Soğdlar

Sogd kavmi bir Doğu İrani dil konuşuyordu; merkezi yerleşim bölgeleri Zarafşan nehri boyunda, aşağı yukarı daha sonraki Buhara ve Semerkant arasında uzanıyordu. Kuzeylerinde bulunan Kangkü ülkesi Sogdia'yı birçok defa siyasi olarak kendi topraklarına dahil etmiştir; daha sonraki dönemlerde, 5.-6. yüzyıllarda Çin kaynaklarındaki Kang isminin Sogdia'nın Çince ismi haline gelmesi bundan dolayıdır. Diğer kaynaklardan da bildiğimiz üzere Kangkü veya daha sonraki ismiyle Kang ülkesi ahalisi Asi'lerdi; bunlar da yine İrani bir dil konuşan göçebe bir kavimdi. Asiler batıya doğru Hazar Denizi ve Kafkasya bölgesine de ulaşmışlardı.

Eski İç Asya’nın Tarihi, İstvan Vasary, Ötüken Yayınları

İran müreffeh bir ülkeydi. Araplar, bu sebeple Muhammed'in ölümünden bir kaç yıl sonra burayı işgal etti. Sasani Dönemi boyunca, Asya ticareti artarak devam etmişti. Bu ekonomik hareketliliğin başlıca aktörleri başkentleri Semerkand olan Orta Asya Soğdlularıydı. Konuştukları dil, Doğu İran lehçesiydi. Soğdlu tüccarlar, Dunhuang, Luoyang ve Changan (modern Xi'an) gibi kolonilerin kurucuları oldular. Dilleri, Çin'e kadar İpek Yolu'nun ortak dili haline geldi. Çin'in dış ticaretinin büyük bir kısmı Soğdluların elindeydi. Tang Hanedanlığı kronikleri onları tabiatları gereği tacirler olarak tanımlar: "Ticarette çok başarılılar. Kazanmaya bayılıyorlar. Yirmili yaşlara geldiklerinde komşu bölgelere giderek kazanç kapıları ararlar. Nerede kar elde edilecekse oraya mutlaka giderler."

İskender'in akınından sonra Soğdlular bağımsızlıklarını tekrar elde edemediler. Ancak İran'daki imparatorluk merkezlerine olan uzaklıkları onlara bir ölçüde kendi kendilerini yönetme olanağı sağladı. Öte yandan, Orta Asya bozkırlarına yakınlıkları, onları göçebe akıncıların saldırılarına maruz bıraktı. Soğd toprakları, zaman zaman Akhunlar ve daha sonraki Türk göçebe grupların hakimiyetine girdi. Bu dönemlerde şehirli Soğdlular ile Türkler, işlenmiş ve lüks mallar karşılığında deri ve diğer hayvansal ürünlerin takası gibi ilişkilerle ortak bir yaşam alanı kurmayı başardılar. Ayrıca, göçebe bireyler veya gruplar sık sık kasabalara yerleşmeyi ve kendilerini kentsel toplumla bütünleştirmeyi tercih ettiler ve bu da onların Soğd yaşam tarzına uyum sağlamalarına neden oldu. Soğdlular, tam anlamıyla kültür elçileri ve ürün tedarikçisiydiler. Budizm, Hristiyanlık ve Maniheizm dahil olmak üzere dinlerin aktarılmasında özellikle öne çıkmışlardı. Bu dinlerin hiçbiri, yerel İran kültlerinin hâkim olmaya devam ettiği Soğd bölgelerinde (büyük ölçüde Budist olan Baktriya'ya komşu güney bölgeleri hariç) yaygınlaşmamıştır. Bununla birlikte Soğdlular, münferiden Budizm, Hıristiyanlık veya Manicilik gibi dinleri ticari sebeplerle benimsediler. Din bağlantılı bu ticaret ağları, seyahat eden tüccarlara barınak ve destek sağlarken karşılığında onlardan önemli bağışlar alacak manastırların kurulmasıyla gelişti.

Soğd sanatı; madeni eşya, tekstil ve özellikle resim dahil olmak üzere Sasani döneminin en önemli eserlerini günümüze bıraktı. Pencikent'teki zengin Soğdlu tüccarların evlerinin 🔎iç mekân duvar resimleri, İran resim geleneğinin en eski ve en canlı örneklerinden bazılarıdır ve dönemin kültürüne çok ışık tutmaktadır. Gösterilen temalar, Şehname ve İran mitolojisindeki öykülerle ilgili sahneler de dahil olmak üzere, genellikle net bir şekilde İran'a aittir. Ancak aynı zamanda Doğu ve Batı'dan bir dizi etkiyi de hissettirir. Örneğin bazı eserlerde Çin motifleri kendini gösterir veya bir Pencikent resmi, Roma'nın mitolojik kurucuları Romulus ve Remus'u dişi bir kurdun karnını emerken gösterir.

İran Tarihi , Gene Garthwaite

İpeğin Çin'den antik Roma'ya kadar ulaştığı ipek yolu, yani İç Asya ticaret yolu daha Han döneminde oluşmuştu. Bu kervan yolunun en önemli kısmı İç Asya'yı katediyordu; başlangıçtan beri ipek ticaretine aracılık edenler hünerli Doğu İranlı bir tüccar kavim olan Sogdlardı. Kadim yerleşim sahaları Amuderya ve Sirderya arasında, büyük hatlarla Zarafşan nehri boyunca, bugünkü Buhara ve Semerkant arasındaki kısımdaydı. Bu bölgeye tarihi Sogdia da diyebiliriz. Sogd şehir devletlerinin değişken bir tarihi kaderi vardı; sıklıkla, bağımsız olmaktan ziyade yabancı güçlerin uyruğu olmuşlardı; çevredeki büyük güçler daima Sogdia'yı da fethetmişti. Burasını Kangkü devletinin ilhak ettiğini daha önce görmüştük; Baktria'ya 350 yılında yapılan göçebe saldırılarından sonra Hyonların, daha sonra da bunların hanedanı olan Heftalilerin otoritesi altına girdiler. Bütün bu önemli tarihi olaylar, onları ticari faaliyetlerinde çok da rahatsız  etmedi ve eski efendileri olan Heftalilerin yerine Göktürkler geçtiğinde bile ipek ticareti aracılığındaki rollerinin devamını korumaya gayret ettiler. İlk Batı Göktürk kağanı İştemi adına, Maniakh isminde bir Sogd yönetiminde İran'a bir elçi heyeti gönderildi; bu elçiliğin amacı Sogdlara orada ipek ticareti yapmak üzere izin sağlamaktı.

Eski İç Asya’nın Tarihi, İstvan Vasary, Ötüken Yayınları


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder