Anadolu’nun Erken Halkları I (Neolitik ve Kalkolitik Dönem)

Okuma Atlası'nda genel olarak Neolitik (Yeni Taş ) Çağ ile ilgili genel bilgi veren sayfalarımız vardı. Burada Anadolu coğrafyasındaki gelişmelere daha yakından bakmaya çalışacağız. 

Arkeolojik araştırmaların devamı sürecinde yeni bilgilerle karşılaşıyoruz. On yıl önce hazırladığımız sayfalardaki tarihlemelerde dahi değişiklikler olduğunu görüyoruz. 

Coğrafyamızın yüzey ve iklim yapısı,  eski dönemlerde farklı kültür çevrelerinin oluşmasına yol açmıştır. Özellikle taş çağlarında görece birbirinden yalıtık olarak yaşayan insan grupları daha sonra birbirleriyle etkileşim halinde maddi kültürel ürünlerin göçünü sağlamışlardır. Bölge tarihi içinde  neolitik dönem bağlamında Anadolu'nun konumu son derece önemlidir.  Sözü bu dönemi aydınlatmak için ömürlerini tüketen üstat / genç uzmanlara bırakıyoruz. B.Berksan.

Neolitik (Yenitaş) Çağ

Önce "taş çağı" na genel olarak göz atalım.





Paleolitiğin  eski evresi en basit şekliyle iki yüzlü yontma taş teknolojisinin geliştiği, alet yapabilen insanın ortaya çıktığı bir dönemdir. Anadolu’da ele geçen yontmataş aletlerin en eskilerinin (yaklaşık Bir milyon yıllık) İstanbul/Yarımburgaz, Dursunlu ve Hatay’da ele geçtiklerini biliyoruz. Anadolu’da Prehistorik izlerin çok sayıda olmasına karşın fosil insan kalıntıları ender’dir. Kocabaş Köyü yakınlarındaki Denizli travertenlerinde ele geçen ve anatomik açıdan Homo erectus’a bağlanan 1.2 milyon yıllık bir kafatası bu açıdan eski ve önemli bir bulgudur. Böylelikle Anadolu’ya ilk gelen insanların Homo erectus’lar olduğu anlaşılmaktadır.

Orta Paleolitik

Afrika’dan Büyük Rift Vadisini takip ederek Ortadoğu’ya ulaşan bu insanlar, Levant Koridoru yoluyla Hatay üzerinden Anadolu’ya beraberlerindeki iki yüzeyli alet teknolojisi ile ulaşmışlardır. Yaklaşık 60.000 yıllık evreyi kapsayan Orta Paleolitik, günümüze göre daha sıcak ve kurak koşulların sürdüğü, ardından tekrar bir buzul çağının yaşandığı dönemdir. 



Bu dönemde daha düzgün yongalanmış aletler ortaya çıkmıştır. Bu yeni teknolojilerde Fransa’daki buluntu yerlerine göre adlandırılmıştır. (Lövalvazyen, Musteriyen). Bu evrede insanoğlu ilk kez ok ve mızrak ucu gibi aletlerle tanışmıştır. Böylelikle av gereksinimleri gelişmiş ve beslenme alışkanlıkları değişmiştir. (Etin pişirilmesi). Ölüm sonrası inanç sistemleri de bu evrede değişmeye başlamış, basit takıların ve ölü armağanlarının bırakıldığı mezarlar ilk kez bu evrede görülmeye başlamıştır. Orta Paleolitik Anadolu’nun bir çok yerinde bilinen bir kültürdür. Antalya Karain Mağarası bu evrenin en iyi incelendiği sit alanıdır. Ayrıca, Neandertal olarak bilinen insan türü, Orta Paleolitik ile birlikte ortadan kalkmakta ve yerini Homo sapiens olarak adlandırılan modern insana yani atalarımıza bırakmaktadır.


Orta Taş çağı (Mezolitik)

Tarih öncesinin Mezolitik ya da Orta Taş Çağı adını verdiğimiz evresi günümüzde Yakındoğu’da Epipaleolitik Dönem olarak da adlandırılıyor. Oldukça kısa süren bu kültür çağı Paleolitik ile Neolitik arasında bir geçiş evresidir. 14-15.000 yıl önce yeni iklim koşularının oluşmasıyla (buzulların erimesi, deniz seviyelerinin yükselmesi, sıcak soğuk su akıntıları, yağışlar ve bitki örtüsünün şekillenmesi) insanoğlu yeni çevre koşullarına önceki dönemden gelen kültür ve teknolojilerle uyum sağlamaya çalışır. Daha önce protein ağırlıklı beslenen insan bu evrede çeşitli kabuklu ve kabuksuz meyve, Bitki ve köklerini de beslenme alışkanlığına dahil eder. Esasen bu olay daha sonra üretim devrimi olarak bilinen Neolitiği’de hazırlayan etmenlerden biridir. Mezolitik ya da Epi-Paleolitik Kültürü; toplayıcı ve avcı, tüketici mevsimlik göçebe, mağara, kaya sığınağı gibi yerlerde yeni doğal çevreye ve biyolojik ortama  uyum sağlamaya çalışan insan toplulukları oluşturmuştur. Antalya Öküzini, Beldibi ve Belbaşı mağaraları, Ayrıca Şanlıurfa, Biris Mezarlığı, Söğüt Tarlası gibi yerleşimler bu dönemi Anadolu’da en iyi temsil eden sitlerdir. Mezolitik ya da Epipaleolitik , çakmaktaşından üçgen, trapez, kare, eşkenardörtgen şeklindeki minik aletlerle (mikrolitler) tanınmaktadır. 

Prof. Dr. Tayfun Yıldırım, Ankara Üniversitesi , Açık Ders

Tarihsel süreç içinde Anadolu, Ortadoğu ile Avrupa arasında tek başına olmasa da her zaman bir köprü rolü üstlenmiştir. Dolayısıyla her iki bölgeden de etkileşimlerin olabileceği mümkündür. Ancak, materyal kalıntılardan yola çıkarak, yaklaşık G.Ö. 17.000 civarında Anadolu, Avrupa'da olduğu gibi bir üst Paleolitik dönemden öte, Epi-paleolitik dönemi yansıtmaktadır. Eski araştırmalarda bazen Aurignacien ve bazen de Mezolitik diye betimlenen söz konusu Anadolu buluntu topluluklarının, yapılmış olan tarihlendirmelerden de anlaşılacağı üzere, üst Paleolitikten geç ve Avrupa Mezolitiğinden erken bir aşamayı gösterdiğini saptamak yerinde olacaktır.

Anadolu’nun Epi-Paleolitik Dönem Buluntu Toplulukları, Yrd. Doç. Dr. Metin Kartal

Neolitik döneme geçmeden, Anadolu'nun Taş, Tunç ve Demir çağlarına genel olarak göz atıp ilerlemekte yarar olduğunu düşünüyorum. Böylece bu geniş tarihin tanıdık kültürlerini zihnimizde daha iyi konumlandırabileceğiz. B.Berksan.

Eski Taş Çağı'ndan sonra
Neolitik (Yenitaş) Çağı

Bugün Neolitik Çağ için çizeceğimiz tablo, 1950 ya da 1960'lı yıllardan tümüyle farklıdır. Bu fark, yalnızca Nevali Çori, Göbeklitepe, Jerf el-Ahmar gibi kazı yerlerinde bulunan tapınaklar, heykeller ve hemen hemen tüm Çanak Çömleksiz Neolitik yerleşmelerde yaygın olarak görülen statü ve süs eşyaları ile sınırlı değildir. Neolitik dönemin, ya da ilk tarımcı köy topluluklarının yaşam biçimi ile ilgili olarak ortaya çıkan yenilikler, zengin kalıntılardan çok daha önemlidir. Bunlar, o dönemi, gelişim sürecini farklı olarak algılamamıza, düşünce istemimizi değiştirmeye zorlayacak kadar önemli farklardır. 

Artık Neolitik Dönemi tanımlarken eşitcil olmayan, katmanları belirgin bir düzenden söz edebilmekteyiz; bunun yanı sıra "tapınak ekonomisi", uzak bölgeler arası canlı ve karmaşık bir ticari sistem, etkin bir bilgi ve teknoloji aktarımı, uzman zanaatkarlar, "mega" yerleşmeler gibi adlamaların kullanılması kimseyi yadırgatmamaktadır. 

Neolitik'in coğrafi yayılımı da değişmiş, Braidwood’un “Natural Habitat Zone" un dışına taşmış, dağları, kurak çölleri, yamaçları, içine alacak şekilde genişlemiştir. Uzun yıllar süregelen “yerleşme mi yoksa tarım mı önce?" tartışması tümü ile anlamını yitirmiştir; besin üretiminin, sabit yerleşimlerin ön koşulu olmadığı, ve hatta besin üretimine geçmenin Neolitik Çağın başlangıç dönemi için önemli bir girdi sayılamıyacağı anlaşılmıştır.

 Childe’ın "Neolitik Devrim’e ve bunun ortaya çıkarttığı sonuçların ancak Neolitik Dönemin son kısmı için geçerli olduğu, bunun neden değil, sonucu yansıttığı gederek daha iyi anlaşılmıştır.

Artık "Neolitik" ile ilgili tanımların, kuramların tümüyle değiştiği, değişmeye zorlandığı bir noktadayız.

Neolitik Çağ- Neolitik Devrim- İlk Üretim Toplulukları Kavramının Değişimi ve "Braidwoodlar"  Mehmet Özdoğan, Tüba Arkeoloji Dergisi, Sayı 7, 2004



                                                                   Çatalhöyük



Karahantepe
Göbeklitepe'den Sayburç'a Taştepeler


Son Buzul Çağı'nın sonuna doğru, Önasya'da, avcılık ve toplayıcılık aşamasından yerleşik düzen ile besin üretiminin belirlediği bir yaşam tarzına geçişle, bundan 12000 yıl öncesinde insanlık tarihinde yeni bir dönemin kapılarını açan köklü değişiklikler gerçekleşmiştir. Adım adım gelişen tarım ile koyun, keçi, domuz ve sonraları sığır beslenmesiyle insanlar, dünyanın diğer bölgelerinden daha önce, büyükçe gruplar halinde, belli yapıya sahip yerleşmelerde yerleşik düzene geçmişlerdir. Değişen yaşam koşulları, sadece yeni teknolojilerin gelişimini teşvik etmekle kalmamış, aynı zamanda toplumsal gelişimi de etkilemiştir. Artık hayatta kalmanın garantisi, başarılı bir av için zorunlu olduğu gibi, bir grubun veya klanın dayanışması ve birlikte hareket etmesi değil, daha büyük bir topluluk içerisinde tek tek bireylerin, daha doğrusu bir aile birliğinin bireysel etkisindeydi. Paleolitik Çağ'ın "toplayıcılık ekonomisinden" Neolitik Çağ'ın "üretici ekonomisine" geçişte, insanların zihniyet ve bilincinde de bir değişim olmalıdır. Bir "psiko-devrim"in sonucu olarak da tanımlanan yeni dini düşünceler, Paleolitik Çağ'a kıyasla, giderek insan tasvirlerinin artmasıyla değişen ikonografide kendini gösterir. İnsan, bitkilerin ve hayvanların büyümesine ve yayılmasına müdahale edip, yavaş yavaş çevresini değiştirmiştir. Tarım, ağaç kesimi ve otlak kazanımının git gide artması, nihayet doğal çevrenin değişmesini beraberinde getirmiştir.

…..

Son yıllarda, Anadolu Yarımadasının büyük bölümünde sayıları giderek artan Neolitik buluntu yerleri, Yakındoğu Neolitiği'ni esas alan geleneksel düşünce tarzının yeniden elden geçirilmesinin gerekliliğine işaret eder. Henüz Neolitik gelişim sürecinin başlarında, önceden tasarlanmış büyük yerleşimler ortaya çıkmıştır. Bu yerleşimlerdeki konut ve işlik alanları ile anıtsal kamu ve dini yapıları, sosyal farklılıkların bulunduğu hiyerarşik bir toplum düzenine işaret eder. 




Obsidiyen ve çakmak taşından prestij objeleri, büyük taş plastikler, terazzo tabanların yapımıyla ilgili bilgi ve basit de olsa pyroteknolojiye hakimiyet, zanaat ve teknolojik becerilerin yüksek düzeyinin kanıtıdır.


Çanak Çömlekli ve Çanak Çömleksiz Neolitik

Anadolu'daki Neolitik, Önasya'nın diğer bölgelerindeki çağdaşı kültürel gelişim sürecine benzer biçimde. Çanak Çömleksiz Neolitik A ve B (PPN A ve B) şeklinde iki büyük aşamada ele alınabilir.

M.Ö. 11. binyıldan 8. binyılın sonlarına kadar süren akeramik aşamayı. Çanak Çömlekli Neolitik b takip eder. Bu da aşağı yukarı M.Ö. 6000'lere kadar devam eder. Ancak, Yukarı ve Kuzey Mezopotamya'nın Eriha'da yapılan stratigrafik tespitlere dayanan erken dönem Neolitik kronolojisi için geçerli olan iki basamaklı sınıflama, Orta Anadolu'daki kültürel gelişim ile örtüşmez.


PPN B aynı zamanda Neolitik kültürün ilk doruk noktasıdır. Bu da kendini, özellikle yerleşimlerin artan yoğunluğuyla yayılım bölgesinin genişlemesinde gösterir. Değişimin nedeni, gelişmiş tarım ve evcil hayvanların çoğalması, ayrıca hala çok sayıdaki av hayvanlarının yoğun biçimde avlanması sayesinde, beslenmenin giderek garanti altına alınması ve artı ürünün sağlanmasıdır. İnsan gruplarının kalabalıklaşması, onların hareket yeteneğini belli ki o oranda azaltmıştır. Böylece giderek büyüyen toplulukların serbest duran dörtgen planlı yapıları, aynı zamanda süreklilik arz eden yerleşik düzenin sonucudur. 

Baraka gibi konutların yerini, artık Çayönü'ndeki gibi, uzunlamasına dikdörtgen planlı, sağlam yapılı konutlar alır. Bunların planı, PPN B süreci boyunca, ızgara planlı evlerden taş döşemeli ve kanallı yapılara ve nihayet hücre planlı konutlara doğru gelişim sergiler. Bunların taş platform veya masif temel duvarları üzerinde yükselen üst yapısı, ya balçık doku içine itina ile dizilmiş taşlardan veya kerpiçtendi. Düz damlar, Nevali Çori'nin kanallı yapı evresindeki gibi, dış duvar boyunca dizili ilave destekler yardımıyla taşınmış olabilir. Yeni yaşam tarzı, bu ev konstrüksiyonunda değişik işlevlerin aynı dam altında toplanmasını zorunlu kılıyordu. Böylece bu konut- depolar, içinde yaşanılan, depo görevi gören ve bakım yapılan bir yer olarak ev kavramının oluştuğu yerlerdir.



…..

Akeramik Neolitik'in sonu, aynı zamanda, bir zamanların parlak erken Neolitik kültürünün de sonudur. Bu kültür biçiminin girdiği “krizin" veya "çöküşünün" nedenlerinin, iklim değişikliği veya ekolojik dengenin bozulması ve topluluklar arası nüfus artışından kaynaklanan sosyal çalkantılar veya çatışmalar nedeniyle olup olmadığı tartışmalıdır. Yukarı Mezopotamya ve Filistin'de pek- çok büyük PPN B yerleşimi terkedilmiştir. Buna karşın başka yerleşimler, her ne kadar bir öncesiyle kıyaslanmayacak kadar küçüldüyse de, Çanak Çömlekli Neolitik'in geç dönemlerinde de sürekliliğini korumuştur.

Neolitik yaşam MÖ 7. binyılın başlarına kadar oluşum bölgesi içinde kalmış, bu tarihten sonra hızla başka coğrafyalara doğru yayılmıştır. Bu yayılıma yol açan nedenler, doğal çevrenin tahribi, iklim salınımları ve sosyal çalkantı gibi bu yazının kapsamı içine girmeyecek kadar çeşitli ve karmaşıktır. Ancak ana çizgileri ile tanımladığımız Bölge A 2 ile A 3’te Çanak Çömleksiz Neolitik Dönemin sonlarında (Son PPNB/ PPNC) kültürel süreçte bir kırılma olduğu ve birçok yerleşmenin terkedildiği anlaşılmaktadır.

Neolitik yaşamın yayılımının, önceden düşünüldüğü gibi anlık tek bir hareket değil, MÖ 5500 yıllarına kadar süren oldukça karmaşık ve çok yönlü bir süreci kapsadığı son yıllarda daha iyi anlaşılmıştır. Büyük bir olasılıkla ilk önceleri A 1 bölgesine doğru bir göç, ya da hareketlenme olmuş ve Neolitik topluluklar giderek daha hızlı bir şekilde çekirdek bölgenin dışına çıkarak yayılmaya başlamıştır.

Neolitik yaşamın, Mezolitik Dönem izlerine hemen hemen hiç rastlanmayan Göller Bölgesi ile Batı Anadolu kıyılarına ulaştığı ve giderek bu bölgelerin yoğun bir nüfus aldığı, kurulan çok sayıdaki Neolitik yerleşim yerinden anlaşılmaktadır. Kısa bir süre sonra, Göller Bölgesi ile Ege Havzasında yapılanan Neolitik yaşam, kendi içinde özgün bir gelişim göstermiş; bu bölgeler çekirdek olarak tanımlayabileceğimiz yeni bir kimlik kazanmıştır. Bunlardan geniş ölçüde Orta Anadolu (A1) özelliklerini yansıtan Göller Bölgesi (Bölge B1)’in Sakarya Havzası üzerinden Doğu Marmara kıyılarını (Bölge C) etkilediği anlaşıl maktadır.

Buna karşılık Ege kıyılarındaki yeni oluşum (Bölge B2) Orta Anadolu kadar, İç Anadolu’ya yabancı olan A2 ve A3 özelliklerinin bir karışımı gibidir; daha sonra Balkanlar’a ve Avrupa içlerine doğru yayılan Neolitik yaşamın temelleri bu bölgede atılmıştır. Çanak  Çömlekli Neolitik Dönem ile birlikte, önceleri yakın ilişki içinde olan Bölge A2 ile A3 arasındaki ilişkinin zayıfladığı, ve ayrı kültürel oluşum süreçleri içine girdikleri görülmektedir. Dolayısıyla “çekirdek bölge” zaman içinde yer değiştiren hareketli bir kavramdır.  İlk Çiftçiler Neden Göç ettiler, Aktüel Arkeoloji, Mehmet Özdoğan

 

Değişen Yerleşim Düzeni


Çanak Çömlekli Neolitik Çağ'da, Yukarı Mezopotamya'dan başlayarak Orta Anadolu üzerinden yarımadanın batı ile kuzeybatısındaki bölgelere kadar uzanan geniş kültür alanınında, yeni bir gelişim süreci ortaya çıkar. Yukarı Mezopotamya'da Akeramik Neolitik'e ait, sosyal farklılaşmanın aynası olan karmaşık planlı yerleşimi, bunu takip eden süreçteki gelişimiyle büyük tezat teşkil eder. Akarçay Tepe, Çayönü ve Mezraa-Teleilat, bu evredeki oldukça gösterişsiz köylü topluluklarını temsil eder.

Orta Anadolu'nun çekirdek bölgesinde ise. Çanak Çömleksiz Neolitik'ten Çanak Çömlekli Neolitik'e geçişte kesintisiz bir mimari gelenek izlenmektedir. Çatal Höyük sık yapılaşmalı yerleşimin en iyi gözlemlendiği yerdir. Burada ihtiyaç duydukça eklentiler yapmak suretiyle ortaya çıkan ortak duvarlı, yanyana dizili dörtgen konutlar, bütünlük arz eden bir şemaya uygun inşa edilmiştir (Mellaart 1967). Bu evlerde, bir sülalenin sıradan ev işleriyle kült faaliyetlerinin aynı mekanlarda gerçekleşmesi şeklinde. Güneydoğu Anadolu'daki ilk Neolitik'ten farklı bir konsept uygulanmıştır.


O zamanlar Konya Ovası'nda izole duran bu büyük yerleşimin önemi, “kült odası" diye tanımlanan mekanların duvarlarının kabartma ve renkli duvar resimleriyle ve de podyumlar üzerinde plastik boğa başlarıyla bezenmesinden kaynaklanmaktadır. Sadece yaban hayvanlarının yer aldığı canlı av sahneleri, Neolitik'in başları gibi, artık çok gerilerde kalmış bir zamanın arkaik avcılarının dünyasına ait sembolleri akla getirmektedir. Buranın besin kaynağı tarım, avcılık ile koyun ve keçi bakıcılığı olan sakinlerinin normal yaşamı, bu duruma zıttır. Orta Anadolu Neolitiği' nin en parlak dönemi. Çatal Höyük zanaatkarlarının sıradışı ustalığında kendini gösterir.

Anadolu’da Neolitik Devrim, Harald Hauptman, Mehmet Özdoğan

Kuzeybatı Anadolu'da Anahatlarıyla Neolitik Kalkolitik Dönemler






Türkiye’de yayınlanan orta öğretim kitaplarında, ansiklopedilerde ve bilimsel yayınlarda “Bakır-Taş Devri” olarak Türkçeleştirilen Kalkolitik Çağ, Türkiye kültür silsilesinde, Paleolitik/Epipaleolitik Çağ’dan sonra bilgi açısından en kısıtlı olduğumuz çağdır. Aynı zamanda, İlk Kalkolitik Çağ’ı Son Neolitik Çağ’dan, Son Kalkolitik Çağ’ı ise İlk Tunç Çağı I’den ayırmak bugünkü bilgilerimize göre pek mümkün olamamakta, bu dönemleri birbirinden ayıracak net özellikleri belirlemek olanaksız görünmektedir.

Kalkolitik terimi, bu çağa, bakır bulguların ortaya çıkışı dikkate alınarak verilmiştir. Buna karşın Neolitik Çağ’da bile madenciliğin var olduğu göz önüne alınırsa, artık bu terimin anlamını yitirdiğini söylemek çok yanlış olmayacaktır. Tunç çağlarının ayırımını yapmaya yarayan tunç üretimi ise arsenli tunç olarak Kalkolitik Çağ’da ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan yeni bir terimlemeye gidilmesi, ya da bu terimlere uyulduğu takdirde dönemlerin başlangıç- bitiş tarihleri ya da kıstaslarının değişmesi gerekmektedir. Özellikle insanoğlunun üretime geçtiği dönemler ile ilgili yeni terimlemeler yıllar önce bilim dünyasına sunulduğu halde, bunlar yerleşememiştir. Son yıllarda 14C örneklerinden gelen mutlak tarihler, bizi artık, kültürleri MÖ binli tarihlerle, “MÖ 4. bin yılın ilk çeyreğinde”, “ikinci yarısında” ya da “başında” gibi cümlelerle açıklamaya zorlamaktadır. Diğer yandan, Mezopotamya kültürlerindeki dizini, Halaf, Obeid, Uruk gibi dönem isimlerini de tüm Anadolu’ya uygulamak olanaksızdır. Anadolu’nun dağlık ve ovalık bir coğrafyaya sahip olması bölgelerdeki kültürlerin bağımsız olarak gelişmesine yol açmıştır. Dr.Savaş Harmankaya

 















Yararlanılan Kaynaklar:

Anadolu Kültür Tarihi, Ekrem Akurgal, TÜBİTAK Yayınları

Anadolu’da Neolitik Devrim, Harald Hauptman, Mehmet Özdoğan

Akdeniz’de Neolitik Dönem ve Bölgesel Yaklaşımlar, Emre Güldoğan

Eski Anadolu Tarihi I, Yrd.Doç.Dr. Erkan Konyar, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi

Eski Anadolu Tarihi, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi, Ekim 2019

Eskiçağ Türkiye Tarihi, Ekrem Memiş, Çizgi Yayınları

Eski Çağ’da Anadolu’nun Siyasi ve Demografik Yapısını Değiştiren Kitlesel Göçler, Kevser Taşdöner. 2012

Neolitik Çiftçiler Neden Göç Etti, Mehmet Özdoğan, Aktüel Arkeolojiş 2016

Türkiye Kalkolitik Araştırmaları Üzerine Bir Değerlendirme, Dr.Savaş Harmankaya

Yakındoğu Neolitiği ve Güneydoğu Anadolu Eleştirisel Bir Değerlendirme, Prof.Dr. Mehmet Özdoğan



Karain Mağarası


Anadolu'nun Erken Halkları II ( Bronz Çağı)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder