Kizzuwatna tarihi şuradan buradan elde edilen darmadağın bilgilerle, alelacele yamanmış bir bohçaya benzer. Bu bilgiler de, komşu ve çağdaş devlet veya kültür merkezlerinin yazılı kaynaklarından, yani Kültepe‟de ele geçen (Kayseri) Eski Asurca belgeler, Hititlerin başkenti Boğazköy – Hattuşa‟daki Hititçe, Hurrice ve Luvice belgelerden, Asur , Babil, Ugarit ve Mısır menşeli kaynaklardan, arkeolojik buluntular ve nihayet tarihi coğrafya açısından coğrafi ve jeolojik gözlemlerden elde edilmiştir. Ama bu bölgenin insanları en geç daha MÖ. 2000 yıllarında Mezopotamya'da icat edilen çivi yazısını tanıyorlardı ve o yazıyla gerek kendi dillerinde, gerekse o zamanların büyük devletlerinin diplomasi ve kültür dillerinde pekala yazmasını biliyorlardı.
Kizzuwatna
adı
Bu
isim Assurca‟daki Hilakku'dan kaynaklanmaktadır, ama ne anlama geldiği henüz
bilinmemektedir. Öyle anlaşılıyor ki, buraya her gelen hemen her kavim bölgeye
kendi adını vermiştir. Böylece bölgede MÖ. 1. binyılda kurulan yerel krallıklar
da çeşitli isimlerle anılmaktadır. Asurlular buralara Que, Hume , Kisuatni ,
Tabal , Unqi ve Hilakku derlerken, yerel krallar Azatiwataya vs. gibi isimler
veriyorlardı. Mısır kaynaklarında ise q.s.wa.d.na olarak geçer
Çukurova’nın
Tarihi Coğrafyası
MÖ.2.
binyılda Kizzuwatna ve M.Ö.1. binyılda da Cilicia bölgesi , günümüz Çukurova‟sının
aksine, kesinlikle daha geniş bir coğrafi alanı kapsamaktaydı. Cilicia Trachea (
Aspera ) ve Compestris olarak ikiye ayrıldığı M.Ö.1. binyıldaki sınırları aşağı
yukarı bilinmekle birlikte, M.Ö.2. binyılda kapsadığı alanı tespit etmek
oldukça güçtür. Çünkü, bir çok bölgede
olduğu gibi, Kizzuwatna'nın da bir çekirdek sahası, bir de batı, kuzey ve doğusunda
tampon bölgeleri, geçici genişleme alanları vardır. Tabii ki bu tampon bölgeler
siyasi gelişmeler ve güç dengelerine göre gel- git yapıyordu.
Yerli
Kizzuwatna halkı
Bu bölgenin yerleşim tarihi hakkındaki bilgiler kıt olmakla birlikte,
yer, şahıs ve tanrı adlarından hareketle, burada oturan halkın en eski
devirlerden itibaren karışık bir demografik yapıya sahip olduğu anlaşılmakta,
asıl yerli yanında üstün bir Hurri çoğunluğu , bunun yanında Luvilerin ve Sami
kavimlerin varlığı gözlenebilmektedir. Keza çok sayıdaki yerleşim yerinin
dağılışı ve eski isimlerin belirlenmesi de Kizzuwatna tarihi coğrafyasının
öteden beri baş ağrıtan meselelerinden birdir.
……
Yerüstü
araştırmaları, Eski Asur Ticaret Kolonileri Çağının Kizzuwatna'da, Orta Anadolu'da
olduğu gibi yaygın bir yangın iziyle kapanmadığını göstermektedir. Yani burada Orta
Anadolu'ya olan Hitit göçleri gibi yıkıcı , yakıcı bir göç dalgası gelmemiştir;
gelse bile bu göç barışçıl olmuştur. Bu göç eden insanlar büyük bir ihtimalle
Hurriler idi ve kendileri bir kültür kavmi olarak pek savaşkan bir toplum
değildi. O sırada Çukurova‟nın hangi adla anıldığı belli değildir. Ben şahsen,
Telipinu – Fermanında, Kral Ammuna Devrinde o zamanlar düşman ülkeler arasında
ve Zagga, Matila, Galmiya, Arzawa, Šallapa, Parduwata ve Ahulašša yanında bir
defa geçen Adaniya kentinin Kizzuwatna ile eşitlenmesi gerektiği savına katılamıyorum.
Kizzuwatna‟nın bir başkenti var mıydı, varsa adı neydi, bilmiyoruz. Acaba bu başkent Kizzuwatna adını mı taşıyordu? Yoksa oynadığı önemli rolden dolayı başkent, bugün Şar'da yer aldığı düşünülen Kummanni miydi ? Kizzuwatna içinde yer aldığı kesin olan kentler şunlardır: Anamušta, Arana, Aruna, Adaniya, Azpišna, Hulašša, Irima, Kummanni, Lamiya (Lawazantiya ) Luwana, Niriša, Paduwanta, Pitura, Šaliya, Šerigga, Šinamu (-..., Tarša, Terušša/Tiruša, Turpina, Turutma ,Ura, Urauna, Urika, Urušša Uda, Waššukanna, Zaparašna Dağı, Zazlipa, Zilapuna, Zinziluwa ve Zunahara
…..
Ura
kenti ile yapılan antlaşmada kabile reisleri veya tüccarlara ait olan şu kent
ya da köylerin adı geçer: Uksu, Partanta, Huddu, Iyaninna ve Lallatta. İsminin
benzer bir şeklide tarihi devamlılığı dolayısıyla Tarsus ile eşitlenen Tarše /
Tarzi, Adana ile eşitlenen Adaniya, Comana Cataoniae ( Şar ) ile eşitlenen
Kummanni, Lamas ( Limonlu) ile eşitlenen Lamiya, Pozantı (Bizans devrinde Podantos
) ile eşitlenen Paduwanda, Serica ile eşitlenen Šerigga ve nihayet son yıllarda
kazısına başlanan ve Idrimi yazıtındaki Ulisum / Ulusila ile eşitlenmek istenen
İskenderun Körfezindeki Kinet Höyük ( Issos ) dışındaki kentler
bilinmemektedir. Irmaklar arasında Puruna = Pyramos (Ceyhan ), Šamri = Saros (
Seyhan ) ve Ellipra = Liparis ( Soloi Viranşehir yakınında ) biliniyor. Šaliya
Kenti ise Gülek Boğazının kuzeyinde yer almalıydı ve bundan dolayı Ulukışla
yakınındaki Porsuk ( Zeyve ) Höyük ile eşitlenmek istenmektedir. Metinlerden
kazanılan ve bir çoklarının köy veya çiftlik dahi olması mümkün olan yaklaşık 27
adet Kizzuwatna kentine karşın, yer üstü araştırmalarının yaklaşık 70 adet
yerleşim yeri tespit edilmiştir. Tabii bu rakama eskiden büyük çapta Kizzuwatna
hudutları içinde yer alan Amik Ovası ve her gün biraz daha tahrip edilen
Silifke – Taşucu Göksu Deltasındaki höyükler dahil değildir. Tabii ki, her iki
envanter de çok eksiktir ve gerçek durumu yansıtmaktan çok uzaktır. Bunlara
bulunamayan, yok edilen veya aluvyonal ova seviyesinin altında kalmış düz yerleşim
yerleri de eklendiğinde, bu sayıyı en az 100‟e çıkarmak pekala mümkündür. Bu da
bize, metinlerin, bize kentsel oluşumların sadece ¼ ini verebildiğini ve
dolayısıyla ne kadar eksik olduğunu göstermektedir.
Kizzuwatna
Tarihi
Bölgede
en yoğun iskan, Kalkolitik ve Eski Tunç Çağında başlar. Anadolu‟da gerçek
anlamda tarih, her yerde olduğu gibi yazının insan yaşamına girmesiyle başlar.
Anadolu‟ya yazı, M.Ö. 1900‟lerde, Eski Asurlu tüccarların burada ticaret merkezleri
ve iş yerleri kurmasıyla başlar. Yani Mezopotamya çivi yazısı Anadolu‟ya Sumerler
yazıyı icat ettikten ancak 1200 sene sonra gelebilmiştir. Ancak, çoğunluğu
ticaret içerikli bu tabletlerde Kizzuwatna ile ilgili hiç bir bilgi yoktur. Bu
devirle ilgili olarak elimizde sadece bir efsane vardır.
…..
M.Ö.1650‟lerde
ise Hititler, merkezi Orta Anadolu'da olan güçlü bir askeri devlet
kurmuşlardır. Başkenti Boğazköy – Hattuša’nın Orta Anadolu'nun sarp, dağlık ve
ulaşılması güç bir yerinde bulunduğu bu devlet, kısa zamanda ekonomik ve
kültürel açıdan varlığının temelini o zamanlar uygarlığın odak olan Mezopotamya
medeni dünyası içinde olduğunu en kısa zamanda kavramış, askeri işgal ve siyasi
ilişkilerini hep bu yöne kaydırmıştır. Başka bir deyişle, Hititlerin Avrupası
Mezopotamya idi! İşte Kizzuwatna ile ilgili bilgilerimiz, bu Hitit krallarının
verdikleri bilgilerden ve onların Kizzuwatna kralları ile yapmış oldukları
devlet antlaşmalarından kaynaklanmaktadır.
Kral Telipinu ( M.Ö.1510-1485 ) devlet reformuyla ilgili meşhur fermanında, kral Ammuna zamanında Kalmiya , Arzawa , Sallapa ( Sivrihisar ), Parduwata ve Ahhula yanında Adaniya denen bir kentin de Hititlere karşı düşmanca tavır takındıkları ve isyan ettiklerini yazmaktadır. Bir çok araştırıcı bu ifadeden, yani isyandan hareketle, Adaniya, yani Kizzuwatna bölgesinin daha Eski Hitit Çağında Hitit boyunduruğu altına girmiş olduğunu ve burada Adaniya ile kastedilen coğrafi bölgenin Kizzuwatna‟nın bizzat kendisi ile eşit olduğunu öne sürmüştür ve bu sava inananların sayısı her gün aratmaktadır. Ama bu yapılırken “isyan etmek” ifadesinin Hitit tarihi metinlerinde bir klişe olduğu göz arı edilmiştir. Bu açıdan bakıldığında çok spekülatif olduğu için benim katılmadığım bu görüşe, Adaniya Ülkesi uzun süre Hitit işgali altında kalmış ve Hititlerle yapılan eşit devlet antlaşmaları ve Tarsus kazılarında ele geçen Isputahsu mührünün gösterdiği gibi sonradan Kizzuwatna adıyla tekrar bağlamsızlığını ilan etmiş. Hititlerin daha bu erken çağda Kuzey Suriye ve Batı Anadolu toprakları dururken, ulaşılması güç bir ovanın ortasındaki Adana‟yı işgal edebilmiş olduklarını sanmıyorum.
….
Bu
devirde Hititler Kuzey Suriye‟de yıldırım hızıyla işgal ettikleri toprakları
aynı hızla yitirmişlerdir. Idrimi isimli bir Sami beyi, Mitanni Kralı tarafından
Alalah = Açana çevresinde kral yapılmış ve Kizzuwatna Kralı Palliya / Pilliya
ile antlaşmıştı. Bu antlaşma ile mutlaka Hitit yayılmacılığına karşı ortak bir
savunma amaçlanıyordu. Idrimi en az yedi adet Hitit kentini işgal etmişti.
Bundan böyle Kuzey Suriye, Kizzuwatna ve Amik Ovası ta II. Tuthaliya ( M.Ö.1420
) veya I. Suppiluliuma‟ya kadar (M.Ö.1400 veya M.Ö.1370) Kizzuwatna bağımsız bir devlet olarak kalacak ve bir çok
Hitit kralı bağımsız Kizzuwatna kralıyla eşitlik esasına dayanan devlet antlaşmaları
imzalayacaktır. Eski Hitit devlet antlaşmalarının hemen hepsinin de Kizzuwatna
ile yapılmış olması, çok dikkat çekicidir ve Hititler sanki diplomaside en
başarılı oldukları bir enstrümanı sırf Kizzuwatnalılar yüzünden icat etmiş
gibidirler. Bu antlaşmalardan pek çoğu Hititçe ve Akadça olmak üzere arşivinde
bulunmuştur.
……
Büyük
reformcu Telipinu devrinin en önemli tarihi olgulardan birisi de, onun Kizzuwatna
Kralı Isputahsu ile bir antlaşma imzalamış olmasıdır. Antlaşma metninin kendi kırık
dökük olarak bize kadar ulaşabilmiştir ve ayrıca bir kütüphane fişinde ondan
söz edilir. Fakat asıl önemli olanı, Isputahsu adının bize hiç de yabancı
olmamasıdır, keza onun bir mührü, daha 1930‟lu yıllarda Tarsus Gözlükule
kazılarında bulunmuştu ve o kendisine mühür üzerinde “Büyük kral Isputahsu,
Pariyawatri‟nin oğlu” demekteydi; böyle mühürler kazıtmak, o zamanlar bağımsız
devletlerin krallarının işiydi ve Isputahsu bunlardan biriydi, Kizzuwatna‟nın
büyük kralıydı. Isputahsu adı etimolojik olarak yerli Anadolu kökenlidir ve – ahsu
son ekiyle bittiği için B. Landsberger yıllar önce Kizzuwatna‟da konuşulan
dilin adına – ahsu – dili demişti. Babasının adı Pariyawatri‟yi ise indo-ari
olarak yorumlamak isteyenler vardır. Ama Luwice olması muhtemeldir. II. Mursili
devrine tarihlenen sonraki kaynaklar (KUB 19.39 ii 1ff) Telipunu devrinde
Lawazantiya Ülkesindeki Lahhaya‟da bir isyanın bastırılmasından söz ederler. Bu
isyan, belki de oralara vali olarak sürgüne gönderilen Hitit prensi Huzziya
tarafından düzenlenmişti. Demek ki Telipinu, hiç olmazsa Kizzuwatna Ülkesinin
doğu tarafları ile olsun ilgilenebilmiştir. Ayrıca Kizzuwatna'da aranması
gereken Zazlippa Kentinde yapılan bir savaştan söz edilir. Belki de bu savaş ve
siyasi sürtüşmeler Isputahsu ile barış antlaşmasını hazırlayan askeri olaylar
idi. Kendisiyle ilgili çok az belge sahibi olduğumuz Kral Tahurwaili (M.Ö.1480
) de Kizzuwatna Kralı Eheya ile bir antlaşma yapmıştır. Bu antlaşmanın kırık
dökük Akadaca bir nüshası günümüze kadar gelmiştir. Antlaşma metninin içeriği
hemen şimdi inceleyeceğimiz Paddatissu antlaşmasınınkine benzemektedir.
Antlaşma tabletinin üstünde Tahurwaili‟nin mühür baskısı var ki, böyle bir baskı bir
antlaşma metninde ilk kez karşımıza çıkmaktadır; Hitit – Kizzuwatna
ilişkililerinde antlaşmadan sonra ikinci fenomen de budur. II. Hantili‟nin (
M.Ö.1450 ) Pariyawatri olması muhtemel bir Kizzuwatna Kralıyla yaptığı
antlaşmaya yukarıda değindik.
Onun yerine tahta oturan II.Zidanta ( M.Ö.1440 ) da Kizzuwatna ile diplomatik ilişkileri devam ettirdi ve kral Pilliya/Palliya ile bir antlaşma yaptı ( KUB 36. 108,CTH 25 ). Bu antlaşmadan, bir zamanlar Hitti ve Kizzuwatna arasında bir savaş yapıldığı ve bu sırada her iki tarafın sınır bölgesinde yer alan bazı kentlerin tahrip edildiği anlaşılmaktadır . Bunun dışında Palliya / Pilliya adı sık sık kültle ilgili olarak geçmektedir. O, özellikle Kummanni'de Fırtına tanrısı ve onun eşi Hepat‟ın ayinleriyle çok ilgilenmiş, dindar bir kraldır. Kizzuwatna Kralı Paddatissu ile eşit şartlar altında yapılan ve Akadca bir nüshası korunmuş devlet antlaşmasının Hititli taraftarının kim olduğu maalesef bilinmiyor ( KUB 34.1 + KBo 28.105, CTH 26 ). Bu kralın II. Hantili olduğunu savunanlar varsa da, bu kesin değildir. Antlaşmada işlenen konulardan birisi, yani Kizzuwatna ve Hatti Ülkeleri arasındaki tampon bölgede yaşayan göçebe kavimler sorunu, bölgenin iskan tarihine ışık tutması bakımından ilginçtir, şöyle ki: “Eğer büyük kralın kulları, kadınları, malları, sığırları koyunları ve keçileri ile göçerler Kizzuwatna‟ya girerlerse, Paddatissu onları yakalayacak ve büyük krala geri verecektir. Ve eğer büyük kralın kulları, kadınları, malları, sığırları, koyunları ve keçileri ile göçerler ve Hatti ülkesine girerlerse, büyük kral onları yakalayacak ve Paddatissu‟ya geri verecektir.” Nitekim daha sonraki II. Sunassura – II. Tuthalia antlaşmasında bu insanların Hatti Ülkesine geri geldikleri özenle vurgulanmaktadır.
….
Tuthaliya‟nın
oğlu I. Arnuwanda‟nın ( M.Ö.1400-1370 ) yıllıklarından, bu kralın Zunnahara,
Adaniya, Sinuwanda, Ullita, Arzawa, Masa ve Arduqqa‟ya karşı savaştığını öğreniyoruz.
…
Arnuwanda,
Kizzuwatna'nın en önemli liman kenti ve Orta Anadolu‟nun Kıbrıs ve Doğu Akdeniz‟e
açılan kapısı olan Ura liman kentiyle de uğraşmış, burada oturan tüccar veya göçebe
halkı antlaşmaya benzeyen bir protokolle kendine bağlamıştır. Onlara yemin
ettirmiş ve gümüşten hayvan şeklindeki bir kabı ( BIBRU ) hediye olarak Ura
kenti tanrısı Yarri‟ye hediye olarak sunmuştur. Bir tehdit halinde Ura‟lıların
Hitit kralı tarafını tutmaları ve kralın düşmanlarına karşı savaşmaları, Hitit
orduları oralara vardığında askere doğru yolun gösterilmesi, kurallar
bağlanmıştır.
Suppiluliuma‟nın
oğlu ve sonraki kral oğlu II. Mursili‟den ( M.Ö.1339-1310 ) itibaren Kizzuwatna
Hititlerin sanki bir arka bahçesi gibidir. Sayısız defalar bayram ve ayin kutlamak
için Kizzuwatna‟ya gitmiştir. Bir keresinde, herhalde bayramları kutladıktan
sonra kral buradan hareketle Doğu Anadolu'daki Azzi Ülkesine doğru gitmiş ve
Yahressa Kentine saldırmıştır. Bir defa da kardeşi ve Kargamiş Kralı Sarrikusuh
= Piyassili ile buluşmak istemiş, ama tanrılar ona kötü haber ulaştırmışlardır,
keza Piyassili herhalde Çukurova‟nın sıcak ve rutubetine dayanamayarak
ölmüştür. Üzgün kral kardeşinin cesedini o sıcaklarda Hatti Ülkesine taşımış ve
Hatti usullerine göre orada defin ettirmiştir. Mursili, Batı Anadolu‟ya sefere
giderken bir keresinde Kula ( Manisa ) civarındaki küçük volkanik dağların
patlaması ve lav püskürtmesi yüzünden çok korkmuş, şoke olmuş ve yüzü felç olmuş,
bunun sonucu konuşamaz olmuştur. Kral bu derdinin büyüsel açıdan tedavisi için Kizzuwatna‟ya
gelmiş ve burada bir büyü ayini yaptırmıştır; kendisi, giydiği elbiseleri ve bindiği
arabaya varıncaya kadar büyüsel olarak temizlenmiştir. İyileşip tekrar
konuşmaya başlayabildi mi, bilemiyoruz. Ama kendisi bize en güzel edebi tabletleri
bırakmış olduğuna göre, Kizzuwatnalı doktorlar onu herhalde tedavi etmişlerdi.
Unutmamak lazımdır ki, o zamanlar Kizzuwatna Hititler için büyük bir mistik
merkezdi, kültür açısından onlardan çok yüksek değerlere sahiptir ve bundan
dolayı en eski devirlerden beri Hatti ülkesine hep rahip, büyücü, doktor ve
diğer bilge insanlar göndermektedir.
II.
Muwatalli‟nin ( M.Ö.1310-1285 ) Kizzuwatna ile olan ilişkileri karanlıktır. III.
Hattusili ve onun Hurrili eşi Puduhepa ve Hattusili‟nin oğlu IV. Tuthaliya devirlerinde
Kizzuwatna Hitit Ülkesinin bir kültür kaynağıdır. Kraliçe Puduhepa Hitit ve Kizzuwatna
Ülkesinde ne kadar yazılı tablet varsa , hepsini kopye ettirmiş ve Hattusa kütüphanelerini
bunlarla doldurmuştur. Kizzuwatna‟nın Hitit kültürüne, dinine , edebiyatına, günlük
yaşantısına vs. yaptığı etkiler veya Babil kültüründen aktardığı kültür
verileri saymakla bitmez. Hatti arşivleri Hurrice veya Hititçe çevirileriyle
Kizzuwatna tabletleriyle doludur. Bunlar arsından ağız yakma ayinleri ( itkalzi
) fal, büyü ve tıpla ilgili metinler, özellikle bugün Çukurova‟da nesli
tükenmekte olan toy kuşunun ( MUSEN HURRİ ) iç organlarına bakılarak yapılan
falcılık, tanrıların geçeceği yolları envai çeşit yiyecek ve içecekle
süsleyerek düşman tanrıları kandırıp çağırma ( evocatio ) vardır. Mastigga ve Ammihatna
gibi Kizzuwatna‟lı rahip, rahibe ve yaşlı kadınlar, Hatti ülkesinde çok aranan büyü
uzmanlarıydı. Hitit dili bile birçok Hurrice teknik terim, dini ifadeler ve
ritüel terminoloji ile doludur. Hatta başkent Hattusa‟da M.Ö. 13.y.y.‟da bir de
Kizzuwatna mahallesi olduğu öne sürülmüştür. Kizzuwatna Hititler için neredeyse
bir Mekke olmuştu.
Birçok
Hitit kralı ve kraliyet ailesi mensubu kişiler, dini ayin ve bayramları
kutlamak ve Kizzuwatna tanrılarının iyilik ve yardımlarına nail olabilmek
uğruna hep buraya, özellikle ülkenin kutsal kenti Kummanni'ye akın ediyorlardı.
M.Ö.2.Binin sonlarına doğru, Deniz Kavimleri denen ve tüm musibetlerin ve felaketlerin, çöküntülerin haksız olarak kendilerine atfedildiği göçler arefesinde Kizzuwatna, Mısır firavunu III.Ramses‟in 8. saltanat yılına tarihlenen metinde, Kode/Qadi ismi altında (=Kizzuwatna), Kargamis, Arzawa ve Alasiya ile birlikte anılmakta ve hiç bir devletin o Deniz Kavimlerine karşı koyamadıkları ve yıkılıp gittikleri yazılıdır. Hitit ve yerli Kizzuwatna hakimiyetinin çökmesinden sonra buralar kimlerin gelip yerleştiği meçhuldür.
Eski
Çağlarda Çukurova’nın Tarihi Coğrafyası ve Kizzuwatna Krallığının Siyasi
Tarihi, Ahmet Ünal, Cukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder