Gül Savaşları, Yorkçu III. Richard'ın yerine Tudor VII. Henry'nin geçmesiyle (s. 1485-1509) daha da hızlandı. Richard
öldürülmüş, Henry 1485'teki Bosworth savaşında muzaffer
olmuştu. Tudorların Lancasterlar ile olan bağlantıları dolayısıyla taht üzerinde oldukça zayıf bir iddiaları vardı ama VII.
Henry III. Richard'ın soylular tarafından sevilmemesinden
ve desteklenmemesinden yararlandı. Aslında Bosworth' de
onun saflarını terk edenler çok olmuştu.
Henry gene de Yorkçuların çeşitli komploları ile uğraşmak
zorunda kaldı. Bunlardan en önemlisi 1487' de gerçekleşen ve
Gül Savaşlarını gerçekten sonuçlandıran Stoke muharebesiyle bastırılan ayaklanma idi.
... Bu istila / ayaklanma Lancaster'lı Henry'nin 1399'da II. Richard'a karşı başlattığı kavganın son perdesi oldu. Öte yandan komplolar ve sarayın endişeleri yıllarca devam etti. Büyük huzursuzluk yaşayan VII. Henry taht üzerinde hak iddia
edenleri öldürttü. Bununla birlikte VII. Henry IV. Edward'ın
kızı olan York'lu Elizabeth ile evlenerek Tudor'ların taht üzerindeki hakkını perçinlemişti. Bu evlilikle Lancaster soyunu
York ile birleştirmiş oluyordu.
İngiltere' de içsavaşın sona ermesi ve İskoçya' da krallığın
başına güçlü IV. James'in geçmesi güçlü bir merkezi hükümetin kurulmasına olanak tanıdı. Bu güçlenme çeşitli yeni
kurumların oluşturulmasına yol açarken bir yandan da kralın yetkisine odaklanmaktaydı. Soyluların özel ordularının
kısıtlanması için kararlı bir adım atıldı ve VII. Henry aynı
zamanda insanları iyi davranışlar için ödüllendirme (maddi
garantiler) yöntemini uyguladı. 1470' de Lort William Berkeley ile Vikont Lisle arasındaki Nibley Green savaşı İngiltere
topraklarında son kişisel çatışma oldu.
Kraliyet yetkileri üzerine odaklanmak saray adaletinin
daha etkin olmasını sağlarken aynı zamanda daha önceki
yüzyıllardaki uygulamaları yeniden geçerli kıldı; adaletin
kraliyet çıkarları için kullanılması birçok kişi tarafından yolsuzluk ve haksızlık olarak yorumlandı. Bu durum, VII. Henry'nin ölümünden sonra bir tepkiye yol açtı.
Sevilmeyen iki
rahip Sir Richard Empson ve Edmund Dudley idam edildi;
bu, yeni kral VIII. Henry'nin (s. 1509-47) zalim fırsatçılığını
sergileyen dramatik bir olaydı.
Bununla beraber VIII. Henry döneminde vergileri artırma
yöntemi yeniden yürürlüğe kondu. Bunun asıl nedeni onun
Fransa ve İskoçya ile giriştiği masraflı savaşlardı. Gerçekten
de bu savaşların maliyeti 1525'te halkın büyük tepkisine yol
açtı...
Protestan Reformu güçlü bir hükümet oluşturma çabalarını
büyük ölçüde etkiledi. Bu, 1510'larda Avrupa' da Alman devletlerinde başlayan bir hareketti. Bunun sonucunda İngiltere' de Kilise belirgin bir etkinliğe ulaştı ama arka planda beklenmedik bir değişiklik olmadı. İngiltere ve İskoçya standart
uygulamalarla evrensel olmayı hedefleyen Kilisenin parçası
olmayı sürdürdü. Belli azizlerin önemsenmesi ve yerel din
adamlarının yöreden seçilmesi gibi birtakım farklar oluştu
ama bu Papalığa bağlılığı engellemedi. Dahası, dinsel istismarlara karşın halkın mevcut dinsel töreleri uygulamaları
sürdürdüğü yadsınamazdı.
Hem İngiltere hem de İskoçya'nın evrensel Kiliseden ayrılması sonucu Reform doktrin, ayin ve örgütlenme açısından
değişikliklere yol açtı. Aynı zamanda İngiltere, İskoçya ve
diğer devletlerdeki çoğunluk değişiklikleri kabullenmedi ve
farklı yöntemler geliştirdi, bu da dinsel bir çokseslilik yarattı.
Bu çokseslilik kralın yetki ve gücünü zorladı, zira dinsel
hoşgörü bir zaaf olarak algılanıyordu. Aynı zamanda Kilisede liderliğin Papalık' tan alınması kralın yetkilerinin önemli
ölçüde artmasına yol açtı.
İngiltere' de VIlI. Henry Kilise üzerindeki denetimini sağlamak için Parlamentoyu kullandı. Başlangıçta Protestanları
sapkınlıkla suçlayan Henry Papa'nın, ilk karısı Aragon'lu
Katherine' den boşanmasına onay vermemesine, bu evliliği geçersiz kılmamasına çok kızdı. Henry'nin bir kızı vardı
(Mary) ama onun gerekli gördüğü, Tudor hanedanının devamını sağlayacak bir erkek çocuğa sahip değildi. Henry erkek
çocuğu olmamasının nedeninin aralarındaki ilişkiye rağmen
Papa II. Julius'un izni ile erkek kardeşinin dul karısıyla evlenmesi olduğuna inanıyordu. Henry İncil' de bir erkeğin kardeşinin karısıyla cinsel ilişkide bulunmama emrini giderek
daha önemsemeye başladı. Derin bir aşkla bağlandığı Anne
Boleyn'in Henry'nin metresi olmayı reddetmesi üzerine Henry onunla evlenmeye karar vermişti ve bu yüzden evliliğinin
feshedilmesini istiyordu. Katherine'nin yeğeni olan İmparator V. Charles'ın bu konudaki görüşlerini göz önüne alan
Papa boşanma çabalarını geri çevirdi. Bu da Henry'nin öndegelen bakanı, Kardinal Thomas Wolsey'in 1529'da başbakanlıktan alınmasına yol açtı. Aslında bu olayın tarihsel bir boyutu vardı. Wolsey praemunire yani 1351 ve 1363'te Papalığın
İngiltere' deki yetkisini kısıtlayan kararlara karşı çıkmakla
suçlanıyordu.
1531'de Henry Kilisenin bağımsızlığını daha da kısıtladı.
Kralın yetkisinin ilahi bir armağan olduğu, bu yüzden Kilisenin gücüne boyun eğmemesi gerektiği görüşünden etkilenmişti. Sonuç olarak evlilik akdinin bozulması için Papalığın
onayına gereksinim olmadığına inanıyordu. Henry'nin bu
görüşü, Kilise yetkililerinin istismarlarına karşı çıkan Avam
Kamarası tarafından desteklendi.
Sonunda Henry Papalık yasalarını tanımadığını açıkladı.
1533'te çıkarılan (Roma'ya) yasal başvuruları yasaklayan yasa
İngiltere'nin kendi hukuku bulunduğunu ilan ediyordu. Bu
konuda İskoçya kralı V. James daha da ileri gitti. Henry 1533'te
Anne Boleyn ile gizlice evlendi ve kadın o yıl ileride Kraliçe
Elizabeth olacak kızını doğurdu.
Henry'nin Katherine ile evliliği yeni Canterbury Başpiskoposu Thomas Cranmer tarafından feshedildi. Bu da Anne ile evliliğini tümüyle geçerli kıldı.
Prenses Mary evlilik dışı sayıldı. 1534'te çıkarılan Yücelik Yasası ile Henry İngiliz Kilisesinin "Başkanı" ilan edildi ve aynı
yıl yürürlüğe giren ihanet Yasası ile bu yetkiye karşı çıkmak
yasaklandı. Artık geçerli olan, eylemler değil, inanç birliği idi.
Bu yasa çerçevesinde muhaliflerden eski Başbakan Thomas
More ve Rochester Piskoposu John Fisher 1535'te idam edildi.
İngiltere' de benimsenen siyaset ve savunma yöntemi o
dönemin standartlarına göre milliyetçilik akımını geliştirdi.
Bu milliyetçilik akımı yalnızca mevcut kamusal ve dinsel politikalara değil geçmişe de dayanmaktaydı. Öte yandan politikaların da yeniden yorumlanması gerekiyordu. (Roma'ya)
Başvuruların Kısıtlanması Yasasından önce "eski tarihçe ve
kayıtlarda İngiltere'nin bir imparatorluk olduğu tüm dünya tarafından kabul edilmiş olup ülke bir imparatorun asaletine
ve arazilerine sahip tek bir kral tarafından yönetilmektedir"
beyanının bulunduğu ileri sürüldü. Henry'nin bu savı onuncu ve on birinci yüzyıllarda Wessex sarayının tüm İngiltere'ye
egemen olma tezine dayanıyordu.
Tudor döneminde ulusun
geçmişini ele alan eserler ön planla çıktı. John Leland 1544'te
Monmouth'lu Geoffrey'ın Historia Regum Britannaea (yakl.
1136) adlı eserinde Kral Arthur hakkında yazdıklarını savunurken, geçmişteki zaferler üzerinde durdu. İngiltere tarihi
hakkında bilgi toplamak peşinde olan ve 1533'te "Kralın Antikacısı" olarak atanan Leland çok seyahat etmiş ve örneğin De
Viris Illustribus (Ünlü Adamlar Üzerine) gibi birçok eser yazmışsa da bunların çok azı yayımlanmıştır.
Henry Protestan değildi ve Katolik inancının terk edilmesini istemiyordu; bu, Roma ile ilişkiler sonlandıktan sonra
1539' da Altı Madde Yasasında sapkınlığın kınanmasında kendini belli eder. Bununla beraber Kilisenin başına geçmekte kararlıydı. 1536' daki buyruklar öğretilecek doktrinleri belirledi.
Henry İngiliz Kilisesini papalığın zorbalığından kurtardığını
iddia ederken belirli bir Hıristiyanlık tipi oluşturdu. En büyük
değişiklik mucizelerin ve kutsal emanetlerin reddedilmesiydi.
Henry'nin politikasının amacı İngiltere' de İngiliz siyasetine
bağlı bir dinsel konum oluşturmaktı. Manastırların ve mabetlerin (kutsal kişilerle ilişkilendirilen ya da onların eşyalarını
içeren kutsal yapılar) yıkılması, kamudaki dinsel bağlan çok
zedeledi ve değişmez bir dinsel sisteme olan inancı yok etti.
Çok geniş arazilere sahip olan manastırlar hükümete büyük gelir sağlamaktaydı. Bunlar 1536 ila 1540 yılları arasında
dağıtıldı (sindirildi). Savaş giderleri ve uygulanan baskılar bu
arazilerin Krallığın elinde kalmasını ve ek vergilerle gücünü
arhrmasıru, kralların Parlamentodan maddi destek sağlamasını engelledi.
Kısa İngiltere Tarihi, Jeremy Black
Henry'nin ikinci eşi olan Anne Boleyn'in kızı ve Mary'nin
üvey kardeşi olan 1. Elizabeth döneminde (s. 1558-1603) Protestanlığın yayılması VI. Edward dönemine kıyasla daha
yavaş oldu. Elizabeth piskoposlarının yetkilerinin sürmesine izin verdi. Yüce Başkan yerine daha alçakgönüllü olan
İngiltere Kilisesinin Yöneticisi unvanını seçmesi onun kadın
olarak konumunu yansıtmaktaydı ve tüm ardılları tarafından
benimsendi.
Elizabeth'in dine yaklaşımı 1569'da başarısızlıkla sonuçlanan Katoliklerin Kuzey Ayaklanması ile protesto edildi. Ayaklanma İngiltere'nin kuzeyindeki Katoliklerden geniş destek
gördü. Elizabeth 1570'te Papa tarafından aforoz edilip resmen
tahttan indirildi. Katolikler Elizabeth'in kuzini ve İskoçya kraliçesi olan Mary'ye odaklandılar. Büyükbabası IV. James VII.
Henry'nin kızı Margaret ile 1503'te evlenmiş olduğundan Elizabeth evlenmediği takdirde Mary taht üzerinde ciddi olarak
hak iddia edebilirdi.
İskoçya' da kraliçe Mary İskoç Parlamentosunun 1560' da
Protestanlarla ilgili olarak onayladığı değişiklikleri ortadan
kaldırmaya çalıştı. Bu değişiklikler onun 1561'de resmi olarak
Edinburgh'a gelişinde Protestan sembolleriyle karşılanmasına yol açtı. Daha önceki saray-soylu çatışması, yeni koşullar
içerse de, tekrar baş gösterdi ve Mary baronlardan oluşan
Lortlar Kamarası tarafından engellendi. Baronlar 1567' de
onu henüz çocuk olan oğlu VI. James lehine tahttan inmeye
zorladılar. Kraliçe İngiltere' ye kaçtı ve orada hapse atıldı. Elizabeth' e karşı düzenlenen komplolara karıştığı için 1587' de
kafası kesilerek idam edildi.
Mary'nin 1567' de tahttan indirilmesi ile Protestan İngiltere'nin kuzeyde Katolik bir komşuya sahip olma tehlikesi ortadan kalktı. Bunun yerine, aralarındaki önemli farklılıklara
karşın, İngiltere ile İskoçya arasında Protestan bir dostluk ve
işbirliği havası oluştu. Bu on yedinci yüzyılda daha önemli
ittifaklara yol açacaktı. Aynı zamanda bu, İngiltere'nin öteden beri gündeminde olan ve 1540'larda ivme kazanan ama
askeri sorunlar, İskoç politikalarının değişmezliği ve Fransızların müdahalesi yüzünden başarısızlığa uğrayan İskoçya'ya
egemen olmak çabalarına da tamamen ters düşmekteydi.
Elizabeth döneminde uygulanan stratejide önemli bir değişiklik yapılarak ülkeyi yönetmeye kalkışmak yerine Edinburgh' da dost (yani Protestan) bir hükümet oluşmasına karar
verildi. Bu amaçla İngiltere Elizabeth döneminde dört kez
İskoçya'ya sefer düzenledi ama bunlar Forth Firth'in ötesine
geçmeye kalkışmadı. 1560'ta Lortlar Kamarasının Fransız naibi devirmesi, İngiliz ordusunun, daha da önemlisi deniz kuvvetlerinin katılımı olmaksızın gerçekleştirilemezdi. Dahası
karışıklıklar çıktığında Kuzey İngiltere' de büyük ordular toplanıyor ve İskoçya'da düzeni sağlamaya yardımcı oluyordu.
1588' de İngiltere çok daha kesin bir tehditle karşılaştı. İspanyollar egemenlikleri altındaki Hollanda' da (bugünkü Belçika) Armada adıyla oluşturdukları büyük bir donanmayı İngiltere'ye
saldırmak amacıyla Manş Denizi'nden geçirdiler. Daha küçük olmakla birlikte manevra yeteneği daha fazla olan İngiliz donanması İspanyollar Manş'ı geçerken Calais açıklarında Armada'nın önünü kesti. Muharebe sırasında İngiliz kundak gemileri
İspanyolların çok sayıda gemi kaybetmesine neden oldu. İspanyollar istiladan vazgeçtiler. Armada Britanya Adalarından geri
dönerken fırtınalar yüzünden yine çok sayıda gemisini yitirdi.
Bu zafer İngiliz kimliğinde önemli bir rol oynadı. İspanyol
deniz kuvvetlerinde yaşanan sorunlar, şans ve elverişli rüzgarlar
ve İngiliz donanmasının kahramanlığı ve üstün savaş yeteneği
sayesinde bu zafer Tanrının lütfu olarak görüldü. Kazanılan zafer İngiltere' de Protestanlığın kutsal olduğu inananı arttırdı. Bu
inanç 1688' de daha sonra IIl. William olarak tahta geçen Orange'lı William'ın II. James'i alaşağı etmesine yardımcı olan "Protestan Rüzgarı" ile daha da perçinlendi.
Bize Elizabeth rejiminin
hayatta kalma şansının az olduğunu gösteren olaylar çağdaşları
tarafından Tanrının sarsılmaz inayeti olarak yorumlanmaktaydı.
Hem ulusal hem de uluslararası alanlarda yaşadığı ciddi sorunlara karşın Elizabeth uzun süren saltanatı boyunca
kontrolü elde tutmayı başardı. İngiltere' de yaşanan sosyal
çalkantılar Fransa (Fransa'daki Dinsel Savaşlar), İrlanda ya
da kısa süreli olarak İskoçya' da yaşananlarla kıyaslanamazdı.
Aksine, Elizabeth döneminde istikrar saltanatın uzun sürmesi sayesinde sağlandı. Yetişkinlik yıllarını istikrarsızlık döneminde yaşamış olan insanlar yavaş yavaş ölerek yerlerini yeni
bir kuşağa bıraktığı için bu istikrar özellikle dinsel alanda etkili oldu. Nüfusun büyük bir yüzdesi Protestan Hıristiyanlık eğitimi almış, daha az bir kesimi ise Katolikliğin sorunsuz ortamında yaşamıştı. Elizabeth insanların vicdanlarını
sorgulamayan ilk liderdi. Onun tek arzusu insanların uyum
içinde yaşamasını sağlamaktı. Dahası yeni dinsel kavram İngiliz vatanseverliği ile bağlantılı görülüyordu ve bu kişiliğin
tanımlanmasına yardımcı oluyordu; aynı süreç İskoçya' da da
yaşandı.
Günümüzdeki laik İngiltere' de Saray ile Kilise arasında sürekli bir bağlantı kurma çabasını anlamak güç olabilir
ama bu yöntem Reformların kök salmasına yol açtı.
1585'ten itibaren özellikle İspanyolların Hollanda'daki
(Protestan) ayaklanmayı bastırmasını engellemek amacıyla
başlatılan savaş 1604'e kadar sürdü. Her ne kadar İspanyolların İngilizlerin İrlanda'yı denetlemesini engellemek amacıyla
ayaklanmaları destekleme çabaları ve ayaklanmalar başarısız
olduysa da İspanya bir zafer elde edemedi. Dahası, savaşın
getirdiği maddi yük 1590'larda zirveye ulaştı, ciddi politik sıkıntılara yol açtı ve parlamentoda büyük bir muhalefet oluşmasına neden oldu. Bu muhalefet önemliydi. VIII. Henry'nin
kendi kraliyet ve anayasal haklarını geçerli kılmak için Parlamentoyu kullanma yöntemine bu dönemde daha sık başvuruldu. Henry'nin isteklerine karşın ve VI. Edward'ın azınlıkta
kalmasından dolayı Parlamentonun yönetilmesi giderek daha
önemli bir sorun oluşturdu. Saray Parlamentoda iktidarın gücünü temsil ederken parlamenter yasama daha yaygınlaştı.
1590'larda yaşanan politik sorunların özellikle din ve tahta
geçişle ilgili başka boyutları da vardı. Kilise düzeyinde gelişen Püritenlik eğilimi daha katı Calvinistik bir örgütlerune ve
teolojiyi sağlayacak daha radikal Kilise reformları istiyordu.
Dile getirilen tedirginlik rahiplerin rolü ve din adamlarının
tören giysileri üzerinde odaklanıyordu. Aynı zamanda politik ve dinsel sistem ve ardılların Protestan olması beklentisi Katolikler için küfür mahiyetindeydi; aralarından bazıları
Kraliçeyi öldürmek için komplo kurmaktaydılar.
Kraliçenin
rolü çok önemseniyordu; bu da Essex'in İkinci Kontu olan ve
sarayın gözünden düşen Robert'ın durumunu sağlamlaştırmak için neden kraliçeyi esir almayı tasarladığını açıklıyor.
Başarısız girişimi onun 1601'de idam edilmesine yol açtı.
Böyle istikrarsızlıklar o dönemde yazılan oyunların arka
planını oluşturdu. Bu öyle bir dönemdi ki, kamusal politikalar güdülüyor, bu politikalar Saray ile Parlamentonun faaliyetlerine yansıyor ve daha gelişmiş bir kamusal kültür hüküm sürüyordu.
Halkın tiyatroya olan ilgisi dönemin doruk
noktalarından biriydi. İskoçya' da tiyatro Sir David Lindsay
ve diğerlerinin eserleri ile gelişti ama genellikle Sarayda sergilendi. İngiltere' de ise aksine kamunun ilgisi ve ticari piyasanın gereksinim ve olanakları ön plana çıktı. İngiltere' de ilk
kez belli bir amaçla inşa edilen Theatre'ın 1576'da, Curtain'ın
1577'de ve Globe Theatre'ın 1599'da Londra'da açılışı yapıldı.
Reformlar sırasında ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar
azalmış, tiyatro için yeni fırsatlar oluşmuştu. William Shakespeare' in oyunları gelişmekte olan ulus devletin beklenti ve
gerilimlerini dile getiriyor, kullanılan sözcükler ve deyimler
dile önemli katkıda bulunuyordu.
Kısa İngiltere Tarihi, Jeremy Black
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder