Kutsal Roma Germen İmparatorluğunun Zayıflaması ve Sonrası.

I.Otto ile başlayan İmparatorluk, II.Frederich'in başka deyişle Hohenstaufen hanedanının sona ermesiyle giderek zayıflamaya başladı. İmparatorluğun merkezi gücü olan Alman Krallığı seçimli bir monarşi olduğundan, iktidar ancak alt egemenlik yapılarına verilen tavizlerle elde tutulabiliyordu.

13.yüzyılın ortalarında, güç merkezi doğuya Avusturya'ya kaydı. Bir kaç istisna dışında İmparatorluğu Avusturyalı Habsburg hanedanı temsil etmeye başladı.

1254 yılında II. Friedrich’in oğlu IV. Konrad’ın ölümüyle birlikte, Alman krallarının Hohenstaufen hanedanı sona erdi. İktidar boşluğuyla geçen bir dönemin ardından, 1273’te Avusturya, Steiermark ve Krain’in hükümdarı olan Habsburg hanedanı, konumunu 1918’e dek koruyacaktı. 1438’den başlayıp 1806’da Kutsal Roma İmparatorluğu’nun sona ermesine dek neredeyse kesintisiz bir süreklilikle Habsburg imparatorları yönetimdeydi.

Kısa Alman Tarihi , Mary Fulbrook, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları


Bu sayfada biz Avusturya dışındaki Alman siyasal varlığının izini süreceğiz. Bütünüyle tüketilmesi gerçekten zor olan, çok parçalı bir yapının önemli bileşenlerini göstermeye çalışacağız. Bilindiği gibi bunlardan Prusya daha sonra Alman Birliği'nin kurulmasında baş aktör olarak rol oynadı. Onun serüvenine ayrı bir başlık ayırdık.

Prusya

Almanya'da krallık iktidarı, II. Frederich'in ölümünden sonra 20 yılı aşkın fetret döneminin ardından gücünü yitirdi. Geriye kalan prensler ve bağımsız birimler yığınıydı. (1270'ler)
....

XIV. yüzyılın sonuyla XV. yüzyılın başından itibaren, prenslerin bölgesel iktidarlarına kıyasla imparatorluk güçleri zayıflayacaktı. XV. yüzyıl sonunda, Alman politikasının özünde iki katman vardı: İmparator, prensler, Kilise yöneticileri, bağımsız şövalyeler, imparatorluk şehirleri temsilcilerinin katıldığı ve imparatorluğu etkileyen meselelerin federatif biçimde tartışıldığı imparatorluk meclisleri veya “diet”ler (Reichstage) yerel bölgelerde prenslerin, çoğunlukla imtiyazlı sınıfların temsilcileriyle buluştuğu ve daha sonra Ständestaat olarak isimlendirilecek olan işbirliğine dayalı ortak bir yönetim biçiminin organları olarak bölgesel meclisler. Bu bölgesel dietler (Landtage)  vergilerin belirlenip yükseltilmesinde etkili grupların işbirliğini sağlamakta özellikle önemliydi. Kentler genellikle oligarşik bir kent meclisi tarafından yönetiliyordu.

1500'lere gelindiğinde, günümüzde tam olarak “Alman Ulusunun Kutsal Roma İmparatorluğu” diye anılan şeyin siyasal haritası fazlasıyla karışıktı; aralarına özgür imparatorluk şehirleri ve bağımsız imparatorluk şövalyelerine ait şatoların serpiştirildiği, hanedana veya Kiliseye ait topraklardan oluşan bir yamalı bohçaydı adeta. Yedi elektör prensliğin yanı sıra, yaklaşık yirmi beşi seküler ve doksan tanesi dinsel olan prenslik, yüzden fazla kontluk, çok daha büyük sayıda düşük seviyeli lordluk ve ayrıca kentler de vardı. Du Boulay’ın dediği gibi, “geç dönem ortaçağ Almanyası, içinde birtakım büyük parçaların yüzdüğü bir siyasal parçacıklar deniziydi”. Bu parçalanmış topluluk, imparatorun geniş koruması sayesinde gevşek bir şekilde bir arada tutuluyordu. Bununla birlikte imparator sadece imparatorluk içindeki toprakların yönetimiyle ilgilenmiyor, gücünü büyük ölçüde kendi hanedan mülklerinden alıyordu.

.....

Siyasal açıdan artık genel olarak “Alman Ulusunun Kutsal Roma İmparatorluğu” şeklinde bilinen oluşum bir dizi reformla onaylanmıştı. Reichstag artık düzenli olarak toplanıyordu. Üç meclisten oluşuyordu: Yedi elektör prens (Mainz, Köln, Trier, Bohemya, Saksonya, Pfalz, Brandenburg); diğer soylu yöneticiler (4 başpiskopos, 46 piskopos, 83 rahip gibi ruhani yöneticiler, 24 seküler prens, 145 kont ve lord); ve yaklaşık seksen üç imparatorluk kenti vardı, imparatorluğun ikinci bir organı, Kammergericht veya imparatorluk Adalet Mahkemesi’ydi. imparatorun kendi mahkemesinden ayrı ve eğitimli avukatların çalıştığı daimi bir adalet mahkemesi olarak kurulmuştu. Daimi bir Reich vergisi de Gemeine Pfennig (ortak para) adıyla Kammergericht’i desteklemek üzere çıkarılmıştı. Süregiden kan davalarını kaldırıp kalıcı bir iç barış (Landfrieden) kurmaya yönelik (tümüyle başarılı olmayan) çabalar sergilendi, imparatorluğun coğrafi sınırları, hâlâ tartışmalı olsa da belirginleşmeye başlamıştı: İsviçre Birliğiyle yapılan ve imparatorluk savaşına son veren 1499 Basel Barışıyla birlikte İsviçre, imparatorluk vergilerini ödemekten muaf tutuldu ve bu da XIII. yüzyılda başlamış olan İsviçre’nin imparatorluktan ayrılma sürecini iyice hızlandırdı. 

.....

İmparatorluk içinde değişen siyasal ilişkiler ve erken dönem modern Avrupa’da ortaya çıkan devlet sistemindeki değişen uluslararası ilişkiler, Avrupa’nın dinsel ve kültürel birliğini yıkacak denli patlayıcı yeni bir unsur olan -Reformasyon- ile birlikte yerleşti. 1571 yılında, inzivaya çekilmiş bir keşiş olan Martin Luther adlı üniversite hocası bir ilahiyatçı, Kilisedeki istismarları eleştirdiği “doksan beş tez”den oluşan bir metin kaleme aldı ve söylentiye göre, bu tezleri kamusal bir tartışma başlatmanın bilindik yolunu kullanarak Wittenberg’deki Kale Kilisesi’nin kapısına astı. Kaçınılmaz olarak Avrupa Hristiyanlığı içerisinde bir daha asla giderilemeyecek ayrışmalar doğuran ihtilafları ateşleyen bu olay, bir yandan da Reformasyon’un başlangıcına işaret edecektir.
...

Reform hareketi Alman coğrafyası için belirleyici siyasal sonuçlara yol açtı. Reform'un öncesi ve sonucuyla ilgili bağlantı:


......

Köylü Ayaklanmaları.

1524-6 yıllarında, Almanya’nın güneybatısından kuzeydoğusuna dek uzanan kentlerde yaşayan halk ve köylüler geniş çaplı ayaklanmalar başlattı.

Ayrıca arka plandaysa bir dizi eski ayaklanma vardı: “Niklashausenli Kavalcı”nın 1476’da başlattığı (Würzburg Piskoposu’nun bastırdığı) isyan; 1493 ve 1502, 1513 ve 1517 Bundschuh ayaklanmaları; 1514’teki “Yoksul Konrad” isyanı; 1513-17 arasındaki köylü isyanları dalgası.

Almanya Köylü Savaşları 
1524 yılındaki huzursuzluk önce güney Kara Orman ve Konstanz Gölü bölgesinde başladı; ama yalnızca bir yıl sonra, 1525’te Yukarı Schwaben, Tuna Nehri boyunca uzanan Frankenya, Thüringen ve Saksonya’daki ayaklanmalarla iyice yayılmıştı, hatta Doğu Prusya gibi epeyce uç bir kısımda yalıtılmış bir ayaklanma bile görüldü. Nisan 1525 sonlarında, yaklaşık 300.000 köylü silahlanmıştı; bu da toplamı yaklaşık 16 milyon olan nüfusun önemli bir kısmıydı. Köylü orduları (2.000 ila 15.000 kişi) gayet iyi örgütlenmişti ve bazılarının başında soylular vardı (örneğin Götz von Berlichingen). Almanya’nın güneybatısında, kısmen bazı yetkililerin aşırı tepkisi, korkusu ve hızla teslim oluşu, kısmen de ordunun Schwaben bölgesinden gelen prenslerinin uzaklarda, İtalya’da, Fransa kralı I. François’a karşı imparator V. Karl’ın yanında savaşıyor olması nedeniyle başlangıçta başarı kazandılar. V. Karl’ın ayaklanmalarla ilişkisiz bu savaşta kesin başarı kazanmasının ardından, Schwaben prensleri köylü ayaklanmasını bastırmak üzere geri döndüler. Daha üstün örgütlenme ve bölgeler arasında bağlantı kurma olanağı da, prenslerin köylü ayaklanmalarını bastırmasına yardımcı olacaktı. Sonunda 100.000 civarında köylü öldürülürken çok daha fazlası da sakat bırakıldı veya kör edildi.
.......




Napolyon döneminin yansıması.

Bir örnek: Napolyon'un Rheinland bölgesindeki uygulaması, İşgalciler, Trier Elektörlüğü'nü feshetmiş; şehri ve Kutsal Roma İmparatorluğu dışında kalan civar bölgeyi ezip geçmiş ve bu topraklan 1797 senesinde resmi olarak Fransız Cumhuriyeti'ne ilhak etmişti. Tüzüklerle bazı gruplara ayrıcalık tanıyan, bazılarına ise kısıtlar koyan zümre toplumunun yerini, yasalar önünde tüm vatandaşları eşit kılan ve egemenliğin temeline bir monark yerine ulusun iradesini oturtan bir hükümet almıştı. Loncalar kapatılmış, iş özgürlüğü tesis edilmiş; derebeylerce toplanan harçlar kaldırılmıştı. Manastırların ve soyluların mülklerine el konulmuş ve bunlar açık arttırma ile satılmıştı. Trier ve civarında el konularak satılan 9.000 hektarlık bir alan (metrik ölçüm sistemi bir diğer devrimci adımdır) söz konusuydu ki bu, en iyi üzüm bağlarının yer ldığı bereketli tanın arazisinin % l 4'ünü oluşturmaktaydı.

Fransız işgalcilerin ve yerel sempatizanlarının, Trier vatandaşlarını birer devrimci cumhuriyet vatandaşı yapma yolunda gösterdiği çabalar umulan sonucu vermemişti. Devrimci gazeteler yayımlamak, ulusperverliği körükleyen festivaller düzenlemek, özgürlük ağaçları dikmek gibi bir dolu çabaya rağmen, bu yeni gidişata yönelik yeterince şevk yoktu. Devrimci Fransız ordusu fethettiği bölgelerde kaynakları ele geçirmiş ve bölgeyi bir yoksulluğa sevketmişti. İşgalci birlik Trier'i eski rejimin tiranlığından kurtarır kurtarmaz, verilen savaşı desteklemek için şehir halkından 1 ,5 milyon Livre gibi büyük bir meblağ talep etmişti. Yerel yönetim bu meblağı sağlayamadığında da eline geçen bütün altın ve gümüşe el koymuştu; hem de insanların ayakkabı tokalarına kadar. Yerel hükümet kendilerinden beklenen, kalan miktar için borçlanmıştı. 1823 yılının Trier'i, yani bir otuz yıl kadar sonra dahi, 56.000 Prusya Taleri gibi ağır bir borcun altında kıvranmaktaydı. Fransa'daki devrimci rejimi sonlandıran Napoleon Bonaparte, Trier ve Batı Almanya halklarını Fransız idaresi ile uzlaştırmayı amaçlayan önlemler almıştı.

Napoleon'un savaş alanında elde ettiği zaferlerin ardından, Fransız orduları ve talepleri, Orta ve Güney Avrupa'ya da büyük ölçüde yayılmıştı. Bu durum, Trier vatandaşlarının söz konusu talepleri artık karşılamak durumunda olmadıkları anlamına geliyordu. Zira şehir, Napoleon hakimiyeti ile birlikte sınırları içine aldığı Saar Bölgesi ana yönetim birimiyle, valilik merkeziyle ve yüksek mahkemesiyle idari fonksiyonlar kazanmış ve önemli bir statüye kavuşmuştu. Bu idari kurumlar, Trier şehir konsülünün l780'lerin sonlarında sağlayamadığı iş ve gelir potansiyelini sağlıyordu. Napoleon kendisini imparator ilan ettikten sonra, 1804 yılında egemen olduğu coğrafyanın doğu sınırlarını gezerken her yerde, bilhassa da Trier'de, coşkuyla karşılanmıştı.

Napoleon yönetiminin güçlenmesinde belki de en önemli etken, 1801'de Papa ile imzalanan Pakt'tı. Gerçi bu anlaşma Kilise'nin eski rejimde sahip olduğu ayrıcalıkları kendisine geri kazandırmamıştı. Hatta birçok kilise arazisi, el konulmuş olarak kalacaktı. lmparator'un şavaşlar için finansal kaynağa ihtiyaç duyması halinde bu arazilerin hemen satışa çıkarılacağına da hiç kuşku yoktu. Fakat Trier, bir kez daha bir piskoposun, hem de selefinin aksine, şehir sınırları içinde yaşayan bir piskoposun meskeni olmuştu.

Jonathan Sperber, Karl Marx

Viyana Kongresi'nde, Prusya, Saksonya'nın beşte ikisini, Vestfalya'yı ve Ren bölgesini (Rhenanie) ele geçirdi. Bu şekilde Prusya krallığı önemli oranda genişledi. Avusturya da Lombardiya ile Venedik'i aldı.

Almanya'ya gelince: Parçalanmış, zayıf ve geri kaldı. Napolyon'un ortadan kaldırdığı Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu'nun yerini, aralarında en önemlileri Avusturya İmparatorluğu ile Prusya krallığı olan 39 devletten oluşan Alman Konfederasyonu aldı. Bir genel Diyet Meclisi kuruldu. Bu meclis, Konfederasyon'a ilişkin tüm sorunlara çözüm bulmakla görevliydi ve hükümdarlardan ya da temsilcilerinden oluşuyordu. Diyet'in toplantı yeri Frankfurt (Main) idi. Burada, Avusturya'nın bir temsilcisinin başkanlığında toplanıyordu. Alman devletleri, Diyet Meclisi'nin kararlarına uymak zorunda değillerdi. Güçsüz, yoksul ve ordusuz Diyet'in uluslararası politik sorunlarda hiçbir etkisi yoktu. Yakın Çağlar Tarihi. N.V.Yeliseyeva

Viyana Kongresi 1815 (Germen Konfederasyonu)

1815’te Almanya 1648 Almanyası’ndan belirgin şekilde farklı bir yer olsa da, dıştan bakıldığında pek de farklı değildi. Hâlâ toprakları büyük ölçüde tarıma dayalı olan, köylerin, dalgalanan otlakların ve derin ormanların, ortaçağ kentleri ve kalelerinin, prens saraylarının, görkemli kiliseler ve manastırların ülkesiydi. Ama tüm bunlar bir sonraki yüzyılda değişecekti. Fransız Devrimi, Almanya'yı siyasal açıdan sarsmıştı, ama bir sonraki yüzyıldaki sanayi devrimi çok daha ciddi değişikliklere yol açacaktı. Almanya’nın ilginç siyasal mirasıyla birlikte, siyasal krizler ve sosyoekonomik dönüşümler arasındaki etkileşimlerin, XX. yüzyıl dünyasının sonlarına dek süren engin yankıları olacaktı.

RESTORASYON ALMANYASI (1815-48)

1815 yılından, Mart 1848’de Alman devletlerini altüst eden devrimlerin patlamasına dek geçen dönem, geleneksel olarak “restorasyon” veya “Mart öncesi” (Vormärz) olarak adlandırılır. Oysa her iki isim de belli ölçüde yanıltıcıdır. 1815’ten sonraki koşullar Napoléon öncesi siyasal veya sosyoekonomik motiflerin basit bir restorasyonunu temsil etmez; aynı şekilde 1848’den önceki dönemin de tek başına devrimci isyanlara giriş niteliği taşıdığı söylenemez. Yine de, 1815’ten 1848’e uzanan dönem, hem kültürel hem de siyasal ve sosyoekonomik gelişmeler açısından bir geçiş dönemidir.

Siyasal açıdan bakıldığında, Alman Konfederasyonu nihai bir ulusal birleşme yolunda atılmış basit bir adım olarak görülemez. En azından, bölgeler artık güçlerini yerel düzeyde artırmıştı ve bunun birçok nedeni vardı: İdari işlerin rasyonelleşmesinin yanı sıra bürokrasi ve devlet yönetimindeki ilerlemeler sayesinde hükümdarlar güçlerini ve egemenliklerini artırdılar; ayrıca Napoléon döneminde bazı devletlerde başlayan iktidarın merkezileştirilmesi süreci de tamamlanmıştı. Özellikle güneydeki daha büyük Alman devletleri arasında yaygın olan bölgesel partikülarizm, ulusal birleşme yolunda önemli bir engeldi.
 ……….
 Küçük Alman devletlerindeki koşullar ise büyük farklılıklar gösteriyordu. Bir dizi devlet bu dönemde anayasa sahibi oldular -Bavyera ve Baden 1818, Württemberg 1819, Hessen-Darmstadt 1820’de- ama hükümdarın ve nüfuz sahiplerinin anayasayı ortak olarak kabul ettiği Württemberg dışındaki devletlerde bu, hükümdarlar açısından cömert bir bağışmış gibi yapılmıştı. Yine de, nüfuz sahiplerinin aşırı sınırlı imtiyazlarına ve -genel olarak bizzat halk tarafından gerçekleştirilen ayaktakımı yönetimini değil, halk adına yapılan profesyonel yönetimi yeğleyen- liberallerin eksik demokrasi anlayışlarına rağmen, Baden’deki temsilciler meclisi en azından siyasal konuşmalar için bir alıştırma ortamı sağlayabiliyordu.

Napoléon dönemine ait birçok sosyoekonomik ve hukuki reform 1815’ten sonra, farklı bölgelerde değişik şekiller alarak değişmeden kalacaktı. Elbe Nehri’nin doğusunda daha önce yaygın olan yasal serflik geri getirilmedi; vergilerin hafifletilmesi sürdü, ama koşullar genellikle (Prusya’da olduğu gibi) köylüler için daha da zorlaştırıldı; buna karşın soylular konum ve ayrıcalıklarının büyük kısmını korudular. Alman toplumu, emeğin hareketliliğinin artışıyla birlikte, bir sınıf toplumuna dönüşme sürecinde olsa da, henüz kapitalist üretim ilişkilerinin hâkim olduğu bir toplum olmaktan çok uzaktı. Üstelik, bazı alanlardaki reformların sürekliliği ve korunması sürdürülse bile, çok geçmeden siyasal bir tepki buna engel olacaktı.


Kısa Alman Tarihi , Mary Fulbrook, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları


Almanya’daki devrimci güçlerin zayıflığı aslında daha başında açıkça ortadaydı. Devrimi ateşleyen kıvılcım dışarıdan alınmıştı; rejimlere baskı uygulayan farklı amaçlara sahip bir dizi kuvvet söz konusuydu, üstelik yerel yetkililer de neredeyse savunmasız yakalanmışlardı. Yenilmeseler bile kavgadan çekilen muhafazakâr güçler, devrimci grupların dağınıklığını ve başarısızlıklarını gözleyip ardından da silahlı kuvvetleriyle duruma el koyma fırsatı buldular, hatta köylülerin taleplerini kabul ederek daha da güçlendiler.

Kısa Alman Tarihi , Mary Fulbrook, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları



1849’a gelindiğinde devrim ve reform girişimlerinin çökmesi ve muhafazakâr rejimlerin geri dönmesi, genellikle ilerici ekonomik politikalar ile tuhaf bir siyasal tepkinin bileşimi olarak nitelendirilebilir. 18501er Almanya’nın ekonomik açıdan hızla büyümesine sahne oldu. Kömür, demir ve tekstil üretimi artarken, demiryolu inşası da gelişiyordu. Demiryolu ağının uzunluğu 1850 ila 1870 arasında üç katma çıktı.
…..

Prusya ve Avusturya ekonomileri arasındaki artan dengesizlik, birleşmiş bir Almanya’nın egemenliği mücadelesinde ileride Prusya’nın Avusturya’ya galip gelmesinde önemli bir etken olacaktı. Avusturyalıların Gümrük Birliği’ne katılma veya ondan çıkma girişimleri önlendi ve 1865’te Zollverein Avusturya’yı dışlayarak, Prusya’nın koşullarıyla yenilendi. Prusya böylece daha küçük Alman devletlerinin pazarlarından yarar sağlayabilecek bir konuma gelmişti ve büyüyen ekonomisinin buna ihtiyacı vardı. Küçük devletler ise siyasal açıdan Avusturya’ya yakınlık duysalar da, ekonomik açıdan Prusya’nın hâkimiyetindeki Gümrük Birliği’ni terk edecek halde değillerdi.
……

Festivaller, atıcılık yarışmaları, jimnastik etkinlikleri ve diğer toplantılar aracılığıyla birçok müzik, spor ve kültür birliği, Alman kültürel birliği kavramını yaygınlaştırırken, aynı zamanda devlet sınırlarını aşan siyasal örgütlenme biçimleri de gelişiyordu. 1859’da Ulusal Birlik (Nationalverein) kuruldu ve siyasal partiden çok bir baskı grubu olarak liberal tartışmalar için ulusal bir ortam sağladı. Sayılan giderek artan Alman sanayi işçileri için kurulan kültür ve eğitim birlikleri, liberal bazı liderlere yönelik birtakım ilk yaklaşımların yön değiştirmesinin ardından, 1863’te kurulan Lassalle’nin Genel Alman İşçi Birliği’ne (Allgemeine Deutsche Arbeiterverein) öncülük etti.
….

Daha genel olarak, 1850 ve 1860’larda eğitim gelişip bilim ve ilerlemeye olan inanç artarken, müze, hayvanat bahçesi, tiyatro ve sanat galerisi gibi eğitim ve kültür kurumlan yaygınlaşıyor, giderek güçlenen ekonomiye sağlam bir burjuva kültürü kök salıyordu. Yine de onun kimliği konusunda bir belirsizlik sürüyordu; bu, sadece çözülmemiş birleşme sorunu açısından değil, aynı zamanda ulusal kimliğin yanı sıra geçmiş ve gelecekle olan ilişkiler açısından da bir belirsizlik oluşturuyordu. Bu durum, o dönemde inşa edilen görkemli demiryolu istasyonlan, gösterişli, yan ortaçağ havasındaki banka ve devlet binaları gibi dünyevi tapınakların tuhaf mimari üsluplarından, Bavyera’nın istikrarsız kralı II. Ludwig’in peri masalından çıkma muhteşem saraylarına dek birçok yerde görülüyordu. Yine de aynı dönemde, sıradan Alman halkının büyük kısmı için yaşam eski haliyle sürüyor gibiydi. Kente göçten etkilenmeyen veya Amerika’ya göç dalgasına kapılmayan köylüler, büyük aileler halinde ve genellikle yerel kiliselerin hâkim olduğu, günlük düzenlerinde sıra dışı olaylar olmadıkça ulusal düzeyde yaşanan büyük değişikliklerin farkında olmadan veya bunları görmezden gelebilen görece küçük topluluklar halinde yaşıyorlardı. 1871 yılında “birleşme” olarak gerçekleşen şey, Alman milliyetçiliğinin herhangi bir tomurcuklanmasının sonucu veya ifadesi değil, dışlanmış bir Avusturya’yla rekabet halindeki Prusya’nın yayılmacılığının ve PrusyalI olmayan Almanya’yı sömürgeleştirmesinin bir biçimiydi.

Kısa Alman Tarihi , Mary Fulbrook, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları


Birliğin aşamaları, bu programı gerçekleştirir: Danimarka'ya karşı girilen Düklükler Savaşı (1864), Avusturya İmparatorluğu'na karşı savaş açmanın (1866) bahanesi olarak kullanılır. Sadova zaferi, Prusya'ya, Almanya'daki hegemonyasını güçlendirme (Kuzey Almanya Konfederasyonu) ve Avusturya'nın müttefikle­rinin (diğerleri arasında Hannover Krallığı) bir bölümünü toprak­larına katarak daha da büyüme imkânı tanır. Son olarak da, Fran­sa'ya karşı başlatılan ve Fransa'nın yenilgisiyle sonuçlanan Sedan Savaşı (1870-1871), birliği pekiştirir, imparatorluk tacı, Prusya kralına, dışarıda süren bir savaşın sonucunda Alman prensler ta­rafından sunulur: Almanya İmparatorluğu, Versailles Şatosu'nun Aynalar Galerisi'nde, I. Friedrich'in tahta geçişinin 170. yıldönü­mü olan 18 ocak 1871'de ilan edilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder