Büyük İskender'in ölümünden (MÖ 323) sonra, onun fethettiği topraklarda kurduğu imparatorluk, diadokhlar olarak anılan komutanları arasında bir iktidar mücadelesine sahne oldu. Bu komutanlardan Seleukos, Lysimakhos ve Ptolemaios ile ittifak yaparak o sıralar Asya ordularının başkomutanı sıfatını taşıyan Antigonos Monophtalmos ile Demetrios'a karşı bir güç birliği oluşturmuştu. Nitekim MÖ 301'de Ipsos'ta (Afyon'un Çay ilçesi yakınında, Sipsin köyü) Seleukos ve Lysimakhos'un kuvvetleri, Antigonos ve Demetrios'un kuvvetleri üzerinde kesin bir zafer kazandılar; Antigonos öldürüldü, Demetrios ise kaçmayı başardı. Bu savaştan sonra iyice güçlenen Seleukos, Suriye ile birlikte Anadolu'nun önemli bir kısmına sahip olmuş, hatta egemenliğini Indos'a kadar yaymıştır.
Bir süre sonra, Lysimakhos'un egemen olduğu topraklarda başgösteren huzursuzluk ve Lysimakhos'un kötü icraatları, Seleukos'un duruma müdahalesini gerektirdi. Seleukos'un Batı Anadolu'ya ilerlediği haberini alan Lysimakhos da Hellespontos'tan geçerek, güneye doğru ilerlemeye başladı. İki ordu, Magnesia ad Sipylum (Manisa) yakınındaki Korou Pedion'da karşılaştı (MÖ 281). Seleukos, Lysimakhos'un ordusunu yenilgiye uğrattı; Lysimakhos savaş sırasında öldü. Bu savaştan iyice güçlenmiş olarak çıkan Seleukos, -Karadeniz kıyıları dışında- Anadolu'nun tamamına egemen olmuştur.
Ancak bu zaferin tadına varamadan bir yıl içinde öldürüldü. Yerine I. Antiokhos geçti. Yine de Seleukoslar, Anadolu, Suriye ve Yukarı Asya'nın egemeniydiler. Ancak Seleukoslar, Anadolu ve Suriye'deki topraklarını elde tutabilmek için Ptolemaioslar ile sürekli bir mücadele içinde olmuşlardır (I-V. Suriye Savaşları). Bundan böyle Seleukosların tarihi, I. Seleukos'un kazandığı toprakların elde tutulması mücadelesinin tarihi olacaktı. Ayrıca, onların zorlu mücadeleler sonucu elde ettikleri Anadolu topraklarında Bithynia, Pontos, Pergamon, Kappadokia ve Armenia gibi birtakım küçük krallıkların da ortaya çıkması, Seleukosların hareket serbestliğini büyük ölçüde kısıtlıyordu. Üstelik Roma'nın da Anadolu topraklarına gözünü dikmiş olması Seleukosların rahatını kaçırıyordu.
I.Antiokhos'un ölümünden sonra Seleukoslar Krallığı tahtına sırasıyla oğlu II. Antiokhos, II. Seleukos, III. Seleukos ve III. Antiokhos geçti. III. Antiokhos dönemi, Seleukos Krallığı'nın en parlak dönemidir. Antiokhos önce krallığı içerisinde bazı düzenlemeler yaptıktan sonra, Küçük Asya valiliğine atadığı Akhaios'u Toroslar'ın batısına göndererek, daha önce kendi egemenliğinde bulunan ama o sıra Pergamon Krallığı'nın elinde bulunan toprakları geri aldı (MÖ 223/222). Ancak bir süre sonra Akhaios, Antiokhos'a isyan bayrağını açarak kendisini kral ilan etmiştir. Fakat bir süre sonra, Sardeis civarında yapılan savaşta yenilerek öldürüldü.
Bu arada Roma Akdeniz'de iyice güçlenmiş ve gözünü doğuya çevirmişti. Romalılar, Yunanistan üzerinden Hellespontos'tan geçerek Anadolu'ya ayak bastılar. III. Antiokhos'un ordusuyla Roma ordusu Magnesia (Manisa) civarında karşılaştı (MÖ 190). Seleukos kralı, Romalılar karşısında büyük bir hezimete uğradı ve Toroslar'ın ötesine çekildi. Aslında bu bölge (Kilikia ve Kuzey Suriye) Seleukosların çekirdek bölgesiydi. Yapılan ön anlaşmaya göre Antiokhos savaş tazminatı ödeyecek ve Seleukoslara sığınmış olan Kartaca komutanı ünlü Hannibal'i Romalılara teslim edecekti. Bu arada, Roma Senatosu, Batı Anadolu'ya consul Manlius Vulso'yu göndererek, Küçük Asya'da düzenlemeler yapmasını istemiştir. Vulso'nun ilk işi Antiokhos'a yardım eden Galatları cezalandırmak oldu. İki yıl sonra (MÖ 188) Apameia'da (Dinar) yapılan antlaşmada Antiokhos'un boşalttığı topraklar Pergamon Krallığı ile Rhodos arasında paylaştırılmıştır. Seleukoslar, Toroslar'ın kuzevindeki ve doğusundaki topraklarını kaybettiler.
Bir daha toparlanamayan Seleukoslar, daha ziyade Suriye ve Kilikia bölgelerinde egemenliklerini sürdürmeye çalıştılar. Roma Senatosu Anadolu'nun güney kıyılarında bir tehdit unsuru olan korsanları ortadan kaldırmak üzere Pompeius'u görevlendirdi. Pompeius, kısa sürede Akdeniz'i korsanlardan temizledi (MÖ 67). Bundan böyle Pontos Kralı VI. Mithradates ile olan savaşın komutanlığı da kendisine verildi. MÖ 64 yılında Suriye'ye giren Pompeius, Seleukosların Kralı XIII. Antiokhos'u tahttan indirerek, Seleukoslar Hanedanı'na son verdi; Suriye, Roma'nın bir eyaleti konumuna getirildi.
Seleukoslar, egemenlikleri süresince çok sayıda kent kurmuşlardır. Appianos (Syriaca 57), Seleukos'un kurduğu kentleri saymaktadır: Babası onuruna 16 Antiokheia, annesi onuruna 5 Laodikeia, kendi adına 9 Seleukeia, eşleri adına 3 Apameia ve 1 Stratonikeia. Bunlara Seleukos'un kazandığı zaferlerden ya da ele geçirdiği topraklardan sonra kurduğu ya da adını değiştirdiği kentler de eklenebilir. Arkeolojik kazılarda ya da yüzey araştırmalarında ele geçen, Seleukos kralları ya da aile üyeleri için yazılmış çok sayıda dekret (Halk Meclisi kararnamesi), Anadolu kentlerinin Seleukoslara olan şükranlarını içermektedir. Seleukosların, Anadolu kentlerine cömert davranarak, tapınakları için bağışlar, çeşitli nedenlerle maddi destekler, buğday dağıtımı, inşa için malzeme ve benzeri yardımlarda bulunduğu anlaşılmaktadır,
Ptolemeuslar
Büyük İskender'in ölümünden sonra, ele geçirdiği topraklar üzerinde kurduğu imparatorluğun yönetimi ilk başlarda Antipatros, Perdikkas ve Krateros'a bırakılmıştı. Ancak, bazı bölgelerde diğer diadokhlar da söz sahibi oldular. Bunlardan Ptolemaios, Mısır'da hüküm sürecekti. Daha sonraki Triparadeisos Kararları'nda da Mısır'ın Ptolemaios'un egemenliğinde bulunması onaylanmıştı (MÖ 321). Ancak ilerleyen yıllarda Ptolemaioslar, Mısır dışında da toprak sahibi olmak için mücadele ettiler. Anadolu için en büyük rakipleri Seleukoslar idi. Nitekim Ptolemaioslar ile Seleukoslar egemenlik için en az beş kez savaşmışlardı. Ptolemaiosların Anadolu'da toprak edinmek istemeleri sadece Eski Yunan dünyasına ulaşımı sağlayacak Akdeniz ve Ege Denizi'ni ele geçirmek değildi, aynı zamanda kereste gibi, kendi ülkelerinde olmayan doğal zenginliklere de sahip olmak istiyorlardı.
I. Ptolemaios'un MÖ 310'da Antigonos'a savaş ilan ederek Dağlık Kilikia'yı (Kilikia Trakheia) işgal ettiğini biliyoruz. Ancak, Antigonos'un oğlu Demetrios kısa sürede işgal edilen yerleri geri aldı. Fakat I. Ptolemaios bir yıl sonra, MÖ 309'da, Lykia bölgesi kentlerinden Phaselis (Tekirova), Ksanthos (Kınık) ve Kaunos'u (Köyceğiz) ele geçirdi. Limyra'da (Zengerler) bulunan ve MÖ 288/287'ye tarihlenen bir yazıtta I. Ptolemaios'un Lykia'ya iki oikonomos (yönetici) atadığı yazılıdır. Buradan, Limyra'nın I. Ptolemaios döneminde bağımsız olmadığını, Ptolemaioslann kontrolünün söz konusu olduğunu düşünebiliriz. Ayrıca Limyra'da yapılan kazılarda II. Ptolemaios ile kız kardeşi ve aynı zamanda karısı (theoi adelphoi= tanrısal kardeşler) II. Arsinoe adına yapılmış bir hükümdar kültü yapısının (Ptolemaion) varlığı da saptanmıştır. Yukarıda değindiğimiz gibi, Ptolemaios'un Lykia'yı kontrol altında tutma amacı, bölgenin hem Ege Denizi'ne açılan stratejik bir öneme sahip olması hem de kereste açısından zengin olmasıydı.
Ptolemaioslar, MÖ 309'daki Lykia egemenliğini bir süre sonra kaybettiler. Ancak bir süre sonra, MÖ 295'te, tekrar Lykia'yı egemenlikleri altına almışlardır. Lykia'da en fazla bulunan Ptolemaios sikkeleri II. Ptolemaios'a (MÖ 285-246) aittir. Thelmessos'ta (Fethiye) II. Ptolemaios onuruna yazılmış ve Apollon, Artemis, Leto Kutsal Alanı'na dikilmiş dekret de Ptolemaiosların Lykia'daki varlığı için ayrı bir öneme sahiptir. II. Ptolemaios'un gümüş tetradrahmilerinin MÖ 250 yılı civarında Byzantion'da tedavülde olduğu anlaşılmaktadır. Bu sikkelerin üzerine Byzantion'un kontrmarkı vurularak Byzantion topraklarında dolaşımına imkân sağlanmıştı. Ancak üzerinde Byzantion kontrmarkı olan bu sikkelerin II. Ptolemaios'un bağışı ile mi yoksa ticaret yoluyla mı kente geldiği belirsizdir.
Bu arada Ephesos ve Miletos gibi önemli Ionia kentleri Ptolemaioslann eline geçtiyse de, MÖ 281 yılındaki Korou Pedion Savaşı sonrasında Seleukosların Anadolu'daki egemenliği Ptolemaiosların aleyhine olunca, Ptolemaioslar işgal ettikleri toprakları terketmek zorunda kaldılar. Bu arada Nagidos'ta (Bozyazı) bulunan ve Arsinoe kentinin (Maraş harabeleri) kuruluşuna ilişkin bilgiler içeren yazıt, III. Ptolemaios (MÖ 246-221) döneminde Ptolemaioslann Dağlık Kilikia'daki kontrolünün kanıtıdır. Nitekim Nagidos kazılarında Ptolemaioslann bronz sikkelerinden kayda değer miktarda bulunmuştur. Ancak MÖ 246 yılı öncesinde Kilikia'nın hâkimiyeti Seleukoslardaydı; MÖ 246'da egemenlik tekrar Ptolemaioslara geçmiştir. Meydancıkkale'de bulunan 5215 sikkenin yer aldığı definede iki binden fazla Ptolemaios sikkesi bulunmakta olup bunlar III. Ptolemaios dönemine aittir. III. Ptolemaios döneminde, Tarsos, Ephesos ve Ainos'ta (Enez) Ptolemaios sikkeleri basılmıştır. MÖ 222'de IV. Ptolemaios'un iktidara gelişiyle Ptolemaioslar Pamphylia'dan Hellespontos'a (Çanakkale Boğazı) kadar olan bölgeyi kontrol altına aldılar. Ptolemaioslar, Kilikia bölgesini egemenlikleri altında tutabilmek için Seleukoslarla mücadele etmek zorunda kaldılar. Romalıların MÖ 190'da Seleukos Kralı III. Antiokhos'u Magnesia'da (Manisa) yenilgiye uğratmalarından ve de MÖ 129'da Batı Anadolu'da kurdukları Asya Eyaleti'nden sonra Seleukosların olduğu gibi, Ptolemaioslann da Anadolu'daki hareketi sınırlanmış ve nihayette MÖ 31 yılında Actium'da Romalı Octavianus'un Ptolemaioslann kraliçesi VII. Kleopatra (MÖ 51-30) ve onun yanında bulunan Marcus Antonius'u yenilgiye uğratması ve bu olaydan kısa bir süre sonra Kraliçe Kleopatra'nın intiharıyla son Hellenistik krallık da Roma tarafından ilhak edilmiştir.
Eski Anadolu ve Trakya, Oğuz Tekin, İletişim Yayınları
Seleukosların Anadolu'daki hakimiyet Mücadelesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder