Alanlar



(Gotlar’dan sonra) Alanlar da (Hunlara) boyun eğmeye mecbur kalmışlardı. Don nehri, bu ulusun batı sınırıydı; doğu ise Romalı araştırmacıların bilgileri dışında kalıyordu ve Avrupa'nın tamamen dışında olduğu söyleniyordu. Alanlar tipik bir göçebe ulusuydu, her ilkbahar ve sonbaharda büyükbaş hayvanları ve insanları ile beraber yeni otlaklara giderlerdi. Herhangi bir tapınakları yoktu fakat toprağa saplanmış bir kılıca tapıyorlardı. Bir zamanlar esir kavramına son derece yabancı olmaları dışında dikkate değer bir özellikleri yoktu. Sıklıkla Kırım' daki boğaza ve hatta Ermenistan ve Media'ya saldırırlardı bu yüzden Romalılar onları, diğer göçebeler gibi, acımasız savaşçılar olarak biliyorlardı. Ancak artık yenilmişlerdi. Kayıtlara geçmemiş bir tarih ve şartlar altında Hunların boyunduruğu altına girmişlerdi. Bildiğimiz tek şey, teslim olmadan önce çok sayıda Alanın katledilmiş olduğudur.

Hunlar, Arthur Thompson

Eski çağlarda Karadeniz’in kuzeydoğusundaki bozkırlarda yaşayan göçebe halk.

Alanların adı ilk kez M.S.1.yüzyılda Roma edebiyatında geçer. Sonraki belgelerde Alanlar, at yetiştirmede uzmanlaşmış savaşçı bir halk olarak tanımlanır. Part İmparatorluğu’na ve Roma İmparatorluğu’nun Kafkas illerine sık sık akınlar düzenleyen Alanlar 370’de Hunların saldırısına uğradı. Büyük bölümü Vandallarla ve Süevlerle birlikte batıya, Galya içlerine doğru kaçtı.  (406) Bazıları Orléans ve Valance yakınlarına yerleşirken, çoğu Vandallarla birlikte Afrika’ya gitti. Bu nedenle Afrika’daki vandal kralları “Vandalların ve Alanların kralları” adını aldılar. Hun yönetimi altında Kalan Alanların, Kafkasya’da yaşayan Osetlerin ataları olduğu söylenir.

Ana Britannica

Sarmatların en doğu birliği ise kökleri, Aorslarla bağlantılı olan Alanlar’dı. Bu akrabalık bağı, “Alanors” terimi dolayısıyla kurulmaktadır. Alanorslar, antik coğrafyacı Batlamyus’un eserinde adı geçen Aors kabile birliğiydi. Çin kaynaklarında da benzer bilgiler mevcuttur. M. Ö. II–I. yüzyıllardaki meşhur Çinli tarihçi Sima Qian’a göre Seyhun’daki Kanglı Devleti’nin kuzeybatısında, “Kuzey Denizi”nin yanında Yantsay Ülkesi yer alıyordu. Araştırmacıların çoğuna göre bu ülke, Aorsların Ülkesi’ydi. Daha sonra burası, Kanglıların hâkimiyeti altına girdi ve Alanlar Ülkesi adını aldı. Bu tarihten itibaren Alanlar sıkça Çin kaynaklarında zikredilmeye başlandılar. Daha M. Ö. I. yüzyılda Alanlar, Tuna’nın aşağısında da bilinmeye başlandılar. Nitekim burada Sarmat kabilelerinden oluşan büyük bir birliğin başına geçtiler. 72’de onlar Kafkasya Ötesi, Ermenistan ve Med İmparatorluğu’na karşı ilk seferlerini düzenlediler. O dönemde Kafkasya Önü bozkırlarında katakomplar (yer altı mezarları) kültürü yayılmaya başladı. Arkeologlar bu hususu, bozkırlarda başlayan Alan hâkimiyeti ile bağdaştırdılar. Alanlar, Kavimler Göçü’nün başlangıcı ve Erken Ortaçağ’a kadar Doğu Avrupa bozkırlarının önde gelen güçlerden biri olarak kalmaya devam ettiler. Bu tarihte ise Alanlar, hem bu bölgenin etnik tarihinde hem de Hazar ve Bulgar gibi Türk göçebe devletlerinin oluşumunda önemli rol oynadılar.

Tartarica Atlas

M.S. I. yüzyılın başları geldiğinde, Sarmatlara ve İskitlere akraba olan İrani bir halk olan Alanlar Tın (Don) boyunca Azak Denizi 'nin kuzeydoğusuna doğru olan önemli bozkır topraklarını elinde tutuyordu ve Josephus (M.S. 37- l00)'a göre bu noktadan Media'ya saldırıp yağma yapıyordu. M.S. Il. yüzyıl geldiğinde Alanlar, Karadeniz'in kuzeyi ve Kuzey Kafkasya sahasına hakim olmuşlardı ve güneydoğudaki Roma sınırına kadar Batı Bozkırlarının hakimiydiler.

Romalılar Sarmat bakiyelerine ve Dacia'dan (şimdiki Romanya civarı) Alanlara saldırdılar. Böylelikle İmparator Trajan (saltanatı M.S. 98-117) M.S. 107'de çok zalimce işgallere girişti ve Roman kolonicilerini yerleştirdi. Dacia'lılar hakkında şöyle denilmişti: "Çoğu köle yapıldı, bazıları intihar etti, Romalılar hattın düşmesi için diğer şehirlere misal olsun diye çok insan öldürdü. Trajan sadece gladyatör oyunlarında 10 bin adam öldürttü" Ele geçirilen Alanlar, Britanya'ya kadar olan Roma Galya'sındaki imparatorluk topraklarına götürüldü ve orada Roma ordusunda asker olarak kullanıldı. Bunlar etnik olarak yüzyıllarca farklılığını korudu, torunları dillerini kaybettikten sonra bazı bozkır-İrani geleneklerini sürdürdü. Bu Alanların Orta Çağ Avrupa'sı folkloruna önemli tesirler yaptığı düşünülmektedir.  Orta Çağın sonlarında dahi atlı Alan okçularının düşman kuvvetlerine karşı yaptıkları olağanüstü etkideki seferleri tekrar tekrar anlatılmaktaydı. 

İpek Yolu İmparatorlukları, Christopher Beckwith

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder