Anadolu'da Pers Dönemi



Anadolu, Kyros’un Batı Anadolu’yu işgalinden (M.Ö. 546) Büyük İskender’in Çanakkale Boğazı’nı geçişi tarihine (M.O. 334) değin iki yüz yılı aşkın bir süreç boyunca Pers işgali altında kalmıştır. Pers Krallığı bu dönem içinde Mezopotamya uygarlıklarının en son temsilcisiydi.

Persler

Persler Batı’ya doğru Hellas’a değin yayılma politikası izleyen ilk Doğulu ulustur. Bu yayılmanın ön adımı Anadolu’nun Med Kralı Kyaksares tarafından ele geçirilmesi olmuştur. Kyaksares’in M.O. 585 tarihinde Lydia Kralı Alyattes’e karşı kazandığı meydan savaşıyla Kızılırmak doğusunda kalan bütün Anadolu, Pers Krallığı’nın eline geçti. Pers Krallığı’nı kuran Kyros M.O. 546 tarihinde Sardes’i ele geçirdi ve Batı Anadolu üzerinde egemen oldu.

Persler bütün Anadolu’yu işgal ettikten sonra bu defa Hellas’a yöneldiler. Ancak orada Atina’yı tahrip etmelerine rağmen, Salamis deniz (M.O. 480), ve Plataiai (M.O. 479) kara savaşlarını yitirerek Anadolu’ya çekilmek zorunda kaldılar (Bu konuda ayrıntılı bilgi almak isteyenler için bkz. Arif MüfitMansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ankara 1963 s. 243-272).

Bütün Anadolu’nun M.Ö. 546 tarihinde Perslerin egemenliği altına girmesi, M.Ö. 650’den 545’e değin 100 yıl boyunca dünya kültür liderliğini yapmış olan Doğu Hellen kültür merkezlerinin parlak yaşamına son verdi. Bununla beraber Olgun ve Erken Arkaik dönemleriyle M.Ö. 5. ve 4. yüzyıldaki Klasik Çağ süreçlerinde bu Uygarlığı, aşağıda Hellen Uygarlığı bölümünde göreceğimiz gibi, yine de parlak yılların yaşanmasına sahne oldu.

Kral Yolu

Persler, Batı’ya yönelik yayılma politikalarını gerçekleştirmek için Kral Yolu’nu inşa etmişlerdir. Böylece tarihte ilk defa Anadolu, Doğu ile Batı arasında 200 yıl süreyle köprü görevini yapt Kral Yolu Efes’te başlıyor, Sardes üzerinden Lydia’ya oradan Gordion ve Ankara’ya, Kızılırmak’a varıyordu. Buradan da Kapadokya üzerinden Kilikya Kapıları’ndan Fırat’a geliyor, Dicle’yi geçiyor ve Assyria üzerinden Susa’ya ulaşıyordu. Yol 90 gün sürüyordu. Yol boyunca konaklama yerleri ve krallığa ait posta istasyonları vardı. Her konaklamada atlar ve postacılar hazır bekliyor ve gerekli haberi bir konaklamadan ötekine ulaştırıyordu.

Anadolu’da Pers Etkinlikleri

Persler, egemenlikleri altında bulunan Hellen kent devletçiklerini göreceli bağımsızlıkla idare ediyor, onlardan vergi almakla yetiniyorlardı. Perslerin Anadolu’da iki önemli satraplık merkezi vardı. Bunlardan biri Sardes ötekisi bu satırların yazarı tarafından gün ışığına çıkarılan, Manyas Gölü’nün güneydoğu kıyısındaki Daskyleion (bkz. E.Akurgal, Anatolia 1, 1956, s.47-51 ayrıca Eski Çağda Ege ve İzmir, s. 3-67). Söz konusu her iki merkezde güzel Pers eserleri bulunduğu halde, bunların Anadolu Hellen sanatına hemen hiçbir etkisi olmamıştır (Sardes’te bulunan eserler için bkz. Ilknur Ozgen, The Lydian Treasure, Ankara 1996).

Pers etkinlikleri Anadolu’da bazı beyliklerin, örneğin Lykia’da, Karia’da, Mysia’da ve Pontus’ta olduğu gibi, Doğu ülkelerde görülen görkemli siyasal yaşama özenmesine yol açtı. Sözgelimi Pontus Ereğlisi’nde bulunmuş ve M.Ö. 530 tarihlerinde yapılmış olan satrap heykel başı  bunun en eski ve en güzel örneklerinden biridir. Miletos atölyelerinde yetişmiş bir İonyalı yontu ustasının bu eserinde, Pontus’taki Herakleia kralcığının başında bir Pers tiarası taşıdığını ve sakal, bıyık bakımından Pers örneklerine uyduğunu görüyoruz. Bu önemli eser, Anadolu’daki Hellen sanatının ilk portre yaratısıdır (bkz. E.Akurgal, Griechische und Römische Kunst in der Türkei, s.60-61, Lev. 22,23,80). Halikarnas’taki Maussollos heykeli onun daha sonraki bir başka örneğidir.Geri kalan eserler ise ya doğrudan Pers stilinde (Resim 224) ya da Greko-Pers biçeminde örneklerdir

Anadolu Kültür Tarihi –Ekrem Akurgal- TÜBİTAK Yayını.



Persler’in Ön Asya İle İlişkileri

ÎÖ 1300 yıllarına doğru Kafkaslar yoluyla Kuzeybatı İran’a giren Persler, Hint-Avrupalı bir kökene dayanır. Ana yerleşme yeri İran yüksek yaylasının Güneybatısında Parsa adını taşıyan ve hemen hemen bugünkü Fars eyaletine karşıt olan bölgedir.

İÖ 1. bin yılın ortalarına doğru İran ve Zagroslar’dan Kızılırmak’a değin uzanan ve Doğu Anadolu’ya egemen Med Kralı Astyages döneminde, İran’ın Güneybatı bölgesinde, Astyages’e bağlı Pers prensi Kambyses’in yerine oğlu 2. Kyros geçti ve İÖ 559 yılında Pasargad’da Anzan prensi ilan edildi. Bu olay yalnız İran için değil, o zamanın uygarlık dünyası olan tüm Ön Asya, Doğu Akdeniz ve Ege bölgeleri için kader değiştiren bir çağın başlangıcıydı.

Bu tarihlerde Ön Asya Med, Lydia, Babil ve Kilikia Devletleri arasında bölünmüştü. Doğu Akdeniz, Mısır’ın 26. sülale firavunlarının etkisi altındaydı. Ege dünyası ise küçük kent devletlerine bölünen Yunanlılar’ın çekişme alanıydı. Med kralı Kyaxares’in Babil kralı Nabupolassar ile Asur İmparatorluğu’nu, Lydia kralı Alyattes ile de Anadolu’yu bölüşmesinden sonra Ön Asya’da barış ve huzur dönemi başlamıştı. Bu antlaşmalara göre Mezopotamya, Suriye Filistin Babil Krallığı’na, Dicle ve Fırat’ın yukarı bölümüyle Kızılırmak’a değin uzanan bölgeler de Med Krallığı’na kalmıştı.

Cüretli bir asker, becerili bir komutan olduğu kadar da geniş görüşlü, enerjik bir devlet adamı olan Büyük Kyros Ön Asya’nın muzaffer hükümdarlarının deneyim ve başarılarını örnek alarak önce disiplinli bir ordu kurdu. Despotluğu ve yönetimsizliğiyle Kyaxares’in görkemli Med Devleti’ni zayıfla­tan Astyages’e karşı isyan bayrağını açtı; Harpagos’u da elde ederek Med ordusunu bozguna uğrattı ve Astyages’i tutsak aldı (İÖ 550). Bu zafer sayesinde, tüm İran’dan başka, batıda Halys (bugün Kızılırmak) ırmağına değin uzanan, Ön Asya ülkelerini içine alan, büyük Pers İmparatorluğu kurulmuş oldu.

İ.Ö. 6. yüzyılın ortasında Med Devleti’nin birdenbire çöküşü ve Kyros yönetimindeki Persler’in yükselişi Ön Asya’da kurulmuş siyasal dengeyi bozarak yeni karışıklık ve bunalımlara yol açtı; özellikle Anadolu bu karışıklıklardan çok etkilenerek, sonunda tümüyle Pers împaratorluğu’nun egemenliği altına girdi.

ÎÖ 547 yılı sonbaharında Lydia Devleti kralı Kroisos ile önce Kızılırmak, sonra da başkent Sardeis önlerinde savaşan 2. Kyros, sonunda Lydia Devleti’ne son vererek başkenti ele geçirmeyi başardı. ÎÖ 547 yılının Ekim ya da Kasım aylarında Lydia Krallığı başkenti Sardeis’in hiç beklenmedik bir zamanda Pers ordularının eline geçmesi tüm Ön Asya ve özellikle Yunan dünyasında adeta bir şok etkisi yarattı. Böylece tüm Anadolu, Persler’in egemenliği altına girdi ve Ön Asya dünyasında siyasal ilişkiler köklü değişimlere uğradı.

Lydia Krallığı’nın birdenbire çökmesi, Anadolu kıyılarındaki Yunanlılar’ı dehşet içinde bıraktığı gibi, Ön Asya tarihinde yeni bir çağ açan büyük bir trajedinin gözleri önünde oynandığını da ilk kez gördüler. Çünkü bu zamana değin Lydia’daki Mermnad sülalesi, güç ve kudretiyle kendilerini yıldırıyor, zenginlikleriyle de gözlerini kamaştırıyordu. Yunanlılar bu denli güçlü bir sülaleyi yenilmez sandıklarından, onun bir darbeyle aniden çökeceğini hiç düşünmemişlerdi.

Lydia Krallığı’nın yıkılışı Ön Asya tarihinde yeni bir çığır açtı, Kroisos’un Persler’e esir düşmesiyle yaptığı ittifaklar kendiliğinden çözüldü. Kyros’un Anadolu’ya egemen olması Ön Asya dünyasının siyasal dengesini değiştirdi ve bir  bakıma Anadolu uygarlıklarının gelişimini de aksattı.

Herodotos’a göre Lydia Krallığı’nın başkenti Sardeis’in fethinden sonra İonlar ve Aioller, Sardeis’te bulunan Kyros’a elçiler göndererek, Kroisos ile olan koşullar çerçevesinde, kendisine uyruk olmak istediklerini bildirdiler. Kyros’un, Miletos dışında, öteki kentlerin elçilerini geri göndermesinden sonra Yunanlılar, Miletos dışta kalmak üzere Panionion’da birleşerek, Sparta’dan yardım istemeğe karar verdiler. Sparta bu yardım önerisini yanıtsız bıraktı, ancak Sardeis’te bulunan Kyros’a bir elçi yollayarak, Sparta’nın Asyalı Yunanlılar’a yapılacak bir Pers saldırısına izin vermeyeceği yolunda, diplomatik bir protestoda bulundu. Kyros ise bu protestoyu ciddiye almadı.

Büyük Kyros bu görüşmelerden sonra yanına Kroisos’u da alarak İç Asya’ya doğru yola çıktı ve Sardeis’i yeni satrap Tabalos’a bıraktı. Tabalos’a yardım etmek için de Paktyas adında bir yerliyi görevlendirdi. Kyros’un Ekbatana’ya doğru hareketinden hemen sonra, kendisine Lydia ganimetlerini geri getirme görevi verilen Lydialı Paktyas kaçtı; beraberinde götürdüğü para ile asker kiralayarak, kıyı toplumlarından bir ordu topladı ve Sardeis’e saldırarak Kyros’un orada bıraktığı Tabalos’u kuşattı. Bu isyana Yunan kentleri de katıldılar. Sardeis kenti alındıysa da, kaleye çekilen Tabalos, Kyros’un bu kuşatmayı duyup, Medli komutan Mazares emrinde bir kuvvet göndermesine değin dayandı. Mazares, Sardeis kentini isyancılarca terk edilmiş buldu. Paktyas ise Mazares’in Sardeis üzerine yürüdüğünü duyunca önce Kyme’ye kaçtı; Kymeliler onu Mytilene’ye gönderdiler. Paktyas, Mytileneliler’in Mazares ile kendisinin teslimi ile ilgili pazarlığa oturdukları sırada Khios’a kaçtı. Fakat sonunda Khioslular, Paktyas’ı hemen yakalayarak Aterneus kentine karşılık Mazares’e teslim ettiler.

Paktyas’ın önderliğindeki isyan, ulusal Lydia tarihinin son olayını oluşturur. Bu olaydan sonra ortaya çıkan Yunan-Pers savaşlarında her ne kadar Lydia toprakları zarar gördüyse de, Lydialılık hiçbir rol oynamadı.

Paktyas’ın yenilgisinden sonra Batı Anadolu’daki Yunan kentlerinin Pers öcünden son kurtulma şansları da yok oldu. Komutan Mazares, Paktyas’ı Khioslular’m elinden aldıktan sonra Tabalos’a karşı saldıranlara savaş açtı. Önce Priene’yi ele geçirerek; halkını köle olarak sattı. Daha sonra tüm Maiandro Vadisi’ni (bugün Büyük Menderes) yağmaladı, fakat bu sırada ansızın hastalanarak öldü. Mazares’in ölümü üzerine harekete geçen Harpagos, tek tek tüm İonia kentlerini ele geçirdi; daha sonra Karia ve Lykia Bölgeleri üzerine sefer yaparak, tüm bu bölgeleri Pers împaratorluğu’nun egemenliği altına soktu. Böylece İÖ 545 yılında, Batı Anadolu’daki tüm Yunan kentleri Pers boyunduruğu altına girdi. Yalnız büyük ve güçlü bir kent olan Miletos, önceleri Lydialılar ile yapmış olduğu ittifak antlaşmasını Persler ile yeniledi. Fokaia ve Teos halkı ise gemilere binerek kentlerini terk ettiler.

Kyros ele geçirdiği bölgeleri khşatrapa adı verilen, Yunanlılar’ın satrapes dediği valiler tarafından yönetiyordu. Bu nedenle komutanlarından Harpagos’u o zamanlar daha bölünmemiş olan İon-Lydia satrpalığının başına getirdi. Darius’un satraplıkları yeni bir düzene soktuğu İÖ 6. yüzyılın sonlarına değin, Anadolu satraplıklarının dağılımı konusu iyi bilinmez. Ancak İon-Lydia satraplığının Frygia’yı da içine aldığı ve çok büyük bir satraplık bölgesi olduğu anlaşılmaktadır. Yine bu erken dönemde, kuzeyde Marmara Denizi kıyılarında, merkezi Daskyleion (bugün Ergili ?) olmak üzere ikinci bir satraplık kurulmuştu. İlk İon-Lydia satrabı Harpagos’un ölümünden sonra Kyros buraya Oroites adında bir Persli’yi satrap olarak atadı; bu sırada Daskyleion satrabı işe Mitrobates idi.

 İÖ 529 yılında Büyük Kyros öldüğünde geriye büyük ve güçlü bir imparatorluk bıraktı. Yerine, daha sağlığında veliaht yaptığı büyük oğlu 2. Kambyses (Persçe Kambuzya) geçti; Mısır’ı Ahamenid împaratorluğu’na bağladı (ÎÖ 525). Böylece ilk kez olarak eski dünya tek imparatorun yönetimi altına girmiş oluyordu. Ancak akli dengesi pek yerinde olmayan Kambyses, ÎÖ 522 yılında Mısır’dayken, başkent Pasargad’da yerine Gaumata adında biri, Büyük Kyros’un ikinci oğlu Bardiya (Yunanlılar’da Smerdis) adıyla tahta çıkarıldı.

Gaumata, Kambyses’in öldürttüğü kardeşi Kyros’un oğlu Smerdis’e çok benziyordu. Bu haber üzerine Kambyses, Mısır’dan hareket ederek Suriye’ye girdi, fakat yolculuğu sırasında öldü (ÎÖ 522). Bu taht entrikaları sürerken Pers împaratorluğu’nun yönetiminde çeşitli aksaklıklar ve ihtilal­ler görülmeye başlandı. ÎÖ 522 yıllarında Frygia’yı da elinde bulunduran Îon-Lydia satrabı Oroites, önce Samos tiranı Polykrates’i, Menderes Magnesiası’na çağırarak tuzağa düşürdü ve öldürdü; sonra planlarına engel olan Daskyleion satrabı Mitrobates ile oğlu Kranaspes’i ortadan kaldırarak onun satraplığını da ele geçirdi.

Pers İmparatorluğu birbirini izleyen isyanlarla bunalırken, Ahamenid tahtına Hystaspes’in oğlu Darius geçti (ÎÖ 521). Tahta geçer geçmez gereğinden fazla güçlenmiş olan, kendini Frygia, Lydia ve îonia Bölgeleri’nin bağımsız egemeni olarak gören Oroites’i Persli Bagaios aracılığı ile Sardeis’te öldürttü (ÎÖ '519). 7 yıllık didinmesinden sonra Pers împaratorluğu’­nun iç barışını yeniden sağladı. îç barışın sağlanmasından sonra imparatorluğun feodal karakterli yapısına son verme işine yöneldi ve devletini yeni baştan örgütledi. Tüm krallığı,- Herodotos’un nomos olarak tanımladığı 20 vergi bölgesine ayırdı. Bu bölgelerin yanında Büyük Kyros’un kurduğu satraplık örgütünü de geliştirerek sürdürdü. Bu nedenle imparatorluğun topraklarını yeniden, sayıları zamanla değişen, fakat genellikle 20’den aşağı düşmeyen yönetim bölgelerine, yani satraplıklara ayırdı.

Bu bölünmeye göre Anadolu’da şu yeni satraplıklar kuruldu: İauma (îon) satraplığı: Anadolu’nun batı kıyı bölgesinin tümünü, Aiolia’dan Karia, Lykia ve Pamfylia’ya değin uzanan kıyı kesimini kapsamaktaydı; hâzineye yılda 400 talent vergi vermekle yükümlüydü.

Sparda (Sardeis) satraplığı: Mysia, Lydia, Lasonia, Kabalia ve Hytennia’yı içine alıyordu; vermekle yükümlü olduğu yıllık vergi 500 talent gümüştü.

Daskyleion satraplığı: Frygler, Anadolu Thraklar’ı, Paflagonlar, Mariandynler ve Kappadoklar yani Anadolu’nun tüm kuzey kıyısı ve iç kesimdeki Frygia ve Kappadokia da bu satraplığa bağlıydılar; yükümlü olduğu yıllık vergi 360 talentti.

Kilikia satraplığı: Anadolu’nun Toroslar’dan Akdeniz’e değin uzanan kesimini kapsıyordu; vermekle yükümlü olduğu yıllık vergi, günde bir adetten 360 beyaz at ve 500 talent gümüştü. Armenia satraplığı: Bugünkü Doğu Anadolu’dan Karadeniz’e değin uzanıyordu; vermekle yükümlü olduğu yıllık vergi 400 talentti. Herodotos’a göre tüm vergilerin tutarı 360 altın ve 7600 gümüş talenti buluyordu; bu da yaklaşık olarak günümüzün 23 milyon TL. değerindeydi.

Ön Asya’nın en dikkate değer hükümdarlarından biri olan Darius, yalnız öncülleri tarafından ulaşılan sınırları korumakla kalmadı, bunları genişleterek, yer yer baş gösteren ayaklanmaları bastırıp ve örnek bir örgüt oluşturarak, Pers împaratorluğu’nu o zamanın en güçlü devleti durumuna getirdi ve bu devletin hemen hemen 200 yıl kadar yaşamasını sağladı.

İ.Ö. 513 yıllarına doğru Batı Anadolu’nun Ege Denizi kıyınındaki Yunan kentlerinde bazı kaynaşmalar olduğunu haber alan Darius, dikkatini Anadolu ve Yunanistan üzerine çevirdi. O sırada Daskyleion satrabı olan Ariaramnes’in casusluk eylemleri sonucu gerekli bilgileri edinerek, aynı yıl Thrakia üzerinden, Tuna Irmağı ötesinde oturan İskitler’in (Sakalar) üzerine harekete geçti. Bu sefer için Darius’un hazırladığı büyük ordu Anadolu’yu aşarak İstanbul Boğazı önüne geldi. Önceden verilen emir üzerine Batı Anadolu kıyılarındaki Yunan kentlerinin boğaz üzerine gemileriyle kurdukları köprüden geçen Darius, Tuna’yı aşarak Dinyestr Irmağı’na değin ilerledi, fakat yerli boylardan ciddi bir direnme görmediğinden kesin sonuçlu bir zafer elde edemedi. Bununla beraber bu sefer sonunda Thrakia, hatta Makedonia, Pers Devleti’nin etkisi altına girmiş oldu. Bu seferden dönüşünde İon satraplığının başına kardeşi Artafernes’i getirdi (İÖ 511-492).

Bu sırada İon satraplığının içine giren Yunan kentlerinin hoşnutsuzluğu giderek artmıştı. Siyasal bağımsızlığın elden gitmesi yanında ekonomik durumun da giderek bozulması bunalımı körüklüyordu. İskit seferinden sonra Boğazlar’ın, Thrakia’nın ve Marmara’nın kuzey, Karadeniz’in batı kıyılarının Pers Devleti’ne katılması, îonlar’ın Karadeniz kolonileriyle olan ticaret ilişkileri için bir engel olmağa başlamış, aynı zamanda Ön Asya ile Avrupa arasında yapılan ulaşımın Boğazlar’dan geçmesine yol açmak suretiyle, İonia ekonomi alanının büsbütün daralmasına yol açmıştı. İonia kent devletleri topraklarını gerilere doğru genişletmek ya da denizaşırı ülkelerde yeni sömürgeler kurmak olanağından da yoksun kalmışlardı. Bütün bu siyasal, ulusal ve ekonomik nedenlerden ötürü İÖ 6. yüzyılın sonlarında İonia Bölgesi’nde için için bir kaynaşma vardı.



İonia İhtilali

İÖ 500 yılında Miletos tiranı Aristagoras, Pers boyunduruğu altında ezilen tüm Yunanlılar’ın kurtarıcısı olarak ortaya çıktı ve Miletos halkını Persler’e karşı ayaklandırdı. İsyan Miletos’tan komşu bölgelere sıçradı, bir ihtilal haline dönüşerek İonia kıyılarını sardı. Ancak ihtilale tüm İonia kentleri katılmadığı gibi, katılanlar arasında da hiçbir dayanışma yoktu. Yunanistan’dan esaslı bir destek sağlan­madan girişilen bu ayaklanmada ihtilalciler, önce Efesos’tan hareketle Pers satraplık merkezi Sardeis üzerine yürüyerek, bu kenti akropol dışta kalmak üzere ele geçirip ateşe verdiler. Tarihte adı İonia İhtilali olarak geçen bu girişim başarı kazanamadı. Ancak ihtilalcilerin ilk başarısı üzerine Karia, Lykia ve Kıbrıs kentleri de ihtilale katıldılar, öte yandan isyan hareketi Marmara Bölgesi ve İstanbul Boğazı’na değin yayıldı.

İÖ 497 yılında Persler’in savaş hazırlıklarını bitirmeleri ve harekete geçmeleri üzerine durum değişti. Pers orduları ihtilale katılan bölgeleri teker teker ellerine geçirmeğe başladılar. İÖ 494 yılında ihtilalcilerin son büyük dayanak noktası olan Miletos kenti, önce karadan, sonra denizden kuşatıldı ve ihtilalin 6. yılında Persler’e teslim olmak zorunda kaldı. İhtilalin bastırılmasından sonra Pers satraplıkları yeniden kuruldu, fakat bunların ödemek zorunda bulunduk­ları vergiler arttırılmadı.

Mardonios’un Thrakia Seferi

İÖ 492 yılında Sardeis satraplığına Darius’un akrabası ve Gobyras’ın oğlu olan Mardonios getirildi. Yazılı kaynaklarda adının Sardeis satrabı olarak geçmemesine karşın, bu satraplıkla yakın bir ilişkisi olduğu açıktır. Aynı yıl Mardonios, İonia İhtilali sırasında sarsılmış bulunan Thrakia ve Makedonia’daki Pers egemenliğini yeniden güçlendirmek üzere, deniz ve karadan güçlü bir orduyla Avrupa’ya geçti. Thasos Adası’nı ele geçirdi; Persler’e karşı isyan eden bazı Thrak boylarıyla savaştı, Thrakia satraplığı içinde barış ve güvenliği yeniden kurdu; hatta Makedonia Krallığı’nm vasal bir devlet olarak Pers etkisi altına girmesini sağladı. Ancak gerek donanmasının bir fırtınaya tutularak büyük kayıplar vermesi ve gerekse kara ordusunun kayıplan nedeniyle geri çağrıldı.

Maraton savaşı

Mardonios’un fazla sayıda insan ve donanma kaybına neden olan bu seferinden sonra Darius, doğrudan doğruya Yunanistan’a bir sefer düzenleyip, İonia İhtilali’ne 20 gemilik bir kuvvetle yardımda bulunan Atina’yı cezalandırmak istedi. Bu amaçla İÖ 490 ilkbaharında Pers donanması Kilikia’dan hareketle Attika Bölgesi’nin doğu kıyılarındaki Maraton Ovası’na bir çıkartma yaptı. Miltiades komutasındaki Atina ordusuyla Persler arasındaki savaşı sürpriz denecek bir biçimde Atinalılar kazandılar.

Xerxes’in Yunanistan Seferi

Bu yenilgiden bir süre sonra 1. Darius öldü (ÎÖ 486), yerine oğlu 1. Xerxes (Kserkses - Persçe Kşayarşa) geçti. ÎÖ 483 yılında başladığı sefer hazırlıklarını tamamladıktan sonra, İÖ 480 yılı ilkbaharında Yunanistan’a karşı karadan ve denizden harekete geçti. Sardeis’ten hareket eden ordu, Çanakkale Boğazını, planlarını Harpalos adlı bir Yunanlı’nın hazırladığı iki köprüden aşarak Thrakia ve Makedonia üzerinden, Kuzey Yunanistan'daki Thessalia’ya ve oradan da Thermopylai geçidine kadar vardı; donanma da denizden orduya eşlik ediyordu. Atinalı devlet adamı Themistokles’in hazırladığı Yunan donanması Persler’i Euboia Adası’nın kuzey kesimindeki Artemision Burnu’nda yendi, fakat Pers ordusu Thermopylai’den geçince Yunan gemileri Attika’yı korumak için güneye çekilmek zorunda kaldı. Bunun üzerine Atina kenti tümüyle kuşatıldı. Persler kısa sürede Atina’ya girdiler. Akropolü kolaylıkla ele geçirdiler. îonia İhtilali’nde yakılmış olan Sardeis’e karşılık olmak üzere kenti baştan başa yakıp yıktılar.

Buna karşılık 28 Eylül 480 sabahı Persler’in birleşik Fenike-îon donanması Salamis Körfezi’nde bozguna uğratıldı. Savaşı Attika kıyılarından izleyen Xerxes, yenilgiyi görünce aceleyle Yunanistan’ı terk etti ve kışı geçirmek üzere Sardeis’teki satraplık merkezine gitti. Mardonios’un komutasındaki Pers ordusu da Thessalia’ya çekildi. Ertesi yıl bu ordu yine güneye doğru yola çıktı, Atina’yı bir kez daha yıkıma uğrattıktan sonra, kuzeye doğru çekilerek Plataiai Ovası’nda ordugah kurdu. Bu sırada toparlanan birleşik Atina-Sparta orduları Plataiai önüne gelerek Persler ile savaşa tutuştular. Sonuçta Pers başkomutanı Mardonios öldürülerek savaş kesin olarak Yunanlılar tarafından kazanıldı.

Sparta kralı Pausanias bu büyük zaferin anısına Delfoi Apollon tapınağına üç ayaklı altın bir kazan armağan etti. Kazanı birbirine sarılmış üç yılandan oluşan bir sütun destekliyordu. Üzerine Pers savaşlarına katılan kentlerin adlarının yazılı olduğu bu kazanın kaide kesimi Burmalı Sütun olarak bugün İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda durmaktadır.

Plataiai zaferinden hemen sonra bu kez, bugünkü Batı Anadolu kıyılarındaki Samsun Dağları’nın eteğindeki Mykale kıyısında karaya çekilmiş olan Pers donanması tümüyle yakıldı. Bu başarılar üzerine îonia kentleri ayaklandılar; Pers taraftarı Tiranları devirip, ülkelerindeki Pers garnizonlarını kovarak bağımsızlıklarını ilan ettiler.

Yunanlılar'ın Plataiai ve Mykale zaferlerinden sonra savaş Yunanistan'da sona ermişti. Fakat bu Yunanlılar ile Persler arasındaki çarpışmanın bitmesi deme değildi.  ile Yunanlılar pasındaki çarpışmanın bitmesi demek değildi. Yunanlıların asıl amacı Batı Anadolu kıyılarını ele geçirmek ve Persler'i Anadolu içlerine sürerek Ege Denizi'nden kesin olarak çıkarmaktı. Çünkü ancak bu sayede Anadolu kıyılarındaki Yunan kentleri bağımsızlıklarına kavuşabilirlerdi. Nitekim İÖ "8 yılında Hellenler’in komutanı ünvanını taşıyan Plataiai kahramanı Sparta kralı Pausanias, donanmanın başına geçerek Karia ve Kıbrıs kentlerini Pers boyunduruğundan kurtardı. Daha sonra Marmara’ya girerek Byzantion’u ele geçirdi. Fakat orada bir tiran gibi davranmağa başladığından, ÎÖ 477 yılında geri çağrıldı. İonlar’ın önerisi üzerine donanmanın Atina’nın buyruğuna verilmesi kararlaştırıldı.

Attika Delos Deniz Birliği ve Kallias Barışı

İ.Ö. 478/77 yılında Atina, Pers tehlikesine karşı Attikâ-Delos Deniz Birliği adını taşıyan siyasal bir birlik kurdu. Bu birliğin amacı Persler’e karşı sürekli savaşımda bulunarak, adalar ve Anadolu’daki Yunan kentlerinin bağımsızlığını sağlamak ve Persler’in Yunanistan’da yaptıkları yıkımın öcünü almaktı, kısa sürede bu birliğe pek çok-Yunan kenti katıldı.

Birlik donanması önce Trakia kıyılarını Persler’den temizledi, sonra Boğazlar’a bir sefer yaparak, başta Byzantion olmak zere oradaki kentlerin Deniz Birliği’ne girmesini sağladı. Bu arada Atina’da Persler’e şiddetle saldırmağa taraftar olan Kimon, ÎÖ 466 yılına doğru Anadolu’nun güneybatı kıyılarına geçerek savaş yapmadan Karia ve Lykia kentlerini Deniz Birliği’ne soktu. Buradan Pamfylia Bölgesi kıyılarına dolaşarak Eûrymedon ağzında Pers donanmasını bozguna uğrattı. Deniz Birliği’nin kazandığı bu ilk büyük zaferin sonucu Persler’in Güney Anadolu sularından tümüyle çıkarılması oldu.

Pers İmparatorluğu’nun prestijini sarsan bu yenilgiden sonra Xerxes, İ.Ö. 465 yazında amcası Artabanos ve hadımağası Aspamithres (Mithradates) tarafından gece yatağında öldürüldü. Birtakım taht savaşımından sonra aynı yıl Pers tahtına Xerxes’in en küçük oğlu 1. Artaxerxes çıktı. İ.Ö. 460/59 yılında Atina donanması ticaret çıkarları yüzünden Mısırlılar’ın Persler’e karşı giriştikleri isyanı desteklemek zere Mısır’a gitti. Bu olay Persler ile Yunanlılar’ı bir kez daha karşı karşıya getirdi.

İ.Ö.450 yılına değin 10 yıl kadar süren Doğu Akdeniz’e egemen olma savaşımı sonunda Atinalı devlet adamı Perikles, Kıbrıs’ta Salamis açıklarında Fenike donanmasına karşı parlak bir zafer kazanmasına karşın, Kallias adında bir diplomatı Susa’ya göndererek Persler ile barış görüşmelerine girişti. ÎÖ 449 ilkbaharında kabul edilen ve Kallias Barışı denilen bu antlaşmaya göre Atina, Kıbrıs ve Mısır’dan kesin olarak vazgeçiyor, buna karşılık Persler de îonia kentlerine karşı egemenlik haklarını kullanmayacaklarını, donanmalarını kuzeyde İstanbul Boğazı ile güneyde Lykia Bölgesi’nin doğu kıyıları önündeki Khelidonia Adaları (bugün Beşadalar) arasındaki çizgiden ileri geçirmeyeceklerini, kara ordularını ve Anadolu’nun batı kıyılarından 3 günlük uzaklıkta bulundurmayı kabul ediyorlardı.

Bu antlaşmayla Sardeis’in İonia ihtilalcileri tarafından yıkılmasından başlayıp Artaxeres saltanatının 17. yılına değin yarım yüzyıl süren Pers Yunan savaşlarının ilk aşaması sona ermiş oldu.

Bu antlaşmayı izleyen yıllarda Pers İmparatorluğu, Suriye satrabı Megabazos’un başlattığı bir dizi ayaklanmaya sahne olur; sonra Megabazos’un oğlu Zofyros da Karia ve Lykia bölgeleri’nde baş kaldırır. Bu ilk satrap ayaklanmalarına gereken cezayı vermeyen 1. Artaxerxes, ÎÖ 424 yılının Mart ayında karısı Damaspio ile aynı günde öldü. Yerine tek yasal oğlu olan 3. Xerxes geçtiyse de 45 günlük saltanattan sonra, üvey kardeşi Sogdianus tarafından öldürüldü. Sogdianus 6 buçuk ay tahtta kalabildi, onu da o zamanlar Hyrkania satrabı olarak görev yapan kardeşi Okhos (Vahuka) öldürterek 2. Darius adıyla tahta çıktı (ÎÖ 424).

Lydia satrabı ve kuzeni Pissuthnes ayaklandı. 2. Darius isyanın bastırılması için Thissafernes’i görevlendirdi, isyancı satrap yakalanarak Susa kentine getirildi ve orada idam edildi (ÎÖ414) . Pissuthnes’ten sonra Sardeis satraphlığına Thissafernes getirildi. Ancak imparatorluğun satraplara karşı kazandığı bu başarılar Anadolu’da genel bir huzur sağlayamadı. Eski Sardeis satrabı Pissuthnes’in evlilik dışı oğlu Amorges, Karia’da isyan ederek kendini kral ilan etti Ancak Thissafernes, Amorges’i îasos (bugün Kurm kerimde yakalatarak bu isyanı da bastırmayı başardı.

Bu sırada Yunanlılar’ı ikiye ayıran ve uzun zaman boğuşturan Peloponnesos Savaşı başlamıştı (İÖ 431-404) Atina, Anadolu’daki olaylara kayıtsız kalmak zorundaydı. Bu nedenle 2. Darius, Kallias Barışı’nı bir kenara iterek Anadolu satrapları Thissafernes ve Farnabazos'a Anadolu’daki Yunan kentlerinden vergi almaları emrini verdi.  sırada Sparta Persler ile birleşerek bu karara karşı çıkmaz. Pers orduları îonia’ya girerek Attika - Delos Deniz Birliğini tümüyle ortadan kaldırdılar. Daha sonra Spartalılar Persler’in desteğiyle Atinalılar’ı kesin bir yenilgiye uğratıp. Peloponnesos Savaşı’na son verdiler (ÎÖ 404). Atina'nın çökmesiyle Pers Devleti’ne şimdiye değin en çok zarar vermiş olan deniz gücü ortadan kalkmış, Spartalılar da Anadolu’daki Yunan kentlerinin büyük Pers İmparatorluğunun egemenliği altına geçmelerini kabul etmişti.

Atina yenilgisinden bir süre önce 3. Darius, küçük oğlu genç KyrosKaranos ünvanıyla Sardeis, Büyük Frygia ve Kappadokia satrabı olarak Anadolu’ya göndermişti İÖ 407. Bu dönemde Pers İmparatorluğu gerileme belirtileri göstermekle birlikte, henüz güçlü bir devlet durumundaydı. Peloponnesos Savaşı’nın son yıllarında Spartalılar ile işbirliği yaparak oldukça önemli bir rol oynayan Batı Anadolu satrabı genç Kyros, İÖ 404’de tahta çıkan ağabeyi Artaxerxes Mnemon’un yerine geçebilmek amacıyla. Anadolu kentlerinden topladığı orduyla kardeşi üzerine yürüdü,     fakat Babil yöresinde Kunaxa’da (Kunaksa) yapılan meydan savaşında öldürüldü. (ÎÖ 401).

Bu zaferden sonra 2. Artaxerxes, satrap Thissafernes’i kardeşi Kyros tarafına geçen îon ve Güney Aiol kentlerini cezalandırmak üzere, Sardeis’e yolladı. İsyancı kentler Sparta’nın yardımını isteyince, Kyros isyanı boyunca büyük kralı desteklemiş olan Spartalılar Anadolu’ya bir ordu geçirerek Persler’e savaş ilan ettiler (ÎÖ 400).

Efesos’ ta başlayan savaş, kısa zamanda Thissafernes ile Farnabas un satraplıklarını da etkisi altına aldı; esas büyük savaş İ.Ö. 395 yılında oldu. ÎÖ. 396/95 kışını Efesos’ta geçiren Sparta Kralı Agesilaos, İÖ 395 baharında ordusuyla Kaystres Vadisi boyunca ilerleyerek, Karabel Geçidi üzerinden Nif Çayı Vadisi’ne geldi, sonra Sardeis önlerinde Thissafernes’in. ordusunu bozguna uğrattı. Bu yenilgi üzerine Anadolu daki Pers ordusunun komutanlığına ve Sardeis ile İonia satraplığına Tithraustes getirildi; Tissafernes’in Frygia'da öldürülmesinden sonra Agesilaos ile 6 aylık bir ateşkes sözleşmesi imzalandı. Pers İmparatorluğu’nun içine düştüğü bu tehlikeli durum, Agesilaos’un bir savaş için Yunanistan'a geri dönmesi ve Sparta filosunun İÖ 394 yılında Knidos önlerinde büyük bir bozguna uğratılmasıyla son buldu. 

Fakat Atina’nın dış nüfuzunun giderek artması, ÎÖ 389’da Thrasibulos’un Deniz Birliği’ni yeniden kurma girişiminde bulunması, Atinalılar’ın Persler’e karşı isyan eden Kıbrıslılar ve Mısırlılar tarafını tutması, siyasal durumu değiştirdi ve Persler’in yeniden Spartalılar ile birleşmelerine yol açtı. Bu durumda sıkışan Atina, barış istemek zorunda kaldı (İÖ 386) Tarihe Kral Barışı olarak geçen ve Antialkidas adlı Spartalı devlet adamını hazırladığı bu antlaşma, Pers kralının Yunan devletine yaptığı bir buyrultu biçimindeydi. Barış koşullarına göre Anadolu’daki tüm Yunan kentleri, Klazomenai ve Kıbrıs gibi adaları da içine almak üzere, Persler’e bırakılacak, buna karşılık diğer tüm Yunan kentleri bağımsız kalacaklardı.

Persler'in Anadolu'da İzlediği Siyaset

Persler’in egemenlikleri altında bulundurdukları ülkelerde sistemli bir İranlılaştırma siyaseti gütmemiş olmaları tüm bu ülkelerde yerli öğelerin ve yerli kültürlerin gelişmesini kolaylaştırmıştır. Bu nedenle Pers egemenliği zamanında Anadolu’daki Yunan kentleri ve en çok Fenike’deki liman kentleri ekonomik alanda dikkate değer bir gelişme geçirmişlerdir. Pers kralları yerli dinlere ve tanrılara karşı büyük bir hoşgörü göstermekle, yabancı ulusların Pers egemenliğine ısınmalarına yardım ettiler. Ancak Persler, Batı Anadolu’daki Yunan kentlerinin başına kendilerine bağlı kişilerin tiran olarak geçmelerini özendirdiler. Ancak bu tiranlar Persler tarafından atanan kişiler değillerdi; bunlar kentlerde eksik olmayan parti kavgalarında Persler’e dayanarak iktidarı ele almış kimselerdi.

Tüm bu ülkeler ve kentler üzerindeki Pers egemenliği, bunlardan belli bir miktar para vergisi ya da gereğinde gemi ve asker almaya dayanıyordu. Vergiler bazen tarım ürünleri olarak toplanmakla birlikte, esas olarak Darius tarafından ortaya konan biçimde para olarak alınıyordu. Tüm Pers ülkeleri içinde geçen para dareikos idi.

Bu koşullar altında Pers egemenliği, yabancı uluslar için ezici değildi. Çünkü iç barış ve onun doğurduğu huzur, ılımlı bir vergi sistemi, yeknesak bir para, krallığı baştan başa kesen yol ağının sağladığı düzenli bir ulaşım, ticaretin gelişmesine yardımcı olmuş, uluslararası ticaret ise sürekli olarak krallar tarafından korunmuştur. Ulaşımın kolaylığı tarım, hayvancılık ve ekonomiye de yeni bir atılım vermiştir. Pers İmparatorluğumun sağladığı bu uygun ortamda Batı ve Güneybatı Anadolu’daki Yunan kentleri bir yandan İç Anadolu, diğer yandan Ege Bölgesi ve Balkan Yarımadası ile ticarette bulundular ve böylece maddi refaha kavuştular. Persler bazı Yunan kentlerine sikke basma hakkını da verdiler. Hatta Kyzikos kenti altın sikkeler bile basabiliyordu. Persler’ih izledikleri bu hoşgörü siyasetinin güçlü olduğu gibi zayıf yönleri de vardı. Gerçi bu siyaset birçok ülkenin ekonomik durumunun iyileşmesini sağlamışsa da, diğer yandan uyanık ve benliklerini kavramış bazı uluslarda Pers egemenliğinden bir an önce kurtulmak fikrinin ortaya çıkmasına ve güç kazanmasına yol açmıştır. Hatta bazı uluslar Persler’e karşı özgürlük savaşma girmekten bile çekinmemişlerdir. Fakat Persler güçlü orduları sayesinde bu isyanları bastırmak yollarını bulmuş, asilere karşı bazen şiddetli davranarak bu ulusları yerlerinden kaldırıp uzak ülkelere sürmek yöntemini uygulamışlardır.

Anadolu'da Pers Egemenliği, Doç. Dr. Veli Sevin, Anadolu Uygrlıkları Ansiklopedisi, Görsel Yayınları




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder