Avrupalıların Denizaşırı Yayılımları 17.yy.

Avrupa Yayılmacılığı - 1600-1713
Karayipler'de sürdürdükleri kaçakçı­lıkta, İspanyolların gemilerine ve küçük limanlarına baskınlar düzenlemede ve Hin­distan'dan dönen Portekiz ticaret gemilerine ara sıra başarılı saldırılarda bulunmada ar­tık deneyim kazanmış olan Kuzey Avrupalı­lar, 17. yüzyıl başlarında Amerika'da ken­dilerine ait sömürgeler kurmaya ve doğu­da kendi hesaplarına ticaret yapmaya baş­ladılar. Bu faaliyet alanlarında geleneksel İberyalı düşmanlarıyla rekabete girişirken, ellerinde önemli avantajlar vardı: siyasal bağlanımları daha azdı ve Avrupa'daki ilgi alanları (çıkarları) daha derli topluydu; ge­mi yapımı için gerekli malzemeye, özellikle Baltık'ta, daha dolay ulaşma olanakları var­dı; böylece gemilerini daha ucuza maledebiliyor ve yüzyıl ilerledikçe daha çok ve daha iyi gemilere sahip oluyorlardı; deniz­aşırı çalışmalara yaklaşımlarına daha tu­tarlı ve büsbütün ticarî bir anlayış egemen­di; öte yandan yatırım sermayesinin topla­mını ve malî riskin dağıtılması için gelişkin buluşlardan yararlanıyorlardı. Uzun mesa­feli ticaret ve yerleşim, ya da bunların bir­leşiminin yürütülmesi için en çok kullanılan örgütlenme biçimi, ayrıcalıklı anonim şir­ketlerdi.

Doğuda 17. yüzyıl süresince en heybetli Avrupalı öbek, ilk kez 1602'de resmen şirketleşen Hollanda Doğu Hindistan Şirketi'ydi. Avrupa'nın en büyük ticarî kuruluşu olan bu dev şirket, 1619 yılında, doğudaki karar­gâhını Malakka ve Goa'ya göre iyice rüzgâr-üstünde olan Batavia'da kurarak önemli bir stratejik avantaj elde etti. Kaptanları doğ­rudan Batavia'ya giden bir yol buldular; yeni Hollanda yerleşimi Kap'dan (1652'den sonra) erzak alıyor, sonra güney enlemlerinin hâkim batı rüzgârları önünde doğuya doğru gidiyor ve Sunda Boğazı'ndan geçerek takımadalara ulaşıyorlardı. Şirket 17. yüzyılda toprak kazanımı yoluyla büyük bir güç durumuna gelmedi - zaten yöneticileri de böyle bir şey istemiyorlardı -; buna kar­şılık stratejik yerlerde üsler edinip, yerel yöneticiler üzerinde baskı uygulayarak ve öteki Avrupalıları dışarda bırakarak, takım­adaların en değerli ticaret malları üzerinde tekel kurdu.


1600 yılında kurulan İngiliz Doğu Hindis­tan Şirketi, takımadalardaki Hollanda bas­kısına pek ender karşı durabilen ve daha çok Hindistan'la, önce Gurkanlı limanı Sürat'de, sonra da Madras, Bombay ve Kalküta'da bulunan kendi ticaret merkezlerinden pamuklu ürünler ve biber ticareti yapan nis­peten küçük bir kuruluştu. Şirket 1685 yılın­da Çin'le küçük çapta ticarete başlayarak önce Amoy'dan, sonra da simsarlarının 1698'den itibaren Fransızların Compagnie de Chine'i rekabete giriştikleri Kanton'dan çay ve porselen almaya başladı.

Bu şirketlerin, Avrupa'da resmen savaş ya da barış olmasına bakmaksızın denizlerde sürdürdükleri saldırganlığın ve ticarî rekabetin sonunda Portekizlilerin Estado da İndia'sının hem toprak varlığı hem de ticarî kârları büyük ölçüde azaldı ; öte yandan Por­tekizlilerin hemen hemen hiç dokunmadıkları - ya da baç almakla yetindikleri - yerli kervan ya da deniz ticareti de iyice kuru­maya başladı.

Amerika'da Portekizlilerin durumu daha iyiydi. Hollanda Batı Hindistan Şirketi, du­rumu doğu şirketi denli sağlam olmasa bile, bir hayli heybetliydi, 1630'da Pernambuko'yu aldı ve sonraki birkaç yıl içinde Porte­kiz'in Batı Afrika'daki köle ticareti merkez­lerini ele geçirdi; bu merkezler olmadan Brezilyâ'daki plantasyonların çalışması ola­naksızdı. Ne var ki 1640'da İspanya'dan ay­rılan Portekizliler Angola köle pazarlarını geri aldılar ve 1654'de Hollandalıları Brezilya'dan attılar. Batı Hindistan Şirketi, Batı Hint Adaları'na (Antiller'e) yöneldiyse de, pek çok Hollandalı tacir onun işlerini sür­dürdüler; Brezilya şekerinin önemli bir bö­lümü gene Amsterdam üzerinden geçmek­teydi. Gelgelelim, Brezilya tümüyle şekere bağımlı değildi: 1690'larda Minas Gerais'de bir dizi altın damarına rastlanmasından sonra dünyanın bellibaşlı altın üreticilerin­den biri durumuna geldi.



17. yüzyıl İspanyollar için, sınaî, ticari ve mali zayıflık, sarsıntılı bir yönetim ve sü­rekli askeri yenilgiler dönemiydi. Talihsiz­liklerin ağırlığı İspanyol Antilleri'nden çok İspanya üzerine çökmüştü; Karayip deniz yollarının uzağında kalan Antiller hem varsıllığını hem de huzurluluğunu korumuştu. Hollanda Batı Hindistan Şirketi'nin 1620 ve 1630'larda Karayiplerdeki İspanyol gemici­liğine karşı giriştiği güçlü saldırı, İspanya'­ya gümüş akışını durdurdu ve İngilizlerle Fransızların Küçük Antillerdeki boş adala­ra yerleşmelerini dikkatlerden kaçırdı. Bu yerleşimler yirmi otuz yıl içinde, Brezilya'-daki yöntemi uygulayıp, köle emeği kullana­rak ve ilk dönemlerde ürünlerini Hollandalı taşımacılara satarak varsıl şeker plantasyonları durumuna geldiler. Yüzyılın ikinci yarısında İngiliz ve Fransız sömürge vali­lerinin göz yummasıyla gerçekleştirilen kor­san baskınları küçük İspanyol limanlarında büyük zararlara yol açtı ve İspanyollara ait kimi adalar el değiştirdi. Yüzyılın sonuna gelindiğinde, gelişme sürecinde olan pek çok küçük İngiliz, Fransız ve Hollanda sömür­gesi Barbados'dan Quebec'e değin Amerika kıyıları boyunca dizilmişti. Bunların çoğu, özellikle şeker elde edilen adalar, sömür­geci ülkelerin hükümetleri arasında birer çekişme konusu durumundaydı.




Önemli Av­rupa savaşlarında, Amerika'da sürüp giden mücadelenin yansımasını görmek olanaklıy­dı. Münster (1648), Breda (1667), Nijmegen (1678), Rysvvick (1697) ve Utrecht (1713) An­laşmalarının tümünde Amerika'daki toprakların terkine ilişkin maddeler vardı. Hükü­metler ve İngiltere'yle Fransa'daki Ortodoks iktisatçılar adalara kıtadaki sömürgelerden daha fazla değer veriyorlardı. Önde gelen devlet adamları arasında Kuzey Amerika'daki yerleşimi, senyörlüğü işgal koşuluna bağlayarak, St. Lawrence Irmağı üzerinde ve başka yerlerde terhis olmuş askerlere toprak bağışlayarak, okyanusu geçmeye yardımcı olarak ve alet, tohum, sermaye sağlayarak teşvik eden belki de yalnızca Colbert'ti. Bu çabalar sonucu Yeni Fransa'nın halkı, sayıca İngiliz kolonilerinin onda birini hiç aşmadığı halde, askeri bakımdan çok güçlüydü. Fransızların elindeki Nova Scotia (Arcadia), Yeni İngiltere için ciddi bir tehlike olarak görülüyordu; bu yüzden, özellikle Kral William Savaşı ve İspanya Ve­raset Savaşları sırasında sürekli saldırı ve karşı-saldırı konusu oldu; 1713'de ilhakının ardından bile İngilizlerin oradaki durumu pek sağlam sayılmazdı. Büyük Göller ve Ohio-Mississippi vadileri üzerindeki Fran­sız ticaret kaleleri zinciri, batıya doğru yayılmayı engelleyebileceği için İngiliz sömür­gecileri ve anayurttaki hükümetlerini kor­kuya düşürüyordu. Fransızların 1682'de Meksika körfezinde görülmeleri İspanyolla­rın kara kara düşünmelerine yol açıyordu.

Gelgelelim, yabancıların yürüttüğü yay­gın kaçakçılığa ve iletişimin arada sırada kesilmesine rağmen, bellibaşlı İspanyol sö­mürgeleri hiçbir zaman ciddi bir tehlike altına düşmediler. Güvenliklerini kısmen zor ulaşılırlıklarına, kısmen kendi direnme ye­teneklerine, kısmen de yüzyılın sonuna doğ­ru İngiliz ve Hollandalıların İspanya'yla uz­laşarak güvence aramalarına yol açan Fran­sız egemenliği korkusuna borçluydular.


İspanyol Veraset Savaşları, bütün impa­ratorluğun Fransızların eline düşmesini ön­lemek için, İngiltere, Hollanda ve Avustur­ya hükümetlerinin parçalanma konusunda ısrarlı bir tutum takınmalarından çıktı. On iki yıl süren yıkıcı çarpışmalar, Avrupa'da bağlaşıklar için sınırlı başarılar sağladı; Amerika'daysa İngiltere'ye bir miktar top­rak kazancı ve ticari ayrıcalıklar getirdi. 1713 Utretch anlaşması bu değişiklikleri somutlaştırdı.
Times Dünya Tarihi Atlası 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder