M.Ö. 9. yüzyılın birinci yarısına ait arkeolojik malzeme
Kimmer ve İskit diye ayrı ayrı değerlendirilemeyecek kadar birbirine
benzemektedir. Herhalde Kimmerlerle İskitlerin hem köken, hem de kültür
açısından yakın ve kolaylıkla birbirlerinden ayırt edilemeyecek topluluklar
olduklarını düşünmek gerekir. Birçok arkeolog ve İran dilleri mütehassısı
bugün bu görüşü paylaşmaktadır. İskitlerin Karadeniz'in kuzeyine tam olarak
yerleşmeleri ise 7. yüzyılın ikinci yarısını bulmuştur. İskitler ve
Sarmatlar, A.İ.Melyukova, (Erken İç Asya Tarihi) |
M.Ö. 15-14.yüzyıllardan M.Ö.8.yüzyılın ilk yarısına değin,
Volga Irmağından Karadeniz'in kuzeyine doğru uzanan alanda yaşayan göçebe halk.
Kimmer ülkesi M.Ö. 8. yüzyılın ortalarında Aras Irmağı yöresinden gelen İskitlerin eline geçince, yerlerinden olan Kimmer göçebeleri büyük kafileler halinde güneye doğru harekete geçtiler ve Kafkasya üzerinden Doğu Anadolu'ya girdiler. M.Ö. 714'te Urartu sınırını aşarak Orta Anadolu'ya doğru akmaya başladılar; Kummuh (Adıyaman yöresi), Meluddu (Malatya), Tabal (Nevşehir-Kayseri yöresi), doğuda Şubna (Diyarbakır yöresi) ve batıda Hubuşna'ya (Ereğli) kadar yayıldılar. Asur kralı II. Şarrukin'in (Sargon) onları Tabarda durdurmaya çalışırken savaşta ölmesi (M.Ö. 705) üzerine Kimmerler M.Ö. 7. yüzyılın başlarında batıda Kızılırmak'a kadar uzandılar. Dugdamme adındaki önderlerinin komutasında Friglerin üzerine saldırdılar, M.Ö. 696'da Frig başkentı Gordion'u yağmaladılar. Daha sonra batıya yönelerek Lidya'yı tehdide başladılar. Lidya kralı Gyges, Asur kralı Asurbanipal’la diplomatik ilişkiler kurup ondan sağladığı yardımla Kimmerleri M.Ö. 657'de büyük bir yenilgiye uğrattı. Buna karşın Kimmerler bir süre sonra yeniden Lidya'ya saldırıp Gediz Vadisindeki başkentleri Sardes'i aldılar. Gyges savaş alanında öldü. Sardes'i yakıp yıkan Kimmerler orada kalmayarak hızla Orta Anadolu'ya döndüler. Bir bölümü kuzeybatıya doğru çıkarak Edremit yakınlarındaki Antandros kenti çevresine yerleşti.
Gyges'ten sonra Lidya tahtına oğlu Ardys geçti. Ardys ülkesini Kimmer saldırılarının yarattığı güç durumdan kurtarmak amacıyla yeniden Asur'dan yardım istedi. Ne var ki göçebeler, kuzeybatıdan Boğazlar üzerinden gelen Trerler ile birleşip yeniden Lidya'ya saldırdılar ve M.Ö. 638'de Sardis'i, krallık sarayının bulunduğu akropolis dışında bir kez daha istila ettiler. Bununla da yetinmeyip Ege Denizi kıyısındaki Yunan kentlerinden Ephesos, Menderes Magnesiası, Priene, Melia ve (bir olasılıkla) Miletos'u yağmaladılar. Sonra Büyük Menderes Vadisi boyunca doğuya yönelerek, o dönemlerde yurt edinmiş oldukları Kapadokya bölgesine döndüler (M.Ö 630).
Düzenli bir devlet örgütleri bulunmayan Kimmerler zaman içinde güçlerini yitirmeye başladılar. M.Ö. 630'dan kısa bir süre sonra ünlü önderleri Dugdamme’nin Kilikya bölgesindeki bir savaşta ölmesi, onların Anadolu'daki etkinliklerine son verdi. Sonuçta Lidya kralı Alyattes tarafından M.Ö. 595'te büyük bir yenilgiye uğratılarak Kızılırmak'ın doğusuna sürüldüler. Bu olaydan sonra tarihsel kaynaklarda izlerine rastlanmamakla birlikte, Ermenilerin Kapadokya'ya verdiği Gamir adından yola çıkarak bu yöreye yerleştikleri sanılmaktadır.
Asurların Gimmirai dediği ve Tevrat ta da Gimiraya olarak geçen Kimmerlerin kökeni konusu açık değildir. Konuştukları dil üzerine yapılan araştırmalar, Trakyalı ya da Hint-Avrupa kökenli bir halk olduklarını göstermektedir. Bir kurama göre Kimmerler, arkeologlar arasında "katakomp" olarak bilinen kültürün yaratıcısıdır. Güney Rusya'daki bu kültürün yerini, Volga'nın ötelerinde gelişerek yayılan Srubna kültürüne bırakması, Kimmerlerın lskitler tarafından sürülmesiyle tam bir benzerlik gösterir. Ne var ki M.Ö. 2. binyılın ikinci yarısına rastlayan birinci olay ile Kimmerlerin Anadolu'da ortaya çıkması arasında birkaç yüzyıllık bir boşluk vardır. Bazı tarihçiler de, Güneybatı Ukrayna ile Orta Avrupa da bulunan M.Ö. 8-7. yüzyıla ait Trak-Kimmer kalıntılarını Kimmerlere bağlarlar. Bu kalıntılar, İskitlerin ilk baskılarından kaçarak Macaristan Ovasını istila eden ve M.Ö. yaklaşık 500'e değin burada varlıklarını sürdüren Kimmerlerin batı kolunun izleri olarak da görülebilir. Kırım yöresindeki anayurtlarında yaşayan Kimmerler ise M.Ö. 4-3. yüzyıllara değin varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Ana Britannica
Kimmerler, Doğu Avrupa'dan, Aşağı Tuna Nehirleri, Dinyeper Nehri, Kuzey Kafkas, Karadeniz’in kuzey çevresi ve Kırım, Volga-Kama coğrafyasına dek yayılmış ve kendi adları ile bu bölgelerde yaşayarak maddi izlerini Kafkaslarda, Karadeniz kıyılarında, Anadolu’da, İoniya’da , Yakın Doğu’da bırakmış savaşçı halklardandır.
M.Ö. 1. binyılda Doğu Avrupa steplerinin önemli halklarından Kimmerler, tek bir klandan değil, farklı göçebe gruplardan oluşuyordu. Bu grupların en önemlileri Çernogor ve Novoçerkas Kültürleri olarak adlandırılmaktadır. (Makortık 2014: 455). Kimmer devletinin başkenti Azov Denizi kıyısında yer alan Priazov idi. Kimmer kültürü 20. yüzyılın ilk yarısından itibaren arkeologların dikkatini çekmiştir. Arkeolog V.A. Qorodçov 1920’li yıllarda Güneydoğu Avrupa’da Kimmer kültürüne ait kalıntıları ve buluntuları tespit etmiştir. Bu buluntular define ve tesadüfi olaylar neticesinde bulunmuş bronz savaş baltaları, oraklar, gemler, yaprakvari hançerler, ayaklı kazanlar, oyma geometrik bezekli seramikler, beyaz macun ile içi doldurulmuş oyma bezekli seramiklerden ibarettir (Makortık 2008: 11). Qorodçov, Kuzey Karadeniz etrafında Kimmer varlığını bulmaya çalışmıştır. Onun Kimmer buluntuları olarak tanıttığı arkeolojik malzemelerin Son Tunç Çağı’na, Srubnoy kültürünün son 2. evresine ait olduğu sonradan tespit edilmiştir (Qorodçov 1928: 16).
Ö. A. Krivçova-Grakova, Kimmer kültürünün "Srubnoy
kültür"ünün gelişimi sonucunda oluştuğunu ileri sürmüştür. Onun bu
fikirlerine diğer arkeologlar da katılmışlardır. Bu dönemde Srubnoy kültürünün
sabatinov evresinin Kuzey Karadeniz etrafına yayıldığı görülmektedir. Sonraları
Belozer evresinde bu kültürün bazı özellikleri, Kırım'ın Kızıl-Koba kültür
alanında ve Kuzeybatı Kafkasya'da görülmektedir. Ancak, Kızıl-Koba kültürü,
Kafkasların batı kıyılarının dolmen kültürüne dek uzanmaktadır ve genetik
bakımdan Kırım bozkırları Katakomba kültürü ile ilgili değildir
(Krivçova-Grakova 1948: 164). Yeterli delil olmamasına karşın birçok
araştırmacı Kırım Dağları'nın koruduğu bu kültürü Kimmerler ile
özdeşleştirmişlerdir.
…..
Kimmerler M.Ö. 1. binyılın ilk yüzyıllarında Kuzey Kafkasların yakınlarında yaşamaya başlamışlar, Azov-Hazar denizleri arasından Aşağı Tuna Irmağı etrafına yayılmışlardır. İki yüzyıl içerisinde bu kültür sadece Koban kültürüne karşı değil, Azov ve Karadeniz etrafında yaşayan göçebe kültürlerine de karşı çıkmıştır. E. İ. Krupnov’a göre Güney Avrupa bölgeleri daha erken M.Ö. 2-1. binyıllarda Kimmerler tarafından meskünlaştırılmıştır (Krupnov 1960: 110). Ünlü arkeolog A.A. İessen Kuzeybatı Kafkaslarda yürüttüğü arkeolojik kazıların sonuçlarına dayanarak Bronz Çağı’nda bu bölgelerde göçebe bir kültürün var olduğu fikrini ileri sürmüştür (İessen 1953: 136-137). Araştırmaçı L.A. Yelniçski merkezi Kafkas Koban kültürünün Kimmerlere ait olduğunu yazmıştır (Yelniçski 1949: 25). E. Krupnov ise tam tersine Kuban kültürünün Kuzey Kafkas yerel kültürüne ait olduğunu ifade etmiştir (Krupnov 1960: 378-345). P.N. Şulç ise Kimmer kültürünün dağlık Kırım'da Kızıl-Kobin kültür dönemi ile uyumlu olduğu fikrini ileri sürmüştür (Şulç 1957: 65). Macar arkeolog J. Harmatta’ya göre, Avrupa, Kafkas, dağlık Kırım, Kuzey Karadeniz çevresi ve Macaristan kültürlerinin benzerliği ve aynı olması Kimmer baskıları nedeniyle ortaya çıkmıştır (Harmatta 1948: 79-132).
…
M.Ö. 650’de Kimmer arazileri İskitler tarafından iskan
edilmiştir. Sulumirskiy, Srubnoy kültürünün yaratıcılarının Povolje ve Tuna
çöllerinde yaşamış olduklarını düşünmektedir. Kimmerlerin İskitler ve Sarmatlar
gibi Hazar Denizi’nin kuzey kıyılarından geçerek Kuzey Kafkas ve Kuzey
Karadeniz’e yayıldıklarını düşünüyoruz . Karadeniz’in kuzey kıyıları ve Kuzey
Kafkasların Demir Çağı Kimmer Dönemi olarak tanınır. Bu dönem Kimmer arkeoloji
kültürünü arkologlar muhtelif isimlerle adlandırsalar da Kimmer kültürü,
VolgaKama, Aşağı Tuna Nehirleri, Dinyeper, Kuzey Kafkas, Karadeniz’in kuzey
çevresi ve Kırım coğrafyasını kapsamıştır. E.İ. Krupnov’a göre, M.Ö. 2.-1.
binyıl Son Tunç, Erken Demir döneminden güneydoğu steplerinin birkaç bölgesi,
önce kuzeydoğu Karadeniz çevresi (Azov çevresi ve yükseklikler) Kimmerler
tarafından meskunlaştırılmıştır (Krupnov 1960: 177-178).
Srubnoy kültürünün Kuzey Karadeniz etrafında yayılmasından önce bu kültür Tuna ve Kuzey Tuna nehirleri arasından Tuna Irmağı’nın aşağı taraflarına ve Dinyeper Irmağı’na dek yayılmıştır. M.Ö. 8. yüzyılın ortalarında bu kültür Dinyeper Irmağı etrafında görülmeye başlanmıştır. Dnestryanı Belgorod yakınlarında Seymen tipli mızrak ucunun bulunması bu fikri desteklemektedir. Aynı zamanda Srubnoy kültür Kuzey Kafkaslara da yayılmıştır. Srubnoy kültür boyları Doğu Avrupa'da M.Ö. 2. binyılda yayılmıştır. İlk kez İ.R. Selimhanov ve M.İ. Kaşkay Kuzey Kafkas tuncunun içeriğinde nikel katkılarının olduğunu tespit etmişlerdir (Selimhanov-Kaşkay 1973: 43-46). Bununla birlikte Kafkas kökenli arsenik içeren tuncun yerine Ural kökenli kalay içeren tunç yayılmaya başlar. Bu gibi delillere dayanarak Seymen kültürünün Minusinsk bölgesinde gelişmiş Karasuk kültürünün (halkının) göçleri sonucunda oluştuğunu düşünmektedirler. Srubnoy kültür yaratıcılarının Doğu Avrupa'ya yayılması M.Ö. 2. binyıllara tarihlenir. İçeriğinde kalay olan Ural kökenli dökme tunç Orta Volga ve Kama bölgelerinde Seymen kültürüyle beraber yayılır (Selimhanov-Munçayev-Артаманов 1974: 6). Kalaylı bronz ham olarak birlikte bulunur ve Batı Sibirya tuncu ile benzerdir. Ural etrafında Seymen kültürünün yayılması Sibirya'dan gelen herhangi bir grup halkın göçü ile ilgilidir. Bu olayın hızlanması Minusinsk topraklarında Orta Asya ve Sibiriya kökenli Karasuk kültürünün ortaya çıkması ile ilgili olabilir. Bu kültür için karakteristik olan buluntular, ama tamamen farklı bir kültürün içerisinde Moğolistan ve Kuzey Çin'de, İn krallığının başkenti olan Ananda bilinmektedir. Bu kültür buluntuları M.Ö. 9.-8. yüzyıllara tarihlendirilir. Minusinsk bölgesinde oluşmuş Karasuk kültürünün de bu döneme yakın olduğu bilinmektedir.
….
Kimmer mezarlarının çoğu kurgan tipi mezarlardır.
Kurganlarda bulunmuş mezarlar defin adetleri, mezarların plan ve kuruluşları,
ölçülerine göre birbirinden farklıdırlar. Çernogor mezarları orta büyüklükte
olup oval planlıdırlar.
…
Kimmer Kurgan mezarlarının ikinci grubu dikdörtgen
planlıdır. Bu tip mezarlar kendi büyük ölçüleri ile diğer gruptan farklıdırlar.
Zaporojye’de Balki köyü yakınlarında bulunmuş olan mezar bu tip mezarların en
iyi örneğidir . Dikdörtgen mezarların derinliği 2 m, uzunluğu 3,4 m, genişliği
3 metredir. Bu tip mezarlar ağaçtan dikdörtgen planda kurulmuş ve mezarın batı
taraftan iç kısmı kesilmiş kütüklerle çevrelenmiştir. 2 sayılı mezarda 50
yaşlarında bir erkek iskeleti bulunmuştur.
….
Göçebe hayatında savaşlar önemli rol oynamaktaydı. Hayvancılıkla uğraşan göçerler zaten savaş durumunda yaşamak zorundaydılar. Yeni otlaklar bulmak ve ele geçirmek için her an savaşa hazır olan göçerler atçılık ve silaha bağlı üretimi hep geliştirmeye çalışırlardı. Diğer taraftan göçer ekonomisi hayvancılığa dayalı idi. Hayvancılığın gelişimi ve gerilemesi ise tabii ki iniş çıkışlı idi. Hayvanların çok çabuk telef olması göçer hayatını kötü etkilerdi. Böyle hallerde göçerler hayvanları diğer halklardan ele geçirmeye çalışırlardı. Yeni otlak ihtiyacı da eklenince belli başlı savaş nedenleri ortaya çıkmış olmaktadır. Savaş ganimetleri göçebe ekonomisinde önemli yer tutardı. İşgalcilik ve siyasi anlaşmalar göçebe halkların büyük devletler yaratmasını sağlardı. Lakin bu devletler kısa süreli olurdu. Bu tip devletlerin en önemli yıkılma sebebi iç siyasetteki entrika ve çekişmelerdir (Artamanov 1976: 12).
Araştırmacılar Kimmerleri, Doğu ve Batı Kimmerler olarak ikiye ayırmaktadırlar. Batı Kimmerler ya da Frig Kimmerleri’nin Küçük Asya ve Ön Asya üzerine farklı istikametlerden baskı yaparak bir süre işgalcilik yaptıkları ve büyük ganimetler kazandıkları tespit edilmiştir. İskitler tarafında Kimmerlerin Batı ve Doğu bölgelerinden kovulması Kimmer savaş yürüyüşlerini daha da hızlandırdı. Kimmerlerin kökenleri hakkında da farklı fikirler öne sürülmektedir. Küçük Asya’da üç Kimmer adı bilinmektedir. Bunlar Teuşpa, Lygdamis (Tugdamme) ve Sandakşatru’dur (Artamanov 1976: 16). Bu adların aynı dile ait olmadığını düşünürüz. Sonuç Yürütülmüş olan arkeolojik kazıların sonuçlarına göre, Kimmerlerin yarattığı arkeolojik kültür Srubnoy kültürüdür. Sibirya’da bu kültürün akrabası Karasuk kültürüdür.
Kimmerlerin İran dilinde konuştuğu hakkında fikirler ileri sürülmüştür. Lakin bu fikirler henüz kanıtlanamamıştır. Poltav anıt yerleri ve mezarlarının araştırılması Orta Tunç Çağı’nda Aşağı Volga’da Kimmer etno-kültürünün meydana geliş sürecini takip etmeye imkân verir. M.Ö. 2. binyılın ortalarında Srubnoy kültürü - Kimmerler Aşağı Volga bölgelerine kadar yayılır (Ark SSSR: c. 211). Rusya’nın Avrupa bölgelerinde M.Ö. 7. yüzyıllara dek İskitler yaşamamışlardır. Bu döneme dek bu bölgelerde İskitlerden önce Kimmerler yaşamışlardır. S.V. Makortık’a göre Güneydoğu Avrupa’da Kimmer kültürü 3 gelişme evresi geçirmiştir. Birinci evre M.Ö. 9. yüzyılı, ikinci evre M.Ö. 9. yüzyılın ortaları ve M.Ö. 8. yüzyılın birinci yarısını, üçüncü evre ise 8. yüzyılın ortalarından M.Ö. 7. yüzyıla dek olan devri kapsamaktadır (Makortık 2008: 9).
Srubnoy kültürü önceleri Tuna-Manıç bozkırlarına yayılmıştır. Bu kültür güneye doğru yayıldıkça Azov-Hazar denizleri arasında olan Katakomba etno-kültürünü sıkıştırmıştır. Tuna Irmağı’nın aşağı taraflarında Livençovka yaşam yerinde ciddi mukavemet izleri görülmektedir. Srubnoy kültürünün görünmesine bakmayarak Katakomba kültürü için karakteristik olan çok şeritli seramiğin üretimi uzun süre devam etmiştir. Katakomba etno-kültürünün surlarla korunan yaşam yerleri, farklı taşlardan inşa edilmiş büyük odalı evleri, çakmaktaşı ok uçları ile saldıran Srubnoy kültür halklarının – Kimmerlerin baskılarına bir süre direniş gösterdi ve sonunda yıkıldı. Srubnoy kültürü saldırılarının tesiri ile Azov-Hazar denizleri arasında yaşayan Katakomba etno-kültürü Kuzey Kafkaslara geri çekildi. Katakomba etno-kültürü Koban’ın güneyinde yer aldı. Lakin onların ardından bu bölgelerde de Srubnoy etno-kültürü yayılmaya başladı (Artamanov 1974: 15). Kimmer Dönemi Doğu Avrupa’nın sosyal ve ekonomik açıdan en çok geliştiği çağlardır. Bu dönem göçebe kültürünün yayılımı, yeni göçebe ekonomisinin ve savaş atçılığının, silah ve cephanelik üretiminin gelişmesi ile değerlendirilir. Nesterov mezarlığında bulunmuş kadın kafasının restavrasyonu mongoloid ırkının yaranışından haber verir (Resim 6). Kimmer mezarları kronolojik olarak iki tipe ve etaba ayrılmaktadır: Çornogor ve Novoçerkask. Birinci etaba ait Çornogor Kültürü M.Ö. 9.-8. yüzyıl öncesine tarihlendirilmektedir. İkinci etaba ait olan Novoçerkask Kültürü ise M.Ö. 9.-8. yüzyıl sonrasında görülmektedir. Bu etap Kırım Yarım Grubu ile aynı döneme aittir.
Kimmer Kültürüne Bir Bakış, Aziz Novrozlu, Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 18, S. 32, s. 205-224.
Tarihi İskitlerin menşelerinin Srubna Kültürü topluluklarına dayandığını ve M.Ö. Il. binyılın son çeyreğinde Katakomb Kültürü'nün temsilcileri olan Kimmerlerin çoğunluğunu Kuzey Karadeniz kıyılarından çıkararak onların yerini aldıklarını söyleyebiliriz. İskit tazyikiyle yerlerinden edilen Kimmerlerin batı kısmı Tuna Nehri ve Karpat Dağlarının ötesine çekilerek Traklarla birlikte Balkan Yarımadası üzerinden Anadolu topraklarına girdiler. Azak ve Hazar denizleri arasında kalan Kimmerlerin doğu kısmı ise bu topraklarda birkaç yüzyıl boyunca komşuları Srubna Kültürü' ne mensup Iran dillerinde konuşan halklarla yan yana yaşamış ve nihayetinde eski etnografik özelliklerinin çoğunu kaybederek M.Ö. 8. yüzyılda Batı Kimmer kabileleri gibi Anadolu'ya göç ettiler. Fakat Anadolu'ya Batı Kimmerler gibi Karadeniz'in batı kıyısından değil de doğu kıyısından ilerleyerek girdiler.
Kimmerler, İskitler, Mihail Artamanov
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder