İran (Persler)



PERSLER
Perslerden Önce
Siyelk uygarlığı. Mezopotamya ve İndus uygarlıklarının merkezleri arasında yeralan ülke, daha çok bozkır dünyasının bir parçası olmakla birlikte, oldukça erken sayılabilecek bir tarihte insan yerleşmelerine kucak açmıştır. VII. binyılda neolitik Tepe Tange Çakmak yerleşmesi sivrilir, İran Yaylası’nda VI. – IV. binyıllara tarihlenen köy ve tarımsal etkinlik izlerine rastlanmıştır. En ünlü sit, Tahran yakınlarındaki Siyelk Tepe’dir. Bu yerleşmenin ne Sami, ne de Hint-Avrupa kökenli Asyalı bir halk tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Burada yapılan kazılarda dallardan yapılmış kulübelerin, kerpiç evlerin, sığır ve koyun besiciliğinin, taş aletlerin, seramik eşyanın, işlenmiş kemiklerin ve deniz kabuklarının izlerine rastlanmıştır. IV. binyılın başında tuğla kullanılmaya başlanır, seramikler hayvan motifleriyle bezenir, bakır yaygın olarak kullanılır ve bölge halkı, dışarıdan kırmızı akik ve firuze taşları getirtirler. Bu son bulgu, Arabistan-Iran (Basra) Körfezi kıyılarında yaşayan ticari ilişkilerin geliştiğine işaret eder.

Tarih öncesi İran uygarlığı, IV. binyılın sonunda, yeni kültürel akımlarla ilişki sonucu, dönüşüme uğrar. Bu akımlardan Orta Asya üzerinden gelen birincisi, uzun süre Yayla’nın kuzeydoğu bölgesiyle sınırlı kalacaktır; Batı’dan gelen ikincisiyse, Sus ve Elam ülkesinden İran’ın geri kalan kesimlerine yayılır.

Zagros Dağları’nın eteklerinde, Mezopotamya ile ilişkide olan Elam ülkesinin Asyalı halkları, sonradan yüksek yaylalarda da benimsenen kendi yazılarını geliştirirler.

Elam uygarlığı.

III. binyılın başında, Elamlılar, başta İran- Mezopotamya sınırındaki Susiane (bugünkü Huzistan) Ovası olmak üzere, bütün Güney İran’a yayılmış durumdadırlar. Sus’un, Elam Devleti’nin ilk başkenti olduğu sanılır, Elam devleti, Mezopotamya uygarlığından çivi yazısını, tabletleri, silindir biçimindeki mühürleri ve düz kırmızı çanak çömlekleri alır. Bu etkiler, doğal kaynaklar bakımından, zengin Yayla ile hammaddelerden yoksun Susiane ve Mezopotamya arasında «karum ticareti» geliştikçe çoğalır. Bu ticaret, Iran devleti üzerindeki Mezopotamya etkisini güçlendirecektir. Öte yandan, Akkad İmparatorluğu, MÖ XXIII. yy.’da, Elam devletini kendi içinde eritir. Bununla birlikte, arkeolojik kaynakların yetersizliği nedeniyle, III, binyılın bu ikinci yarısında Mezopotamya etkisinin yaylanın içerilerine kadar yayılıp yayılmadığı bilinmemektedir, Siyelk’te bir kopukluk olur ve tarih-çeleri iki binyıla yakın bir döneme ilişkin her türlü bilgiden yoksun bırakır. Kuzeydoğuda, Hisar’da, IV binyıldan başlayarak kendini hissettiren Doğu’nun kültürel etkisi, Orta Asya kökenli siyah veya gri-siyah bir seramiğin benimsenmesinden ibaret gibidir.

Elamlılar, Mezopotamya’nın etkisi altında kalmakla birlikte, Akkad İmparatorluğu’nun siyasi hegemonyasına karşı çıkarlar. Gözü pek savaşçılar olarak Mezopotamya’nın boyunduruğundan kurtulup, İran’ı uzun bir çatışma dönemine sokarlar.

AHEMENİ (AKAMANIŞ) İMPARATORLUĞU
Elde yazılı kaynak olmadığından, birçok bölgesel kültürün özgün yanları arkeoloji tarafından ortaya çıkarılmaktadır. Söz konusu kültürlerin başında, Amlah kültürü ve Asur yıllıklarında daha ileri bir tarihte beliren Orta Asya bozkırlarından göç etmiş halklar, Hazar Denizi’nin güneyindeki Medler, daha güneydeki Persler, ve daha doğudaki Partlar gelir. At binmekte usta olan Ariler, henüz çok az insanın yaşadığı yaylaya yerleşerek bağımsız prenslikler kuracaklardır. Elam devleti bunlara direnmez, ancak Asur İmparatorluğu hep zaferle sonuçlandığını iddia ettiği seferlerini aralıksız sürdürür. MÖ “VIII. yy”da, Medler üstünlüğü ele geçirirler; kralları Kiyaksares (M.Ö. yaklaşık 633-584), Babillilerle ittifak kurarak, Asur İmparatorluğu’nun çöküşüne katkıda bulunur (MÖ 612, Ninova’nın düşüşü), Asur’u topraklarına katarak Küçük Asya’daki topraklarını geri alır (bu, imparatorluğunun sınırlarını bauda Halys’e «Kızılırmak» kadar genişletmesini sağlar). Hüküm- da; bütün topraklarını başkenti Ekbatana’dan (bugün Hemedan) denetlemektedir.

Ancak, Med İmparatorluğu fazla yaşamaz. MÖ 550 yılına doğru, Ahemenilerin eline düşer (bu sözcük, büyük olasılıkla Pers krallarının efsanevi atası Akamaniş’ten gelmektedir); Bu hanedanın en ünlü kralı II. Keyhüsrev (Büyük Keyhüsrev olarak da bilinir), Ekbatana’yı da ele geçirir. Med hükümdarı Astyages’i tutsak alır ve Media ile bu ülkeye bağlı bütün toprakları imparatorluğuna katar. Ahemeniler bütün İran topraklarına egemen olacaklardır. II. Keyhüsrev, imparatorluğunun sınırlarını Orta Asya’ya kadar genişletir; ancak başkenti Pasargad’ı İran’da kurar (MÖ- 550). Lidya kralı Karun’u (Kroisos) yener (546), Anadolu’daki bazı Yunan sitelerine boyun eğdirir ve fethettiği toprakları İaksartes (bugün, SiriDerya) kıyılarına kadar genişletir. Babil’i (539), Mezopotamya’yı, Suriye’yi, Fenike’yi ve Filistin’i fetheder.

Ahemeni İmparatorluğu’nun genişlemesindeki bu hız, askerlerin yetenekleri kadar egemenlik altına alınan halklara gösterilen engin hoşgörünün de sonucudur. Fetihler sırasında, Asurlular döneminde olağan sayılan yağma ve haraca ender olarak başvurur. Fethettiği yerlerde çoğu zaman bir kurtarıcı gibi karşılanan Il. Keyhüsrev, Pers hükümdarlarının tartışmasız en yüce gönüllüsüdür ve Babil’de olduğu gibi bütün Sümer ve Akkad’da da yerel tanrılara, saygı gösteri; ibadet yerlerini korur. Mesela, Ur’da Sin Tapınağı’nın surlarını, Nin-Gal tapınaklarını onartır, Uruk’ta Eanna Tapınağı’nın onarımını başlatır. Yahudilerden ilgisini esirgemez: Kudüs’teki tapınaklarını yeniden inşa ettirir.

II. Keyhüsrev, Hazar Denizi’nin doğusunda yaşayan göçebe Massagetailere karşı düzenlenen bir sefer sırasında ölür. Oğlu II. Kambiz (530-522), yerine geçer ve eserini sürdürür; Mısır’ı fetheder (525), Libya ve Nübye’yi haraca bağla; egemenlik alanını Kirenaika’ya kadar genişletir. Ahemeni Imparatorluğu, artık, iki yüzyıl boyunca koruyacağı batı sınırlarına ulaşmıştır. Doğuda ise, İndus ve Tarım Havzası’na kadar yayılır. II. Keyhüsrev ve II. Kambiz fetihlerle uğraşırken, imparatorluğun idari örgütlenmesini göz ardı ederler.

II Keyhüsrev’in oğlu Berdiya olduğunu ileri süren ve büyücülükle suçlanan önceki (selefi) Gaumata’yı öldürttükten sonra, tahta çıkan I. Dara (522- 486), bu boşluğu dolduracaktır. Yeni imparator, imparatorluğu vergi ödeyen yirmi satraplığa bölerek yeniden örgütler; esnek bir yasa derlemesinin çıkarılması tüm ülkede sıkı bir denetim kurmasını sağlar Değeri değişmeyen ilk Pers parasını (altın dareikos) bastırır, ağırlık ve uzunluk ölçülerini standartlaştırır. I. Dara, Nil’i Kızıldeniz’e bağlayan bir kanalın açılmasını da içeren bir dizi bayındırlık çalışması başlatır. Uçsuz bucaksız imparatorluk topraklarında büyük bir sorun oluşturan ulaşım konusunu ele alarak yolların durumunu iyileştirir; mimarisi, imparatorluğun bütün üsluplarını harmanlayan göz kamaştırıcı Persepolis kentini kurar vb.

Kendisinden önceki Doğu imparatorlukları gibi, Pers İmparatorluğu da, din temeline dayanan bir «mutlak monarşi»dir. 1. Dara, Perslerin büyük tanrısı Ahuramazda’nın soyundan geldiğini iddia etmesine karşın, egemenliği altına aldığı halkların tanrılarını da dışlamaz. Mısır’da Amon-Re, Babil’de Marduk kültleri resmen tanınır. Aynı hoşgörü kaygısı idari örgütlenmede de kendini gösterir. 1. Dara tarafından örgütlenen satraplık sistemi, Asur eyaletleri modeline dayanılarak oluşturulur. Bu eyaletler, imparatorluk otoritesine bağlı satraplar tarafından yönetilmelerine karşın, nerdeyse gerçek bir bağımsızlığa sahiptirler; yönetimin temsilcileri, vergi toplamak ve adaleti yerel geleneklere saygı çerçevesin de sağlamakla yetinirler.

Bununla birlikte, 1. Dara’nırı askeri girişimleri, idari reformlarına göre daha başarısız olur M.Ö. 513’te, İskitler tarafından püskürtülür ve İyonya, 499’dan başlayarak ayaklanır.  Bu, ayaklanma, Med savaşlarını başlatacaktır. 1. Dara’nın, Atina’yı cezalandırma girişimi, Maraton Savaşı’ndaki (490) ağır bozgunla sonuçlanır. Helen dünyasının tamamına egemen olmayı amaçlayan oğlu 1. Kserkses’in, Yunanistan’a karşı giriştiği büyük istila hareketi de, aynı şekilde, Salamis Deniz Savaşı (480) ve Plataia ve Mikale çarpışmalarıyla (479) durdurulur.

I.Dara’nın ölümünden sonra, imparatorluğun iç sorunları gittikçe artar: Mısır’ın (486-485), ardından da Babil’in (482 veya 479) ayaklanması, entrikalar yolsuzluklar, vb. İmparatorluğun içinde bulunduğu durumun aynası olan ordu da birlik ve beraberlikten yoksundur ve disiplin altına alınması günden güne zorlaşmaktadır.
Axis 2000

ANADOLU'DA PERSLER
Anadolu, Kyros’un Batı Anadolu’yu işgalinden (M.Ö. 546) Büyük İskender’in Çanakkale Boğazı’nı geçişi tarihine (M.O. 334) değin iki yüz yılı aşkın bir süreç boyunca Pers işgali altında kalmıştır. Pers Krallığı bu dönem içinde Mezopotamya uygarlıklarının en son temsilcisiydi.

Persler Batı’ya doğru Hellas’a değin yayılma politikası izleyen ilk Doğulu ulustur. Bu ya yılmanın ön adımı Anadolu’nun Med Kralı Kyaksares tarafından ele geçirilmesi olmuştur. Kyaksares’in M.O. 585 tarihinde Lydia Kralı Alyattes’e karşı kazandığı meydan savaşıyla Kızılırmak doğusunda kalan bütün Anadolu, Pers Krallığı’nın eline geçti. Pers Krallığı’nı kuran Kyros M.O. 546 tarihinde Sardes’i ele geçirdi ve Batı Anadolu üzerinde egemen oldu.

Persler bütün Anadolu’yu işgal ettikten sonra bu defa Hellas’a yöneldiler. Ancak orada Atina’yı tahrip etmelerine rağmen, Salamis deniz (M.O. 480), ve Plataiai (M.O. 479) kara savaşlarını yitirerek Anadolu’ya çekilmek zorunda kaldılar (Bu konuda ayrıntılı bilgi almak isteyenler için bkz. Arif MüfitMansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ankara 1963 s. 243-272).

Bütün Anadolu’nun M.O. 546 tarihinde Perslerin egemenliği altına girmesi, M.O. 650’den 545’e değin 100 yıl boyunca dünya kültür liderliğini yapmış olan Doğu Hellen kültür merkezlerinin parlak yaşamına son verdi. Bununla beraber Olgun ve Erken Arkaik dö nemleriyle M.O. 5. ve 4. yüzyıldaki Klasik Çağ süreçlerinde bu Uygarlığı, aşağıda Hellen Uygarlığı bölümünde göreceğimiz gibi, yine de parlak yılların yaşanmasına sahne oldu.

Kral Yolu

Persler, Batı’ya yönelik yayılma politikalarını gerçekleştirmek için Kral Yolu’nu inşa et mişlerdir. Böylece tarihte ilk defa Anadolu, Doğu ile Batı arasında 200 yıl süreyle köprü gö revini yapt Kral Yolu Efes’te başlıyor, Sardes üzerinden Lydia’ya oradan Gordion ve Anka ra’ya, Kızılırmak’a varıyordu. Buradan da Kapadokya üzerinden Kilikya Kapıları’ndan Fı rat’a geliyor, Dicle’yi geçiyor ve Assyria üzerinden Susa’ya ulaşıyordu. Yol 90 gün sürüyor du. Yol boyunca konaklama yerleri ve krallığa ait posta istasyonları vardı. Her konaklama- da atlar ve postacılar hazır bekliyor ve gerekli haberi bir konaklamadan ötekine ulaştırıyordu.

Anadolu’da Pers Etkinlikleri

Persler, egemenlikleri altında bulunan Hellen kent devletçiklerini göreceli bağımsızlık- la idare ediyor, onlardan vergi almakla yetiniyorlardı. Perslerin Anadolu’da iki önemli sat raplık merkezi vardı. Bunlardan biri Sardes ötekisi bu satırların yazarı tarafından gün ışığı na çıkarılan, Manyas Gölü’nün güneydoğu kıyısındaki Daskyleion (bkz. E.Akurgal, Anatolia 1, 1956, s.47-51 ayrıca Eski Çağda Ege ve İzmir, s. 3-67). Söz konusu her iki merkezde güzel Pers eserleri bulunduğu halde, bunların Anadolu Hellen sanatına hemen hiçbir etkisi olmamıştır (Sardes’te bulunan eserler için bkz. Ilknur Ozgen, The Lydian Treasure, Ankara 1996).

Pers etkinlikleri Anadolu’da bazı beyliklerin, örneğin Lykia’da, Karia’da, Mysia’da ve Pontus’ta olduğu gibi, Doğu ülkelerde görülen görkemli siyasal yaşama özenmesine yol aç- tı. Sözgelimi Pontus Ereğlisi’nde bulunmuş ve M.Ö. 530 tarihlerinde yapılmış olan satrap heykel başı (Resim 223) bunun en eski ve en güzel örneklerinden biridir. Miletos atölyelerinde yetişmiş bir İonyalı yontu ustasının bu eserinde, Pontus’taki Herakleia kralcığının başında bir Pers tiarası taşıdığını ve sakal, bıyık bakımından Pers örneklerine uyduğunu görüyoruz. Bu önemli eser, Anadolu’daki Hellen sanatının ilk portre yaratısıdır (bkz. E.Akurgal, Griechische und Römische Kunst in der Türkei, s.60-61, Lev. 22,23,80). Halikarnas’taki Maussollos heykeli onun daha sonraki bir başka örneğidir.Geri kalan eserler ise ya doğrudan Pers stilinde (Resim 224) ya da Greko-Pers biçemin de örneklerdir

Anadolu Kültür Tarihi –Ekrem Akurgal- TÜBİTAK Yayını.



🔎İslamiyet öncesi İran

2 yorum: