İsrail (Göçler ve Devletin kuruluşu)

Yahudiler, Eretz İsrail'e, yani Kitabı Mukaddes'te geçen "İsrail Diyarı"na dönmenin hayalini kuruyor, yüzyıllardır "Gelecek yıl Kudüs'te" diye dualar ediyorlardı. Buharlı geminin icat edildiği on dokuzuncu yüzyılda bu dilek, bazıları için çok daha gerçekleştirilebilir bir ihtimal haline geldi. Filistin'e göç edenleri motive eden şey, zulümden kaçıp güvenli bir limana sığınma arzusuydu; ne var ki birçokları için bu arzu, milli bir vatan bulma isteğiyle iç içe geçmişti.

Filistin yüzyıllardır az sayıda Yahudiye ev sahipliği yapıyordu; bunların yarısı Filistinli Arap komşularıyla ahenk içinde Kudüs'te ikamet ediyordu. Bu küçük cemaat içerisinde hem Sefarad hem Aşkenaz Yahudileri vardı. İspanya ve Kuzey Afrikalı Yahudilerin torunları oldukları düşünülen Sefaradlar, ağırlıklı olarak Arapça konuşuyorlardı ve içlerinden bazıları Osmanlı hükümetinde muhtelif görevler üstlenmişlerdi. On yıllar önce Avrupa'dan göç etmiş olan Aşkenazlar ise genellikle Yiddiş dilini konuşma eğilimindeydi. Bu dil, esasen Almanca ve İbraniceden türetilmiş, daha ziyade Doğu Avrupa Yahudilerinin konuştuğu dildi. Filistin'de yaşayan ve "Osmanlı Yahudileri" olarak anılan Sefarad ve Aşkenaz Yahudilerinin çoğu son derece dindardı.

Kısa İsrail - Filistin Tarihi /Michael Scott-Baumann, Say yayınları, 2021

Siyonizm

Modern siyasal Siyonizm (Filistin'e odaklanmış Yahudi milliyetçiliği) anti-Semitizmin en şiddetli haliyle gözlendiği Rusya'dan çıkmıştır. 1880'li yılların pogromlarının ardından Filistin'de Yahudi yerleşimine yardım etmek amacıyla Yahudi grupları kuruldu.

Siyonizm fikri kendisinden çıkmadıysa Theodor Herz(1860-1904) enerjisi ve kararlılığıyla mevcut ideoloji parçalarını tutarlı bir uluslararası harekete dönüştürdü.

Siyonizmin ideolojik temelini sağlayan Yahudi Devleti'ni (1896) yazdı. Çağına tam olarak uyan kitap, din üzerine olduğu kadar milliyetçilik üzerine de bir tezdi. Herzl'e göre, Yahudiler bir millet oluşturuyorlardı, ama milli kültürlerini özgürce ifade edecekleri siyasal bir devletten yoksundular.

Yahudi Devleti'nin Doğu Avrupalı Yahudiler üzerinde etkisi büyük oldu ve Siyonizme açıkça ifade edilmiş siyasal bir hedef sağladı. Herzl, kitabının yarattığı etkiden cesaret alarak Siyonizmin farklı dallarını bir tek birleşik hareket olarak örgütlemeyi üstlendi. 1897'de Basel'de ilk Siyonist Kongresi büyük ölçüde onun çabalarıyla toplanabildi.

Herzl, 1904'te ölene kadar Siyonizme kendi enerjisini aşılamayı ve kalıcı bir örgüt yapısı sağlamayı başarmış, ancak Yahudi halkına Filistin' de bir yurt öngören Basel programına, devlet desteği bulamamıştı. Ancak I. Dünya Savaşı yıllarında Siyonizmin diplomatik statüsü çok önemli geliş meler kaydedecekti.

Yirminci yüzyılın başına kadar, Filistin'de yirmi Siyonist yerleşimi bulunuyordu. Topraklar, Filistin'in içinde ve dışında yaşayan zengin toprak sahiplerinden satın alınmıştı. Akdeniz kıyısındaki Zamarin köyünün yakınlarında bulunan ve 1903 yılında satın alınan bir arazi üzerinde kurulan Zichron Yaacov kolonisinde, Menachem Usishquin'in liderliği altında Beretz İsrail'in ilk Beni İsrail meclisi kuruldu. Usishquin, kırk yaşlarında bir Rus Yahudisi idi ve bir milliyetçi grup olarak Filistin ülkesinde bir Yahudi yerleşim merkezi kurmayı planlayan öncü Siyonist grup Hovevi Zion'un bir üyesiydi. Usishquin, Yahudi cemaatinin örgütsel altyapısının temellerini attı. Mesleki örgütler, onun önderliği altında politik örgütlerin yanında yer aldılar ve Filistin' de daha kalıcı bir Siyonist varlığının pekiştirilmesinde önemli bir rol oynadılar.

Rupin, ikinci kuşak Aliya halkını temsil ediyordu. İlk dalga (1882-1903) Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altındaki Filistin' de yaşayan Yahudilerin ya da Filistinlilerin yaşamında önemli bir değişiklik yaratmamıştı. Bununla birlikte, ikinci dalga, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması ve Türkiye'de modern bir politik sistemin kurulması ile aynı döneme tekabül ediyordu. Bu nedence ikinci dalga, eski dünya ile yenidünya arasında bir salınımın gerçekleştiği, tarihsel yönden daha uygun bir anda gerçekleşti ve bu özelliğiyle Filistin'de statükoyu etkileyebildi. Yerleşimciler, Yahudi milliyetçiliği ile sosyalizmi birleştirdiler.

Ortodoks Yahudiler Kudüs'te özellikle güçlü bir konuma sahiptiler ve Siyonistlerin bu kente gelmelerini arzu etmiyorlardı. Buna karşın, Siyonistler de, Ortodoks Yahudilerle bir arada olmak istemiyorlardı. Bu nedenle, laik ve modern bir şehir olan Tel Aviv'i inşa ettiler. Baron de Rotschild'in yardımıyla kolonileri inşa edenlerin öncülüğünü üstlenen altmış altı ateşli Siyonist, Temmuz 1907'de bir Cumartesi günü şehrin temellerini attılar.

 Modern Filistin Tarihi, İlan Pappe, Phoenix , 2007

 Birinci Dünya savaşı sonunda bölge İngiliz işgaline girdi. Daha sonra Milletler Cemiyeti Filistin'de yönetimi  İngiliz manda idaresine verdi. Bu konuyla ilgili ayrıntıya "Filistin" sayfasından ulaşabilirsiniz. B.Berksan

….



Dünya Siyonist Örgütü 192l'de Filistin Siyonist lcra Kurulu'nu kurdu ve kurul 1929'da Yahudi Ajansı olarak yeniden örgütlendi. Yahudi Ajansı, Filistin' de Yahudi toplumunun yan-hükümeti oldu, bankacılıktan sağlığa ve göçmenlerin yerleşimine kadar önemli bir dizi hizmet başlattı. Yahudi Ajansı'nın başkanı düzenli olarak yüksek komiser ve diğer İngiliz yetkilileriyle görüşebiliyordu.

Yahudi toplumu işleri bir temsilci örgütler hiyerarşisi tarafından yürütülmekteydi. 1920'de kurulan milli meclis, milli konsey ya da 'Vaad Leumi' üyeleri arasından seçilen 300 delegeden oluşan bir kurumdu. Konsey, Yahudi toplumu adına karar almaya yetkiliydi ve manda hükümetince Filistinli Yahudilerin meşru temsilcisi sayılmaktaydı. Histadrut: işçi Hareketinin Siyasal ve ideolojik Etkisi Yişuv (1948'den önce Filistin'deki Yahudi toplumuna verilen ad) içinde kurulan çeşitli örgütlerden en önemlisi, Yahudi lşçi Federasyonu Histadrut'tur. Yahudi sendikacılığını geliştirmek için 1920'de kurulan Histadrut, iki savaş arası yıllarda rolünü genişletmiş, epey geniş bir girişim faaliyetine başlamış ve hem Yişuv'un hem de gelecekteki lsrail devletinin ideoloji ve politikasında karar verici bir etkiye sahip olmuştur. Histadrut, üyelerine istihdam sağlamak için kamu projeleri başlatmış ve 1930'larda artık aralarında deniz nakliyatı, tanın ürünleri pazarlaması, yol ve konut inşaatı, bankacılık ve si gortacılık gibi işkolları bulunan şirketler kurmuştu. Hedeflerinden birisi, Yahudi emek ve üretiminin kendine yeterliğini garanti altına almak olduğundan, Histadrut Arap işçilere ve Arap ürünlerine boy kot uygulamaktaydı.


Histadrut'un Yişuv'un gelişmesindeki kontrolü, Yahudi savunma gücü Haganah'ı da kontrol etmesiyle iyice genişledi. 1920'de o yılın Arap ayaklanmalarına cevap olarak kurulan Haganah, Yahudi toplumunu Arap saldırılarına karşı savunacak eğitimli ve merkezileşmiş askeri güçtü. Topluluk giderek daimi bir yeraltı yedek ordusuna dönüştü. İngiliz yetkililer örgütten (özellikle de silahlarını İngiliz üslerinden çalarak sağlamalarından) memnun değillerse de, onu dağıtmak için herhangi bir düzenli girişimde bulunmadılar.



Yahudilerin Filistin'e göçü adı verilen bir dalgalar dizisi halinde oldu. İlk iki aliyah, 1. Dünya Savaşı'ndan önceydi. 1919 ile 1923 yılları arasındaki üçüncü dalgada, çoğunluğu Doğu Avrupa'dan 30 bin kadar göçmen geldi. 1924 ile 1926 yıllan arasındaki aliyahta çoğunluğu Polonya'dan 50 (60) bin göçmen daha geldi. Göçmen akışı 1933'e kadar yavaşladı, o tarihte Hitler ile Nazi Partisi'nin yük seliyle Almanya ve orta Avrupa'dan binlerce Yahudinin kaçışı hızlandı. Bu göçmenlerin çoğu Siyonist değildi, ama ABD ve Kanada gibi devletlerin göçmen kotalarına kısıtlama getirmeleri onları Filistin'e sığınmak zorunda bırakmıştı. 1933'ten 1936'ya kadar olan beşinci aliyahta 170 bin Yahudinin göçü birden Yişuv'u iki katına çıkardı ve Arap toplumu içinde yaygın bir korkuya yol açtı.

Doğu Avrupalılık, yerleşimciler için yeni bir kültürün inşasında da merkezi bir rol oynadı. Kültürel seçkinler, 1920'li yıllarda anlamlı boyutlara ulaşacak biçimde genişlediler ve Filistin'deki Yahudi cemaatinin kültürel kodunu, kanunlarını, tutkularını ve iddialarını belirlediler. Bu topluluk kendisini Batı kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak kabul etti ve kendi toplumunda yer alan Ortadoğu ya da Arap özellikleri dışlamaya çalıştı.

Modern Filistin Tarihi, İlan Pappe, Phoenix , 2007

Halktan gelen direniş isteği Arap liderleri harekete geçmeye zorladı ve 25 Nisan'da müftünün başkanlığında milli bir örgüt olan Arap Yüksek Komitesi kuruldu.

.. 

Sistem, 1930'lu yıllarda eksiksiz bir biçimde işlemeye başlamıştı. Yahudi toplumunun parlamentosu, Vaad Leumi, hükümet tarafından yüzeysel bir denetime tabi olan bir eğitim şubesine sahipti. Birkaç özel okulu bulunuyordu ancak okulların çoğu resmi okul niteliğindeydi ve üç ana ideolojik akıma göre bölünmüşlerdi: Ortodoks okullar, ziraat okulları ve ulusal okullar. Öğrencilerin neredeyse yarısı ulusal akımın içinde yer alıyordu ve kalan bölümü, iki diğer akım arasında eşit oranda bölünmüştü.

Eğitim konusunda gösterilen gayretler özellikle kapsamlı yaklaşımlardan dolayı kayda değerdi. Anaokulları, doktrinlerin öğretilmesinde önemli bir araç işlevini görüyordu. Bu kapsamsa ilk işlevleri, elbette çoğu çocuğun ana dili olmayan İbranice'yi öğretmekti. İkinci işlevi ise ülkenin tarihi ile ilgili yeni anlatının gerek bölgenin yerlileri olan, gerekse yeni gelenlerin kalplerine ve beyinlerine aşılamaktı. Dünyanın başka yerlerinde eğitim henüz zorunlu ya da evrensel olmadan önce bile Siyonist topluluktaki tüm çocuklar okula gidiyorlardı.

Modern Filistin Tarihi, İlan Pappe, Phoenix , 2007

1929' dan sonra, Yahudilerin yabancı sermaye ile Filistin' de gerçekleştirdikleri yatırımlardan sağlanan fonlar, "Yishuvların" zenginleşmesini sağladı -bu sürecin gerçekleşmesinde kendi sermayeleri ile Orta Avrupa'dan gelen orta sınıf Yahudilerin sağladıkları yardımların büyük etkisi oldu. Siyonistlerin bağımsızlık arayışlarını hızlandıran başlıca etken, topraklar ve iş gücü piyasaları üzerinde olabildiğince denetime sahip olabilme arzusu idi. Siyonistleri en fazla ilgilendiren konu neredeyse saplantı düzeyine ulaşan- toprak idi. İsrail devletinde bir tür histeri niteliğine bürünen "yeterince toprağa sahip olabilme" kaygısı, 1920'li yıllardan başlayarak hep var olmuştu. Ben Gurion'a göre toprak her şeydi; genç Yahudilerin yerleşerek askerler, işçiler ve çiftçiler olarak eğitilecekleri kaynaktı. 1929'da, tüm harcamalar da en büyük önceliğin toprağa ayrılması gerektiği sonucuna vardı. 1930'lu yılların sonuna doğru, Yahudi Ajansı'nın toplam harcamalarının %40'ı toprak satın alma ve tarımsal kolonizasyon giderleri ne ayrılmıştı ve toplam yatırımların %75'i de bu amaca tahsis edil mişti.

 Modern Filistin Tarihi, İlan Pappe, Phoenix , 2007

İngiltere'nin Filistin'de uyguladığı savaş zamanı politikası mandayı sakin tutmaya yönelikti. 1936-1939 isyanı gibi bir şiddet olayının yeniden patlamasını önlemek için lngiliz yönetimi, Arapların siyasal faaliyetine kısıtlamalar getirdi ve sürgündeki Arap liderlerinin dönmesine izin vermedi. Sonuç olarak hala İngilizlerin isyanı bastırmaktaki şiddetinin etkisinde olan Arap toplumu, savaş sırasında si yasal bakımdan sakinliğini korumuş oldu. Yukarıda görüldüğü üze re, Yişuv savaşa birbiriyle çelişik iki politikayla tepki vermişti: Bir yandan Hitler'e karşı lngiltere'nin yanında yer alacaktı; diğer yandan, 1939 Beyaz Kağıdı'nı kabul etmeyecek ve Almanya yenilir yenilmez İngiltere'yle silahlı bir çatışmaya hazırlanacaktı. Müttefik davasını desteklemek üzere binlerce Yahudi gönüllü İngiliz kuvvetlerine katıldılar ve daha sonra İtalya'da İngiliz ordusunun bir parçası olarak savaşan Yahudi Tugayı kuruldu. İngiliz askerlerinin yanında savaşan Yahudi askerlerin kazandıkları modern savaş deneyimi, Haganah'a 1945'ten sonra İngiltere'ye karşı savaşacak eğitimli bir kadro sağlamış oldu.

Terör ve Toplumlar Arası Savaş lsrail devletini yaratan ve varlığını onaylayan çatışmanın üç aşaması vardır: ✅Birincisi, Yişuv'un 1945'ten 1947'ye kadar Filistin' deki lngiliz yönetimine karşı sabotaj kampanyası; ikincisi, 1947 ve 1948'de Arap ve Yahudi toplumları arasındaki kısa süreli savaş; üçüncüsü, lsrail ile istilacı Arap devletleri güçleri arasındaki 1948 savaşı. Bu aşamalara, hem Araplarca hem Yahudilerce kabul gören bir anlaşma üretemeyen diplomatik faaliyetler dizisi eşlik etmiştir.

Ben-Gurion, İngilizlerle savaş sona erene kadar karşı karşıya gelmeyi düşünüyor değildi. Ancak Yahudi toplumu içindeki diğer unsurlar sabırsızdı. Yahudi Ajansı kontrolü dışında -ama zaman zaman onun zımni onayıyla- operasyonlar düzenleyen iki başıbozuk silahlı birlik, 1944'te lngiliz personele karşı bir terör kampanyası başlattılar. 

lki birimden en önemlisi, revizyonist Siyonizmin askeri kolu lrgun'du. lrgun, Arap sivillere ve lngiliz personeline misilleme politikasını savunan militan Siyonistlerden oluşmuştu. lrgun'un terörist taktikleri Siyonist girişimi çoğunlukla gözden düşürmüşse de, Yahu di toplumunun Yahudi devletinin yaratılması adına her türlü eylemi haklı gören bazı kesimlerine çekici gelmekteydi. Irgun'un başına 1943'te Polonya'dan yeni gelen Menahem Begin geçti ve Begin örgüt 1948'de dağılana kadar liderliğinde kaldıktan sonra, ödün vermeyen militanlığını İsrail'in siyasal sahnesine taşıdı. Diğer muhalif militan grup olan Lehi (çoğunlukla kurucusu Abraham Stern'in adıyla Stern Gang diye bilinir) daha küçük ve savaş birimi olarak daha az etkiliydi, ama 1944'te İngiliz Ortadoğu bakanı Lord Moyne'un katledilmesi gibi tek tek terör eylemlerinde çok üstündü.

Haganah birimleri Filistin'deki İngiliz iletişim ağlarına karşı, iyi koordine edilmiş sabotaj eylemlerine yönelince 1945'te Yahudi Ajansı da çatışmaya girmiş oldu. Filistin Siyonizmi, İngiltere'yle savaşa başlamıştı. Bundan sonraki iki yıl boyunca Haganah sabotajları, Irgun terörü (1946'da Kudüs'te King David Oteli'nin bir kanadının havaya uçurulması gibi) ve ABD'deki kamuoyu baskısı, İngiltere'yi çok güç bir duruma soktu. Dışişleri bakanı Ernest Bevin, 1947 Şubat ayında İngiltere'nin Filistin'de kontrolü elinden kaçırdığını anlayarak konuyu Birleşmiş Milletler'e havale etti.

Ordunun gelişimi, iki yönde olmuştur: Altyapının gelişimi ve daha yoğun provokasyon eylemlerinin düzenlenmesi. Altyapı, temkinliliği ve Yishuv'un askeri gücünün aşamalı bir biçimde oluşturulması gerektiğini savunan Haim Weizmann gibi seçkin zümrenin daha ılımlı üyelerinin devre dışı bırakılması yoluyla oluşturulmuştu. Weizmann'ın yerine, Siyonist toplumu Sparta 'modeli üzerinde biçimlendiren ve Ehad ha'Am gibi erken dönem Siyonistlerin savundukları Atina vizyonunu göz ardı eden David Ben-Gurion gibi sertlik yanlısı kişiler getirilmişti. Her şeyden önce, Yishuv'un omurgasını oluşturanlar yalnızca Histadrut* değil, aynı zamanda Hagana idi. Bu askeri organın öncülüğünü ise, 1941 yılında 700'den fazla üyesi olmayan Palmach üstleniyordu. Palmach'ın 1948 yılında 7 .000 iyi eğitilmiş askeri bulunuyordu. Yishuv'un askeri gücünün daimi kanadını oluşturuyordu. 1946'da İngilizlere karşı savaştı ve 1948 yılına kadar düzenli bir biçimde eğitildi. Bu eğitimlerde kazandığı deneyim, 1948 savaşının kazanılmasında önemli bir rol oynadı.

Modern Filistin Tarihi, İlan Pappe, Phoenix , 2007

Genel Kurul, Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi (UNSCOP) kurup, bu komiteyi Filistin'deki durumu incelemekle ve 1 Eylül 1947'ye kadar bir rapor hazırlamakla görevlendirdi. On bir ülke temsilcilerinden oluşan UNSCOP, Kudüs'e Temmuz'da geldi ve Filistin'de beş hafta kaldı. Komite, Yahudilerin hala azınlık olduklarını, nüfusun üçte birine ve toplam arazinin yaklaşık yüzde 6'sına sahip olduğunu tespit etti. Ancak hem Filistin'in giderek bozulan şartları hem de Avrupa'dan gelen Yahudi göçmenlerin durumunda bir aciliyet hissetmişti. UNSCOP, Genel Kurul'a raporunda İngiliz mandasının sona erdirilmesini ve Filistin'e bağımsızlık verilmesini oybirliğiyle tavsiye etti. Ancak komite bağımsız Filistin'in nasıl bir devlet olacağı konusunda 8'e karşı 3 oyla bölünmüştü. Azınlık raporu federal bir devleti uygun görüyordu. Çoğunluk raporuysa, mandanın biri Arap, diğeri Yahudi iki devlete bölünmesini ve Kudüs'ün uluslararası bölge olarak kalmasını önermekteydi. Çoğunluk raporunun maddeleri kusursuz değilse de, Filistin'de iki bağımsız devlet ihtimalini gündeme getirmekteydi. Siyonist liderler bu raporu kabul ederken, Arap liderler reddettiler.


29 Kasım 1947'de yapılan oylamada lehte 33 (SSCB dahil), aleyhte 13 oy vardı ve 10 oy da çekimserdi: Genel Kurul, Filistin'in Arap ve Yahudi devletlerine bölünmesini ve Kudüs'ün uluslararası statü kazanmasını kabul etmişti.

İngiltere, Genel Kurul'daki oylamayı beklemeyerek 1947 Eylül ayında Filistin mandasının 15 Mayıs 1948'de sona ereceğini bildirdi. Bu bildiriyle İngilizlerin çekildikleri tarih arasında Filistin tam bir kaosa gömülmüştü. Başlayan toplumlar arası savaş döneminde Yahudi güçleri, BM kararıyla Yahudi devletine ayrılan toprakları güvence altına almaya çalıştılar. O toprakların çoğunda henüz Arap çoğunluk bulunduğundan doğal olarak Arap direnişi de başladı. Ancak dağınık Arap çeteleri disiplinli Haganah güçleriyle boy ölçüşemediğinden, 1948 baharında, önerilen Yahudi devletine düşen topraklardaki belli başlı Arap merkezleri Yahudilerin kontrolüne geçmiş ve 400 bin Filistinli kaçmış durumdaydı. Toplumlar arası savaşta Irgun en korkunç eylemlerinden birini yaptı: Kudüs yakınlarındaki Dayr Yasin köyünün 250 sivil sakinini katletti. Katliam haberleri Arap nüfus arasında yayılınca Arapların evlerini bırakıp kaçtıkları bir panik başgösterdi. Dayr Yasin'in misillemesini bir Arap birliği yaparak, Kudüs eteklerinde bir Yahudi sağlık konvoyunu pusuya düşürüp doktorları öldürdü. Hala İngiltere'nin sorumluluğunda bulunan topraklarda zulmün ardı arkası kesilmek bilmiyordu. Toplumlar arası savaş boyunca İngiliz yönetimi, düzeni sağlamak adına fazla bir gayret sarf etmeyerek kendi çekilişinin hazırlıkları üzerinde yoğunlaştı. 14 Mayıs l948'de kargaşanın tam ortasında sonuncu İngiliz yüksek komiseri General Alan Cunningham, Hayfa'dan sessizce ayrıldı.

D Planı, Nisan ve Mayıs aylarında eksiksiz bir biçimde uygulamaya konuldu. Planın son derece açık iki hedefi bulunuyordu. Birinci hedef, İngilizler tarafından boşaltılan askeri ya da sivil tüm tesislerin ivedilikle ve sistematik bir biçimde teslim alınmasıydı.

Planın ikinci ve daha önemli hedefi, gelecekte kurulacak olan Yahudi devletinin bulunduğu alanın, mümkün olduğu ölçüde Filistinlilerden temizlenmesi idi. Temel askeri güç, birkaç tugaydan oluşan Hagana idi. Her tugaya, işgal edeceği köylerin adlarını içeren bir liste verilmişti. Köylerin çoğu yok edilecekti ve ancak çok istisnai bazı durumlarda askerlere köylere dokunmamaları emredilmişti. Ayrıca tugaylardan bazılarından, Filistin ve çevresinde bulunan karma Arap-Yahudi kasabalarını ele geçirmeleri istenmişti. Bu, söz konusu kasabaların işgal edilmesi ve Filistinli nüfusun tahliyesi anlamına geliyordu. Yafa, Hayfa, Safad ve Tiberias'ın akıbeti böyle oldu.

Modern Filistin Tarihi, İlan Pappe, Phoenix , 2007

 

Ben-Gurion, İsrail devletinin bağımsızlığını ilan etti. Yeni devlet ABD ve Sovyetler Birliği tarafından derhal tanındı.



Modern Ortadoğu Tarihi, William L. Cleveland, Agora Kitaplığı, 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder