Bulgarlar

Hunların 375’te toplu bir şekilde Batı’ya göç etmeleri, Kavimler Göçü’nü tetikledi. Hunlarla birlikte Doğu Avrupa’nın bozkırlarına Bulgarlar, Hazarlar, Sabirler ve diğer Türk kökenli kavimler geldiler. Böylece Kavimler Göçü dönemi, kuzeyde Orta İdil kıyılarına kadar yayılan geniş coğrafyanın yerli halklarının sonraki kaderinde önemli rol oynadı.

VI. yüzyılın ortalarında Hazar Yanı ile Karadeniz Yanı bozkırlarını ele geçiren İstemi Kağan ve onun oğlu Kara Çurin başkanlığındaki Türkler, burada çok farklı halklarla karşılaştılar. Bunların başında Bulgarlar, Sabirler, Avarlar, Utrigurlar, Kutrigurlar ve IV. yüzyılın 70’li yıllarında Hun ordusu içerisinde buraya gelen başka Türk kökenli halklar yer almaktadır. Bu halkların bir kısmı, Avrupa seferlerine katıldılar. 

İstemi Kağan’ın ölümünden sonra Bulgarlar, Bizans İmparatoru Zenon’a kiralık asker olarak hizmet ettiler ve Balkan yarımadasının tahribatına katıldılar. Avrupa’ya gelen Bulgarlar, VI. yüzyıl müelliflerinin tarih eserlerinde birçok kez zikredilmişlerdir. Bu kaynaklardan birinde Hazar kapılarının arkasında, yani günümüz Dağıstan topraklarında kendi dilleri olan Bulgarların yaşadıkları, putperest ve barbar oldukları, kendilerine ait şehirlerinin olduğu yazılmaktadır. Muhtemelen bu Bulgarlar, Hun birliği içerisindeki en güçlü boylardan biriydiler. VII. yüzyılın ilk çeyreğinde Hazar ve Azak Yanı bozkırlarında, Taman yarımadasında ve Kuban Önü’nde Bulgar birliği — Büyük Bulgar Devleti — ortaya çıktı. Ortaçağ’daki etnopolitik bir birlik olan bu devlet, Batı Türk Kağanlığı’nın yıkılış ve Bulgarların birleşimi sürecinde ortaya çıktı. Kuban ve Karadeniz Önü’nde yaşayan Bulgarlar, yaklaşık 603 yılında muhtemelen Onogurlar tarafından Dulo hanedan ailesi başkanlığında birleştirildiler. Tartarica Atlas

 


Bağımsız bir Bulgar devletinin -batı kaynaklarının Magna Bulgaria, [Büyük Bulgarya] ya da Palaia Bulgaria'sı- Kuban Irmağı ile Azak Denizi arasında oluşması kuşkusuz Tye-le ayaklanmasıyla ilgilidir. Kaynaklarımız bu devletin başlangıcı hakkında eksik ve karışık bilgiler verirler. Dokuzuncu yüzyılın başında, Nikephoros Patriarkhos, "Unogundur (yani Onogur P.G.) beyi Organas'ın yeğeni Kubrat'ın, Avar kağanına başkaldırdığını" yazmıştır.  Türk yönetiminin çökmesiyle Avarlar bölgede bir süre için üstünlük kurmuş olabilirler, buna karşılık otoritelerini Türk egemenliğinin ilk yıllarında kullanabilmiş olmaları olası değildir. Kubrat'ın nereden geldiği iyi bilinmemektedir. Bulgar Hükümdarlar Listesinde mensubu olduğu klan Dulo diye belirtilmiştir ki, bu, Batı Türk birliği içinde önemli bir topluluk, önder soylardan biri idi. Şu halde, Kubrat, bağımlı bir kabileler birliğini yönetmek üzere gönderilen Batı Türklerinin önder soylarından birinin üyesiydi (ki bu usuller Türkler arasında olağandı) ve istikrarsız ortamdan yararlanarak kendi başına buyruk olmayı seçmişti. Bununla birlikte, eldeki kaynakların durumu yüzünden, bütün bunlar şimdilik bir varsayım olmaktan öteye gitmiyor.

Ama, ne olursa olsun, yeni bir devletin -Bulgar devletinin kurulduğunu görüyoruz. Altmış yıl boyunca bağımsız kalan bu devlet lstanbul'la sıkı ilişkiler kurmuştur: Kubrat, vaftiz edilmeyi bile kabul etmiştir. lyi bir başlangıç yapmış olmasına rağmen, Magna Bulgaria, bütün göçebe devletlerinde gözlemlenen merkezkaç eğilimlerin ve dış düşmanların baskısına maruz kalmıştır. Bu gelişmelerin anısı, 9. yüzyılda Nikephoros Patriarkhos'un aktardığı, Kubrat'ın "beş oğlu" ve onların ardıllarını anlatan öyküde korunmuştur. Bu öyküye göre, Kubrat'ın oğulları, babalarının "oturdukları yerleri birbirinden ayırmama" öğüdüne uymamışlar, Bulgar birliği de bu yüzden dağılıvermiştir. Aslına bakılırsa, Batı Türklerinin siyasal varisleri durumuna gelmiş olan Hazarların onların üzerindeki olağanüstü baskısı söz konusuydu.

Büyük Bulgar Devleti’nin asıl nüfusunu Türk kökenli Ogur­Bulgar kabileleri — Kutrigurlar, Utrigurlar, Onogurlar vs. — oluşturdular. Devletin başkenti, Taman yarımadasındaki Fanagorya şehriydi. Hunlar tarafından harap edilen bu antik şehir, Bulgarlar tarafından yeniden kurulmuş, ticaret ve zanaat merkezi hâline gelmiştir. Yakınlarında da nüfusu başta çömlekçilik olmak üzere zanaat ve tarım ile uğraşan başka yerleşim yerleri de kuruldu. Kubrat’ın ölümünden Sonra Bulgarlar Büyük Bulgar Devleti’nin ömrü pek uzun olmadı. 650–660’larda Kubrat’ın ölümünden sonra devlet parçalandı. Hanın veliaht oğulları devletin topraklarını kendi aralarında paylaştılar. Tartarica Atlas

Bulgar boylarının bazıları, geleneksel arazilerinin içinde ya da onun yakınında kalmışlardı. Sözgelimi, Batbayan (veya Bayan) ile Kotragos'un ordaları için bu geçerlidir. Bunlar, daha geç dönemlere ait kaynaklarda "Kara" ya da "lç" Bulgarlar olarak anılacaklardır. Buna karşılık, kalabalık başka bir Bulgar unsuru da, yerinden edilerek Güney Rusya bozkırlarını terketmeye zorlanmıştır. Bir kısmı ldil boyunca kuzeye doğru yol alarak ldil-Kama bölgesine ulaşmış ve burada kendilerini yerli Fin-Ugor halka kabul ettirerek , ldil ya da "Gümüş" Bulgar devletini kurmuşlardır. 10. yüzyılda, İslamiyeti benimseyecek olan bu önemli devlet, Moğol akınlarına kadar varolmuş ve bu süre içinde Orta ldil halklarının etnogenetik tarihinde anlamlı bir rol oynamıştır.

IX–X. yüzyıl sınırında Ortaçağ Doğu Avrupası’nın en büyük devletlerinden biri kuruldu: İdil Bulgar Devleti. Bu devletin tarihi, Orta İdil ve Kama Yanı bölgelerindeki halkların hayatında önemli bir devreydi. İdil Bulgar Devleti, toplumsal­ siyasî, ekonomik ve kültürel açıdan gelişmiş bir devletti. Bulgarlar, Avrupa’nın en parlak Ortaçağ medeniyetlerinden birini kurdular. Ancak İdil Bulgar Devleti’nin bağımsız bir devlet olarak gelişimi, Moğol seferleriyle kesildi.

..

Orta İdil bölgesinde İlk Bulgarlar, geleneksel yarı göçebe hayat tarzı sürdüler. Kışları ağaç evlerde yaşarken yazları keçe yurtlara taşınıp hayvancılıkla uğraştılar. Ancak bölgenin sert doğa ­iklim şartları, onları daimi yerleşik hayata geçmeleri için zorladı.

Diğer Kabilelerle Temasları Bulgarlar şüphesiz boş araziye gelip yerleşmediler. Orta İdil bölgesinde eskiden beri yerli Fin kökenli kavimler, yarı göçebe Eski Macarlar ve Türk kökenli küçük gruplar yaşıyordu. IX. yüzyılda Yukarı Kama Yanı bölgesinden Orta İdil Yanı bölgesine Fin­Ugor nüfusu geldi. Bulgarlar bütün bu kabilelerle yakın temasta bulundular. Eski Macarlar başta olmak üzere bunların bazıları çok geçmeden İdil­Kama topraklarını terk ettiler.

İdil­Kama’nın orman­bozkır bölgelerine yerleşen İlk Bulgarlar, bundan sonraki süreçte askerî, siyasî güçlerini kullandılar. Yeni toprakları yerleşime açmada sıkça yerli kabilelerle çatıştılar. Bu da askerî kabile soylu sınıfının güçlenmesine yol açtı ve bu grup, özel imtiyazlı bir sınıf hâline geldi. Halk ise daimi vergiye ve yükümlülüklere tâbi tutuldu. Yerli beyler ve onların askerlerinin masraflarının karşılanması için para kaynağı ortaya çıkmış oldu. Bütün bu süreçlerin neticesi, yeni devletin kuruluşu oldu. Bu devletin görevi de halkı itaat altında tutmak, sınırları dış düşmandan korumak, iç ve dış politikayı yürütmekti. Nihai olarak İdil Bulgar Devleti’nin kuruluşu, X. yüzyılın başlarında gerçekleşti. Bu dönemde (902–908) Bulgar emiri, para basımını gerçekleştirdi, Bağdad Halifeliği ile diplomatik münasebetlerin tesisi için ilk adımlar atıldı (921–922). Aynı tarihte Bulgarlar, İslâmiyet’i kabul ettiler ve şehirlerle kalelerin inşaatı başladı.

XIII. yüzyılın başlarında ticaret yollarında İdil Bulgar Devleti ile Vladimir­Suzdal Knezliği arasındaki gerginlik iyice arttı. 1205’te Vsevolod Yuryeviç Bulgarlar üzerine sefer düzenledi, 1218’de ise Bulgarlar Ustüg şehrine sefer düzenlediler. 1220’de Rus birlikleri Oşel şehrini yakıp soydular. Bulgarlar yanlarına büyük hediyeler alarak Ruslarla barış anlaşması imzalamak için çaba sarfettiler ve 1224’te de böyle bir barış tesis edildi.

..

1236 yılının sonbaharında İdil Bulgar Devleti, büyük mukavemete rağmen Moğollar tarafından ele geçirildi. Şehir ve köyler yıkıldı, halk esir edilip götürüldü. İdil Bulgarlarının tarihinde yeni bir sayfa açıldı. Tartarica Atlas

"Asparuh" önderliğindeki bir başka Bulgar topluluğu ise, 697 dolaylarında, Balkanlar'ın kuzeydoğusuna ilerlemiş ve yerli Slav halkına boyun eğdirerek Tuna Bulgar hanlığını kurmuştur. Bu devlet, lç Asya'ya ait olan dilini ve kültürünü yüzyıllar boyunca korumuştur: ne var ki, bu döneme ait olup günümüze ulaşan anıtların sayısı fazla değildir . Yüzyılın sonlarında ve özellikle 864'te Doğu Hıristiyanlığının benimsenmesinden sonraysa ülke halkının çoğunluğuna ait olan Slav dili ve kültürü ağır basmaya başlamıştır.

Pannoniya'daki Avar devletinin içinde önemsenecek sayıda Bulgar ve Ogur unsurları bulunuyordu. Daha yukarıda da belirtildiği gibi, 567'de, bazı Kuturgur ve Ogur-Bulgar boyları Avarlarla kaçmışlardı. 7. yüzyıldaki Hazar baskısı ise başkalarının gelmesine yol açmıştı ve bunlar, Avar hanlığının içinde etkin, ama her zaman başarılı olmayan bir rol oynamışlardır. Sözgelimi, 631-2 dolaylarında, Pannoniya'da yaşayan bir Bulgar topluluğu batıya kaçmak zorunda kalmış, Bavyera'ya kadar gelmiş ama daha sonra burada yokedilmiştir. 663'te, "Alzeko" önderliğindeki Bulgarlar, -olasılıkla- Avar bölgesinden çıkarak ltalya'ya yerleşmişlerdir. 685'te, Avar hanlığında görevli, yüksek rütbeli bir kişi olan Kuber, boyuyla birlikte Balkanlara girmiş ve Makedonya'ya yerleşmiştir. Nihayet, 803'te, Tuna Bulgarlarının ham Krum ile temasta olan Panonniya Bulgarları, Avar iktidarının parçalanmış mirasına karşı başkaldırmış, bir zamanlar kendilerine beylik edenleri kesin olarak alaşağı etmişlerdir.

Güney Rusya Bozkırlarının Halkları, Peter B.Golden

Not. Tuna Bulgar Devleti ve daha sonraki modern Bulgaristan tarihi için "Balkanlar ve Doğu Avrupa" başlığı ile ayrı bir çalışma planlamaktayım. B.Berksan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder