Sakalar

Saka Adıyla Kimleri Adlandırıyorlardı?

İskit kabileleri kendilerini nasıl adlandırıyorlardı? Ahameniş Kralı I. Darius’un (hâkimiyet yılları: M. Ö. 522–486) meşhur Behistun Yazıtı’nda Seyhun’un ötesinde yaşayan kabileler “Saka” olarak geçmektedir. Herodot ise kendi Tarihi’nde (M. Ö. 430–422) İranlıların bütün İskitleri “Saka” olarak adlandırıldıklarını yazmaktadır. Gerçekten de Kral Darius, Nakş-i Rüstem’deki yazıtında yalnızca Orta Asya göçebelerini değil, Karadeniz Boyu’ndaki göçebeleri de (Yunanlılar, bunlara “İskit” diyorlardı) “deniz ötesindeki Sakalar” olarak adlandırmıştı. 

Kendilerini “Fars” ve “Ari” olarak adlandıran Ahameniş İmparatorluğu’nun (M. Ö. 550–330) kurucuları, komşu ve akrabalarını iyi biliyorlardı. Ahamenişlerin bu kadar geniş bir şekilde kullandıkları bu isim (Saka), uydurulmamıştı. Ön Asya’daki yazılı kaynaklarda “Saka” etnonimi, Darius’un isimlerinden çok daha önce geçmektedir. Asur Krallığı’nın başkenti Ninova’da yapılan kazılarda İştar Tanrıçası’nın tapınağında Kral Asurbanipal’e ait yazıtın bulunmasından sonra “Saka” adı yayılmaya başladı. Farsların kendileri ise Behistun Yazıtı’nın Akad versiyonunda tanıdıkları Sakaları, “Kimmerler” olarak adlandırmaktadırlar. Farslar, imparatorluğun ahalisi hâline getirmek istedikleri Karadeniz Yanı bölgesindeki İskitler ile Aral Yanı ve Yedisu bölgelerindeki bütün göçebeler de aynı gruba aittiler.

İdil Ötesi’ndeki bozkırlarda yaşayan Saka kabileleri, aynen Kuzey Karadeniz Yanı’ndaki İskitler gibi, aralarındaki (Saka kabileleri arasındaki) jeneolojik ve kültürel birliğin (ortak isim ve dildeki yakınlık) farkındaydılar. Dolayısıyla bu husus, büyük ve küçük kabileler birliğinin mevcudiyetine de işaret etmektedir. Bu tür birliklerin bazılarının isimleri, komşularının yazılı kaynaklarında geçmektedir. Tarih bilimi için Saka epopelerinin (destanlarının) başlangıcını Kimmer ve İskitlerin M. Ö. VIII–VII. yüzyıllardaki Ön Asya ve Karadeniz Yanı bölgelerine yaptıkları askerî seferler oluşturdu. Bunun da devamında Ahameniş kralları Kiros ve Darius, Seyhun ve Ceyhun ötesindeki Sakalara ve “deniz ötesi”, yani Karadeniz Yanı bölgesindeki Sakalara (Herodot’un İskitlerine) karşı seferler düzenlediler. Bu olaylar dolayısıyla Saka kabilelerinin vatanına, vatanlarındaki hayatlarına, âdet ve geleneklerine, kuzey ve doğu komşularına dair ilk, ancak tam olmayan bilgiler ortaya çıktı. 

M. Ö. 558’de İran platosunun güneybatısındaki İranî kabilelerin başkanı, Ahameniş soyundan gelen Kiros’un torunu II. Kiros oldu. Onun küçük devletinin sınırlarında dönemin dört büyük devleti vardı. Bunlar İran platosundaki Med İmparatorluğu, Küçük Asya’daki Lidya, Dicle ile Fırat nehirleri arasındaki Babil Devleti ve Mısır’dır. M. Ö. 553’te Kiros, süzereni olan Med Kralı Astiag’a karşı isyan etti, üç yıl sonra ise onun sarayına yerleşti. M. Ö. 547’de Krez’in Lidya Krallığı, M. Ö. 539’da ise Babil Devleti bozguna uğratıldı. Ancak daha Babil’i ele geçirmeden önce, M. Ö. 545–539 yıllarında Kiros, doğuya sefer düzenlemişti. Behistun Yazıtı sayesinde, Darius’a Kiros’tan Sakaların Ülkesi de dâhil olmak üzere Hindistan’ın kuzeybatı sınırlarına kadar olan topraklar miras kaldı. 

Antik tarihçiler Sakaların sınırında, Seyhun yakınlarında Kuriştiş şehrinin (muhtemelen Kuruş­Kata, Kiros’un şehri) inşa edildiğini yazmaktadırlar. Daha sonra Büyük İskender’in yoldaşları onu Kiropolis olarak adlandırdılar ve güçlü kaleyi alarak adını Aleksandriya Eshatu (Sınırdaki Aleksandriya) olarak değiştirdiler (Bu şehir, Tacikistan’ın kuzeyindeki eski Leninabad, şimdiki Hujant şehridir). M. Ö. 530’da Kiros, Doğu’ya ikinci bir sefer düzenledi. 100 yıl sonra Herodot, Kiros’un düşmanlarını Massaget adlı büyük ve güçlü bir kabile olarak adlandırdı. Ancak M. Ö. III. yüzyılda yaşayan ve eserlerini Yunanca kaleme alan Babilli papaz, tarihçi ve astronom Berossus’ta Kiros ile savaşan kabile, Dai (Dahi, Daoi) olarak geçmektedir. Herodot’a göre Massagetler, Hazar’ın doğusundaki düzlüklerde ve 40 kolunun bataklıklarda son bulduğu, bir kolunun da Hazar’a döküldüğü Aras Nehri’nin arkasında yaşıyorlardı. Burada “Araks” olarak adlandırılan nehir aslında Ceyhun Nehri, onun başlıca kolu ise o zamanlar bol suya sahip (şimdi kuru) Uzboy’dur. Herodot’a göre Massagetleri yakalayabilmek için Kiros, köprülerle kuleler inşa etmiştir. Kiros’un Uzboy kıyısında M. Ö. 530 yılının Ağustos ayında öldüğü bilinmektedir. Ancak krallarını kaybeden Fars ordusunun bozguna uğratılıp uğratılmadığı ve Ceyhun’un kıyısında ele geçirdiği toprakları terk edip etmediği anlaşılmamaktadır. 

M. Ö. 522’de İran’da iktidara Kiros’un uzak akrabası Darius geldi. Sakaların Ülkesi de dâhil olmak üzere ele geçirilen topraklar, bağımsızlık mücadelesi başlattılar. Darius, isyancıları bastırarak yeniden imparatorluğunu toparlamaya başladı. Özellikle Merv (şimdiki Mary şehri) şehri ve halkı Darius’a sadık kalan Baktriya Satrabı Dadarşiş tarafından acımasız bir şekilde cezalandırıldı. Mervlilerle birlikte Sakalar da itaat altına alındı. Kralın Saka­Tigrahaudalarla savaşma sahnesi, Darius’un mühürlerinden birinde oyulmuştur. Bu sahnede yenilen düşmanlardan biri, kralın ayaklarının yanında yatmakta, yüksek başlıklı bir başkasını ise kral sol eliyle tutarak kılıçla öldürmeye hazırlanmaktadır. Bu savaştan önce Sakalar, Farsların idaresinde değillerdi. Nitekim Darius da onları isyancı olarak adlandırmamakta, onların liderleri Skunha’yı da isyan çıkartmakla suçlamamaktadır. Skunha’nın kendisi de Behistun Yazıtı’nda diğer isyancılar gibi başlıksız değil de yüksek sivri uçlu bir başlıkla tasvir edilmiştir. Skunha’nın idam edildiğine dair de bir bilgi olmayıp yalnızca onun yerine Darius’a daha yararlı birinin çıkartıldığı belirtilmektedir. Dolayısıyla Kral Darius’un SakaTigrahaudalara karşı gerçekleştirdiği sefer, cezalandırma amaçlı yapılan değil de hâkimiyeti altında olmayan halkı ele geçirmek için düzenlenen bir seferdi. Sakaların Ülkesi’nin yerini ise savaş öncesinde Darius’un geçmek zorunda kaldığı büyük nehrin adı sayesinde belirlemek mümkündür. Behistun Yazıtı’nda bu nehrin adı geçmemektedir. Ancak dolaylı bilgilerden, Farslarla Sakalar arasındaki söz konusu büyük nehrin, Seyhun Nehri olduğu anlaşılmaktadır. 

Bazı yazıtlarda Darius kendi devletinin sınırlarını çizerken ülkesinin kuzeydoğusunda, Soğd’un ötesinde Sakaların Ülkesi’nin, güneybatının en ucunda ise Kuş’un (Etiyopya) yer aldığını belirtmektedir. Soğd’un merkezi, Semerkand olup doğuda Soğd, Fergana ve Taşkent ile komşuydu. Soğd’un kuzeydoğusunda kalan ve Farsların hâkimiyeti altında olan Sakaların Ülkesi ile Soğd İli arasında Seyhun Nehri bulunuyordu. 

Orta Asya Saka Kabileleri Darius ve onun mirasçısı Serhas (M. Ö. 486–484’te hüküm sürdü) kendi yazıtlarında Farsların hâkimiyeti altında olan bir Orta Asya Saka kabileler birliğinden daha bahsetmektedirler. Bunlar, Saka­Haumavarga, yani Haoma’ya tapan Sakalar idi. Ahameniş yazıtlarında “Saka” adı tek başına kullanıldığında “SakaHaumavargalar” kastedilmektedir. Serhas’ın Persepolis’teki yazıtında Saka­Tigrahauda ve SakaHaumavargaların yanı sıra Ahamenişlere bağlı halklar arasında Babilli Berossus’un ileri sürdüğüne göre Ulu Kiros’i yenen Dahiler’in de adı geçmektedir. Eski Fars kaynakları, İran’ın doğusunda yaşayan başka “İskit halkları”nı bilmemektedirler. Bununla birlikte YunanRoma müellifleri çok sayıda farklı İskit halkından bahsetmektedirler. Herodot ayrıca Saka­Ortokoribant, yani “sivri uçlu şapkalar takan Sakalar” ile Saka­Amorgları (Bazı müelliflerde Kral Amorg’un ya da Omorg’un Sakaları olarak geçmektedir) zikretmektedir. Araştırmacılar bunları Saka­Tigrahauda ile Saka­Haumavargalarla özdeşleştirmektedirler. Dailer (Dahiler) de birçok kez zikredilmiştir.

Saka Kabilelerinin Kaderi 

Merkezî Asya’da Hun Devleti’nin kurulmasına bağlı olarak M. Ö. II. yüzyılda göçebe kabilelerin yeni göçleri başladı. Doğu Türkistan’daki otlak yerlerinden kovulan Usunlar, Çin kroniğinde Sa (Sak) olarak geçen Yedisu Sakalarına saldırdılar. Sakalar da birkaç yöne dağıldılar. Gittikleri yerlerden biri de Seyhun’du. M. Ö. 141–128’de ise Sakalar Yaksart’ı geçtiler ve GrekBaktriya’da İskender’in mirasçılarını bozguna uğrattılar. Böylece antik müellifler, daha önce tanımadıkları kabilelerden bahsetmeye başladılar. Strabon, Yaksart’ı geçen birkaç kabilenin adını zikretmektedir. Bunlar, Asiler, Pasianlar, Toharlar ve Sakaraullar’dır. 



Bir başka müellif Yustin ise Sakarauk, Asian ve Toharlar gibi İskit kabilelerinin adlarını saymaktadır. M. Ö. I. yüzyılda Roma tarihçisi Pompeya Troga’nın günümüze kadar ulaşmayan Tarihi’nin 42. kitabında şöyle satırlar vardır: “… Asianlar, Toharların hâkimi olunca Sakaravakları yok ettiler…” Bu kabileler hakkında elimizde güvenilir bilgi pek yoktur. Ancak Yaskart’ı geçmeden önce onların daha doğuda yaşadıkları bilinmektedir. Bunlar arasındaki esas Saka kabilesi ise Sarauk (Sakaravak ya da Sakarauk) idi. Eski Farsça’da “Saka rauka”, “açık renkli Sakalar” (başka görüşe göre de “hükümdarın Sakaları”) anlamına geliyordu. Usunların Yedisu’dan Sa kabilesinin çıkarttığını anlatan Çin Kroniği, muhtemel işte bunları, Saka olarak adlandırıyordu. 

Yeni Çağ’ın ilk asırlarında Sakaların geleneklerini doğrudan devam ettirenlerin başında Yedisu’da Usunlar, Seyhun yakınlarındaki vahalarla Yedisu’nun batı kısımlarında Kanglılar gelmektedir. M. Ö. II. yüzyılda Kanglı Devleti’nin ortaya çıkışı da muhtemelen Tohar ve Sakarauk kabilelerinin bir kısmının buraya gelişleriyle bağlantılıdır. Bunlar Sart ve Yedisu Sakalarının eski topraklarını Usunlarla paylaştılar. Bununla birlikte bölgedeki etnik, ırkî ve kültürel durumun gerçek anlamda değişimi, şüphesiz Büyük Kavimler Göçü ile bağlantılıdır. IV. yüzyıl müellifi Orosius’un verdiği bilgiye göre M. Ö. IV–II. yüzyıllarda Yedisu bölgesine sahip olan kabileler, Sakarauk ve “hükümdarların Sakaları” idi. Bunlar daha sonra Asian ve Toharlarla birlikte Baktriya’yı ele geçirdiler. Kazakistan’daki Saka kabileleri, Andronovo nüfusunun — Ari, Tur, Dahi ve Avesta’daki Danların — ahfâdı idiler. Andronovo ile Saka kültürleri arasında paralellik kuran arkeologlarla Saka dönemi ile Bronz Çağı insanları arasında genetik bağ kuran antropologlar da bu sonucu doğrulamaktadırlar. Diğer taraftan Saka Çağı’nın başlamasıyla birlikte Aral Yanı ve Ural Yanı bozkırlarındaki halkta Merkezî Asya kökenli Mongoloid etkisinin görülmeye başlandığı tespit edilmiştir.

Tartariga Atlas, S. G. Klyaştorniy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder