelenin siyasal
ilkelerini belirlemenin yanı sıra, direniş için yeni bir örgütsel yapının
oluşturulması açısından da önemlidir. Kongre’de yetkili bir temsil heyetinin seçilmesi ve bu heyetin
Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında yürütme organı olarak hareket etmesi kararı
Mustafa Kemal Paşa’ya liderlik yolunu açtı. Aynı
dönemde Batı Anadolu’daki yerel direniş örgütleri düzenledikleri kongreler
yoluyla önemli bir güç haline gelmişti. Bu örgütlenmelere ise ittihatçılar
önemli ölçüde sızmıştı. Yerel direniş hareketlerinin kendi kontrolünde
merkezî bir yapı içine alınması gerektiğine inanan Mustafa Kemal Paşa, tüm direniş
hareketlerini birleştirmek amacıyla Sivas’ta bir kongre düzenlemeye karar verdi. 4-11 Eylül
tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresi’nde ülke genelindeki bütün
MHC(Müdafai Hukuk Cemiyeti)’lerin birleştirilmesi yolunda önemli adımlar
atıldı. Damat Ferit Paşa hükümetinin tüm engellemelerine rağmen, Sivas
Kongresi çeşitli vilayetlerden gelen delegelerle toplandı. Diğer bölgesel
kongrelerin aksine, Sivas Kongresi’nin delegeleri ağırlıklı olarak askerî ve
sivil bürokrasi mensuplarından oluşuyordu. Kongre’de
alınan en önemli karar, bütün MHC’lerin merkezî bir yapı altında toplamasıydı. Bu amaçla yürürlükteki Cemiyetler Kanunu’na uygun olarak Anadolu
ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (A-RMHC) adıyla bir cemiyet kuruldu. Anadolu ve Trakya’da yer alan tüm bölgesel direniş örgütlerinin A-RMHC’nin şubesi
hâline getirilmesine karar verildi. Cemiyetin yönetimi, Mustafa Kemal Paşa başkanlığındaki Heyet-i Temsiliye’ye verildi. Hükümet yetkileriyle donatılmış
olan Heyet-i Temsiliye fiilî olarak İstanbul hükümetinden bağımsız yeni bir
yönetim organı olarak ortaya çıktı. A-RMHC tüzüğü çeşitli açılardan çok önemli bir belgedir. Tüzük, ülke topraklarının savunulmasıyla ilgili ✅1. maddesiyle, Misak-ı Milli’nin özünü oluşturuyordu. ✅3. maddede İslam halifeliğini ve Osmanlı Sultanlığını sürdürmek için toplu savunma ve direnme gereği belirtilerek sarayın iktidarının tartışma konusu olamayacağı görüntüsü yaratıldı. Sarayın iktidarına karşı açık bir tavır alınması direnişe yönelik toplumsal desteği azaltacağı için Mustafa Kemal Paşa ve çevresi iktidar taleplerini bu aşamada açığa vurmamışlardı. Ancak tüzüğün ✅4. maddesinde yer alan, Osmanlı Hükûmeti’nin yurdun bir parçasını terk etmek zorunda bırakılması hâlinde, hükümetin yerini alacak geçici bir yönetim kurulması kararı, İstanbul’a alternatif yeni bir iktidar odağının ortaya çıktığını gösteriyordu. |
Sivas
Kongresi’nin kararlarına ilk tepki Erzurum örgütünden geldi. Erzurum Kongresi’nde
kabul edilen tüzüğün, birkaç değişiklikle A-RMHC’nin tüzüğü yapılması,
bunun için Erzurum Kongresi’nin yetkili organlarından izin alınmaması tepkilere
yol açtı. Mustafa Kemal Paşa’nın yalnızca adını duymuş olan Batı Anadolu’daki
örgütler de A-RMHC adı altında birleşme kararına şüpheyle yaklaştılar. Yerel
direniş örgütleri, Sivas Kongresi'nden önce belirli bir merkezîleşme
aşamasına gelmişlerdi.
16-25 Ağustos 1919 arasında toplanan Alaşehir Kongresi, Ege direnişinin
merkezîleşmesinde önemli bir halkaydı. Karakol Cemiyetinin başkanı Kara Vasıf
Bey Alaşehir Kongresi’nde umum kumandan olarak seçilmiş, kongre ayrıca direniş
hareketinin siyasal koordinasyonunu sağlamak üzere Encümen-i Müdiran adıyla
bir yürütme organı kurmuştu.
Karakol Cemiyetinin Ege hareketine sızarak iktidar mücadelesinde gittikçe önemli bir rakip hâline gelmesi, Mustafa Kemal Paşa’nın Karakol Cemiyeti’ne karşı duyduğu hoşnutsuzluğu arttırdı. Bu hoşnutsuzluk, her iki hareketin de güçlü bir iktidar talebinin olması, güçlerini aynı bölgesel hareketlere dayandırmaya çalışması ve bu hareketleri kendi liderlikleri altında merkezileştirme gayretlerinden kaynaklanıyordu Mustafa Kemal Paşa Karakol Cemiyetiyle yürüttüğü iç iktidar mücadelesini kazanmak için, Sivas Kongresi sırasında Karakol Cemiyetine açıkça cephe aldı. Vasıf Bey’e Cemiyetin dağıtıldığını bildirdi. Sivas Kongresi, aynı zamanda Ali Fuat (Cebesoy) Paşa’yı “Umum Kuva-yı Milliye Başkumandanı” olarak atayıp Vasıf Bey’in unvanını yok saydı. Bu tepkilere rağmen Vasıf Bey’in Sivas Kongresi’nde oluşturulan Heyet-i Temsiliye’ye üye seçilmesi Vasıf Beyin hâlâ önemli gücü olduğunu gösteriyordu. |
Ankara
mebusu Mustafa Kemal Paşa 24 Nisan’da BMM’de bir konuşma yapmıştır. Mustafa
Kemal Paşa’nın nutku, mütarekeden meclisin açılmasına kadar geçen zaman
zarfında cereyan eden
siyasi ahval hakkındadır. Konuşma üç bölümden oluşmaktadır:
“1) Mütarekeden Erzurum Kongresi’ne
kadar geçen zaman zarfındaki ahvale dair,
2) Erzurum Kongresi’nden 16 Mart
tarihine kadar yani İstanbul’un düşmanlar tarafından işgal edildiği güne
kadar,
3) 16 Mart'tan bu dakikaya kadar olan
ahvale dair.” Mustafa Kemal Paşa, bu konuşmanın ardından hükümet teşkilatı
hakkında bir teklif sunmuştur:
Efendiler! Bütün maddi, manevi
mesuliyeti Heyeti Temsiliye namı altında bulunan heyet üzerine almış ve 16
Mart 1336 tarihinden bu dakikaya kadar bütün acı safhalara, manzaralara karşı
ifayı vazifeyi fevkalade bir vazife bilmiştir; bu mesuliyet çok ağırdır. O
heyeti artık bu ağır yükün altında bırakmayınız, bu dakikadan itibaren teklif
ediyorum, derhal mukadderatı memleketi deruhte buyurunuz. Bundan ictinab
etmeye lüzum yoktur. Bu vazife o kadar mühim, içinde bulunduğumuz zaman o
kadar tarihidir ki, bu koca mesuliyeti içinizde üç-beş kişiye tahmil
etmekle iktifa edemeyiz. Bütün bu meclis, bütün manasıyla mesul olmak
lazım gelir. Millet bizi ancak bunun için gönderdi, bizi buraya beş kişinin
eline milleti terk edelim diye göndermemiştir.
Mustafa Kemal Paşa tarafından BMM’ye
sunulan ve kısa bir tartışmadan sonra kabul olunan teklif şu ilkelerden
oluşmaktadır:
1) Hükümet kurmak zorunludur.
2) Geçici olduğu bildirilerek bir
hükümet başkanı tanımak ya da bir padişah vekili ortaya çıkarmak uygun
değildir.
3) Meclis’te yoğunlaşan ulusal
iradenin, yurt alınyazısına doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir.
Büyük Millet Meclisi’nin üstünde bir güç yoktur.
4) Büyük Millet Meclisi yasama ve
yürütme yetkilerini kendinde toplamıştır.
5) Meclis’ten seçilecek ve vekil olarak
görevlendirilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis başkanı bu kurulun
da başkanıdır.
6) Not: Padişah ve halife, baskı ve
zordan kurtulduğu zaman, Meclis’in düzenleyeceği yasal ilkeler içinde
durumunu alır.
|
BMM'nin
3 numaralı kanunu İcra Vekillerinin Sureti İntihabına Dair Kanun 2 Mayıs 1920
tarihinde kabul edilmiştir.
Dört maddelik bu kanunla kurulan
hükümete İcra Vekilleri Heyeti, başkanına da İcra Vekilleri Heyeti Reisi adı
verilmiştir. İlk İcra Vekilleri Heyeti
11 vekaletten (bakanlıktan) oluşmaktaydı.
Yasa kabul edildikten sonraki gün icra
vekili seçimleri yapılmıştır. Oylamaya 137 mebus katılmıştır. İcra Vekilleri
Heyeti Reisliği’ne Mustafa Kemal Paşa seçilmiştir. İlk BMM Hükümeti (İcra
Vekilleri Heyeti) 24 Ocak 1921 tarihine kadar görev yapmıştır.
|
24 Ocak 1921
1921 Anayasasının İcra Vekilleri ile ilgili en önemli hükmü,
Vekillerin kendi aralarında birisini İcra Vekilleri Heyeti Reisliğine seçmesi
olup, İcra Vekilleri Heyeti’nin 24 Ocak 1921 tarihli toplantısında Müdafaa-ı
Milliye Vekili Fevzi Paşa bu göreve seçilmiş ve konuyla ilgili olarak
Meclise bilgi verilmiştir.
19 Mayıs 1921
Vekillerin bireysel istifaları yanında, bu bireysel istifaların çoğalması ve ülkenin genel idaresi hakkındaki eleştirilerin artması üzerine İcra Vekilleri Heyeti 16 Mayıs 1921 tarihinde hep birlikte istifa etmişlerdir. Bunun üzerine TBMM Reisi olarak Mustafa Kemal Paşa, 47 Sayılı kanunun kendisine verdiği yetkiyi kullanarak her Vekâlet için 2, 3, 4 aday göstermiş ve bu adaylar arasından yapılan seçimle yeni İcra Vekilleri Heyeti oluşturulmuştur. (19 Mayıs 1921). Bu heyet de aynı gün kendi içinde gerçekleştirdiği seçimle Müdaa-ı Milliye Vekili Fevzi Paşa’yı İcra Vekilleri Heyeti Reisi seçmişlerdir.
5 Ağustos 1921
Başkumandanlık Kanunu (Sakarya savaşından önce)
“Ulusun ve
ülkenin yazgısına doğrudan el koyan tek yüce güç olan ve Başkomutanlığı manevi
kişiliğinde bulunduran Türkiye Büyük Millet Meclisi, aşağıdaki kayıtlarla
Başkomutanlık görevini kendi Başkanı Mustafa Kemal Paşaya vermiştir.
Başkomutan, ordunun maddi ve manevi gücünü artırma ve yönetimini bir kat daha
kuvvetlendirme konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin buna ait yetkilerini,
Meclis adına fiilen kullanmaya yetkilidir. Bu unvan ve yetki üç ay müddetle
sınırlıdır. Meclis, gerek gördüğü takdirde bu süreyi uzatabilir.”
Başkumandanlık Kanunu, 31 Ekim 1921’de, 4 Şubat 1922’de, 6 Mayıs 1922’de üç kez uzatılmıştır. 20 Temmuz 1922’de Mustafa Kemal Paşa’nın Başkumandanlık yetkisi süresiz olarak uzatılmıştır.
Bunlarla ilgili yazılar olsaydın keşke çok güzel bir blog imiş emeğinize sağlık
YanıtlaSil