Bozkır Coğrafyası

Coğrafya bir toplumun kaderinde belirleyici etkenlerden biri midir?  Bu soruyu antik dönemde soruyorsak, yanıtın olumlu olması daha güçlü bir olasılık.  Göçebe kavimler, yaşadıkları coğrafyanın zorlu koşullarında yaşamlarını sürdürmek zorundaydılar. Geniş Avrasya coğrafyasının “bozkır kuşakları” nın coğrafi yapısını aşağıdaki metin yardımıyla hayalimizde canlandırabiliriz. Eşlik eden haritalar, mekanı daha iyi görmemize yardımcı olacaktır. Yerleşikler ile göçebelerin yaşadığı gerilimde, coğrafyanın dayattığı yaşam koşulları ve hayat tarzı’nın etkisini göz ardı edemeyiz. Kendilerini uygar olarak betimleyen halklar, iklim ve fiziki coğrafyanın uygun koşullarında yaşamanın avantajını kullandılar. B.Berksan

Bozkır kuşaklarının merkezinde, tipik bozkır otlukları ya da kırları yer almaktadır. Kuzeye doğru, daha nemli olan ağaçlık bozkırın geçiş alanı, bu otlukları kışın yaprak döken ağaçların ya da karma ormanların sürekli kuşağından ayırır ve her iki bölgenin bitki örtüsünü birleştirir. Bozkırın daha kuru olan güney kenarlarında çöl bozkırının kısa otları, İç Asya'nın kırlarıyla çölleri arasındaki yaşam çizgisini oluşturmaktadır. Bozkırların ot örtüsünün zenginliği, genellikle İç Asya çöllerinden uzaklığıyla doğru orantılı olarak artar. Bu genelleme, dağ ormanlarına kadar manzaraların irtifaya göre kuşaklara ayrılması için de geçerlidir. Ağaçlı ya da ormanlı bozkır, eğri büğrü ve dar bir şerit halinde Kuzey Urallar'dan başlayarak Kazakistan'ın kuzeyinde geçip Hangay ve Kentey dağlarının, daha az bir ölçüde de Altaylar'ın fazla yüksek olmayan yamaçlarında otlarla kışın yapraklarını döken ağaçların karıştığı Batı Sibirya ovalarının ve Moğolistan'ın güney kenarlarına kadar uzanır. Aslında, Macaristan Havzası da ağaçlı bozkır diye sınıflandırılabilir. Bu kuşağın hemen hemen bütün nitelikleri, orman ve bozkır kuşakları arasında yer aldığını göstermektedir. Tipik görünüm, çayırlık ya da karma otluk bozkır, başlangıçta da aralarına dağınık olarak kışın yaprak döken ağaç topluluklarının girdiği teleğe benzeyen uzun otlardır.

Avrasya merası, Karadeniz kıyısında yer alan bugünkü Ukrayna' dan Kuzey Çin' deki ünlü Çin Seddi'ne kadar uzanan büyük bir alanı kapsar. Bu alanın çoğu okyanustan oldukça uzak bir alanda bulunduğundan, Doğu Avrupa ve Orta Asya bozkırları, sıcak yazlar, bazen acı soğuklar, kurak geçen kışlar ve güçlü bir karasal iklimle karakterize edilir. Tüm bunlara rağmen, Orta Avrasya'daki bölgelerden biri olan otlaklar, Kuzey Rusya'nın tundra ve taygalarına veya Asya'nın iç kesimlerini kaplayan çöller ve yarı-çöllere kıyasla, hala insanlar için en uygun yaşam alanıdır. 

Bu bölge, Modern Çağ öncesinde ağırlıklı olarak hayvancılığa dayanan bir kültürün yaşam tarzı ve ekonomisi için ideal ekolojik koşullar sağlıyordu. Atlı göçebelerin her şeyden önce sürüleri için geniş otlaklara ihtiyaçları vardı. Bozkır da bunu adeta hiç bitmeyecek gibi sunuyor ve düzenli olarak ilkbahardan sonbahara kadar çeşitli yem bitkilerini bol miktarda veriyordu.  Hunlar, Timo Stickler

Ağaçlı bozkır alanlarının çoğunda verimi düşük kara topraklar (çernozem) bulunmaktadır. İklimi de, hem orman hem de bozkır bölgeleri iklimlerinin özelliklerini taşır. Kışları soğuk ve kuru, yazları hafif ılıktır. Ağaçlı bozkırın buharlaşma oranı, komşu orman alandan daha yüksek, aldığı yağış da bozkırdan daha fazladır; bunların birleşmesi, düşük bir efektif nem derecesine yol açar: ortalama yağış buharlaşma oranının % 60 ila % 99'una eşittir.

Komşu geçiş alanlarına karşılık, bozkır bölgesi Karadeniz'in kuzeyinden Mançurya ovalarına kadar geniş bir otluk kuşağını kapsayan, farklı bir ekolojik sistem oluşturmaktadır. İç Asya'nın batı alanlarında, bozkırın belli başlı alt-bölümleri Ukrayna, Kuzey Kafkasya ve Güney Urallar ile uçsuz bucaksız Kazak ya da Kırgız bozkırıdır. Doğu bozkırlarıysa, Moğolistan'ın orta ve doğusundaki geniş otlukları ve Mançurya kırlarını kapsar. Ayrıca İli Irmağı'nın bereketli vadisi gibi, Çungarya'nın Tanrı Dağları ve Altay kenarlarındaki yüksek bozkırlar da, bu alanın içinde sayılmak gerekir. Neredeyse aralıksız bir ot örtüsü, bozkırın en ayırıcı niteliğidir. Bu otlukların türü ve kalitesi yer yer değişmekle birlikte, ortak özellikleri, göçebe çobanlık için bol ve kolay yararlanılan bir yem tabanı sağlamalarıdır. Bozkırdaki kara topraklı yöreler, tipik olarak teleğe benzeyen uzun, tüysü otlar, çayırlar (festuca) ve karışık çimenlerdir. Bozkırın daha kurak güney kenarlarında, yaşam yapısına tüysü otların çeşitli türleri ve başka tahıl bitkileri egemendir. Çoğucası, bozkırın içindeki bir alanda mayıs ayından güze kadar artlarda çeşitli ot türleri biter ve böylelikle, geniş bir yem olanakları dizgesi sunar. Bozkırı zengin otlarından başka, topraklarının verimliliği de niteliklendirmektedir.

Ukrayna'dan Batı Sibirya'da Altay Dağları'nın başlangıcına kadar uzanan bir şerit içinde son derece verimli kara topraklar vardır. Sonra, doğudaki Mançurya Düzlükleri'nin ortasında önemli bir kara toprak kuşağı yeniden ortaya çıkar. Ukrayna ve Kazakistan bozkırlarının güney bölümlerinde de, hemen hemen bütün Moğolistan otluklarında olduğu gibi, görece verimli kara kestane topraklan vardır. Bozkırın kuru güney kenarlarındaysa açık kestane topraklar başattır.

İklim

Bozkırda yarı-kurak bir kıta iklimi hüküm sürer. Kutup hava kitleleri uzun kış aylarında bozkırlara girer ve ocak ayı ortalamalarını kuşağın çoğu yerlerinde -23°C ile -l2°C arasına indirirler. -6,6°C bulan ocak ayı ısı ortalamalarıyla Avrupa otlukları, bu bölgenin en ılık bölümüdür. En sert bozkır kışlarıysa, içerilerdeki konumu, dağ sınırları, bulutsuz gökleri ve hep üstündeki yüksek basınç kuşağının getirdiği dondurucu hava yüzünden Moğolistan'da geçer. Yukarıda değinildiği üzere, Ulan Bator'un ocak ayı ısı ortalaması -27°C ; ekimden marta kadar altı ay boyunca da, ısı ortalamaları donma noktasının altında kalır. Çungarya Bozkırı'ndaki Urumçi'de ocak ortalaması -15°C olur; Mançurya'nın Harbin şehrindeyse, bu sayı -20°C düşer. Her iki kentte de, ısı ortalamaları donma noktasının altında geçen ay sayısı yaklaşık beştir. Tersine, bozkır yazları her tarafta sıcaktır: Avrupa Bozkırı'nda yazlar bu kuşağın başka yerlerindekinden daha uzun sürmekle birlikte, hemen hemen bütün kuşakta temmuz ayı ısı ortalamaları  18,5- 24 C arasındadır.

Mançurya'daki anormal ısı derecelerini ayrıca incelemek gerekir. Burada kışları, mevsimlik Moğolistan antisiklonundan kaynaklanan soğuk rüzgarların karadan Pasifik'e doğru esmeleriyle tayga-türü bir hava egemen olmaktadır. Yazlarıysa tersine, Pasifik hava kitlelerinin komşu karalara doğru hareket etmesi sonucu, ılık ve nemli geçmektedir. Bu yazlık muson etkileri içerilere gidildikçe hızla ortadan kalkar; Moğolistan ve Sinkiang bozkırları, çoğu Atlantik'ten kaynaklanan az bir yaz yağışı alır. Bozkır, yıllık ortalama yağışı  25-50 cm arasında kalan nemi düşük bir yöredir. Avrupa ve Mançurya otlukları bu rakamların büyüğü düzeyindeyken, Moğolistan ve Sinkiang küçüğüne daha yakındır. Bir bütün olarak bozkırda, yağış buharlaşma oranının % 30'uyla % 59'u arasındadır. Neyse ki, nem sorunu bu verilere bakarak sanılabileceği kadar vahim değildir.

Batı bozkırlarında yaygın kol şebekeleri olan birçok büyük ırmak sistemi vardır. Bunlar Avrupa bölümlerinde Tuna, Dinyeper, Don ve İdil sistemleridir. Doğuda Kazak Bozkırı'nın suları Obi-lrtiş'ten akar. Doğu bozkırlarının çoğu yerleri, iç sular kuşağında kalmakta, sadece Kara-lrtiş, Moğolistan'ın kuzey kenarındaki ırmaklar -özellikle Orhun ve Selenga- ile Amur'un Liao ve Sungari kolları okyanuslarla birleşmektedir. Ama, hidrolojik durumu dengeleyen başka öğeler de vardır. Nemli Avrupa hava kitlelerinden bir ölçüde yararlanan Çungarya Bozkırı'nda, sularını bitişiğindeki Tanrı Dağları'nın kuzey yamaçlarından akan ırmakların taşıdığı birçok geniş vaha bulunmaktadır. Moğolistan otluklarında, yeraltı su tabakası yüzeye pek yakındır ve yüzyıllardır kullanılmıştır. Son olarak şurasını da belirtmek gerekir ki, bozkırın nem sorunları, bu kuşakta öteden beri gelişmiş olan göçebe çobanlığı değil, başlıca tahıl tarımını ilgilendirmektedir.

Bitki örtüsünün yanısıra, bozkırın çoğunun görece yumuşak engebeleri de, otluklarda hareketin kolay olmasına katkıda bulunmaktadır. Dağların bile alçak irtifalı bozkır şeritleri kolayca geçilir. Önemli bir arazi farkı, bozkırın doğu kesiminin yüksek irtifalarıdır. Bu alanlar, dağ sınırlarıyla hemen hemen toptan kuşatılmış olmakla birlikte, yerel görünüş hayli düz ya da hafif girintili çıkıntılıdır. Örneğin, Moğolistan Platosu, bitişiğindeki ovaların tabanından keskin bir yükselişle ortalama  1650 m. yüksekliğe erişir. Fakat dağlık bozkırın dışında, otlukların çoğu ancak küçük arazi girinti çıkıntıları olan alanlara yayılmıştır. Güneye doğru uzanan kuru sınırlarında, bozkır çayırları, bozkırdan çöle doğal geçiş alanları olan çöl bozkırının ya da yarı-çölün aralıklı kısa otlarıyla birleşmektedir. 

Çöl bozkırı şeridi Hazar'ın kuzeyinde başlar ve Sinkiang, Gansu, Moğolistan'ın güney ve kuzeybatı yörelerindeki ovalardan geçen geniş bir kuşak oluşturur. Orta Asya'da bu kuşak bozkırı Turan çöllerinden ayırmakta, doğudaysa altta kalan Gobi Çölü ve uzantılarıyla Moğolistan otluklarını bölmektedir. Çöl bozkırlarında açık kestane türü bir toprak örtüsü üzerinde, teleksi otlar ve pelinotu gibi çalılar (artemisia) başattır. Kıta iklimi vardır, ama yazlar  24-26,5°C temmuz ayı ısı ortalamalarından anlaşılabileceği üzere, bozkırdan biraz daha sıcak ve kışlar biraz daha az sert ya da uzundur. Yıllık yağış, buharlaşma oranının yalnızca % 13 ila 29'u anlamına gelen 15-25 cm . Bu durum, çöl bozkırı bölgesinin kurak alanda sayılmasını gerektirmektedir. Fakat eni 80 km'den az, boyu 900 km'yi aşkın yapısal bir çöküntü olan ünlü Gansu Koridoru, bu kuru yöredeki birbirlerine koşut dağ sıraları arasında yer almakla birlikte, suları başlıca komşu Nan Dağları'ndan gelen bir dizi verimli vahayla doludur. Böylelikle, bu koridor kurak topraklar arasında önemli bir geçiş yolu haline gelmiştir. Tıpkı çöl bozkırının daha nemli bölümleriyle bitişik bozkırın otlakları arasında bir ayrım yapmanın sorun olması gibi, daha kuru kenarlarında, çöl bozkırını gerçek çölden ayırmak da güçtür. 

Bozkırın her üç yöresinde çeşitli hayvanlar yaşamaktadır. Ama en önemlileri, göçebe çobanların evcil hayvanlarıdır. Bozkır atları dünyaca ünlüdür; çöllerde ve Gansu Koridoru gibi çöl bozkırı alanlarında da Baktriya develerinin yetiştirilmesi büyük önem taşımıştır. Sığır, koyun ve keçi otlatılması da, bozkır kuşağının doğal koşullarına iyi uyum sağlamıştır.

Çöl kuşağı

Hazar Denizi'nden Moğolistan'daki Gobi ve Ordos çöllerinin doğu sınırlarına kadar, iç Asya'nın güneydoğu bölümlerinin çoğunu kitlesel bir çöller kuşağı kaplar. Bu çöl kuşağının Orta Asya bölümünde, Karakum'un geniş kum tepelerini ve Kızılkum'un oturmuş [stabilize olmuş] kum ve taşlık tabanlarını içine alan Turan alçak düzlükleri başattır. Bu iki büyük çölü, Amu Derya'nın yoğun bitkili alüvyon ovası ayırmakta, Sır Derya boyunca uzanan kışın yaprak döken ağaç ormanları da, Kızılkum'la kuzeydoğudaki kumluk Muyunkum arasında buna benzeyen bir işlev görmektedir. Bu kurak şerit, Balkaş Gölü'nün batısındaki ıssız Betpak-Dala'ya ve gölün güneyinde yer alan Sarı-lşıkotran Çölü'nün geniş kumluk alanlarına kadar uzanır.

Orta Asya'nın batı ucundaki Üstyurt Yaylası Aral Gölü'nün batı kıyılarından ve Hazar'ın Karaboğaz-Gölü Körfezi­ 'nin doğu kenarlarından dimdik yükselir ve komşusu Karakum Çölü'nden bile daha kısırdır. Aral Gölü'nün doğu ve güneyindeki Karakum ve Kızılkum çöllerinin ortası yılda  IO cm'den az yağış alır. Fakat  Orta Asya çöl kuşağının bazı dış çeperlerine, en çok ilkbaharlarda olmak üzere, yılda  20 cm kadar yağış iner. Ama bu bile, buharlaşma oranının ancak % 1 5'i kadardır. Orta Asya'nın genel kuraklığı, tuzlu ve yüksek alkalinli toprakların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Maamafih, sulamayla verimli hale getirilebilecek gri çöl toprakları çok daha olağandır. 

İyi bir talih eseri olarak, Orta Asya'nın en kaliteli toprakları, güneydeki dağların eteklerinde yer alan vahalarda ve büyük nehirlerin alüvyon ovalarında bulunmaktadır. Verimli vahalar, fazla sularını Sır Derya(Seyhun)'nın aldığı Fergana Vadisi ve Taşkent vahaları dahil, Amu Derya (Ceyhun) ile Semerkand ve Buhara vahaları arasında akan Zerefşan boyunca sıralanmış , daha çok, löslü dağ kenarı ovalarındadır. Ayrıca, Amu Derya Deltası'nın alüvyonlu toprakları, insanların en eski çağlardan beri, Harezm vahasının deltasında yaşamalarını desteklemiştir. Orta Asya ırmakları yılda iki kez büyük bir debiyle akar: önce yağmurların en çok yağdığı ve alçak yamaçlardaki karların eridiği ilkbaharda, sonra da dağ buzullarının çözüldüğü yaz ortasında. Vahaların çevresindeyse, çalı ve yarı-çalıların başat olduğu seyrek bitki örtülü çöller bulunmaktadır.

Bu orta enlemli Orta Asya çöllerini, belirgin mevsimlik ve günlük (gece-gündüz) ısı değişmeleri niteliklendirir. Böyle olmakla birlikte, kışlar genellikle kısadır ve güney kenarlarında, ortalama ısının donma noktasının altına düştüğü sadece bir ya da iki ay olur. Yazlar sıcak geçer; güneyde temmuz ısı ortalamaları  27,5°C. Bazı günler, ısı 49°C'ye kadar çıkar. 

Dağların oluşturduğu bir kesintiden sonra, çöl kuşağı doğuya doğru, Tanrı Dağları'nın ve ona bitişik bozkırın birbirinden ayırdığı iki şerit halinde devam eder. Bu şeritler, Tarım Havzası'nın doğu çıkışında yeniden birleşir ve en önemlisi, Moğolistan Yaylasının güney bölümündeki Gobi olmak üzere, sürekli bir çöller dizisiyle doğuya ilerler. Yükseklerdeki bu orta enlem çöllerinin ayırıcı özellikleri, devamlı kuraklık, soğuk kışlar ve sıcak yazlardır; bir de, her mevsimde gündüz saatleriyle çöl geceleri arasında çarpıcı ısı farkları olmaktadır. Çok değişik  çöl türlerinin bir karması yaygın bulunmakla birlikte, genellikle bu çöllerin yüzeyleri batıda kumlarla, merkezi Gobi yörelerinde taş ve çakıllarla, Ala Dağlar ve Ordos'un doğu çöllerindeyse kum ve çakıllarla kaplıdır. 

Çepeçevre kapalı Tarım Havzası'nın ortasını işgal eden Taklamakan Çölü'nde bazan  kadem,  100-130 metre  yüksekliğe kadar çıkan gezici (seyyar) kum tepeleri (barhan) vardır. Bu uçsuz bucaksız kum bölgesinde, Lobnor Gölü'ne akan Tarım Irmağı ve kolları boyunca yetişen "tugay" dışında hemen hemen hiçbir bitki yoktur. Okyanuslardan uzaklığı ve denizlerin üstündeki hava kitlelerinin buraya erişmesini engelleyen dağ sıraları nedeniyle Taklamakan Çölü yeryüzünün en kuru yörelerinden biridir. Yılda  5 cm den  az yağış alır, birçok yıllardaysa buraya hiç yağmur yağmaz. Ama bu çölün güney ve kuzey kenarlarında, tersine, Kunlun ve Astın Tağ, Pamirler ve Tanrı Dağları'nın Tarım Havzası'nın dağlık iç çeperlerine bitişik, eşik halinde bir dizi verimli vaha bulunmaktadır. Güneyde ve batıda, bunlar Kaşgar, Yarkend, Hotan, Keriya vahaları ve Tarım lrmağı'nın aralıksız/sık kolları üstündeki başka vahalardır. Kuçe ve Aksu gibi daha küçük vahalar, havzanın kuzey sınırındaki Tanrı Dağları'nın güney yamaçlarına komşudur. Daha az kapsamlı bir kum ve çakıl çölü, Çungarya Havzası'nın göbeğinde, Tanrı Dağları ve Altay Dağları'nın arasında yer alır ve her iki dağ silsilesinden otluklarla ayrılır. Çöllerin kumlu olanlarıyla taşlı-çakıllı türlerinin arasındaki geçiş alanı, Tarım Havzası'nın hemen dışındaki ıssız Pei Şan Çölü'ndedir. Bu susuz çölde ve Gansu Koridoru'nun batı uçları dahil, bitişik çöl arazisinde, buralara Kara Gobi adının verilmesine yol açan, parlak siyah çakıllardan bir taban yüzeyi bulunur.

Başka sorunlarının yanısıra , bu alanda özellikle ara mevsimlerde, sık ve güçlü fırtınalar da görülmektedir. Yüzeyinin küçük bir bölümünü kaplayan kum tepelerine karşın, yılda  10 cm'den az yağış alan Moğolistan Gobisi'nin uçsuz bucaksız gibi görünen çöl ovaları, esas itibarıyla bir çöl tabanı oluşturan taş ve çakıllarla kaplıdır. Yerdeki kum ve mil, önemli bir ölçüde rüzgar aşındırmasıyla havalandırılıp, anlaşılan Büyük Çin Seddi'nin güneyindeki löslü dağ eteklerine yığılmıştır.

Gobi'nin yüzeyi, engebeleri açısından büyük çeşitlilikler göstermektedir. Tipik olarak bu arazi, görece alçak dağ ve tepelerle ayrılan geniş havzalara bölünmektedir. Bu havzaların içinde de, görece sığ ve su sızdırmayan çukurlar bulunmakta, buralarda bir dizi gölcük ya da playa (takır) oluşmaktadır. Gobi'nin kimi bölümlerinde hiç bitki yokken, kimi bölümlerinde de saksaul çalılıkları ve yer yer çimenlikler bulunmaktadır. Güneye doğru, Gobi, Gansu Koridoru'nun kuzeyinde Ala Dağlar çölüyle ve Çin Seddi'nin kuzeyindeki Sarı Irmağın büklümü içinde yer alan Ordos Çölü'yle birleşir. Ala Dağların batı bölümüne Küçük Gobi denir; burada çok seyrek bitki ve kumla çakıldan oluşan bir taban yüzeyi bulunmaktadır. Doğu kenarlarında, üstlerinde çalıların bittiği kum tepeleri başattır.

Ordos Çölü, geniş ölçüde bitki örtüsünden yoksun, çok geniş, hemen hemen kesintisiz bir oturmuş kum ve tepeler yayılımıdır. Bu çöldeki bazı kurumuş çöl yatakları, seyrek bir bitki örtüsü barındıran çöküntüler (tsaidam) meydana getirmektedir. Pamir'den Altay'a dağlık bölmenin karşıt yanlarında yer alan kurak ve yan kurak kuşakların fiziki-coğrafi fark ve benzerlikleri tartışılırken, bu dağların içinden ulaşım ve etkileşim olanakları da vurgulanmalıdır. 

Ulaşım

Büyük yükseklik ve engebelerine karşın, bunların aralarında yoğun bir biçimde kullanılan önemli ulaşım koridorları vardır. Tarım Havzası içinden geçen çöl ve vaha yolları, görkemli Pamir'deki Terek Geçidi aracılığıyla Kaşgar'dan devamla, verimli Fergana Vadisi'ne varıncaya kadar Pamir'in geniş ve büklümlü vadilerini izler. 

Kulca'dan geçen, daha kuzeydeki bir yol, Tanrı Dağları'nın paralel sıraları arasından akan İli Irmağı'nın zengin otluklarından ilerleyerek Gansu Koridoru, Turfan Çöküntüsü ve Urumçi üzerinden uzun ve önemli bir hat çizerek Balkaş Gölü'ne erişir. 

Bu yolun daha da önemli bir almaşığı, Urumçi'yi bir ara-durak olarak kullanarak Tanrı Dağları'nın Çungarya'daki Ala Dağlar uzantısı ile Barlık Maili Sıradağları arasında bulunan ünlü Çungarya Kapıları Vadisi'nden geçmektedir. Çungarya Kapıları, Semireçye yöresiyle Kazakistan'ın geniş otluklarına açılır. Bu tarihi geçitte, kışları yer karlarını eritmeye yetecek kadar ılık olan EbiNor Gölü çevresindeki doğu girişlerinden kaynaklanan güçlü yerel rüzgarlar esmektedir. 

Barlık Maili ile Altay Dağları arasında, iki tane daha dağ-içi koridoru bulunur. Bunlardan biri, kuzeyde sınırını Tarbagatay sıralarının oluşturduğu Çugucak (Taçeng) yoludur. 

Kuzeydoğu yönünde daha yoğun olarak kullanılan bir yol ise, geniş bir cadde halinde Zaysan Gölü'ne ve en sonunda da Kazakistan ve Batı Sibirya kırlarına varmak üzere, Altaylar'ın güney yamaçları ve Kara lrtiş Vadisi boyunca otluklardan geçmektedir. Genel olark, lç Asya'nın çeşitli doğal kuşakları arasında kuzey-güney ulaşımı ya pek az doğal engelle karşılaşır, ya da arazi koşullarının çetinliği gibi sorunlar çıkınca yukarıda doğu-batı iletişimi için anlatılanlara benzeyen çözümler fazla sıkıntı çekilmeden bulunur.

İç Asya Tarihi, Coğrafi Ortam, Robert N.Taafe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder