Yakın uzak komşumuz İran.
İran’a ilgi son yıllarda giderek artıyor. Şah dönemini de yaşamış bizim kuşaklar için İran aslında yakın ama ilgi açısından uzak bir coğrafyaydı. Özellikle Rıza Pehlevi döneminde İran, petrol gelirlerinin sağladığı maddi olanaklar ve ABD’nin bölge politikalarının da etkisi ile, Orta Doğu’nun en önemli güçlerinden biri, belki de birincisi olma hevesi ile hareket ediyordu. Ayrıca Şah, ulusal kimliği güçlendirme adına antik döneme kadar giden tarihsel mirası ve sembolleri kullanmayı (Daha önceki birçok tarihsel devlette olduğu gibi) bir devlet politikası olarak öne çıkarmıştı.
Bilindiği gibi İslami Devrim, süreci bambaşka bir yöne çevirdi. İran kültürel olarak kendine özgü bir İslam inşa etmek için zaten yeterli kodlara sahipti. Mollalar tarihten gelen konumlarını da kullanarak, önceki monarşinin ve Pehlevi yönetiminin hataları üstüne yeni bir rejim kurdular.
İran kültürel belleği, bulunduğu coğrafyada yerleşik kültürün devamlılığını sağlayacak yeterli veriyi barındırmaktadır. Eskinin kadim hanedanları, farklı toplulukları yönetme becerisini kendinden önceki hanedanlar ile bağlantılı oldukları iddiası ile göstermişlerdi. Mollalar ile ortak bir yön de vardı. Her zaman “din” olgusu, yönetici elite geniş bir coğrafyada yönetme yetkisini kullanmadaki en önemli faktörlerden biri oldu.
“Ön-İran dilini konuşan kabileler, şimdiki yerleşkelerine yaklaşık üç bin yıl önce geldiler. Bölgeye yeni gelenler, geniş bir dil ve kültür yelpazesine sahip mevcut sakinlere göre sayıca üstündüler. Bunlardan bazısı örneğin Elamlılar, Babilliler ve belki de Ciruftlular kendi başlarına büyük ve eski uygarlıkların mirasçılarıydılar. Bu halklar öylece ortadan kaybolmadılar. İlerleyen zaman diliminde İran dilini benimsemiş olsalar da kendi kültürleriyle İran medeniyetine katkıda bulunmuşlardır. Aslında, çoğu büyük uygarlık gibi, İran da birçok farklı mirasın birleşmesiyle ortaya çıkan karma bir kültür olarak anlaşılmalıdır. Antik çağlardan günümüze, İran toplumu çok ırklı, çok dilli ve çok dinlidir.” (1)
Burada bir konuya daha değinmeliyiz. “İran platosunun Zağros
sıradağlarıyla ayrılmış batı kıyılarının diğer tarafı, Dicle ve Fırat
nehirlerinin suladığı verimli Mezopotamya, bugün modern Irak ulusu ile
ilişkilendirilse de 2500 yıl öncesinden erken modern zamanlara kadar siyasi
olarak İran'ın bir parçasıydı. Nitekim, nüfusu ve ekonomisi İran
platosununkinden önemli ölçüde daha büyük olduğu için, Mezopotamya,
sakinlerinin çoğu ne etnik ne de dilsel olarak İranlı olmasına rağmen, tarih
boyunca İran dünyasının politik ve ekonomik merkeziydi.” (2)
Başkenti Şiraz olan Fars eyaleti, antik dönemin ünlü iki kentinin de bulunduğu bölgedir. Persepolis ve Pasargad buraya antik dönemde yerleşen ve Pers adı verilen halkın kurduğu kentlerdir. Yunanlılar daha sonra tüm bölgeyi kontrol eden halka verdikleri isimden dolayı, kurulan imparatorluğu Persia olarak adlandırmıştır. “İslam fethinden yüzyıllar önceki Sasani Persia'sı (Sasaniler), on altıncı ve on yedinci yüzyıllardaki Safevi Persia' sı (Safeviler) ve on dokuzuncu yüzyıldaki Kaçar Persia'sı (Kaçarlar). Ancak bu imparatorlukların halkları kendilerine İranlılar ve topraklarına ise İran demişlerdir. Bu isim "soylu" anlamına gelen bir kelimeden türemiştir. Sanskritçedeki benzer bir isimle ve on dokuzuncu yüzyılın sonlarında ve yirminci yüzyılın başlarında ırkçı ideolojiler tarafından kullanılan ve tahrif edilen "Aryan" terimiyle aynı kökene sahiptir.” (3)
“İran” nitelemesinin Sasanice “Eranşahr” (Aryenler Ülkesi) tasarımından geliştiği, tarihsel olarak saptanmalıdır. Eski Sasaniler, bu politik kavramı M.S. 3. yüzyılda yarattılar; çünkü iktidarlarının meşrulaştırılması amacıyla, kendilerini batmış olan eski İran büyük imparatorluğu (Ahamenitler) ile İranlı mitsel eski kralların mirasçıları ve İran’da kök salmış Zerdüşt inancının yandaşları olarak göstermeyi düşünüyorlardı." (4) İran isminin resmi olarak kullanımı Rıza Şah’ın 1935 yılında aldığı bir kararla olmuştur.
İran hiçbir zaman batı benzeri toplumsal süreçleri yaşamadı. Merkezi yönetimler bölgesel olarak el değiştirirken, İran coğrafyasının geleneksel bölgesel yerel güçleri iktidar bileşeni olarak rol oynadılar. Tarihi bölgelere egemen olan aşiret/büyük aileler yönetim aygıtına güçleri oranda ya katıldılar ya da hasım olarak çatışmacı bir tutum izlediler.
İran’ı yöneten güçlerin 4.yüzyıl ortalarından itibaren kendilerine
sorun yaratan Akhunlar’ı Göktürkler’in yardımı ile 6.yy. ortalarında ortadan
kaldırdıklarını biliyoruz. Turani güçlerin giderek batıya hareketi sonucu İran
ile temaslarının arttığını, Arap fethi sonrasında bölge ordularında Türk
unsurunun temel güç olması paralelinde, siyasal denklemde önemli bir aktör
haline geldikleri görülüyordu. 11.yy’dan 20.yy. ilk çeyreğine kadar, Moğol
İlhanlılar dönemi dışında bölgeyi Türk asıllı ya da Türkçe konuşan hükümdarlar
yönetti.
İran’ın coğrafyasına dönersek, kadim kültürler ile komşuluk ilişkileri bağlamında zengin bir birikimden söz edebiliriz. Her şeyden önce Fars bölgesi Mezopotamya ile iç içeydi. Elam döneminde Mezopotamya yönetim gelenekleri bu coğrafyanın yabancısı değildi. Antik dönemde Pers (Ahamenid) Yunan ilişkileri, daha sonra Helenistik dönemde İskender ve ardıllarının mirası, Part döneminde Roma ve daha sonra Bizans komşuluğu, İslam fetihleri sonrasında Arapça’nın etkisi, doğuda ipek yoluyla Çin ile ilişkiler, Hindistan ile ticaret ve kültür alışverişi öne çıkanlarıdır. Modern dönemde kuzeyde komşusu olduğu Rusya’yı ve her dönem Kafkas kültürlerini de saymalıyız.
Farsça (Persçe) Hint-Avrupa dillerinin önemli bir damarını oluşturuyor. Etkisi bugünkü İran ulusal sınırlarını çok aşan geniş bir coğrafyada konuşulan bir dil olarak günümüzde de görülmektedir. Avrupalıların köken arayışında dilsel akrabalığın da etkisiyle üretilen teoriler, İran’a olan ilgiyi arttırmıştır. Özellikle antik dönem ve öncesine romantik bir bakış ile yaklaşan batılı araştırmacılar, İran tarihinin ortaya çıkarılmasında gayret göstermişlerdir. Petrolün bulunması ve İran’ın stratejik konumu nedeniyle bu ilgi İngiltere ve Rusya’nın ana aktörler olduğu yayılmacı bir nitelik kazanmıştır. İkinci Dünya savaşı sonrası, birçok yerde olduğu gibi İngiltere’nin yerini ABD’leri almış, 1979 devrimiyle İran’da İslam Cumhuriyeti kurulmuştur.
Bugünkü İran’ı tanımlamak kolay değildir. Kendine özgü rejimiyle İslam kültürünün egemen olduğu bir toplumsal yapıdan söz edebiliriz. Aşağıda bağlantılarda paylaştığım alıntı, harita ve tablolar, giriş niteliğinde olup, meraklı okuyucu kendi yolculuğuna devam edebilir.
Buraya yolu düşenlerin ilgili sayfalara yapacağı eleştiri ve yorumlar hepimizin anlama çabasına katkı verecektir.
B.Berksan
(1) İran Tarihi, Richard Foltz, İnkılap Yayınevi, 2021
(2) R.Foltz
(3) R.Foltz
(4) Antik Pers Tarihi, Josef Wiesehöfer, Telos yayıncılık, 2002
Bugünkü İran’ın devlet sınırları, coğrafi olarak, kenar
sıradağlarla çevrelenmiş, çukurlardan ve kısmi havzalardan oluşmuş bir iç
dağlık ülke olarak betimlenebilir. Kuzeyde, Hazar Denizine bitişik (eski
volkanik Demavend, 5604 m., ile birlikte) Elburz dağları ve 7000 metreden
yüksek Hindukuş üzerinden Pamir’e devam eden Kuzey İran kenar dağları bu
çerçeveyi oluştururlar; güneyde, Luristan, Huzistan ve Fars topraklarında,
birçok paralel sıradağlar halinde güneydoğuya doğru uzanan (zaman zaman 3000
metreyi aşan yükseklikleriyle) Zagros sıradağları, İran’ı Mezopotamya ve Iran
Körfezine karşı korumaktadır. İç Iran, Kuhrud ya da diklemesine giden doğu İran
sınır dağları gibi sıradağlarla, akıntısız çukurlara ve havzalara
bölünmektedir; bunların için de, ırmaklar tarafından tuz içerikli kille
doldurulmuş ve yağış dönemlerinde tuz bataklıklarına dönüşen geniş çöller bulunmaktadır. Kuzeydeki Dest-i Kavir, dünyanın en büyük tuz çölüdür. Tuzlu kalıntı
göller de, İran’ın kuzeyindeki dağlık bölgenin sembolüdür. Doğu’da,
Belucistan’dan kuzeye doğru uzanan ve Hindukuşla birleşen sıradağlar sınırı
oluşturmaktadır.
Antik Pers Tarihi, Josef Wiesehöfer
İran Tarihi, Richard Foltz, İnkılap Yayınevi, 2021
İran tarihi, Pers İmparatorluğundan Günümüze, Gene R.
Garthwaite, İnkılap Yayınevi, 2011
İran: Aklın İmparatorluğu / Michael Axworthy, Say yayınları,
2017
100 Soruda İran, Mohammed Reza Dijalili, Thiery Kellner,
Bilge Kültür Sanat, 2017
Antik Pers Tarihi, Josef Wiesehöfer, Telos yayıncılık, 2002
Antik Yakın Doğu. Ed: Umberto Eco, Massimo Maiocchi, Alfa Yayınları
Sasanian Persia, Touraj Daryaee, I.B.Tauris & Co. Ltd in association with the Iran Heritage Foundation, 2009
THE POLITICAL HISTORY OF IRAN UNDER THE SASANIANS by R. N. FRYE, Professor of Iranian, Harvard University (The Cambirdge History of İran içinde)
Sasanian Empire, Matt Clayton
İslamiyet, Gustave Edmund Von Grunebaum, Bilgi Yayınevi
https://iranicaonline.org/articles/elam-i
İran Moğolları, Siyaset, İdare ve Kültür, İlhanlılar Devri,
Bertold Spuler, Türk Tarih Kurumu, 2011 (3. Basım)
Moğollar ve İslam Coğrafyası, Peter Jackson, Selenge Yayınları, 2022
Samaniler, Yüksek Lisans Tezi, Tülay Yürekli , 2002
İlk Müslüman Türk Devletleri, A.Ü.A.Ö.F., 2011
Ortaçağ ve Yeniçağ Türk Devletleri Tarihi, , A.Ü.A.Ö.F.,
Modern İran Tarihi, Ervand Abrahamian, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2008
İran Meşrutiyet Devrimi, Bijan Cezani, Kaynak yayınları,
2014
lran: Bir Devrimin Tükenişi, Farhad Khosrokhavar, OlivierRoy, Metis Yayıncılık, 2000
Yaralı Bilinç, Daryush Shayegan, Metis Yayınları, 1991
Ketlenmiş Halk İran, Hamid Dabashi, Metis Yayınları,
Hatemi’nin İran’ı, Sami Oğuz, Ruşen Çakır, İletişim Yayınları, 2000
Modern Ortadoğu Tarihi, William L. Cleveland, Agora Kitaplığı, 2008
Ortadoğu Tarihi, Anne-Laure Dupont Catherine Mayeur-Jaouen
Chantal Verdeil, Doğu Batı Yayınları, 2022
İran Kültürü, Prof.Dr.Nimet Yıldırım, Pinhan Yayıncılık 2016
Atlas of Islamic History, Peter Sluglet Andrew Currie
Atlas of Classical History, Routledge, 2023