Pontos Krallığı



Pontos, Küçük Asya'nın kuzeyinde Halys (Kızılırmak) ile Kolkhis (Anadolu'nun kuzeydoğu ucu) arasındaki bölgeye verilen addır. Güneyde Kappadokia ve Küçük Armenia ile sınırlanır. Kıyıya paralel olarak uzanan dağların arasında derin vadiler vardır. Halys ve iris (Yeşilırmak) ırmaklarının denize döküldüğü kesimlerde ise ovalar oluşmuştur. Yağmurlu ve verimli bir bölge olan Pontos ılıman bir iklime sahiptir. Zeytin ve fındık yetiştirilmekte, hayvancılık ve hububat ekimi yapılmaktadır. Ormanlarda gemi yapımında kullanılan kereste bol olup, dağlar demir, bakır, gümüş, tuz ve alüminyum açısından zengindir.

Gerek Ksenophon gerek Strabon bölgede yaşayan Khalyblerin demircilikle uğraştığından söz ederler. Başlıca ırmaklar Halys (Kızılırmak), Lykos (Kelkit), iris (Yeşilırmak) Thermedon (Termesuyu)'dur. Strabon, bölgenin verimli iki ovasından söz etmektedir: Themiskyra (Çarşamba) ve Sidene. Strabon, Thermedon ve iris ırmaklarının suladığı ovalardan (Çarşamba ve Bafra ovaları) söz ettikten sonra düzlüklerin otla kaplı olduğundan, sığır ve at yetiştirildiğinden, üzüm, armut, elma ve fındık yetiştirildiğinden, meyvelerin ağaçlardan sarkacak kadar bol olduğundan söz eder. Lykos ve iris ırmaklarının içinden aktığı ovalar üst üste teraslar şeklinde yükselmektedir. "Pontos'un Bahçesi" olarak da adlandırılan Phanaroia Ovası (Taşova) ise zeytin ve bağcılık açısından çok verimliydi.

Polybios’a göre, Pontos hanedanlığının kurucularından Mariandynia ve Mysia hakimi Ariobarzanes’in (İÖ. ca. 363/362-337) oğlu II. Mithradates (İÖ. 337-302) atalarının Pers İmparatorluğu’nun kurucu yedi soyundan birine dayanmakta olduğunu ve hükümdarlığı altındaki toprakların atalarına I. Dareios tarafından bağışlandığını iddia etmişti.  (1)

Aynı şekilde yukarı iris Ovası olan Dazimonitis (Tokat Ovası) ile Iris'in kollarından birinin oluşturduğu Khiliokomon (Suluova) da verimli ovalardandır. Dazimonitis, Komana'daki Ana Tanrıça Tapınağı'nın arazisiydi; Khiliokomon ise Amaseia'ya (Amasya) ait idi. Kuzeyde, aşağı iris ile Halys arasında kalan Phazimonitis yöresi ise verimliliğiyle olduğu kadar kaplıcalarıyla da ünlüydü. Dağlık bölgede yer alan Paryadres, kereste ve madenler açısından oldukça zengin sayılır. Paryadres'teki alüminyum yatakları ile bugünkü Sivas'ın doğusundaki tuz yatakları kayda değerdir. Dazimonitis Ovası civarındaki dağlarda demir ve bakır, Phazimonitis'in güneyindeki tepeliklerde ise gümüş madenleri bulunmaktaydı.

İkinci binyılda bu topraklar Hitit İmparatorluğu' nun egemenlik alanı içindeydi. Daha sonra Phrygia Krallığı'na dahil olmuş, Pers Kralı Kyros'un (MÖ 559­ 529) zamanında ise Pers satraplıklarından birini oluşturmuştu.

Büyük İskender'in Küçük Asya'yı istilası sırasında Pontos, Ariarathes adlı bir Pers satrabı tarafından yönetilmekteydi. Ariarathes'in sarayı ve karargâhı iris Nehri kıyısındaki Gaziura'da (Turhal yakınında) bulunuyordu. Yunanlar, Pontos' ta oturan yerli halkı "Leukosyri" (Beyaz Suriyeliler) olarak adlandırıyorlardı. Pontos'ta iç kesimde yer alan ufak yerleşmelerden biri Kabeira'dır (Niksar). Büyük Mithradates'in bir sarayının ve av parkının da bulunduğu bu yer, bir ticaret kasabası olarak da adlandırılabilir. Daha güneyde yer alan Gaziura'da da (Turhal yakınında ?) Mithradates'in bir sarayı bulunmaktaydı. İç kesimdeki en büyük yerleşme ise Amaseia (Amasya) idi. İris Nehri kıyısındaki Amaseia, Pontos Krallığı'nın ilk dönemlerinde başkent idi. Coğrafyacı ve tarihçi Strabon da Amaseia'da doğmuştu.

……

Kıyıya çıkıp doğuya doğru ilerlediğimizde Amisos (Samsun) kenti ile karşılaşılır. Bir Miletos kolonisi olarak kurulan kente, daha sonra Atinalılar da gelmişlerdi. Amisos bu dönemde bir ara Peiraios adını taşımıştı. Halys ve Iris'in denize döküldüğü yerler hububat ve meyve açısından zengindi. Kereste, demir ve yarı-değerli taşların ihracı ile toprak ürünlerinin zenginliği Amisos'un, Pontos'un ticari başkenti olarak anılmasına neden olmuştu. Kent Büyük Mithradates tarafından bayındır bir hale getirilmiş, Roma İmparatorluğu döneminde de gelişimini sürdürmüştür.

Pontos'ta önemli tapınaklar vardı. Bunlar arasında Komana'da Ma, Kabeira'da Men Pharnaku ve Zela'da (Zile) Anaitis'i sayabiliriz. Bu tapınaklar geniş arazilere sahip olup çok sayıda köle çalışmaktaydı. Komana'daki Tokat, Gömenek Köyü) tapınakta 600 köle çalıştığından söz edilmektedir.

Pontos'taki Mithradates adını taşıyan krallar yaklaşık olarak MÖ 4. yüzyılın sonundan itibaren görülürler. Bu adı taşıyan altı kralın ilki olan I. Mithradates, bir Pers soylusunun oğluydu. Baba oğul bir ara Küçük Asya'da güçlü bir yere sahip olan Tek-gözlü (Monophthalmos) Antigonos'un yanında görev almışlardı. Bir süre sonra Antigonos, baba oğul Mithradateslerin sadakatinden şüphelenmiş ve onları öldürmeyi planlamıştı. Fakat Antigonos'un oğlu Demetrios, genç Mithradates'e babasının planından bahsedince Mithradatesler kaçmışlardı. Çok geçmeden baba Mithradates yakalanıp öldürülür; genç Mithradates ise Paphlagonia'da izini kaybetmeyi başarır ve iyi tahkim edilmiş bir kale olan Kimiata'yı (Kurmalar, İlgaz) kendisine karargâh seçer. MÖ 301'de Antigonos'un Seleukos ve Lysimakhos tarafından öldürülmesinin ardından Mithradates (MÖ yak. 302-265) tekrar sahneye çıkar ve Pontos Krallığı'nın temelini atar. Fakat Korou Pedion Savaşı'ndan yirmi yıl sonra Seleukos Nikator'un komutanı Diodoros, Mithradates'i yener ve onu öldürür.

Pontos Krallığı tahtına önce oğlu Ariobarzanes (MÖ yak. 265-255) ve yaklaşık on yıllık iktidarından sonra da II. Mithradates (MÖ yak. 255-220) geçmiştir. Onun ölümünden sonra tahta geçen III. Mithradates (MÖ yak. 220-185) ise sikke bastıran ilk Pontos kralıdır.

Kendisinden sonra tahta sırasıyla I. Pharnakes (MÖ yak. 185-169), IV. Mithradates (MÖ yak. 169-150) ve V. Mithradates (MÖ yak. 150-120) geçmiştir. Bu krallar ve icraatları hakkındaki bilgilerimiz sınırlıdır. Sinope (Sinop), I. Pharnakes zamanında Pontos Krallığı'nın başkenti olmuştur. Pharnakes, Bithynia'yı ele geçirdiyse de daha sonra Pergamon, Kyzikos (Belkıs/Erdek) ve Herakleia'nın oluşturduğu ittifak karşısında Bithynia'dan çıkmak zorunda kaldı. Büyük Antiokhos'un kızı Nysa ile evlenen Pharnakes MÖ 169'da öldü. Oğlu henüz küçük olduğundan yerine kardeşi IV. Mithradates geçti. Onun da ölümünden sonra bu kez Pharnakes'in oğlu V. Mithradates tahta geçti. Roma'nın dostu ve müttefiki olarak Kartaca'ya karşı yaptığı savaşta ona yardım etti.

Sonuç olarak, Pontos krallarından I. Mithradates ve Ariobarzanes, tedbirli yayılma politikaları izleyerek, hükümdarlıkları sırasında daha çok kendi topraklarını korumak üzere hareket etmişlerdir. II. Mithradates, Hellenistik Dönem Anadolu tarihinde daha çok uyguladığı başarılı diplomasiyle ön plana çıkmıştır.

III. Mithradates’in hakimiyet yılları üzerine antik kaynaklarda herhangi bir veriye rastlanmamakla beraber, Pontos tarihinde çoğunlukla barış içinde geçen, sakin bir dönem yaşanmış olsa gerektir. Buna karşın, I. Pharnakes döneminde Pontos Krallığı sistematik olarak yayılımcı ve saldırgan bir politika izlemiştir. I. Pharnakes, her ne kadar Anadolu’daki hırslı savaşları sonucunda pek başarı elde edemese de, krallığının batı sınırını Amisos’tan Trapezus’a kadar genişletmeyi başarmıştır. Ayrıca, kendinden önceki Pontos kralları gibi, Seleukos’larla ,olan ilişkilerini devam ettirmiş ve Roma’ya elçiler yollayarak, ilk defa Romalılarla irtibata geçmiştir. Pharnakes’in krallığına kazandırdığı en büyük başarı, Kuzey Karadeniz’deki Hellen kolonileriyle yakın ilişkiye geçerek onların hamiliğini üstlenmesidir. Böylelikle Pontos’un sınırlarının dışında, krallığın ufuklarını da genişletmiştir. I. Pharnakes’in ölümünden sonraki Pontos kralları, giderek artan Roma yanlısı dış politika izlemeye başlamışlardır. IV. Mithradates zamanında başlatılan bu politika, varisi Mithradates V Euergetes döneminde artarak devam etmiştir. Onun yarı Roma yanlısı yarı yayılımcı politikası sayesinde Pontos Krallığı, Anadolu’nun önde gelen Hellenistik krallıklarından biri konumuna gelmiştir.

VI. Mithradates Eupator, Roma’nın Büyük Düşmanı, Murat Aslan, Odin yayıncılık, 2007

Son Pontos kralı ise V. Mithradates'in oğlu VI. Mithradates Eupator Dionysos'tur (MÖ 120-63). VI. Mithradates ve dönemi birçok antik yazar tarafından kaleme alınmıştır. Fakat bu yazarların eserlerinden bir kısmı günümüze kalmadığı gibi, günümüze kalanların çoğu da ne yazık ki tam değildir. Elimizde mevcut ve yeterli bilgi alabildiklerimiz arasında Plutarkhos'un Sulla'nın Yaşamı'nı, Appianos'un Mithridatika'sını, Strabon'un Geographika' sini, Memnon'un Herakleia Pontike'nin (Karadeniz Ereğlisi) tarihi üzerine kaleme aldığı eserini, Iustinus'un Epitoma Historiarum Phillippicarum'u nu ve Cicero'nun bazı söylevlerini sayabiliriz. "Büyük" lâkabı ile anılan VI Mithradates, babasının ölümünden sonra, annesi tarafından öldürtüleceği korkusuyla dostları tarafından dağlara kaçırılmıştı. Bir süre sonra güçlü bir kişi olarak ortaya çıktı ve Sinope'yi ele geçirerek annesini hapsetti. Kardeşini de öldüren Mithradates, kız kardeşi Laodike ile evlendi. Pontos tahtının tek hâkimi olarak egemenlik alanını genişletmek amacı ile komutanı Diophantos'u önce Karadeniz'in kuzey kıyılarına (Kırım) daha sonra da Pontos'un doğusundaki Kolkhis'e sefere gönderdi, buralardan önemli miktarda gelir ve asker elde edildi. Bosporos Krallığı'nın başında bulunan Parisades, 180.000 medimnoi buğday ve 200 gümüş talanton karşılığında krallığını Mithradates'e bırakmak zorunda kaldı.



Mithradates, Bithynia Kralı III. Nikomedes'i yanına çekerek Paphlagonia'yı işgal etti (MÖ 108­ 107). Daha sonra Galatia, Kapadokya ve Bithynia'yı ele geçirdi. Fakat bu başarıları çok uzun sürmedi. Roma'nın müdahalesi sonucu komşu krallıklara karşı saldırgan tutumu ve onların iç işlerine karışması engellendi. Mithradates, kardeşi IV. Nikomedes'e karşı ayaklanarak Bithynia tahtına göz diken Sokrates'e yardım ederek onu tahta geçirmişti. Fakat IV. Nikomedes, Roma'nın yardımı ile tekrar tahta geçmeyi başardı. Hatta bununla da yetinmeyerek Pontos topraklarına saldırılarda bulundu. Ne olduysa Nikomedes'in saldırıları ile oldu. Mithradates, bu saldırıları bahane ederek Roma'ya savaş açtı.



Tarihe I. Mithradates Savaşı olarak geçen savaş MÖ 89/88'de başladı. Romalıların, biri Cassius komutasında Bithynia-Galatia sınırında, İkincisi M. Aquillius komutasında Bithynia'nın doğusunda ve üçüncüsü de Q, Oppius komutasında Kappadokia'nın hemen güneyinde, Lykaonia'da bulunan üç ordusu savaş hazırlıklarını yapıyordu. Mithradates ise Anadolu'dan ve Karadeniz'in kuzeyinden çok sayıda asker toplamıştı. 250.000 piyade, 40.000 süvari, 130 İskit arabası ve irili ufaklı 400 gemilik bir donanması olduğu söyleniyordu. Kuşkusuz, Roma'nın üç küçük ordusu, Mithradates'in gücü ile karşılaştırılamazdı. Mithradates'e kafa tutan Nikomedes 50.000 piyade ve 6.000 süvari ile Roma'nın arzusu üzerine Paphlagonia'ya girmişti. Amnias Çayı (Göksu) yakınında Pontos kuvvetlerince sıkıştırılan Nikomedes'in kalabalık ordusu hareket imkânı bulamamış ve yenilgiye uğramıştır. Daha sonra, Bithynia'nm doğusunda karargâh kurmuş olan Aquillius komutasındaki Roma ordusu da Mithradates'in komutanı Menophanes tarafından güneye çekilmeye zorlandı. Neoptolemos ve Naimenes'in de katılımı ile ordusunun büyük bir bölümünü kaybeden Aquillius, Sangarios Irmağı'nı (Sakarya) aşarak Pergamon'a kaçtı.

Batı Anadolu kentleri Mithradates'i büyük bir coşku ile karşıladılar. Mithradates, Roma consulü Aquillius'u savaşın başlamasına neden olan bir provokatör olarak gördüğü için, onu bir eşek sırtında dolaştırarak teşhir ve rezil etti. Pergamon'da, paraya doymak bilmeyen consulün ağzına eritilmiş altın akıtarak öldürdü. Aquillius'a sığınmış olan Nikomedes, onun yenilgisi üzerine bu sefer Galatia sınırında karargâh kurmuş olan Roma consulü Cassius'a sığınmıştı. Fakat Cassius, Mithradates'e saldırmayı göze alamayarak Apameia'ya (Dinar) çekildi. Aynı şekilde diğer Romalı komutan Oppius da Kappadokia'ya çekildi. Böylece Mithradates'in önü açılmış oldu. Güneye doğru ilerleyerek Ipsos'a geldi, oradan da batıya yöneldi. Apameia'ya vardığında, kent teslim oldu. Mithradates, son depremden zarar gören kente imar faaliyetleri için maddi yardımda bulundu. Roma sempatizanları cezalandırıldı. Daha sonra diğer kentlere de uğrayarak adeta gövde gösterisi yapan Mithradates, Ephesos'a geldiğinde Romalıların ve İtalya kökenlilerin, çoluk çocuk, kadın erkek, özgür veya köle ayırt etmeksizin öldürülmelerini emretti. Bu katliamda 80.000'den fazla kişinin öldürüldüğü söylenmektedir. Öyle ki, Ephesos ve Pergamon'da ibadet için tapınaklara sığınmış olanlar bile katledildi. Tarihe "Ephesos Akşamı" adıyla geçen bu katliamın M.Ö. 88 baharı ya da yazında olduğu anlaşılmaktadır.

Mithradates, Küçük Asya'da egemenliğini ilan etmesine rağmen, Rhodos'a boyun eğdirememişti. MÖ 88 sonbaharında Rhodos'u kuşatmasına karşın, alamadı. Kışın yaklaşması üzerine kuşatmadan vazgeçti; Anadolu'ya çekildi. Burada Lykia kenti Patara'yı (Ovagelemiş) kuşattı; fakat bundan da vazgeçerek Asia Eyaleti'ne döndü.

Roma Senatosu'nun Mithradates'e savaş ilan etmesinden sonra Sulla, MÖ 88 sonbaharında Ege Denizi' nin öte yakasına iki ordu göndermişti. Oğlu ve generali Tciksiles'in ortak komutasındaki ordu Trakya ve Makedonya'yı istila ederken, Arkhelaos'un komutasındaki diğer ordu ise Yunanistan'a yöneldi. Arkhelaos, yolu üzerindeki Delos Adası'na çıkarak, adanın yönetimini elinde tutan Romalıları katletti; adadaki Apollon kutsal hâzinesine el koydu. Daha sonra da Yunanistan'ı ele geçirdi. Fakat çok geçmeden, M.Ö. 87 baharında, consul Sulla komutasındaki Roma ordusu Mithradates'i Yunanistan'dan çıkarmak için Epeiros'tan geçerek Atina'ya yöneldi. Yolda karşılaştığı Mithradates'in komutanları Arkhelaos ve Aristion'u Atina'ya çekilmeye zorladı. Önce Khaironeia'da (MÖ 86) ve bir yıl sonra da Orkhomenos'ta (MÖ 85) Arkhelaos'u yenilgiye uğrattı. Sulla, Atina' yı da ele geçirmişti. 

Daha sonra Hellespontos'tan geçerek Anadolu'ya ayak bastı ve Mithradates'i barışa zorladı. Antlaşmaya göre, Mithradates, baş karargâhı olan Pergamon'u bırakacak, Bithynia, Paphlagonia ve Kappadokia'da ele geçirmiş olduğu yerleri geri verecekti. Diğer bir deyişle Batı Anadolu'yu boşaltarak Pontos'a çekilecekti. Ayrıca 2.000 talanton savaş tazminatı ödemeyi ve gemilerini teslim etmeyi de kabul etti. İki komutan MÖ 85 yılında Troas'taki Dardanos'ta (Kepez yakınlarında) buluşarak antlaşmayı kayda geçirdiler. Sulla, Asia Eyaleti'nde bazı düzenlemeler yaptıktan ve yönetimini Murena'ya bıraktıktan sonra Roma'ya döndü.

Murena, MÖ 82 yılı baharında Pontos'a girerek Mithradates'e kafa tuttu. Fakat II. Mithradates Savaşı olarak bilinen savaşta, Mithradates karşısında yenilgiye uğrayarak kaçtı. Bundan sonra Mithradates ordusunu güçlendirerek, yeniden Roma'ya karşı büyük bir harekât hazırlığına başladı.

Bithynia Kralı IV. Nikomedes MÖ 74 yılında öldüğünde toprakları, çocuğu olmadığı için, vasiyeti üzerine Roma'ya kaldı. Roma da Bithynia'yı bir eyalet düzenine sokabilmek için buraya bir heyet gönderdi. Fakat, bu topraklarda gözü olan Mithradates de Bithynia'yı işgal etti. Aurelius Cotta komutasındaki ilk Roma ordusunu yenilgiye uğrattı. Bu kez Roma, o sırada Kilikia valisi olan Lucullus'u Bithynia'ya gönderdi. Lucullus'un başarılı manevraları sayesinde Mithradates, Pontos'a çekildi. Lucullus, Pontos'a ilerleyerek yolu üstündeki kentleri birer birer ele geçirdi. Mithradates, damadı olan Armenia Kralı Tigranes'in yanına kaçtı. Lucullus, büyük bir ordu ile Armenia'ya yöneldi. Başkent Tigranokerta'yı (Silvan yakınında ?) kuşattı; Tigranes'in ordusunu yenilgiye uğrattı (MÖ 69). Tigranes kurtuluşu kaçmakta buldu. Lucullus ve ordusu ilk kez Toroslar ve Euphrates (Fırat) Irmağı'nın ötesine geçmişlerdi. Lucullus'un Phrygia'ya dönmesini fırsat bilen Mithradates toparlanmaya başladı. Lucullus'un Romalı muhalifleri ise onu yıpratmak için türlü yollara başvuruyorlardı. Nitekim, MÖ 68 yılı baharında Küçük Asya'daki görevine son verildi.

MÖ 67 yılı yazında Mithradates, Roma ordusunu Zela (Zile) yakınlarında büyük bir yenilgiye uğrattı. Mithradates artık Pontos'a tekrar egemen oldu. Lucullus'un yerine korsan savaşındaki başarısı ile ünlenen Pompeius atandı. O sırada Kilikia'da bulunan Pompeius, Galatia üzerinden Pontos'a girdi, iki ordu Lykos Irmağı (Gülünç Su) kıyısında karşılaştı. Yapılan savaşta Pompeius komutasındaki Roma ordusu Mithradates'in ordusunu kesin bir yenilgiye uğrattı ve Mithradates Kolkhis'e kaçtı. Böylece III. ve son Mithradates Savaşı Mithradates'in başarısızlığı ile sonuçlandı. Pompeius onu izleyerek Kolkhis'e ulaştı. Oradayken, Mithradates'e yardım eden Tigranes'e savaş açtı ve başkent Artaksata'ya (Erivan'ın güneydoğusunda Artashat) girdi. Çaresiz kalan Tigranes teslim oldu. Pompeius daha sonra Amisos'a (Samsun) gelerek, Pontos'un batısını Bithynia Eyaleti ile birleştirmiş ve Bithynia-Pontos Eyaletini oluşturmuştur. Tekrar eski gücüne ulaşamayan Mithradates, MÖ 63 yılında Kırım'da intihar etmiştir. Cenazesi, Pompeius tarafından Sinope'ye getirilmiş ve orada gömülmüştür. Bir söylentiye göre, ölmeseydi, tıpkı Hannibal ya da Pyrrhos gibi, İtalya'ya sefer yapmayı planlıyordu.

Roma her ne kadar Pontos'a hâkim olduysa da, Mithradates'in oğlu Kırım Kralı Pharnakes, MÖ 48 yılı sonbaharında Roma ordusunu Nikopolis'te (Yeşilyayla, eski Pürk) yenilgiye uğratarak Pontos'ta hak iddia etmeye başladı. O sırada Roma'daki iç savaşla meşgul olan Caesar, Aleksandria'dan (İskenderiye) yola çıkarak, Kilikia ve Kappadokia üzerinden Pontos'a girdi. Zela (Zile) mevkiinde Pharnakes'in ordusuyla karşılaşan Caesar, savaştan galibiyetle ayrıldı. Pharnakes önce Sinope'ye, oradan da kendi ülkesi olan Kırım'a kaçtı. Târihe geçen ünlü "veni, vidi, vici" ("geldim, gördüm, yendim") sözü, Pharnakes'i yenilgiye uğrattığı savaştan sonra Roma'ya yazdığı bir mektupta yer almaktadır. Caesar, bu sözü ile, kısa sürede Pontos'a gelip, zafer kazandığını ima etmiştir.

Eski Anadolu ve Trakya, Oğuz Tekin, İletişim Yayınları

VI. Mithradates Eupator, Roma’nın Büyük Düşmanı, Murat Aslan, Odin yayıncılık, 2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder