Kaşkalar


 Kaşka Tarihi

Kaskalardan (Kaşka) günümüze ulaşmış herhangi bir belge elde mevcut olmasa da Koloni Çağı, Hitit ve Yeni Assur dönemlerine ait çivi yazılı kaynaklardan Kaskaların kökeni, tarihi, coğrafyası ve kültürü hakkında çok önemli bilgiler elde edilmiştir. Eski Hitit devletinin kuruluşundan yıkılışına kadar Kaşkaları Hitit Devleti için her daim potansiyel bir tehlike olarak gören Hititler MÖ 1660 yıllarında Anadolu’ya gelmişlerdir.

Hititler Anadolu’ya gelmeden önce burada Orta Tunç Çağının çok yüksek bir kültürünün yaratıcısı Hattiler yaşamıştır. Hattilerin çok gelişmiş bir uygarlığa sahip olduğunu, Anadolu’daki birçok merkezde yapılan arkeolojik kazılar ve buralarda ele geçen arkeolojik kanıtlar göstermiştir. Bu çağda Anadolu, Hattili büyük krallıklar ve bu büyük krallıklara bağlı küçük yerel krallıklardan oluşan siyasal bir dokuya sahipti.

Kaneş/Kültepe’de ele geçen çivi yazılı kaynaklara göre Assur Ticaret Kolonileri olarak adlandırılan çağda (MÖ 1960-1750) Anadolu’nun zenginliği Assurların ilgisini bu topraklara çekmiştir. Assurlu tüccarlar, bu zengin kaynaklar üzerinde ticaret yapmak amacıyla Anadolu’ya gelmiş, Kanes/Kültepe merkez karum olmak üzere Hattili büyük krallıkların etrafında karum (pazar yerleri) ve Hattili küçük krallıkların etrafında wabartumlar (menzil istasyonları) oluşturmuşlardır. Hitit çivi yazılı kaynaklarına göre Karadeniz bölgesinde Kaşkaların yaşadığı coğrafyada yer alan Durhumit, Zalpa, Kastama, Kuburnant, Tawiniia, Tuhupiia, Tumana, Tiwara,  T/Dahara, ve Zimishuna gibi ülke ve kentler Koloni Çağı Kanes/Kültepe kaynaklarında karşımıza çıkmaktadır. Koloni döneminde bu ülke ve kentlerin bazıları hem karum hem de wabartuma, bazıları ise sadece karum ya da wabartuma. sahipti. Karadeniz bölgesindeki bu yerleşimler büyük ya da küçük yerel krallığı olan veya bu krallıklardan birinin sınırları içinde yer alan Anadolu’nun önemli merkezleriydi.

Kaşkaların Karadeniz sahilinde yerleştikleri konusunda ise araştırmacılar arasında genel bir beraberlik vardır. Buna göre Kaşka ülkesinin sanırları ana hatları ile doğuda Hayaşa, batıda Tumana ve Pala, güneyde Yukarı Memleket, kuzeyde Karadeniz’le sınırlıdır. Bugünkü yer adlarıyla belirtecek olursak Sinop’un batısıı ile Giresun arasında kalan bölge ve Tosya-MerzifonAmasya-Tokat-Niksar-Koyulhisar-Şebinkarahisar bölgeleridir (Göetze,1930:27; Cornelius, 1937: 39; Göetze, 1957: 92; Schuler, 1965:41; Ünal, 1974:564; Özgüç, 1978: 12; Büyükkarc, 1988: 1; Pehlivan,1991:28; Ceylan, 1996: 2).

Kaşkalar hakkında kapsamlı çalışma yapan Schuler, bu sınırlar içinde politik bir birlik oluşturamayan Kaşka ülkesini üç bölüme ayırır:

Batı Kaşka Grubu
: Kızılırmak’ın batısında Yukarı Devrez Havzası’nın kuzeyinde ve Gökrmak Bölgesi’nde, 

Merkez Kaşka Grubu: Kızılırmak ve Aşağı Çekerek, dolayısıyla Yeşilırmak arasında klasik Phazimonitis bölgesinde

Doğu Kaşka Grubu: Kellkit Irmağı’nın doğusunda, Hayaşa’nın batısındadır (Schuler, 1965: 13). 
Bafra Ovası, Aşağı Kızılırmak Vadisi, Durağan, Kargı ve Bafra Ovası’nın güneyindeki dağlık bölgenin genel olarak, Vezirköprü, Havza ve Lâdik Ovası’nda yer alan Hitit sınır yerleşmelerini tehdit eden Kaşkalar’ın merkezi hâkimiyet bölgesi olduğu kabul edilmektedir (Yakar, 2007: 257). Hititlerin Orta Karadeniz Bölgesi’nin kara kesimini, Kaşkaların merkezi hâkimiyet bölgesine karşı bir tampon bölge olarak kullanmış oldukları Vezirköprü, Oymaağaç Höyük, Merzifon Onhoroz Tepe, Alacapınar Tepe ile Amasya Oluz Höyük ve Doğantepe gibi yerleşmelerden anlaşılmaktadır.

Kaşkalar ve Tokat’ın Eski Çağ Tarihinde Kaşkalar’ın Rolü,  Alpaslan Ceylan, Hatice Uyanık, Tokat Sempozyumu, 2012


Koloni Çağında Anadolu’daki yerel krallıklardan bazılarının Kaşka ülkesi olan ya da Kaşka egemenlik bölgesinde yer alan bu ülke ve şehirlerden oluşması, Kaşkaların yerel krallıklar şeklinde Hitit öncesi Anadolu tarihi- coğrafyas
ında var oldukları, ayrıca Hattili ya da Hattilerle akraba Anadolu’nun yerli halkı olarak bu topraklarda yaşadıkları düşüncesini akla getirmektedir. Şayet Kaşkalar, Hititler Anadolu’ya gelmeden önce Hattili veya Hattilerle akraba Anadolu’nun yerli halkı ise, bu durumda Kaşkalar Tunç Çağı kültürünün Hatti Uygarlığının yaratıcılarından biri olmalıdır.

Hititler Anadolu’ya gelip yerel krallıklardan oluşan bu siyasal dokuyu değiştirmiş, mevcut krallıkları ele geçirmiş ve merkezi bir otorite oluşturmuştur. Şayet Kaşkalar, Anadoludaki Hattiler veya onların akrabaları yerli halk ise, o zaman onlar ilk önceleri Hitit idaresini kabul etmiş, onlarla birlikte yaşamaya başlamıştır.

 Hititçe çivi yazılı belgelerde Hitit Devletinin kuruluşundan yıkılışına kadar Hititler ile Kaşkalar arasında yapılan bitmek tükenmek bilmeyen mücadeleler anlatılmıştır. Hitit- Kaşka mücadelesi daha Eski Hitit Döneminde başlamıştır. Çünkü İmparatorluk krallarından III. Hattusili ve IV. Tuthaliya dönemine ait metinlerde Tiliura ve Nerik kentlerinin Hantili döneminde Kaskalar’ın eline geçtiği ve Hitit ve Kaska arasındaki sınırın da Kummesmaha Nehri (Yeşilırmak) olduğu belirtilmiştir. Bu çerçevede Hitit kralları, kendi anlatımlarına göre, Eski Hitit Çağından itibaren Hitit topraklarını sürekli tehdit eden Kaşkalara karşı sefer düzenlemek zorunda kalmışlardır. Ancak Kaska bölgesine yapılan bu askeri seferlerle uzun vadeli başarılar elde etmek mümkün olmamıştır.

Kaşka tarihine bakıldığında, Hititlerin ve Kaşkalar’ın farklı çıkarlar ve amaçlar doğrultusunda bu çatışmaları gerçekleştirdikleri gözlenmektedir. Hititler sürekli onların ürettikleri ürünlere, yetiştirdikleri sığır ve koyun gibi hayvanlara el koyarak, Kaşka insanlarını tutsak alarak Kaşkaları ekonomik ve iş gücü yönünden güçsüzleştirmiş, onları kendine bağımlı hale getirmiş ve merkezi bir güç kurmalarını engellemiştir. Hititler bu sayede Hitit-Kaşka yaşam alanında tek merkezi güç olabilmiş ve kendi ekonomisini her daim canlı tutabilmiştir. Bu durumda Hitit krallarının Kaşkalarla ilişkilerinin her daim düşmanca devam etmesini bizzat kendilerinin istemiş olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Kaşkalar penceresinden bakıldığında, Kaşkalar da Hititler gibi doğal olarak ekonomisini güçlendirmek, siyasi bir birlik oluşturmak ve hâkimiyet alanını genişletmek çabası içindeydi. Hititler tarafından zamanla yaşam alanları kuzeye kaydırılan ve olasılıkla Anadolu’nun yerli halkı olan Kaşkalar, büyük ihtimalle daha önceden yaşadıkları toprakları ve sahip oldukları her şeyi Anadolu’ya sonradan gelen Hititlerin elinden geri almak amacıyla Hitit hâkimiyetindeki topraklara akınlar yapmış, yerleşim yerlerini talan etmiş ve mülkiyetine geçirmiştir. Söz konusu vahim durum, Orta Hitit Dönemi kraliyet çifti Arnuwanda ve Asmunikal’in dua/ antlaşma metninde anlatılmıştır.

.....

Orta Hitit Çağında Hitit antlaşma geleneğinde “Hitit- Kaska Antlaşmaları’nın aniden oldukça geniş bir alanı işgal ettiği görülmektedir. Bu antlaşmalarda daha ziyade Hititlerin egemenliği altındaki topraklar üzerinde Hititlerin ve Kaskaların bir arada yaşamalarını sağlayacak düzenlemeler yapılmış, Kaskaların diledikleri gibi hareket etmeleri bazı şartlara bağlanmıştır.

Diğer Hitit devlet antlaşmalarında yer alan ve baskın kral tarafından şarta bağlanan bir taht değişikliği durumunda, sadık kalınması, ihtiyaç halinde birlik gönderilmesi veya seferlere asker yardımı takviyesi yapılması gibi düzenlemelere mevcut Kaska antlaşma metinlerinin hiçbirinde rastlanmamaktadır.

Kaska antlaşma metinlerinin geleneksel Hitit devlet antlaşmalarına uygun olarak kaleme alınmadığı da bir gerçektir. Ancak Kaska antlaşmaları Hitit tarafında krallığı temsil eden bir kral ile Kaska tarafında bağımsız boyları temsil eden beylerden/ komutanlardan oluşan bir heyet/ topluluk arasında düzenlendiği için Kaska antlaşmaları Hitit antlaşmaları içinde ayrı bir grup olarak değerlendirilmelidir.

Orta Hitit Dönemi krallarından III. Tuthaliya dönemine ait Maşat mektuplarına göre, Maşat Höyük/Tapikka coğrafi konumu nedeniyle askeri bir üs olarak Yukarı Yeşilırmak Vadisini kapsayan geniş bir bölgeyi Kaska tehlikesine karşı korumuştur. Askeri güç sağlamakla yükümlü olan Yukarı Ülke, İşhupita Ülkesi ve diğer ülkelerden sağlanan askeri birlikler, Hitit kralının emrindeki Maşat’ta görevli Kassu tarafından idare ediliyordu. Kassu Hititli casuslar aracılığı ile Kaskah düşmanların hareketlerinin gözetlenmesini sağlıyor ve Kaskaların Hitit kralı ile yapmak istedikleri barış görüşmelerini ve duruma göre alınması gereken tedbirleri organize ediyordu:

İmparatorluk Döneminde ise Kaska grupları siyasi bir organizasyonun parçası olmadığından ve ulaşılması zor bir coğrafyada yaşadığından dolayı Hititler onları kontrol altına almakta çok büyük sorunlar yaşamışlardır. Hititler Kaska hâkimiyetine geçen toprakları tekrar kazanmak için Tummana ve İsharayı Kaskalı düşmandan tamamen temizledikten sonra buralarda askeri üsler kurmuşlardır. Ayrıca Yukarı Ülke Hitit ana toprakları ile Kaska toprakları arasında bir tampon bölge olarak başkent Hattusa ve civarındaki kentleri Kaskalı düşmanlara karşı korumuştur. Hattusili o zamana kadar dizginlenemeyen Kaskaları sürekli yenerek, kuzey eyaletlerinin tek egemeni olmuş ve Yukarı Ülkenin yönetiminde, Kaşkalar üzerinde oldukça çok söz sahibi olarak, merkezi otorite ile paralel bir hükümdarlık kurmuştur. Ancak Kaşkalar daha önceki krallar döneminde olduğu gibi tekrar hareketlenmiş ve ayaklanmıştır.

Daha önce belirtildiği gibi, Eski Hitit krallarından Hantili zamanında Kaskalar'ın eline geçen ve Hititlerin baş tanrısı fırtına tanrısının kült merkezi olan Nerik, İmparatorluk krallarından gerek Suppiluliuma gerekse Mursili tarafından birçok sefer düzenlenmesine rağmen Kaskalarm elinden geri alınamamıştır. Bu durumda, “Acaba, daha evvel Nerik, Kaskalarm en önemli dinsel merkezi miydi ve Kaskalar ‘bu kutsal kent bizim, bizim hakkımız’ düşüncesinde miydi?” sorusu akla gelmektedir. Çünkü Kaskalar Nerik ülkesini Hititlerin elinden aldıktan sonra onu sahiplenmiş ve bu kutsal ülkeyi Hititlere kaptırmamak için bütün gücüyle Hitit kralları ve ordusuna karşı direnmiştir. III. Hattusili özellikle Hakmiş kralı iken Nerik kentini tekrar ele geçirmeyi başarmış ve burada yeniden yerleşmeyi sağlamıştır. Ayrıca Nerik ve çevresindeki kentleri haraca bağlamıştır.

Kaskalar'ın ya da Hititlerin ve Kaskalılar'ın birlikte yaşadığı coğrafya ve Hitit-Kaska sınırları, kraldan krala, daha doğrusu Hitit merkezi otoritesinin ve Kaskalı beylerin gücü nispetinde değişmiştir. Kaska hâkimiyet bölgesinde bulunan ülke ve kentler de her bir kral zamanında Hitit ve Kaska arasında el değiştirmiştir. Hititler ve Kaskalar, Durmitta, İshupitta ve Tiliura gibi birçok ülke ve kentte bir arada yaşamışlardır. Dolayısıyla Hitit ve Kaska ülke ve kentleri şeklinde bir ayrım yapabilmek mümkün olmamıştır. Bunun en güzel örneği Mursili yıllıklarıdır.

Hititlerin Kaşkalara karşı almış oldukları tedbirleri şu şekilde sıralayabiliriz:

Kaşka bölgesine yapılan seferlerin kral ya da kralın Hattuşa’dan gelen vekili tarafından yönetilmesi,

Garnizon şehirlerinin kurulması ve devamlılığının sağlanması, sınır bölgesindeki karakolların, gözetleme kulelerinin ve yolların sistemli hale getirilmesi,

 Sınır bölgesindeki Kaşkaların elinde olan şehirlerin ele geçirilmesi ve orada tahkimat yapılması,

Hitit kontrolü altındaki Kaşka alanlarından zorla vergi alınması,

Kaşka bölgesinde yer alan kutsal şehir Nerik’in1 tekrar işgal edilmesi, ele geçirilmesi ve inşa edilmesi,

Başkentin Hattuşa’dan güneyde daha güvenli bir yer olan Tarhuntaşşa’ya taşınması,

Ana bölgede yer alan şehirlerde ve Hattuşa’da tahkimat
yapılması.

Hititlerin dinsel törenlerini gerçekleştirdiği Nerik şehrinde güvenliği sağlamak için Kaşka liderleriyle antlaşmalar ve imtiyazlar üzerinde uzlaşmak için girişimleri,

Kaşkaların Tilliura gibi sınır şehirlerine girmesinin yasaklanması,

Kaşkaların sınır Bölgesinde özel otlatma haklarının olduğunun kabul edilmesi,

Kaşkaların sınır bölgesine yerleşiminin kabul edilmesi,

Pala ve Tumana’nın tampon bölgelerindeki yöneticilerin tayini,

Ele geçirilen alanlarda Kaşka nüfusunun katledilmesi

      •Kaşka nüfusunun başka bölgelere nakledilmesi,

Sınır bölgesinde yer alan terk edilmiş şehirlerin tekrar
nüfustandırılması.

Bugün Zile sınırları içerisinde yer alan ve Hititlerin önemli bir garnizon şehri olan Maşathöyük/Tapigga’da bulunan M.Ö.14. yy. başlarına ait 200 yazıttan oluşan arşiv, Hititlerin Kaşkalarla başa çıkmak için kullandığı bu taktikler hakkında bilgi vermektedir. Bu yazıtlar çoğunlukla Hitit kralının bölgede yaşayan komutanlarına ya da memurlarına gönderdiği mektuplardan oluşmaktadır ( Alp, 1976: 182: Glatz, Matthews, 2005: 52-53).

 Alpaslan Ceylan, Hatice Uyanık

MÖ 1200’lerde yaşanan iç ve dış karışıklıklar, potansiyel tehlike Kaşkalar, deniz kavimleri göçü, kuraklık kıtlık, deprem gibi birçok etkenle Hitit Devletinin sona ermesiyle birlikte, Kaskalara daha güneye inme fırsatı doğmuştur. Çünkü bu tarihten itibaren Hitit kaynakları susmakta, Yeni Assur Dönemine ait kaynaklar Kasku/a yazılışıyla Kaska ülkesi ve sakinlerinden bahsetmektedir.

Yeni Assur kaynaklarına göre; Hitit Devletinin yıkılmasından sonra Kaska Krallık Bölgesinin sınırları büyük olasılıkla batıda Muski’ye, doğuda Urartu’ya ve güneyde Tabal’a kadar uzanmaktaydı. Assur’un egemenliğini reddeden Kaskalar, Urartu ve Muski gibi krallıklarla birlik oluşturarak Assur’a karşı savaşmıştır. Ancak güçlü Assur kralları karşısında tekrar vergi vermekle yükümlü olmuş ve onların egemenliğini tekrar kabul etmek zorunda kalmıştır.

Kaskalar 8. yüzyılın sonlarına doğru ilgili kaynaklarda artık karşımıza çıkmamaktadır. Fakat bir kısmı Friglerle kaynaşarak, bir kısmı da Assur’un hâkimiyetine geçerek, şayet özgür hayatta kalabilmeyi başarabilenler var ise onlar da Kimmerlerin saldırısına maruz kalarak tamamen tarih sahnesinden silinmiş olmaları muhtemeldir.

Yönetim ve Toplum

Hitit metinlerinde politik yönden aktif bir Kaska devletinden ve bir Kaska kralından bahsedilmemektedir. Aksine Kaska yerleşimlerinden ve bu yerleşim yerlerinin beylerinden söz edilmektedir. Her bir Kaska grubunun politik bağımsızlığa sahip olup, yerel beylik bölgeleri de mevcuttu. Hitit kralı Suppiluliumanm da belirttiği gibi, Kaskaların 9 veya 12 ayrı kökten gelen bağımsız boylar halinde yaşayan Anadolu’nun yerel Kaşka/Hatti beylikleri ve yerel Kaşka/ Hatti halkı olduğu söylenebilir.

Kaska topluluklarının yönetim şekli hakkında bilgi veren en önemli kaynak II. Mursili’nin yıllıklarıdır. Mursili yıllıklarında Kaskalı bey Pihhuniyan'ın bir bey gibi değil, bir kral gibi yönettiğini özellikle vurgulamaktadır. Tipiyalı bey Pihhuniya egemenlik alanının sınırlarını Hititler lehine genişletmiştir.

Savaşta başarılı Kaşkalı beylerin, komutanların politik açıdan yükselebildiği dönemler ve onların siyasi bir birlik oluşturmaya doğru meyilleri her daim var olmuştur. Ancak Kaskaların bu arzularını gerçekleştirmeleri Hititleri felakete, hatta yok olmaya sürükleyeceği için Hitit krallarınca Kaşkaların bir birlik oluşturmalarına ve devlet kurmalarına asla izin verilmediği de bir gerçektir.

Assur kaynaklarında Kral III. Tiglatpileser’in egemenliği altına aldığı ve vergi vermekle yükümlü kıldığı krallıklar arasında Kaskalı Dadiludan bahsedilmektedir. Bu da 8. yüzyılda Suriye’nin kuzeyinde Güney Anadolu’da Kızılırmak’ın güneyinde bir Kaska krallığının var olduğunu göstermektedir. II. Sargon kaynaklarında, Sargon’nun ele geçirdiği topraklar arasında Kasku=Kaska da yer almaktadır. Bu da bir Kaşka krallığının varlığını desteklemektedir. Kaska (krallığı?) Assur kralının hâkimiyetine geçince Assurlu valilerce yönetilmiştir.

Kaşka gruplarının sosyal sınıfları hakkında çok fazla bilgi yoktur. Ancak başlarında bir beyin bulunduğu Kaska gruplarını oluşturan Kaşka topluluklarının varlığı bilinmektedir. Kaşka toplulukların da ataerkil bir aile düzeninin hâkim olduğu antlaşmalarda yemin edenlerin baba adlarıyla birlikte ifade edilmesinden anlaşılmaktadır.

Dil ve Yazı

Kaşkalardan günümüze kadar ulaşmış herhangi bir belge mevcut olmadığından kullandıkları yazı ve konuştukları dil hakkında elimizde kesin bir bilgi yoktur. Ancak Kaşkalar Anadolu’nun yerlisi olup, zamanla özellikle yaşam alanı olarak kuzeye sıkıştırılan hatti kökenli halk ise, kullandıkları dil de Hattice veya bu dil ile akraba bir dil olması gerekir. Kaşkalar'ın kullandıkları yazının çivi yazısı olması muhtemeldir. Arzawa ülkelerinin kültür ve yazışma dili Hititçe olduğu gibi Kaşkalar için de aynı şekilde olması mümkündür.

Zamanla Kaşkalar ve Hititler arasında bilgi alışverişi, antlaşmalar, barış görüşmeleri, diplomatik görüşmeler ve yazışmalar yapıldığı Hitit kaynaklarından öğrenilmektedir.

Politik ve resmi görüşmelerin yanı sıra, Kaşka ve Hitit halkı da birbiriyle anlaşabiliyor, bir arada yaşayabiliyordu. Bu durumda Kaşkalar'ın konuştuğu dili Hititlerin, Hititlerin konuştuğu dili de Kaskalar'ın bilmesi gerekir. Ya da Kaşkalar aile içinde ve kendi aralarında kendi dillerini konuşuyor, Hititlerle de sonradan öğrendikleri Hitit dili aracılığıyla anlaşıyorlardı.

Kaska dili ile bazı Kafkas dilleri arasında yakın bir ilişkinin var olduğu kabul edilmektedir. Elde çok kesin veriler olmadığından Kaşka dili ile Kafkas dilleri arasındaki ilişki konusunda kesin bir şey söylemek şu an için mümkün değildir. Fakat bütün Orta ve Doğu Karadeniz sahil şeridini kapsayan bir alanda, Sinop’tan Kafkas Dağlarına kadar, dilsel ve kültürel bir devamlılığın söz konusu olduğunu varsaymak oldukça mantıklı görünmektedir. Kaşka merkezlerinin ya da Hititler ve Kaşkalar'ın bir arada yaşadığı merkezlerin keşfedilmesi ve Kaşkalara ait belgelerin gün ışığına çıkarılması ile tek taraflı Hititlerin anlattıklarına göre yazılar. Hitit-Kaşka ilişkilerini, Kaska tarihi coğrafyası ve kültürünü Kaşka'ların gözüyle de değerlendirebilme imkânı olacaktır.

Kaşka Tarihi, Leyla Murat, Aktüel Arkeoloji, Sayı 64, 2018

Kaynaklar:

Kaşkalar ve Tokat’ın Eski Çağ Tarihinde Kaşkalar’ın Rolü,  Alpaslan Ceylan, Hatice Uyanık, Tokat Sempozyumu, 2012

Kaşka Tarihi, Leyla Murat, Aktüel Arkeoloji, Sayı 64, 2018

Hitit Kaşka İlişkilerinde Yanıtı Aranan Bazı Sorular

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder