II.Bayezid


II. Bayezid
, babasından çok farklı, barışsever ve dindar biri olarak tasvir ediliyordu. Marino Sanudo'ya göre bir eylem adamı değilken, Alvixe Sagudino'ya göre sakin bir yaratılışı vardı. Ne var ki bu, doğuştan gelen bir özellikten çok siyasi zaruretten kaynaklanıyor olabilir, çünkü hükümdarlığının neredeyse yarısında, kardeşi Cem'in varlığından dolayı Bayezid'in eli kolu bağlı kalmıştı. Mehmed vefat ettiğinde, geride iki oğul bırakmıştı: Vezir Nişancı Mehmed Paşa'nın ve kimilerine göre babasının gözdesi küçük kardeş Cem ile babasından nefret ettiği söylenen ve yeniçerilerin gözdesi Bayezid. 

Bayezid başarıyla tahta çıkarken, Cem Bursa'da kendini padişah ilan etti. Haziran 1481'de Yenişehir'de Bayezid güçlerince bozguna uğratılınca, Memluklara sığındı. Ertesi yıl Anadolu' da tekrar ortaya çıksa da tekrar kaçmak zorunda kaldı ve bu defa, onu "şadılıklarla" [sevinçle] karşılayan" Hospitaler Şövalyelerinin bu işe pek hevesli büyük üstadının kollarına sığındı. Büyük üstat, Cem'i apar topar uzak ve emin bir yere, Fransa'ya kaçırdı. Cem, Ocak 1495'te Osmanlılara karşı düzenleyeceği haçlı seferini başlatmak için Napoli'ye doğru yola çıkan Fransa Kralı VIII. Charles'a teslim edilene kadar hayatının geri kalanını, evvela Hospitaler Şövalyelerinin, daha sonra Papa VIII. lnnocent ile halefi IV. Aleksander'ın elinde faydalı bir rehin olarak sürdürdü. Cem, Charles'a teslim edilmesinden bir ay sonra Şubat 1495'te öldü (naaşı 1499'da Bayezid'e iade edildi) ve haçlı seferi akamete uğradı.

Bâyezid padişah olduktan sonra babası zamanında devletleştirilmiş toprakları sahiplerine geri verdi. Fatih’in hükümdarlık döneminde 5 defa paranın değeri düşürülerek hazinenin gelirleri artırılmış, ancak bu durum asker ve halk arasında hoşnutsuzluk yaratmıştı. Bu yüzden Fatih’in ölümünden sonra tahta çıkan oğlu Bâyezid’e babasını değil, dedesi II. Murad’ı örnek alması tavsiye edilmişti. Bâyezid devrinde Fatih’in yaptığı birçok işten vazgeçildi. Avrupalı ressamlar tarafından yapılan resimler saraydan çıkarılarak pazarlarda satıldı.

Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu

Hükümdarlığının ilk on beş yılında Bayezid'in siyasi ufku Cem'in tutsaklığıyla kuşatılmıştı ve imparatorluğun batısındaki devletlerle ilişkisi önceleri, babasınınkine göre daha ihtiyatlı ve daha az saldırgandı. Mehmed İtalya' da genişlemeye daha hazır görünürken, Bayezid'in padişah olarak ilk işlerinden biri Güney İtalya'daki Osmanlı kuvvetlerini geri çekip, Otranto'daki küçük Osmanlı garnizonunu kaderine terk etmek oldu. Kasım 1481'de Hospitaler Şövalyeleri ile ateşkes anlaşması imzaladı ve 1485'te büyük üstada Vaftizci Yahya'nın elini hediye etti ve ona Osmanlı donanmasının Akdeniz içlerine açılmayacağına dair garanti verdi. Ocak 1482'de Venedik'le barışı onayladı, 1485'te de yeniledi. 1483’te Macaristan Kralı Matthias Corvinus'la beş yıllık bir anlaşma imzaladı ve bunu daha sonra 1491'e kadar uzattı.

Bayezid, ihtiyatlı olsa da tamamen edilgen değildi. 1484'te, ticaret açısından önemli şehirler olan " Boğdan'ın Karadeniz'e açılan kapısı" Kili ve Karadeniz kıyısında Dinyester Nehri'nin ağzındaki Akkerman'a (Cetatea Alba) karşı sefer düzenledi. Kili Temmuz'da, Kırım Hanı Mengli Giray'ın Osmanlı güçleriyle birleştiği Akkerman Ağustos'ta düştü. Moldovya Hükümdarı III. Stefan bu kayıpları derinden hissediyordu ama 1485'te Moldavya içlerine doğru ilerleyen Hadım Ali Paşa komutasındaki bir Osmanlı ordusunun önünden kaçmak zorunda kaldı ve Lehistan Kralı IV. Kazimierz'e sığındı. Stefan'ın, Kili ve Akkerman'ı geri almaya dönük girişimi, bu kez Malkoçoğlu Bali Bey komutasında bir başka Osmanlı saldırısına neden oldu. Girişimi başarısız kalan Stefan boyun eğdi ve 1504'te ölene kadar her yıl haraç ödedi. Akkerman'ın fethi ve Bağdan ile Kırım Hanlığı'nın teslim olmalarıyla birlikte, Lehistan komşusu Osmanlılarla barışçıl ilişkileri tercih edip, Mart 1489'da bir barış anlaşması imzaladı ve bu anlaşma 1492'de Kazimierz'in oğlu ve halefi Jan Olbracht tarafından yenilendi ve 1494'te ise üç yıllığına tekrar uzatıldı. 

Macaristan Kralı Matthias Corvinus'un 1490'daki vefatı Macarlar arasında yeni kralın seçimiyle ilgili bir anlaşmazlığa yol açtı. Osmanlılar bu ihtilafı bir fırsat olarak değerlendirince 1492 baharında Bayezid sefere çıktı. Ancak, tahta kimin oturacağı meselesi, Lehistan kralının oğlunun Macaristan'ın yeni kralı olarak seçilmesiyle çözülünce, Bayezid yönünü Arnavutluk'a çevirdi ve Venediklilerin elindeki çeşitli kaleleri aldı. Bir yandan da Macaristan ve Erdel'e akınlar düzenleniyordu. VIII. Charles'ın yanında Cem ile ilerleyişi tehdit olarak görülünce, barış 1495'te üç yıllığına yeniden tesis edildi.

Bayezid, batıda bazı seferler düzenlemiş olsa da, hükümdarlığının ilk yıllarında karşılaştığı en ciddi sorunlar doğudaydı. Burada, asi Türkmenlerle, Dulkadıroğulları Beyliği'nin mütereddit bağlılığıyla, Karaman hanedanı mensuplarının için için kaynayan sadakatsizliğiyle ve mesela Cem'in 1481'de Mısır'a kaçması gibi Osmanlı sultanının rakiplerine sığınak sunan Memlukların tehlikeli varlığıyla karşı karşıya olunduğu için Anadolu topraklarının kontrol altında tutulmasıyla ilgili ezeli bir sorun vardı karşısında. 1485 'te Memluklarla savaş patlak verdi ve Karaman Beylerbeyi Karagöz Paşa Mayıs'ta Tarsus ve Adana'yı ele geçirdi; bu da Memluk sultanını, Osmanlı ordusunu 1486 baharında büyük bir yenilgiye uğratacak bir kuvvet göndermeye sevk etti. Anadolu Beylerbeyi Hersekzade Ahmed Paşa bu karşılaşmada esir düştü. Buna karşılık, Sadrazam Davud Paşa Memlukları geri püskürttükten sonra Turgutoğulları ve Varsak Türkmenlerine karşı harekete geçti. 

Ertesi yıl, Ağustos 1488'de Ali Paşa idaresindeki büyük bir Osmanlı gücü, Adana yakınlarındaki Ağa Çayırı'nda Memluklara karşı onur kırıcı bir yenilgiye uğrayınca Dulkadiroğluları Hükümdarı Alaüddevle, Osmanlıların ittifak kurulmaya layık bir güç olmadığı hesabıyla Mumlukların safına geçti. Bayezid ise Alaüddevle'nin Osmanlı sarayına sığınan kardeşi Şahbudak'ı desteklemeye başladı. Şahbudak, 1489'da, Osmanlı askerlerinin desteğiyle tahtı ele geçirmeye teşebbüs etti ama yenildi, tutsak edildi ve Kahire'ye gönderildi. Memluk güçlerince desteklenen Alaüddevle, 1490' da Kayseri'ye saldırıp şehri kuşattı ama ele geçiremedi; bunun yerine bölgede geniş bir alanı yakıp yıkmakla yetindi. Bayezid Anadolu'ya yürümek üzere büyük bir ordu hazırlamaya başladı. Bu sırada, sonu gelmeyen bu savaştan bitkin düşen iki taraf da hevesini kaybetmeye başlamıştı; Memluklar galip olsalar da nihai bir zafer elde edemedikleri gibi kendilerine pahalıya mal olan bir çatışmadaki başarılarının bir yararını da görmüyorlardı. Osmanlılar içinse hem yaşadıkları kayıplardan hem de Matthias Corvinus'un vefatı nedeniyle Macaristan'da ortaya çıkan fırsattan dolayı barış yapmak daha cazipti. Bu nedenlerle Mayıs 1491'te barış anlaşması imzalandı; Osmanlılar Çukurova (Kilikya) üzerindeki iddialarından vazgeçtiler ve Tarsus ile Adana'yı kaybettiler.

Bayezid'in saltanatının kalan kısmında Osmanlı-Memluk ilişkileri düzeldi. Bayezid'in oğlu Korkud 1509'da Kahire'ye kaçınca, 1501'de tahta çıkan Kansu Gavri durumu çok dikkatli bir şekilde idare etti ve sonunda Korkud'u İstanbul'a geri gönderdi. Bu sırada, Memluklar kendi sorunlarıyla uğraşıyorlardı ve Osmanlıların düşmanlığından çok yardımına ihtiyaçları vardı. 16. yüzyıl tarihçisi Abdüssamed Diyarbekri'nin ifade ettiği gibi, "meşhr mesel-dür du demege tudak gerek anuii gibi düşm na göre yat u yarak gerek"[meşhur meseldir du demeye dudak gerek, bunun gibi hasma göre silah gerek"li Memluklar bu amaçla, Portekizlilere karşı düzenlenecek operasyonlar için Kızıldeniz'de bir Memluk donanmasının inşasına katkıda bulunan Osmanlılara başvuruyorlardı. 

Memluklarla savaşın sona ermesinden kısa bir süre sonra ve Macaristan'la imzalanan barış anlaşmasının hemen ardından, Cem vefat etti ve siyaset oyununun kuralları değişti. Bayezid, nihayet, batıda daha saldırgan bir politika gütme özgürlüğüne kavuşmuştu. Hedefi Venedik'ti. Büyük ihtimalle, Bayezid'in kendilerine aralarındaki "iyi barış"ın süreceği teminatını veren mektubuna aldanan Venedikliler de dahil birçok kişi, Mayıs 1499'da Davud Paşa komutasında İstanbul'dan yelken açan Osmanlı donanmasının Rodos, Korfu ya da Apulia'yı hedef aldığını  düşünüyordu. Aslında, hedef İnebahtı'ydı ve burası Ağustos'ta Bayezid'e teslim oldu. Bir sonraki  hedef, kuşatmayla alınan Modon (Methone) ile bundan kısa bir süre sonra teslim olan Navarin (Navarino) ve Koron'du (Korone). Draç (Durres, Durazzo) 1501'de düştü. 1502'ye gelindiğinde, 1500'de başarısız bir barış talebinde bulunan Venedik yeterince hırpalanmıştı. Mayıs 1503'te imzalanan barış anlaşması çerçevesinde Venedik, Modon, Koron, İnebahtı, Draç ve Ayamavra'yı kaybetti. Bu, Bayezid için olağanüstü bir zaferdi. Osmanlılar artık doğu Akdeniz'in hakim gücüydüler, önemli bir deniz gücü olarak konumları sağlamlaştırılmış ve bölge ticareti üzerindeki kontrolleri teminat altına alınmıştı. 

Venedik'le savaşın sonuçlanmasıyla birlikte, Leh Kralı IV. Kazimierz'in o ğlu, Bohemya ve Macaristan Kralı Il. Vladislas Şubat 1503'te Bayezid'le yedi yıllık bir anlaşma yaptı ve bu anlaşma 1510 ve 1511'de yenilendi. 

16. yüzyılın başı, Osmanlıların Venedik'e karşı zaferine tanıklık ettiği gibi, oldukça tehditkar yeni bir devletin, yani Safevilerin İran'da iktidara yükselişini de gördü. 1494'te Safevi tarikatının başına geçen Şah İsmail 1501 baharında Tebriz'i ele geçirdi ve başkenti yaptı. 1508'de Bağdat'ı aldı. İsmail' in kurduğu devlet büyük oranda, Anadolu'daki Türkmen aşiretlerinin desteğine dayanıyordu; oysa Osmanlılar da aynı aşiretler üzerinde otorite kurmak için mücadele ediyorlardı. Mesela, Varsaklar(Tarsus Türkmenleri) ve Turgutoğulları Cem'i desteklemişler ve 1500'de Karamanoğulları soyundan olduğunu iddia eden birini desteklemişler ve Veziriazam Mesih Paşa bu isyanı 1501'de güçlükle bastırabilmişti. 1511'de Güneybatı Anadolu'da Teke bölgesinde, Safevilere biat eden Şah Kulu önderliğinde ciddi bir isyan başladı. Şah Kulu Antalya'yı alarak Kütahya üzerine yürüdü, yolda beylerbeyi Karagöz Paşa'yı mağlup etti ve Bursa'ya ulaştı. Veziriazam Hadım Ali Paşa ve Şehzade Ahmed idaresindeki Osmanlı ordusu, Şah Kulu'nu geri çekilmek zorunda bıraktı. Bundan kısa bir süre sonra, hem Hadım Ali Paşa hem de Şah Kulu, Sivas yakınlarındaki bir çarpışmada hayatlarını kaybettiler. Şah Kulu'nun öndersiz kalan takipçileri İran'a kaçtı. Bu sırada, Osmanlı İmparatorluğu Bayezid'in üç oğlu (en büyükleri ve anlaşıldığı kadarıyla Bayezid'in tercihi olan Ahmed ile Korkud ve en gençleri Selim) arasındaki iktidar mücadelesi nedeniyle bir kargaşa içindeydi. İmparatorluktaki bu istikrarsızlık, 1512'in başında Ahmed'in oğlu Murad'ın da desteklediği bir başka isyan başlatan Şah İsmail açısından.  açık bir avantajdı. Yeniçerilerin desteğini alan Selim taht mücadelesinden zaferle çıkınca Bayezid tahttan çekilmeye zorlandı ve kısa bir süre sonra, Dimetoka'ya sürgüne giderken yolda vefat etti.

Cambridge Türkiye Tarihi, Kate Fleet


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder