1929 Bunalımı


1929 Büyük Bunalım

Özet Bakış
Wall Street kodamanları kabaran iyimser piyasanın yarattığı şaşaa içinde keyif çatıyordu. Hisse senedi fiyatlarının 1927 ve 1928’de sürekli daha yukarıya tırmanmasıyla bir likte, yatırımcılar çılgınca alıma yöneldi ve birçoğu borç para kullandı. Finans dünyasının kısa sürelik peşindeki bu borsa işlemcilerine verdiği borç tutarı Eylül 1929’da 8,5 milyar dolara ulaştı. Düşen araba satışları ve otomobil fabrikalarındaki işten çıkarmalar gibi uyarıcı belirtiler gözardı edildi. Eylül başlarında doruğa çıkan borsa balonu sonunda 24 Ekim’de patladı. Böylece Wali Street’te birbirini izleyen bir dizi kara günün ilki olan “Kara Salı” yaşandı.

Fiyatların kısa bir süre için toparlan masına karşın, “Kara Cuma” olarak bilinen 25 Ekim’de insanlar kötü haberleri duyarak paniğe kapıldı. Pazartesi günü fi yatlar düşüşe geçti ve “Kara Salı”da rekor düzeyde hisse senedi satıldı. Bir haftadan az bir süre içinde hisse senetleri dörtte bir oranında değer kaybetti. Krediyle alım yapan çok sayıda kişi hisse senetlerinin artık borçlarını ödemeye yetecek değerde olmaması nedeniyle iflas etti.

Tamamen yıkıma uğrayanların bazıları kendilerini ofis pencerelerinden atarak veya başka intihar biçimlerine başvurarak canlarına kıydılar. Çöküş sadece hissedarları değil, bütün Amerikan ekonomisini etkiledi. Çok geçmeden bütün ülke 1930’lar boyunca süren ve yansımaları dünya genelinde hissedilen Büyük Buna lım’a, yani ağır ekonomik sıkıntı dönemi ne girdi.

Bu dönemde Amerikan halkı büyük çaplı işsizliğin ve milyonları etkileyen gıda kıtlığının çilesini çekti. Sayısız işyeri icra yoluyla satıldı. Başkan Franldin Roose velt’in “New Deal” programı çerçevesin de oluşturduğu İş Alanları Geliştirme İda resi ve Sivil Halkı Koruma Birlikleri gibi kuruluşlar istihdam sağladı. Bununla bir likte Büyük Bunalım ancak 1940’ların başlarında federal yönetimin savunmaya dönük yoğun harcamalar yapmaya başlamasıyla birlikte son buldu. Thema Larousse

1929 Bunalımı
Büyük ekonomik çöküşün başlan­gıç tarihi simgesel olarak « Kara Perşembe »dir  (24 ekim 1929, yani hisse senetlerinin birdenbire değer kaybettiği gün). Aslında ABD'de 1926'da gayrimenkullerde, 1929 başlarında otomobil sektöründe bir durgunluk başlamıştı. 1925-1929 arasında borsadaki yükseliş, bir avuç amerikalının geçici refahına yol açan dönemi açtı. Spekülatif gelirlerdeki bu yükseliş, ülkenin reel zenginlikleriy­le uyuşmamaktaydı. « îflas », bunalımın nedeni değil uygun ortamıydı.

ABD'nin dünya çapındaki ekonomik ağırlığı (dünya sanayi üretiminin yüzde 45'i) nedeniyle sarsıntı, dış ülkelerdeki-yatırımların geri çekilmesi ve uluslarara­sı ticarette durgunluk yüzünden tüm ül­kelere yayıldı. 1930'da bütün bir Ameri­ka kıtası, Avustralya ve Yeni Zelanda bunalımdan etkilenmiş durumdaydı. Devletler altın ile yaptıkları ödemeleri durdurup paralarının değerini düşürdü­ler. « Gelişme yolunda »ki« yeni » ülke­ler, bunalımdan en ağır darbeyi yediler. Bu ülkelerin tüm dış gelirinin dayanağı olan belli ürünleri ihraç etmeleriimkânsız hale gelmişti. Avrupa ve özel­likle Fransa, sıkıntılara daha bir süre di­renmeyi başardı. Ancak, Viyana'nın en önemli bankacılık kuruluşu olan Kredi­tanstalt'ın mayıs 1931'de kapanması, bu direnişin de tükendiğini gösteriyordu.


1932 yılı sonunda sanayi dünyasın­daki gerçek işsizlerin sayısı 40 milyona ulaşmıştı; bu rakam, hayat seviyesin­deki düşüşü açıklamaya çalışan istatis­tikleri, fiyatların da düşmesi nedeniyle gülünç hale getiriyordu. 1935 yılında dünya ticaret hacmi, 1928 yılındakinin yüzde 40'ına inmişti. Bunalım, zihni­yetlerde de değişime neden oldu: Al­manya ve Avustralya'da doğum oranla­rının yüzde 20 dolayında gerilemesi bu­nu kanıtlıyordu. Ekonomik ve siyasal li­beralizm, bunalımın sorumlusu olarak görüldü ve yeni çözümler aranmaya başladı. Planlama ve benzeri yöntemle­re başvuran ABD ile Fransa gibi demokrasiler ılımlı çözümlere yönelirken, Almanya'da işsizler nazi totalitarizmi­nin çılgınlıklarına kapıldılar. Böylece bunalım, İkinci Dünya Savaşı'nın başlı­ca nedeni olacaktı.


Wall Street'in çöküşü

Wall Street'teki New York borsasında 23 ekim 1929 çarşamba günü, 2,5 milyon hisse senedi satıldı. Avrupa fonlarını kendine çeken Bank of England'ın (İngiltere Merkez Bankası), iskonto oranlarını yükseltmesi nedeniyle satışlar cumartesi günü başlamıştı. Düşen fiyatlar hisse senetlerinin sürekli yükseleceği hayalini de yerle bir etti. Değer indeksleri, daha önce dört yılda dört kat, 1929 yazında ise iki kat yükselmişti. Üstelik Amerika baştan başa bir refah ülkesiydi. Borsa simsarları, bankalar, iş­yerleri, acilen ödenmesi gereken (bu her an ödenmesi talep edi­lebilecek borç türü anlamına geliyordu) hesaplarla speküla­törlere borçlanmıştı. Bol miktarda kredili hisse senedi satın alan spekülatörler ise ödeme talebinde bulunmak için fiyatların yük­selmesini bekliyorlardı. Borç­luların ödeme gücünden şüpheye düşünce, âcil ödeme yapılması talebinde bulundular. Borçlular ödeme yapabilmek için ellerindeki kâğıtları hemen satmak zorundaydı. Arz-talep sarmalı böylece patladı aşırı satışla fiyatlar daha da düşünce, değer kaybeden hisse senederini elden  çıkarmak için satışlar arttı. Satışlar arttıkça değer kaybı hızlandı.! Bir an geldi ki, değerlerin gerçekte olduğundan daha fazla gösterildiği anlaşıldı.

İşte o gün, « Kara Perşembe adı verilecek olan gündü. 13 milyon hisse senedi satıldı. Bankalar fiyatları desteklemeye giriştilerse de pazartesi günü bundan vazgeçmek zorunda kaldılar. Salı günü satılan hisse senetlerinin sayısı 16 milyona ulaşırken, fiyatlar düşmeye devam etti; 22 gün içinde sanayi değerlerindeki düşüş yüzde 40'ı buldu. Çöküş, değerlerin yıllardır abartılmakta oluşunun sonucu olduğu kadar, hisse senedi sa­hiplerini ve hissedarları saran paniğin de sonucuydu. Amerikalı ekonomist John K. Galbraith, bu durumu « çılgın ve dizginsiz bir satış furyası » ve « kör ve acımasız bir panik » diye yo­rumlamıştır. Sonuç çok trajik oldu. Bütün spekülatörler yıkıma uğradı. Bir çok insan intihar etti. Borsa bunalımı gerçek bir kâbusa dönüşmüştü.


Bunalımın ekonomik sonuçları
Aslında ekonomik bunalım, borsa bunalımından önce de vardı. Ama borsa olayıyla birlikte büyüyüp yayıldı. Batan spekülatörler banka hesaplarına yöneldiler, bankalar onların taleplerini karşılayamadı; bu arada endişelenen diğer mevduat sahipleri de paralarını çekmek istedi. 1929'da 600, 1930'da 1 300,1931'de 2 300 malî kuruluş iflas etti. Varlığını sürdürebilenler de kredi kısıntısına girdi. Batan spekülatörler artık yoktu, diğer müşteriler de... Üretim ve tüketim geriledi, işyerleri kapanıyordu. 1929'da 22 000,1930'da 26 000, 1931'de 28 000 işletme kapandı. 1932'de trafiğe çıkan otomobil sayısı, 1929'dakinin dörtte biri kadardı. ABD'de ulusal gelir yarı yarıya azaldı; ücretlilerin sayısı da öyle. Tam veya kısmî işsizler, faal nüfusun dörtte birini oluş­turuyordu. Durgunluk böylece daha da arttı; çünkü ücretlerdeki düşüş, yeni iflaslara ve işsizliğin artmasına, dolayısıyla da yeni bir durgunluğa yol açıyordu.

Sanayi üretimindeki yüzde 30 gerilemeye karşın, tarımdaki gerileme yüzde 60'tı. Tarım üreticileri bunalımdan özellikle etkilenmişti.

Tanımları gereği üretim araçları üzerinde hiçbir denetimleri olmayan ya da bunlara ulaşamayanlar (doğduktan köye dönüp bir köylü ailesi ola­rak yaşamadıkları sürece) yani ücret karşılığında çalışan erkekler ve ka­dınlar için çöküşün en önemli sonucu, hayal edilemeyecek, daha önce gö­rülmemiş ölçüde ve hiç kimsenin kestiremediği kadar uzun süreli işsizlik idi.

Çöküş'ün en kötü döneminde (1932-33) İngiliz ve Belçikalı iş gü­cünün % 22-23'ü, İsveçlilerin % 24'ü, ABD'lilerin % 27'si, Avus­turyalıların % 29'u, Norveçlilerin % 31i, Danimarkalıların % 32'si ve Alman işçilerinin yaklaşık % 44'ü işsiz kaldı. 1933'ten sonraki iyileşme sırasında bile, 1930'lardaki ortalama işsizliğin Britanya ve İsveç'te % 16-17'nin ya da İskandinavya, Avusturya ve ABD'de % 20'nin altına düş­mediğini de belirtmek gerekir. İşsizliği ortadan kaldırmayı başaran yegâne Batılı devlet, 1933 ile 1938 arasında Nazi Almanyası oldu. Emekçilerin hayatında bu kadar büyük bir ekonomik felaket daha önce görülmemişti.

Aşırılıklar Çağı, Eric Hobsbawm

Amerikalı yazar Steinbeck iflas edip göçen çift­çilerin yaşadığı yoksulluğu Gazap Üzümleri'nde (The Grapes of Wrath) anlatır. Bunalım, ABD'den bütün dünyaya yayıldı. Ameri­kalılar Avrupa'daki mal varlık­larını geri çekince Avrupa'da da bunalım başladı. Uluslararası ticaret değer olarak üçte ikiye, hacim olarak dörtte bire düştü. Bu durum ekonomik faaliyette çok büyük gerilemelere yol açtı. Hammadde ve tarım ürünleri ihraç eden Avrupa dışındaki ülkeler artık mal satacak pazar bulamıyorlardı. Fiyatlar alabil­diğine düştü. Brezilya demiryolları, ihraç edemediği kahveyi lokomotiflerde yakıt olarak kullandı. Bu ülkelerin ithalatının durmasıyla, sanayi ülkelerinin ihracat ekonomisi de dayanağını yitirmiş ve toparlanmalanna bir darbe inmiş oldu.


ABD’de başlayan Büyük Bunalım kısa sürede dünya çapında ekonomik çöküntüye dönüştü. Bunun nedeni 1. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD ve Avrupa ekonomileri arasında özel ve sıkı bir ilişkinin gelişmiş olmasıydı. ABD savaştan Avrupa’nm en büyük alacaklısı ve başlıca finans kaynağı olarak çıkmıştı. Avrupa ülkelerinin ekonomileri savaşın yarattığı yıkım ve savaş borçları nedeniyle çok zayıflamıştı. Almanya ve öteki yenik ülkeler ayrıca savaş tazminatı ödemelerinin getirdiği ağır bir yük altındaydı. ABD ekonomisi çöküntüye girince, Avrupa’ya yönelik ABD yatırım kredileri bütünüyle kesildi. Böylece ABD sermayesiyle ayakta duran Avrupa da çöküntünün etkisine girdi. Büyük Bunalım ABD’ye en çok borçlu ülkeler olan Almanya ve İngiltere daha fazla sarstı. Almanya’da 1929 sonlarında başlayarak hızla yükselen işsizlik oranı, 1932 başlarında 6 milyona varan işsizle toplam işgücünün yüzde 25’ini buldu. İngiltere işsizlikten aynı ölçüde etkilenmedi, ama sanayi sektörü ve ihracatı II. Dünya Savaşı’na değin durgunluktan kurtulamadı. Başka birçok ülke 1931’e doğru benzer sorunlarla karşılaşmaya başladı.

Bunalımdan etkilenen ülkelerin hemen hepsi yeni gümrük vergileri getirerek, eskilerini yükselterek ve ithalata kotalar koyarak kendi yerli üreticilerini koruma yoluna gitti. Bu kısıtlayıcı önlemler uluslararası ticaret hacminin büyük ölçüde daralmasıyla sonuçlandı. Ülkeler art arda yabancı malların ithaline karşı önlemler alınca, dünya ticaretindeki düşüş 1932’de değer olarak yüzde 50’yi aşan bir düzeye ulaştı.

Bunalım döneminde göçmenler
Bunalım, hükümetin koru­macı önlemlerinin yanı sıra, tepkisel hareketleri özellikle de yabancı düşmanlığını su yüzüne çıkardı; Fransa bütün sınıflarıyla sarsıldı. Belçikalı, İtalyan, Faslı, Polonyalı işçiler öldürüldü. Bütün meslek örgütlerinin sürdürdüğü yabancı düşmanlığı büyüdü, yurttaşlığa yeni kabul edilenlere avukatlık mesleği kapatıldı. Roger Salengro gibi bir sosyalist ile Charles Maurras gibi bir hukuk adamı bile göçmen akımının kısıtlanmasını isteyebildiler. Yabancı işgücünü savunanlar aşırı sol ile Paul Reynaud gibi işverenlerdi. Yabancılan ülkeden çıkarmak için çeşitli uygulamalar ve kararlar alındı. Ayrıca ırklar arası gerilim de şiddete varacak boyutlarda büyüdü: işsizlik ABD'de beyazlardan çok Zen­cilere, Kuzey Afrika'da Avru­palılardan çok yerlilere zarar verdi. Orta Avrupa'da ve özellikle Hitler Almanyası'nda toplumsal hoşnutsuzluğun geleneksel ifadesi olan Yahudi düşmanlığı yeniden güç kazandı.


Sefalet ve toplumsal çalkantılar.

Bunalımdan bütün sınıflar farklı düzeylerde etkilendi: memurlar, emekliler, işini kaybetme kor­kusuyla yaşayan işçiler, serbest çalışanlar, rantiyeler ve çiftçiler, gelirleri yan yanya düşen ticaret ve sanayi burjuvazisi ve en ağır biçimde etkilenenleri de işsizler. ABD'de Detroit'in bir banliyö­sünde polisin müdahalesi sonucu ölüm olaylarıyla sonuçlanan « açlık yürüyüşleri»; İngiltere'de işsizlerin gösterileri ve donan­mada ayaklanma; Fransa'da orta sınıfın sıkıntılarının dile getirildiği halk gösterileri (6 şubat 1934). İtalya'da bile gösteriler, hükümeti sarstı Ve hoşnutsuzluk içindeki halkın ülkeyi terk etmesine izin verildi.


Siyasî istikrarsızlık ve uluslararası gerginlikler. 1932 yılında Amerikan Cumhuriyetçileri, Fransa'da ise aynı yıl ve 1936'da kitle hareketleriyle yeniden iktidar olan sağcılar (1934) iktidardan düşürüldü. Çoğu yerde ekonomik libera­lizmin çöküşü, siyasî liberalizmin çöküşünü de birlikte getiriyordu. Fransa'da sağ eğilimli birliklerin ağırlık kazanması, Oswald Mosley önderliğindeki İngiliz Faşistler Birliği'nin gelişmesi ve özellikle Almanya'da nazizme milyonlarca oy sağlayan kitle dalgalanmaları Latin Amerika'nın ABD'ye bağlı geleneksel oli­garşileri ile faşist rejimlere hayranlık duyan güçlerin art arda gerçekleştirdikleri hükümet darbeleri.

 Bu sıkıntıların ulus­lararası alanda da uzantıları oldu. ABD'den sonra tüm ülkeler devlet korumacı önlemlere başvurdu. İngiltere bile 1932'de 86 yıllık serbest mübadele politikasını bıraktı. ABD, İngiltere ve Fransa gibi dünya altın stokunun yüzde 80'ine sahip zengin ülkeler, hammaddeleri ve sömürgeleri sayesinde uluslararası ticareti ellerinde tutuyor ve ticaretin devlet denetimine alınmasını önlemek için birlikte hareket ediyorlardı; toprak ilhakını sa­vunan politikalar öne çıkmıştı. Pazarları ele geçirme isteği bazı ülkeleri ise sömürge politikasına itiyordu. İtalya 1935'te Etyopya'yı işgale girişti, Japonya 1931 yılında Mançurya üzerinde egemenlik kurdu ve 1937 yılında Çin'in geri kalan kısmını fethe yöneldi. Bunalımdan ve getirdiği sonuçlardan hiçbir ülke kurtula­madı. Sovyetler Birliği bunalımdan kendini koruyabilmiş gibi görünse ve kurduğu modelle Batı'da yeniden ilgi uyandırsa da gerçekte o ülkede kendi içine kapanmıştı. Bu, ülkedeki Stalinci gelişmeyi de kısmen açıkla­maktadır: 1929, Sovyetler Birliği için de büyük bir siyasî dönüm noktası olmuştur.
Thema Larouusse
Ana Britannica


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder