Sömürgecilik



Tarımdaki mülkiyet ilişkileri açısından bakıldığında, Avrupa'yı -ya
da daha doğrusu merkezi Batı Avrupa'da bulunan ekonomik yapıyı- üç
büyük kısıma ayırabiliriz. Avrupa'nın batısında denizaşırı sömürgeler
uzanmaktaydı. Önemli bir istisna olarak Amerika'nın kuzeyindeki Birleşik
Devletler ile, bağımsız çiftçiliğin yapıldığı daha az önemli birkaç bölge
dışında, buralardaki ziraatçı tipi, zorunlu emekçi ya da fiilen serf olarak
çalı§an bir Yerli ya da köle olarak çalıştırılan bir Zenci idi; çok daha
nadir olarak da kiracı köylü, ortakçı ya da buna benzer biri bulunmaktaydı
(Avrupalı ziraatçıların nadiren doğrudan üretim yaptıkları Doğu Hint
Adaları'ındaki sömürgelerde, toprağı denetleyenlerin uyguladıkları tipik
zorlama biçimi, ürünün belli bir miktarının -örneğin Hollanda'ya bağlı
adalarda baharat ya da kahvenin-zorla alınmasına dayanmaktaydı).

Başka bir deyişle tipik ziraatçı, Özgür olmayan ya da siyasal baskı altında
bulunan biriydi. Tipik toprak lorduysa, büyük yanrıfeodal malikanenin
(hacienda, finca, estancia) ya da bir köle plantasyonunun sahibiydi. 

Yarıfeodal malikaneye özgü ekonomi, ilkel ve kendine yeterli, ya da belli
ölçülerde salt bölgenin talebine karşılık veren bir ekonomiydi: İspanyol
Amerikası, yine fiilen serf olan Yerliler tarafından üretilen maden ürünleri
ihraç etmekteydi, ama çiftlik ürünlerinde fazla bir varlık göstermiyordu.
Merkezi, Güney Amerika'nın kuzey sahilinde (özellikle Kuzey Brezilya' da)
ve ABD'nin güney sahilleri boyunca uzanan Karaibierde bulunan köleplantasyon kuşağına özgü ekonomi, şeker, daha az ölçüde tütün ve kahve, boya hammaddesi ile Endüstri Devrimi'nden sonra başta pamuk olmak üzere yaşamsal önem taşıyan birkaç ihraç ürününün üretilmesine dayanmaktaydı.
O nedenle bu ekonomi, Avrupa ekonomisinin ve köle ticareti
yoluyla Afrika ekonomisinin bütünleyici bir parçasını oluşturmaktaydı.

E.Hobsbawm, Devrim Çağı, Dost Kitabevi


Köle Ticareti
Uluslararası ticaretin çarpıcı bir kısmı yeni ve büyüyen bir sektör olarak Afrika'dan getirilen kölelerdi. Portekizli denizciler 1441'de bilmeden Müslüman zannettikleri siyahi insanları yanlarında getirdiler. Ancak ilk Afrikalı köleler Lizbon'da 1444'te satıldı. O tarihte Avrupa'da köle alım satımı büyük ölçüde azalmıştı (gerçi Avrupalılar daha birkaç yüzyıl boyunca Araplar ve Türkler tarafından köle yapılacak veya tüccarlara satılacaktı). İki üç yıl içinde binden fazla Afrikalı Portekizliler tarafından satıldı. Bu olay yeni sektörün karlılığı hakkında fikir vermekle birlikte geleceğinin boyutu konusunda fazla bir ipucu sağlamıyordu. Çok çabuk ortaya çıkan bir şey varsa o da bu işin gaddarlığı (Portekizliler çocukları ele geçirdikleri zaman ebeveynlerin uysalca teslim olduğunu çabucak fark etmişti) ve bu suça iştirak eden Afrikalıların bulunmasıydı. Kölelere talep arttıkça köle tüccarları onları bulmak için Batı Afrika'dan kıtanın içlerine doğru girdiler. Yerel krallarla anlaşıp insanları topluca yakalamak ve toptan takas etmek işlerini kolaylaştırıyordu.

Batı Afrika'da toplanan kölelerin neredeyse tamamı uzun bir süre boyunca Avrupa'yla Atlantik Adaları'ndaki Portekiz ve İspanyol sömürgelerinde satıldı. Ardından çok önemli bir değişiklik yaşandı. 16. yüzyıl ortalarında Afrikalı köleler Atlantik'in karşı kıyılarındaki Brezilya, Karayip Adaları ve Kuzey Amerika'ya gönderilmeye başlandı. Bu olay Amerika kıtalarındaki Afrika kökenli nüfusun olağanüstü biçimde arttığı uzun dönemin başlangıcıydı. Bu olayın demografik, ekonomik ve siyasal sonuçlarını hala yaşamaktayız.

Modern tarihte Afrika dışındaki kıtalardan köleler olduğu gibi köle tüccarları da sadece Avrupa'dan çıkmıyordu. Yine de Afrikalıların Portekizliler, İngilizler, Hollandalılar ve Fransızlar tarafından diğer Afrikalılardan satın alınıp Amerika kıtalarında yaşayan diğer Avrupalılara satılmasına dayanan siyahi köle ticaretinin yansımaları; Avrupalıların Osmanlılar tarafından veya Afrikalıların Araplar (veya diğer Afrikalılar) tarafından köleleştirilmesine göre çok daha büyük oldu. Avrupalıların denizaşırı yerlerdeki ekonomik başarısını sağlayan işgücünün büyük kısmını siyahi köleler oluşturuyordu. Bunların büyük çoğunluğu tarlalarda veya ev hizmetlerinde çalıştırılıyordu. Siyah zanaatkarlar veya sonraları siyahi fabrika işçileri alışılmadık bir durum olma özelliğini sürdürdü. Kölelik Amerikan tarımının ve dolayısıyla sanayiinin evrimini büyük ölçüde belirledi.

Köle ticareti mali açıdan çok önemliydi. Bu işten zaman zaman çok büyük karlar sağlanıyordu. Bu gerçek, yükü insan olan köle gemilerinin ölümcül ambarlarının neden tıka basa dolu olduğunu kısmen açıklar. Bu gemilerde sefer başına ölüm oranının yüzde 10 altına düşmesi pek enderdi; hatta bazen ölüm oranı bunun
üstüne çıkıyordu. Bununla birlikte, bir zamanlar köle ticaretinden sağlanan karların Avrupa'nın sanayileşmesi için gereken sermayeyi sağladığını iddia eden görüş artık inandırıcı gelmemektedir. Yine de iki yüzyıl boyunca yeni uluslar işin içine girmek veya tekeline almak istediğinden, köle ticareti diplomatik kavgalara, hatta savaşlara yol açtı. Ekonomik açıdan doğruluğu kanıtlanmasa da, devlet adamları bu ticaretin çok önemli olduğunu düşünüyordu. Normal sermaye karlılığı çok abartılsa da, yüksek kar beklentileri bu ticareti büyük ve çekişmeli bir ödül haline getirdi.


Avrupa Tarihi, J.M.Roberts, İnkılap Yayınevi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder