V. Mehmed (Reşad)

Osmanlı padişahlarının otuz beşincisi olan V. Mehmet Reşat, Sultan Abdülmecit'in oğludur. Annesinin adı, Gülcemal Kadın Efendi’dir. Padişah olduğunda 65 yaşındaydı.

Özel ve düzenli bir eğitim görerek Arapça ve Farsça öğrenmişti. Çok uzun süren şehzadelik ve veliahtlık dönemini İran edebiyatıyla ve bilhassa Mesnevi okumakla geçirdiği söylenir.

Mevlevîliğe olan yakın ilgisi bundan kaynaklanmaktadır. Trablusgarp Savaşı, Balkan savaşları, Birinci Dünya Savaşı gibi olaylar onun padişahlık döneminde yaşandı. Ancak yaşanan bu olaylar üzerinde V. Mehmet’in olumlu ya da olumsuz hemen hiçbir etkisi olmadı. II. Abdülhamit döneminde yaşadığı uzun bir gözaltı dönemi, onu bu olaylar karşısında herhangi bir tavır almaktan alıkoydu. Saltanatının ilk aylarında Doğu Anadolu’da ve Adana’da Ermeni ayaklanmaları çıktı. Her iki bölgedeki ayaklanma da bastırıldı.

 Arnavut isyanı

Avusturya, İtalya, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ’ın kışkırtmaları nedeniyle, Arnavutlar uzun bir süredir Osmanlı hâkimiyetine karşı ayaklanmak için fırsat kolluyorlardı. Kosova Valisi Mazhar Bey'in, Üsküp’ü imar etmek için dahilî bir gümrük vergisi getirmek istemesi ve bunun üzerine sakal ve yumurta vergileri de getirileceği şeklindeki söylentiler, Arnavutluk’ta isyan çıkmasına sebep oldu. İsyanı bastırmak amacıyla Harbiye Nazın Mahmut Şevket Paşa, seksen iki piyade taburuyla Arnavutluk’a geldi. Halkın elindeki bütün silâhlar toplandı. İsyan bastırıldı. Bununla beraber Arnavutlar arasında, Osmanlı Devleti’nden ayrılma düşüncesi ve isteği önlenemedi.

Trablusgarp savaşı

Siyasî birliğini 1870’te tamamlayan İtalya, diğer Avrupa ülkelerine göre, sömürgecilikte geç kalmıştı. Dünyanın zengin bölgeleri, daha önce güçlü devletlerce paylaşılmıştı. Bu nedenle İtalya, sömürge elde etme konusunda, zayıf ülkelerin elinde bulunan topraklara göz dikti. Bu politıka gereği, Osmanlı Devleti'nin zayıf durumundan yararlanmak istedi. Trablusgarp, Osmanlı Devleti’nin Afrika'daki son toprak parçası olup, İtalya'nın güneyinde bulunuyordu. 1911’de Osmanlı Devleti’ne bir ültimatom veren İtalya, Trablusgarp'ın kendisine teslim edilmesini istedi İtalya, bu konuda, İngiltere ve Fransa'nın desteğini sağlamıştı. İsteğinin kabul edilmemesi üzerine, Osmanlı Devleti’ne savaş açtı.

İtalyanlar, güçlü donanmalarının desteğinde Trablusgarp kıyılarına asker çıkardılar. Mısır, İngilizlerin işgalinde bulunduğundan, Osmanlı Devleti karadan Trablusgarp'a yardım gönderemedi. İtalya, denizde de çok güçlü olduğundan, bu yolla da yardım göndermek imkânsızdı. Bu nedenlerle, Trablusgarp’ın savunulması, oradaki kuvvetlere ve yerli halka bırakıldı. Ayrıca, Mustafa Kemal ve Enver Bey gibi, genç ve vatansever bazı subaylar gizlice Trablusgarp'a gittiler. Mustafa Kemal, Derne'de; Enver Bey, Bingazi'de kuvvetleri örgütlediler. İtalyanlar, üstün kuvvetlere sahip olmalarına rağmen, kıyılardan içeri gidemediler. Mustafa Kemal, Derne ve Tobruk’ta önemli başarılar kazandı. İtalya, Osmanlı Devleti'ni barışa zorlamak için, Rodos ve Oniki Ada’yı işgal etti; Çanakkale Boğazı’nı topa tuttu. Ancak, bu çabalarından bir sonuç alamadı. Bu sırada, Balkan Savaşı’nın çıkması üzerine, Osmanlı Devleti, yakın ve daha büyük tehlike karşısında, İtalya ile anlaşmak zorunda kaldı. İsviçre'nin Uşi şehrinde bir antlaşma yapıldı  (1912).

Uşi Antlaşması

1-  Trablusgarp ve Bingazi, İtalya’ya bırakıldı.

2- İtalya, savaş sırasında işgal ettiği Oniki Ada’yı Osmanlı Devleti’ne geri verdi. Ancak, adaların, Yunanlılar tarafından işgal edilebileceği düşüncesiyle. Balkan Savaşı'nın sonuna kadar İtalyanlarda kalması uygun görüldü. İtalya, sonradan bu adaları Osmanlı Devleti’ne geri vermekten vazgeçerek, kendi topraklarına kattı. 1947’ye kadar adaları elinde tutan İtalya, İkinci II.Dünya Savaşı’nı kaybedince, buraları Yunanistan’a verdi.

Trablusgarp Savaşı sonunda. Osmanlı Devleti'nin Kuzey Afrika'daki varlığı sona erdi. Trablusgarp Savaşı’ndan cesaret alan Balkan devletleri, Osmanlı Devleti’ne karşı topluca saldırıya geçti.

 Balkan savaşları

Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan, yakın bir tarihte Osmanlı Devleti’nden ayrılarak, bağımsız olmuşlardı. Balkan devletleri, kendi aralarındaki anlaşmazlıklara son verip, Osmanlıları Rumeli’den atmak amacıyla anlaştılar. Bu antlaşmanın yapılmasında Rusya'nın büyük rolü oldu. Sırbistan ve Bulgaristan arasında yapılan gizli anlaşmaya, daha sonra Yunanistan ve Karadağ devletleri de katıldı. Balkan devletleri, bu sırada devam etmekte olan Trablusgarp Savaşı’nı bir fırsat olarak gördüler. Balkan Savaşları, Karadağ’ın, Osmanlı Devleti’ne savaş ilân etmesiyle başladı (8 Ekim 1912).


I.Balkan Savaşı

Savaş Osmanlı orduları için tam bir başarısızlık sınavı oldu. Bulgarlar, Sırplar ve Yunanlılar Osmanlı ordularını kısa sürede bozguna uğrattılar. Bulgarlar İstanbul üzerine, Yunanlılar Selanik’e, Sırplar da Arnavutluk bölgesine doğru yürüdüler. Karadağ İşkodra’yı kuşattı. Savaşın bu biçimde gelişmesi Avrupa devletlerinde önce büyük bir şaşkınlık yarattı. Hiçbiri Osmanlı ordularının böylesine yenileceğini düşünmüyordu. Hatta Rusya bile. Gerçi Rusya’nın sevgi ve desteği başından beri Balkan devletlerinden yanaydı. Ancak onarın kesin başarısını beklemediği için,  savaşın çıktığı gün, öteki Avrupa devletleriyle birlikte, sonuç ne olursa olsun  Balkan sınırlarının değişmeyeceğini bildirmişti. Oysa Osmanlı bozgunundan  sonra, kasım başında bir açıklama yaptı ve Balkan devletlerinin aldığı toprakların “ silâh hakkı” olarak bu devletlere bırakılmasını istedi.

Balkan devletlerinin, özellikle Sırbistan’ın başarısından en büyük kuşku duyan devlet ise Avusturya oldu. Sırbistan, kazandığı başarılardan yararlanarak topraklarını Adriyatik’e kadar genişletmek, Arnavutluk bölgesinin kuzeyinde alacağı bir limanla denize çıkmak istiyordu. Avusturya’nın Sırbistan’ın büyümesi ve güçlenmesi karşısında ne  kadar duyarlı olduğunu biliyoruz. Bu bakımdan, Sırbistan’ı Adriyatik Denizi’nde istediği limandan yoksun bırakmak amacıyla, Avusturya Osmanlı İmparatorluğumun Arnavutluk vilayetlerini bağımsız bir devlet haline getirmekten başka çare göremedi. Onun bu isteğini İtalya da destekliyordu. Ancak Avusturya gerek Sırbistan’a, gerek Karadağ’a karşı bir denge unsuru olarak  kullanmak istediği Arnavutluk’u büyük  ve güçlü tutmak taraflısıyken; İtalya,  ileride kolayca kendi üstünlüğü altına  alacağı, zayıf bir Arnavutluk kurulmasını düşünüyordu. İşte bu nedenle, Sırp ordularının Arnavutluk’a doğru ilerlemeleri ortaya çözümü güç bir sorun çıkardı. Hele, Arnavutlar ekim sonlarında bir kurucu meclis toplayarak bağımsızlıklarını ilân edince, durum daha da güçleşti. Avusturya ve İtalya Arnavutluk’un, Rusya da Sırbistan’ın arkasında yer aldılar. Balkanlar’da yeni bir Rusya-Avusturya anlaşmazlığı patlak  vermişti. Bu yeni bunalım üzerine Avusturya ve Rusya gözlerini müttefiklerine çevirmişlerdir.

Kendisini her zaman savaşa hazırlıklı  gören Almanya, özellikle İkinci Fas bunalımının Alman kamuoyunda uyandırdığı kötü izlenimleri silmek amacıyla, tıpkı 1908 Bosna-Hersek bunalımında olduğu gibi, hemen Avusturya-Macaristan’ı sonuna kadar destekleyeceğini bildirmiştir. Fransa ise İtalya’nın ne  yapacağını, 1902 İtalyan-Fransız Antlaşmasında öngörülen tarafsızlığa  uyup uymayacağını öğrenmek istemiştir. Arnavutluk konusunda Avusturya  gibi düşünen İtalya bu konuda bir güvence vermeye yanaşmayınca da, Fransa Rusya’ya ılımlı davranmasını öğütlemiştir. Bu durumda Rusya için bir kez  daha gerilemekten başka çare kalmıyordu.

Londra Konferansı

Bir yandan Rusya ile Avusturya arasındaki gerginlik devam ederken, öte yandan da Osmanlı İmparatorluğu ile  Balkan devletleri arasındaki savaş sürüp gidiyordu. Bulgar orduları, kasım  ortalarında, önce Edirne’yi kuşattıktan  sonra Çatalca önlerine gelmişler ve büyük bir saldırıya geçmişlerdi. Fakat bu  saldırı Osmanlı kuvvetleri tarafından durduruldu. Yunanlılar ise Selanik’ten  öteye geçemiyorlardı. Bu durumda aralık başlarında, Bâbıâli ile Balkan  devletleri arasında ateşkes antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre, savaşan devletler yirmi gün içinde Londra’da bir konferans toplayacaklar ve barışın koşullarını görüşeceklerdi. Ateşkes antlaşmasında öngörülen bu  konferans, aralık ortasında çalışmalarına başlamıştır. Onun yanısıra toplanan ve büyük devletlerin Londra’daki  elçilerinin katıldığı ikinci bir konferansta, Arnavutluk sorunu ile Sırbistan’ın  liman isteğini görüşüp bir karara bağlamaya çalışıyordu. Yunanistan’ın Ege  Adaları’nın kendisine verilmesi yolundaki isteği de, bu elçiler konferansına  bırakılmıştı.

Londra Konferansı’nda en çok tartışılan, Edirne’nin durumudur. Osmanlı Devleti Arnavutluk vilayetleriyle Makedonya’dan vazgeçiyor; fakat Edirne’yi bırakmaya bir türlü yanaşmıyordu.  Bunun üzerine, 1913 Şubatı’nın ilk günlerinde Balkanlar’da savaş yeniden başladı. Osmanlı orduları yenilmeye devam ettiler. Mart sonunda Bulgarlar  Edirne’ye girdiler. Küçük Karadağ bile Işkodra’yı aldı. Osmanlılar için artık olup bitenlere boyun eğmekten başka çare kalmıyordu. Osmanlı yenilgisi üzerine Londra’da  yeniden barış görüşmelerine başlandı ve  Mayıs 1913 sonunda barış antlaşması imzalandı. Bu antlaşma gereğince, OsmanlIıDevleti Midye-Enez çizgisinin batısında kalan toprakları Balkan devletlerine bırakıyordu.

Haluk Ulman, Tanzimat’dan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi

Babıali baskını

Birinci Balkan Savaşı’nda yenilen Osmanlı Devleti, Rumeli’de büyük toprak kaybına uğramış ve Bulgar ordusu Çatalca’ya kadar gelmişti. Bu gelişme üzerine büyük devletlerin aracılığı ile 1912 yılı sonunda, Londra’da bir konferans toplandı. Balkan devletleri. Edirne dahil, bütün Rumeli’yi istediler (17 Ocak 1913). Hürriyet ve İtilâf Partisi yanlısı Sadrazam Kâmil Paşa’nın, Edirne'yi verme eğiliminde olduğunu düşünen İttihatçılar, uzun bir süreden beri hazırladıktan hükümet darbesini gerçekleştirmeye karar verdi. 23 Ocak 1913 günü Enver Bey (Paşa), Talat Bey (Paşa), Yakup Cemil, Ömer Naci, Sapancalı Hakkı, Mustafa Necip, Hilmi ve Mümtaz beylerle birlikte, 30-40 kadar İttihatçı, Babıâli'yi bastılar. İttihatçılara direnen Sadaret Yaveri Nafiz Bey, Harbiye Nazırı’nın yaveri Kıbrıslı Tevfik Bey' ve bazı görevliler, çıkan ilk çatışmada öldürüldüler. Hükümetin güçlü adamı Harbiye Nazırı Nâzım Paşa, Yakup Cemil tarafından tabancayla öldürüldü. Sadrazam Kâmil Paşa istifaya zorlandı. İttihat ve Terakki yanlısı Mahmut Şevket Paşa, sadrazamlığa getirildi. Babıâli Baskını'nı düzenleyenlerin başında yer alan Enver Bey (Paşa), bundan sonra “Hürriyet Kahramanı" olarak anılır

Dönemin siyasi ortamı ile ilgili daha geniş bilgi: 🔍II.Meşrutiyet ve Sonrası



II.Balkan savaşı

Londra Antlaşması'na göre Bulgaristan, diğer devletlerden daha çok toprak elde etmişti. Bundan memnun olmayan Sırbistan ve Yunanistan. Bulgaristan’a saldırdı. Bulgaristan’ın bu durumundan yararlanmak isteyen Romanya da savaşa girdi. Bulgar orduları yenilmeye başladı.

Balkan devletleri arasındaki bu çatışmadan yararlanan Osmanlı ordusu. Midye-Enez hattını geçti. Bulgarlar, geri çekilmek zorunda kaldı. Edirne ve Kırklareli geri alındı. II. Balkan Savaşı sonunda. Bulgaristan ile İstanbul, Yunanistan ile Atina antlaşmaları yapıldı (1913). Yine bu savaşın sonunda Balkan devletleri. Osmanlı Devleti’nden aldıkları toprakları, Bükreş Antlaşması ile aralarında paylaştılar (1913).

Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında yapılan İstanbul Antlaşması’na göre:

1-Edirne, Kırklareli ve Dimetoka Osmanlılarda kaldı. Kavala ve Dedeağaç, Bulgaristan’a bırakıldı.

2. İki devlet arasında Meriç nehri sınır kabul edildi.

Kıyılarımıza yakın Ege adalarının geleceği ile ilgili karar, Avrupa devletlerine bırakılmıştı. Bu devletlerin verdikleri karar ise; Bozcaada, İmroz ve Meis’in dışında kalan adaların Yunanistan’a verilmesi oldu. Osmanlı Devleti, bu karan kabul etmedi. Ancak, Yunanlıların bu adaları ellerinde bulundurduktan günlerde Birinci Dünya Savaşı başladığından bir şey yapılamadı. Birinci Balkan Savaşı’nda, orduların iyi yönetilmemesi, azınlıkların ihaneti, orduda particilik ve ikiliğin bulunması, yenilginin başlıca sebepleri oldu. Balkan Savaşları, Osmanlı Devleti’nin, Balkan devletlerini bile yenemeyecek kadar güçsüz olduğunu gösterdi. Yine bu savaşın sonunda, Ege Denizi ve Balkanlarda Osmanlı varlığı sona erdi. Balkan Savaşı sırasında ve sonrasında, yüzyıllardır Rumeli’de yaşayan binlerce Türk, İstanbul ve Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldılar.

I.Dünya savaşının sebepleri

XIX. yüzyılın sonlarına doğru siyasî birliklerini tamamlayan .Almanya ve İtalya, kısa zamanda sanayilerini geliştirdiler. Ancak, ham madde ve pazar sorunlarının çözümü için sömürge elde etmede geç kalmışlardı. Bu nedenle ekonomik sıkıntı içinde bulunuyorlardı. .Almanya, 1870'te aldığı Alsas-Loren bölgesi yüzünden, Fransa ile anlaşmazlık hâlindeydi. Afrika'da ve Okyanus adalarında sömürgeler elde etmeye çalışan Almanya, buralarda da İngiltere ile karşı karşı- Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Rusya, Balkanlara yerleşme konusunda siyasî bir çatışma içindeydiler. Almanya, bu konuda Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu destekliyordu. Çünkü, Balkanlara egemen olacak bir Rusya, Almanya için sorun çıkarabilirdi. Bu durum, Almanya’nın Osmanlı Devleti üzerindeki amaçlarını gerçekleştirmesine engel olabilirdi. Almanya'nın bu tutumu, Rusya’yı, İngiltere ve Fransa’ya yaklaştırdı. Almanya'nın Osmanlı Devleti’ne yakınlaşması, İngiltere’yi huzursuz ediyordu. Çünkü, Süveyş Kanalı'nın açılmasından sonra büyük önem kazanan Mısır’ın tehlikeye düşmesi, İngiltere’yi korkutuyordu.

İttifak ve İtilaf gruplarının oluşması

Millî çatışmalar, askerî antlaşmalar ve ekonomik nedenlerle, güçlü devletler, yanlarına bazı küçük devletleri de alarak iki gruba ayrıldılar. Almanya, 1883’te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve İtalya ile birleşerek, Üçlü İttifak'ı kurdu (Savaş başladıktan sonra Osmanlı Devleti ile Bulgaristan bu gruba girerken, İtalya, İtilâf grubuna geçti). Bu birleşme karşısında İngiltere, Fransa ve Rusya da kendi aralarında Üçlü İtilâfı kurdular (1893-1907) (Sonradan bu gruba Sırbistan, Romanya, Yunanistan, Japonya, İtalya ve ABD katıldı). Bu iki grup, her alanda birbirleriyle yanşıyor ve savaşa hazırlanıyorlardı. Savaşı başlatmak için ufak bir kıvılcım yeterli olacaktı.

Savaşın başlaması

28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan veliahtı Ferdinand, Saraybosna’da bir Sırp tarafından öldürüldü. Bu olay. Birinci Dünya Savaşı’nı başlatan kıvılcım oldu. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Sırbistan'ı cezalandırmak için savaş ilân etti. Birkaç gün içinde her iki taraf devletleri, birbirlerine savaş ilân ettiler. Ancak, İttifak Devletleri içinde yer alan İtalya, bir süre bekledikten sonra İtilâf Devletleri arasına katıldı.

Osmanlı Devleti'nin savaşa girmesi ve cepheler

Osmanlı Devleti, Balkan Savaşları’ndaki yenilginin etkisiyle orduyu ve donanmayı ıslah etmeye çalışırken, bir yandan da iki gruba ayrılmış olan Avrupa’da bazı ittifak teşebbüslerinde bulundu. İttifak teşebbüslerinin başarısızlıkla sonuçlanması. Osmanlı Devleti’ni Almanya’ya yaklaştırdı.

Almanya ile ittifak görüşmeleri 27 Temmuz’da İstanbul’da başladı. 2 Ağustos 1914 ’te Türk-Alman ittifakı imzalandı. İtilâf Devletleri taraftarı olarak bilinen Maliye Nazırı Cavit Bey ile Bahriye Nazırı Cemal Paşa ve hükûmet birçok üyesi, gizli görüşmelerden haberdar edilmemiş ancak ittifak imzalandıktan sonra kendilerine haber verilmiştir. Bu ittifaka göre:

1) İki devlet. Avusturya ile Sırbistan arasında çıkan bir anlaşmazlıkta tarafsız olacaklar.

2) Rusya'nın aldığı askerî tedbirler sonunda. Avusturya ile Rusya savaşa girişir ve Almanya da Avusturya'nın yardımına gitmek zorunda kalırsa, Osmanlı Devleti de savaşa katılacaktır.

3) Osmanlı Devleti tehdit altında kalırsa. Almanya Osmanlı Devleti’ni silâhla savunacaktır.

4) İttifak, 1918 yılı sonuna kadar devam edecek ve taraflardan biri feshetmezse, beş yıl için yeniden yürürlükte olacaktır.

I. Dünya Savaşı başladığında Osmanlı Devleti, tarafsız kalmaya karar verdi. Bununla beraber, seferberlik ilân edip kapitülâsyonlan kaldırdı. İtilâf Devletleri de, Osmanlı Devleti’nin tarafsız kalmasını destekliyorlardı. Böylece, İngiltere'nin Orta Doğu yolu güvenlikte olacak ve yeni cepheler açılamayacaktı. İtilâf Devletleri, bunu sağlayabilmek için, Osmanlı Devleti’ne her türlü yardımı yapmaya hazır olduklarını bildirdiler. Bu sırada yönetimi elinde bulunduran İttihat ve Terakki Partisi, İttifak Devletlerini daha güçlü görmekteydi. İttihat ve Terakki’nin güçlü adamı olan Enver Paşa, Almanya'nın bu savaşı kesin olarak kazanacağına inanıyordu. Almanya’nın yanında savaşa girilirse, daha önce kaybedilmiş olan yerler geri alınabilirdi.

Savaşın başlamasından bir süre sonra. Akdeniz’de bulunan iki Alman savaş gemisi Goben ve Breslav, İngiliz donanmasından kaçarak, Osmanlı Devleti’ne sığındılar. Osmanlı Devleti, tarafsızlığını korumak için, bu gemileri satın aldığını bildirdi. Almanya, savaşın kendi üzerindeki yükünü hafifletebilmek için, Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesinden yanaydı. Böylece, İtilâf Devletleri yeni cepheler açacak, güçleri bölünecek ve Almanya’nın yükü azalacaktı. Almanlar, bu konuda. Osmanlı Devleti’ne sığınmış olan iki gemiden yararlandılar. Türk bayrağı çekerek Karadeniz'e çıkan Goben ve Breslav, Rus limanlarını bombaladılar. Bu olay üzerine Rusya, Osmanlı Devleti’ne ültimatom verdi. Osmanlı Devleti ise, bu ültimatoma, 16 Kasım 1914’te savaş ilân ederek karşılık verdi. Bir süre sonra Bulgaristan da, Almanya yanında savaşa girince. Osmanlı Devleti ile Almanya, karadan birleşmiş oldular. Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle, savaş çok geniş alanlara yayıldı. Bu durum, Üçlü İttifak Devletleri için büyük kazanç oldu. Kafkas Cephesinin açılmasıyla, Rus kuvvetlerinin bir kısmını üzerine çeken Osmanlı Devleti, Doğu Avrupa’da İttifak Devletleri’nin yükünü azalttı.  Almanların bu konuda en büyük beklentisi ise, Osmanlı padişahının halifelik gücünden yararlanmak ve halifenin cihat ilân etmesi ve bunun sonucunda İngiliz sömürgelerindeki Müslümanların ayaklanması idi. Ancak, V. Mehmet Reşat, cihat ilân ettiği hâlde bu çağrıya uyan olmadı. Çünkü, Müslümanların çoğu İngiliz sömürgelerinde yaşıyordu. Hint Müslümanları, İngilizlerin yönetiminde bize karşı savaşırken, Araplar da İngilizlere yardım ederek, Yemen’de, Hicaz'da ve Suriye’de. Türk askerlerine karşı savaştılar. Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale, Kafkasya, Filistin, Mısır, Hicaz, Irak, Romanya, Galiçya ve Makedonya cephelerinde savaştı.

Kafkas cephesi 

Savaşın ilânı ile birlikte Ruslar, saldırıya geçerek, Türk topraklarına girdiler (Kasım 1914). Başkomutan Vekili Enver Paşa, Kafkaslardan yapılacak bir saldırının, bölgedeki Müslüman halkın ayaklanmasına ve bu suretle sağlanacak destekle başarıya ulaşılacağına inanıyordu. Aslında, Enver Paşa’yı bu düşünceye yönelten Almanlardı. Enver Paşa'nın cepheye giderek doğrudan yönettiği Sarıkamış Harekâtı, büyük felâketle sonuçlandı. 1915’te yeniden saldırıya geçen Ruslar, 1916 yılı başlarında Erzurum, Muş, Bitlis, Trabzon ve Erzincan'ı ele geçirdiler.

Çanakkale Savaşlarından sonra, Doğu Cephesinde görevlendirilen Mustafa Kemal, Rusları yenerek Muş ve Bitlis'i geri aldı. 1917'de Rusya'da ihtilâl çıkınca, bölgeyi boşaltan Rusların işgal ettikleri yerler yeniden ele geçirildi.

Rusya, savaştan çekildi ve Üçlü İttifak Devletleri ile Brest-Litovsk Andaşması'nı imzaladı (3 Mart 1918). Osmanlı Devleti bu antlaşma ile daha önce Berlin Antlaşması ile Rusya’ya bırakmış olduğu Kars, Ardahan ve Batum'u topraklarına kattı.

Çanakkale cephesi

Bu cephe, İtilâf Devletleri tarafından açıldı. Cephenin açılma nedeni, İngiltere ve Fransa'nın. Boğazlar yolu ile Rusya'ya yardım etmek istemeleriydi. Rusya'nın, Doğu Avrupa’da ve Kafkaslarda savaşı sürdürebilmesi, müttefiklerinin yardımına bağlıydı. İngiltere ve Fransa, Orta Avrupa’daki kuvvetlerine dokunmadan, Boğazlar yolu ile Rusya'ya yardım etmeye karar verdiler. Bu cephenin açılmasıyla, aynı zamanda. İstanbul ele geçirilecek; Süveyş kanalı ve Hint yolu üzerindeki Türk baskısı kaldırılacak: Osmanlı Devleti barışa zorlanmış olacaktı. Bu amaçlarla Ingiliz ve Fransız donanması. 19 Şubat 1915'ten itibaren Çanakkale Boğazı’nın iki tarafındaki Türk savunma hatlarını bombardımana başladılar. Zaman zaman çok şiddetlenen bu bombardımanlar 18 Mart’a kadar devam etti.

İngiliz ve Fransız donanmalarının 18 Mart 1915 günü Çanakkale Boğazı’nı geçme girişimleri, ağır yenilgiye uğramalarıyla sonuçlandı. Türk kuvvetleri karadan atılmadıkça, Boğazların geçilemeyeceğini anlayan İngilizler, 25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası'na asker çıkardılar. Bu bölgede 19. Tümen komutanı olarak bulunan Mustafa Kemal, Arıburnu, Conkbayırı ve Anafartalar'da gösterdiği başarılarla savaş tarihine örnek zaferler ekledi. Özellikle Anafartalar’daki başarısından dolayı kendisine “Anafartalar Kahramanı" unvanı verildi. Çanakkale'nin karadan da geçilemeyeceğini anlayan İtilâf Devletleri, Ocak 1916’da Gelibolu’yu boşaltmak zorunda kaldılar.

Çanakkale savaşları, üstün düşman kuvvetleri  karşısında bile, iyi komutanların elinde Türk askerinin yenilemeyeceğini bütün dünyaya gösterdi. Çanakkale ruhu, aynı zamanda Millî Mücadele ruhunun başlangıcı oldu. Çanakkale zaferi ile Gelibolu Yarımadası’nın ve İstanbul’un. İtilâf Devletleri’nin eline geçmesi önlendi. Bu arada müttefiklerinden yardım alamayan Rusya’da ihtilâl çıktı. Çarlık Rusyası yıkıldı  ve Rusya savaştan çekildi. İngiliz ve Fransızların uğradıkları yenilgi. Müslüman halkların bulunduğu sömürgelerde, özellikle de Hindistan’da ayaklanmalara yol açtı.

Irak cephesi

İngilizler taralından bu cephenin açılma sebepleri; Abadan petrollerini korumak, Ruslarla birleşerek. Hindistan’ın tehdit edilmesini önlemekti. Savaş başladığında Basra’ya çıkan İngilizler, Selmanıpâk ve Kût-ül Amare’de yenilgiye uğradılar. Kazanılan bu savaşlara rağmen. Irak cephesinde istenilen başarı elde edilemedi ve İngilizler, Irak’tan çıkarılamadı. Bunun en önemli sebebi. Başkomutan Enver Paşa’nın, Almanların isteğine uyarak, İran’ı Rus kuvvetlerinden temizlemeye karar verdiği için. Irak cephesindeki taarruzları devam ettirmemesiydi. Bunun üzerine Basra’ya yeni kuvvetler çıkaran İngilizler, giderek üstünlüğü ele geçirdiler. 11 Mart 1917’de Bağdat, İngilizlerin eline geçti. Irak’ta ilerlemelerini sürdüren İngilizler, Kerkük’ü aldılar ve 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandığında Musul’a yaklaşmış bulunuyorlardı.

 Mısır ve Filistin cepheleri

Mısır cephesi, Almanların isteği üzerine açıldı. Amaç, Süveyş Kanalı’nı ele geçirerek, İngilizlerin sömürgeleriyle bağlantısını kesmekti. Cemal Paşa komutasındaki kuvvetlerin 1915 yılı içinde yaptıkları hücumlar başarılı olamadı. İngilizler, Aden ve Süveyş'ten saldırıya geçerek,

Türk kuvvetlerini geri çekilmek zorunda bıraktılar. İngilizler bu arada. Yemen. Hicaz ve Filistin Araplarını isyana kışkırtarak, bu bölgedeki Türk ordularını güç durumda bıraktılar. Mekke Emiri Şerif Hüseyin. İngilizlerle iş birliği içindeydi. Türk kuvvetleri, bu durum karşısında, bu bölgeleri boşaltıp kuzeye doğru çekilmeye başladılar.

 V. Mehmet (Reşat) öldü

I. Dünya Savaşı’nın sonunun yaklaştığı bir dönemde hastalanan V. Mehmet Reşat 3 Temmuz 1918’de 74 yaşındayken öldü.

Padişahlar Albümü, Boyut Yayıncılık

1 yorum: