Anadolu Beylikleri



Moğollar

Moğolların bütün gayretleri, Türkiye'yi en çok mali bakımdan, yani ağır vergiler alarak, kendi hesaplarına soymak hedefine yöneldiği için, bu yolda türlü teşkilat düşünüyorlardı. Kendileri henüz Anadolu'ya girmeden evvel, Selçuklu rejiminin siyasi geçimsizliklere sahne olduğunu, ümera arasında şiddetli rekabetler görüldüğünü, Divan ricalinin de hükümdara tahakküme çalıştıklarını, bu yüzden sultanla aralarında kanlı vakalar çıktığını söylemiştik. Ayrıca, hükümdar ölünce, çocukları arasında taht ihtilafı başlıyor, bu da karışıklıklar yaratıyordu. işte Moğollar memleketi soymak hususunda bu gibi fırsatlardan faydalanmayı kendilerine siyaset edindiler. Bu suretle, Türkiye'yi ilhanın boyunduruğuna aldıkları zaman, sultana karşı serkeşlik eden ricali korumaya başlayan Moğollar, Selçuklu hükümdarının devlet içindeki nüfuz ve kudretini mütemadiyen yıprattılar. Hak ve salahiyetlerini korumaya kalkan ya idam olundu veya tahtını kaybetti. En nihayet, sultanlar, başka kurtuluş yolu bulamayarak Moğolların sadık birer valisi gibi bir politika gütmeye mecbur oldular. 

Kendi meşru hüküm darının hiçbir fiili nüfuzu kalmayan, Moğol tahakküm ve himayesine güvenerek mensuplarını Konya'dan değil ilhandan alan, Moğol otoritelerini memnun etmek için çokça para toplama gayreti ile vilayetleri soyan Selçuklu ricalinin zulümleri karşısında, Anadolu'da, bilhassa Türkmen halk arasında isyanlar başlayıp da, bir türlü bastırılamayınca, Moğol ordusu sultana yardımcı kuvvet göndermek, ilhana sadık Selçuklu ümerasını asilere karşı korumak gibi tedbirleri tecrübe den sonra, nihayet, Selçuklu ailesinin hükümdarlık hakkını kaldırarak, bütün Anadolu'yu bir Moğol eyaleti halinde idareye karar verdi. Bunun üzerine, Moğollar, Sultan ıı. Gıyaseddin Mesud 1308'de öldüğü zaman, yerine geçmesi lazım gelen oğlu Gazi Çelebi'yi, ancak Sivas ve Kastamonu etrafından ibaret bir saha nın valisi olarak bıraktılar. Hatta, bu şehzade, Sivas'ta Moğollardan huzur bulamayarak önce Kastamonu'ya çekildi; sonra Sinop'ta yerleşti. Böylece, Türkiye tarihinin Selçuklu Sultanlığı devri son bulmuş oldu.

XIII. asrın son yarısı içinde geçen hadiseler, Selçuklu hükümdarlarının itibar larını silmek için Moğollara iyi fırsatlar vermekle beraber, bu esnada kendileri de yıpranmaktan kurtulamamışlar, hem tran'da, hem Anadolu'da Moğol ümerası ve tıhanlı hanedanı azaları arasında, evvelce Selçuklularda olduğu gibi, taht kavgaları ve nüfuz rekabetleri başlamıştı. Tabii, bu hal Türkiye'de aleyhlerinde çıkan isyan ları ve karışıklıkları yatıştırmakta acz göstermelerine sebep oluyordu. Bu vaziyette, gerçi Moğol düşmanı havadan faydalanarak bütün Türkiye'yi bir hamlede kurtaracak bir mücahit çıkmadı ama memleketin her tarafında Moğollara hiç de itaat etmeyen mahalll otoriteler türedi. Bu gibiler o kadar çoktu ki, buna bakarak, XIV. asrın başında Anadolu'nun sanki bir derebeylik idaresi altına düşmüş olduğunu söylemek mümkündür.

Türkiye'nin iktisadi ve içtimai Tarihi, Mustafa Akdağ, YKY, 2010

Tarihi gelişmeye bakılacak olunursa, XIII. yüzyıl sonlarındaki genel manzara şu şekilde kendisini gösterir: Orta Anadolu’da sıkışıp kalan ve İhanlı hakimiyetini kabul eden Selçuklulara sözde bağlı Türkmen beylikleri, merkezi otoritesi zayıflayan Bizans’ın içinde bulunduğu siyasi bunalımdan istifadeyle Batı Anadolu’da yoğun bir faaliyete giriştiler. Zamanla söz konusu bölgede müstakil ve yarı müstakil hale gelecek olan ve birer devlet şeklinde teşkilatlanan beylikler arasında özellikle eski Selçuklu payitahtını (Konya) ele geçiren Karamanoğulları üstün bir mevki kazandılar.

Bunlar Selçuklu varisi olma iddialarını ve siyasetlerini diğer Türkmen beylerine karşı ön plana çıkardılar. Daha batıdaki beylikler içinde Kütahya merkezli kurulmuş olan Germiyanoğulları ile Kastamonu-Sinop havalisindeki Candaroğulları, ilk dönemlerde güçlü beylikler olarak sivrilmişlerdi. Karesi, Aydın, Saruhan, Menteşe beylikleri önceleri hedeflerini Ege denizine çevirmişlerdi ve gaza ideolojisinin idealize edildiği bir itici güçle hareket eden beylikler durumundaydı. Özellikle Germiyanoğulları ve Candaroğulları, İstanbul’a yakın kesimde yer almanın getirdiği avantajla Bizans sınır hattında kendilerine bağlı her biri boy beyi olan savaşçı liderleri devreye sokmuşlardı. Söz konusu savaşçı beyler, muhtemelen yarı bağımsız, çoğu defa da kendi namlarına hareket ediyorlar, zaman zaman kendileri gibi olan diğer beylerle birleşebiliyorlar, sınır bölgelerindeki Bizans feodal beylerine (OsmanIı kaynaklarında tekfur denilmektedir) karşı müşterek saldırılar düzenleyebiliyorlardı. Bu oluşumlar Bolu hattından Eskişehir hattına kadar olan yerlerde ve Sakarya havzasında yoğunlaşmıştı. Hatta Osmanlı ve Karesi beylikleri bu gibi savaşçı gruplara dayalı olarak ortaya çıkmışlardı. 

Öte yandan Batı Anadolu’nun dış cephesinde EretnaoğullarıKadı Burhaneddin, Eşrefoğulları, Ladik beyleri, güneyde Hamidoğulları, kuzeyde Trabzon Rum Devleti hudutları çevresinde Çepni beyleri (Taceddinoğulları, Hacı Emir oğulları) yer almaktaydı. Fakat özellikle Bizans hududuna yakın Batı uç kesimindeki beylikler içinde Germiyan ve Candaroğulları arasında sıkışmış bölgede bulunan küçük bir beylik olarak Osmanlılar yavaş yavaş siyasi şartların ve jeopolitik durumun kendisine sağladığı avantajlarla yükselmeye ve dikkat çekmeye başladı. Onların bulundukları bölge sadece iç Anadolu değil, Karadeniz’in kuzey bozkırları ve hatta Balkanlar ile kolayca irtibatın kurulabildiği bir alandı. Ayrıca bu kesim vaktiyle Selçuklu sultanı İzzeddin Keykavus’a bağlı Türkmen liderlerinin hükmü altındaki askeri nitelikleri öne çıkan kalabalık Türkmen boylarının yerleştiği yerdi.

126O’lı yıllarda Keykavus’un Bizans’a sığınışı, oradan Kırım’a şevki, ona bağlı Türkmen gruplarının buralarda toplanmasına vesile olmuştu. Osmanlı Beyliği'nin belirdiği kesim oldukça hareketli, birçok olaya sahne olmuş bir yerdi ve burada bulunanlar da bütün bu ortamdan askeri ve siyasi tecrübe kazanmışlardı. Hatta bunlar sınır hattındaki Bizans tebaası yerli guruplarla da rahatlıkla bağlantı kurabilecek bir durumdaydı.

Osmanlı Tarihi, Prof.Dr. Feridun M. EMECEN, Açık Öğretim Fakültesi

Selçuklu sonrası beyliklere dair bilgimiz Osmanlı fetihleri yüzünden çok sınırlıdır. 14. ve erken 15. yüzyıllarda beyliklerin tarihlerinde iniş çıkışlara sebep olan süreçlerden çok daha fazla mimari kalıntıları hakkında bilgi sahibiyiz.'

Yine de beyliklerin "tümüyle yeni, içlerinden bazılarının şekillendirmeye başladığı hareket halindeki Türkiye'nin ayrılmaz birer parçasını oluşturduğu" doğrudur.'  Beyliklerin Anadolu İslam sanatı ve mimari tarihindeki yerlerinin sentez yoluyla elde edildiği anlatılar var olduğu halde, siyasi tarihlerini kıyaslayan ve farklarını karşılaştıran hiçbir genel anlatı yok. Bununla birlikte, 133o'lardan kalma iki anlatı mevcut; biri seyyah ibn Battuta'ya ait, diğeri ise el-Umari'nin coğrafi risalelerinde yer verilen dönemin anlatılarından derlenmiş. El-Umari hem büyük hem küçük beylikleri konu alan iki dizi anlatıyı sıralarken, İbn Battuta Anadolu'daki seyahatleri sırasında beyliklerin çoğunu ziyaret ediyordu. İbn Battuta'nın anlatısı kasabalarda fütüvvet hareketlerinin, yani kendilerini ortak dini deneyimlere ve belirli bir ahlaki norma adayan zanaatkar gruplarının yaygınlaşmasına dair bilgiler içerir: Bu grupların taraftarları ahi olarak biliniyordu ve sonraki kroniklerde ahi unvanı, başka düzeylerde uyumsuzluğun hüküm sürdüğü bir zamanda topluluklar arasında bağlantılar sağlayan bu grupların anısına ait bir kanıt olarak ara sıra ortaya çıkar.

Rudi Paul Linder ,Cambridge Türkiye Tarihi, Cilt I,

Candaroğulları Beyliği’nin Kuruluşu ve OsmanlıBeyliği ile Münasebetlerine Dair Bir Değerlendirme





12 yorum:

  1. Bir tarih öğretmeni olarak sizi canı gönülden kutluyorum müthiş bir şey tasarım gerçekten beğendim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özellikle bir tarih öğretmeninden aldığım geri dönüş beni mutlu etti. Teşekkür ederim.

      Sil
  2. nasılsınız?
    çok yararlanıyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu geri dönüşler memnuniyet verici :)

      Ancak, genelde burayı geliştirmek bağlamında yeterince eleştirel ilginin olduğunu söyleyemem.

      Sil
    2. Benim bir eleştirim olabilir mi, tablodaki beyliklere ait bilgilerin ana hatlarını beylik beylik yazabilirdiniz. Çünkü yeterli bilgiyi yazıya dökmek şart tablo bir kavram ağı anlatımla pekişir diye düşünüyorum.

      Sil
    3. Çok haklısınız. Sorun şu ki, bu kadar geniş bir tarih aralığında bilgi derlemek, gerçekten zaman alıcı. Tablolara öncelik verip içerik güncellemesine döndüğümde bu 1-2 yılı alabiliyor. Umarım bu sayfayı geliştirmek fırsatım olur. İlginize teşekkür ederim.

      Sil
    4. Ben teşekkür ederim, B. Berksan Bey çünkü gerçekten güzel bir sayfada neredeyse tum tarihi bilgileri derlemişiniz. Bu bilgilere kolaylıkla ulaşmamızı sağlayan size ve güzel yaklasiminiza çok teşekkür ederim. Eğer bir gün iş yoğunluğum azalırsa sizin sayfaya katkıda bulunmak isterim. İletişime geçmeyi de isterim. Umarım bir gün buna fırsatımiz olur.

      Sil
    5. Okuma Atlası konseptine uygun her katkıyı sevinerek karşılarım. Bulent.Berksan@gmail adresimden ulaşabilirsiniz.

      Sil
  3. Ayrıca Berksan Bey,altta yer alan linkler
    Beylikler Dönemi Kültür Ortamı

    Menteşe Beyliği

    Hamidoğulları Beyliği

    Bunlar açılmıyor boş gözüküyor, bakabilir misiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Çok ilginç. Bu bağlantılar pdf formatlı dış kaynaklara gönderiyordu. Sistem kendini edit lemiş. Bunu araştıracağım. Linkleri kaldırdım.

      Sil