Bu göçleri, Batı Roma İmp.luğunun yıkılmasıyla sonuçlanan "kavimler göçü" ile karşılaştırabilir miyiz? Gelenlerin, oldukça uzun süre içinde bölgeye sızdıkları konusunda görüşleri dikkate alırsak, Anadolu'daki kültüre yabancı olmadıklarını söyleyebiliriz. Bölgenin örgütlü, gelişmiş, köklü yapılarının çökmesi ve adeta tarih sahnesinden çekilmek durumunda kalmaları bu sürece yönelik ilgiyi sürekli kılıyor. O halde konunun uzmanlarına kulak verelim. B.Berksan.
Deniz Kavimleri ve Karanlık çağ
Ege Göçleri’nin şiddetli kuraklık sebebiyle gerçekleştiği görüşü yaygın olmasının yanı sıra Avrupa’nın kuzeyinden Balkanlar’a gelen İllir göçünün de burada bulunan kavimlerin göç etmesinde bir diğer önemli etken olduğu düşünülmektedir.(Von Rad, 1972: 141; Killebrew, 2005: 34; Drews, 2014: 62). MÖ. 12. yüzyıl başlarında kuzeyden gelen İlliryalıların Balkan yarımadasına göç etmesi buradaki kabileleri güneye göç etmek zorunda bırakmıştır. Bu kabileler göç ettikleri yerlerdeki kavimleri de harekete zorlayarak büyük bir göç dalgası başlatmışlardır. Balkanlardan hareket etmeye başlayan bu kavimler İstanbul ve Çanakkale
boğazları üzerinden ilerleyerek Anadolu’nun batısında ve kuzeyinde oturan
çeşitli kavimlerle birlikte göçe devam etmişlerdir. Bu esnada Anadolu’nun
neredeyse tamamına hâkim olan Hititlere saldırarak onların devletini
yıkmışlardır (Mansel, 2014: 94). Anadolu’daki Hitit Devletini yıktıktan sonra
güneye ilerleyerek Akdeniz kıyısı boyunca yer alan kentleri ele geçirip Mısır
sınırlarına ulaşmışlardır. Bu ilerleme esnasında geçtikleri bölgelerin
halkları da onlara katılmıştır. Mısır kaynaklarının ifadesine göre önlerinde
bir ateş perdesi bulundurarak Mısır’a ulaşmışlardır. Fakat Mısırlılar onlara
karşı büyük bir mücadele vererek bu göç hareketini durdurmuşlardır (Von Rad,
1972: 141; Tekin, 2007: 15; Yıldırım, 2012: 1395). |
III. Ramses’in Medinet Habu Zafer Kitabesi, son derece kıymetli bir vesikadır. Çünkü bu vesika, hem göçlerin cereyan ettiği coğrafi bölgeler, hem göçe iştirak eden kavimlerin kimliği, hem de onların yaptığı tahribatı bütün ayrıntıları ile gözler önüne sermektedir. Buna göre, Hitit merkezi bölgesinin yanı sıra, Kode ve Karkamış gibi Hitit tâbiyetindeki Suriye krallıkları ve yine bir Hitit vasali olan Alaşya Krallığı, Egeli kavimlerin saldırılarından kurtulamamışlardı. Hitit Devleti için sürekli bir tehdit unsuru olan ve neredeyse bütün Hitit krallarını meşgul eden Arzava bölgesi de bu yıkımdan kendisini kurtaramamıştı. Amarna Çağı’ndan (MÖ. 1400-1350) itibaren bir Hitit vasali olan Amurru Ülkesi’nin de bu tecavüzden kurtulamadığı anlaşılmaktadır (Memiş 2019: 237). |
Ancak bu döneme karanlık
çağ denilmesi, esas olarak arkeolojik bulguların ve yazılı kaynakların sınırlı
olmasından kaynaklanıyordu. Son yıllarda Anadolu'daki birçok kent ve höyükte
yapılan kazılarda elde edilen buluntular, bu dönemin tümüyle karanlık
olmadığına işaret etmektedir. Bu bulgular ışığında özellikle arkeologlar
karanlık çağ tanımlamasına karşı çıkıyorlar. Bununla birlikte arkeolojik
bulgular da toplumsal yapıların köklü bir değişiklik geçirmiş olduğunu,
önceki dönemin büyük yerleşimlerinde dahi "basit, geleneksel ve köylü kültürüne"
geri dönüldüğüne tanıklık etmektedir. |
Ege
Göçlerinin etnografik tesirleri de büyük olmuştur. Hint- Avrupa kavimlerinden
olan Frigler, Kızılırmak büklümünün içine kadar yayılmış, Batı ve Güney Anadolu
sahillerinde ise yine Hint- Avrupa asıllı Hellenler'in kolonileri sıralanmaya
başlamıştır.
Thraklar
ve Frigler Anadolu'ya, Dorlar Yunanistan'a, Akalar'ın büyük bir kısmı Batı
Anadolu kıyılarına geçerek Aiol ve İon yerleşimlerini kurarak Truva'dan İzmir'e
kadar olan toprakları ele geçirdiler. İonya'ya gelen kavimler beraberinde Miken
kültürünü de getirerek Anadolu'da var olan doğu kültürüne katarak parlak İon
kültürünü ve uygarlığını yarattılar. 'Mezopotamya da, savaşçı Asur dışında,
karanlığa gömülmüştür.'
Ege
Göçleri'nin etkilerini Yunanistan'da da görmek mümkündür. Hitit
İmparatorluğu'nun yıkılması üzerine, bu fırsattan yararlanmak isteyen Akalar,
Hititler zamanında ele geçirmeye çalıştıkları fakat bir türlü başaramadıkları
batı ve güneybatı Anadolu kıyılarına hızlı bir göç başlatmışlardır. M.Ö. 1150'lerde Doğu Avrupa'daki kavimler
kaynaşması Dorlar'ı Yunanistan'a sevk ettiğinde, bu yeni kavmin egemenliğinde
yaşamak istemeyen Akalı gruplar, eskiden beri bildikleri Anadolu kıyılarına göç
etmeye devam etmişlerdir.
Yine 'en ani gerileme Yunanistan'da yaşanmıştır. Telafisi olmayan bir kaybın, yani yazının kaybının yanı sıra lüks üretime yönelik tüm sanatlar, kuyumculuk, duvar resimleri, değerli taşlara oyulmuş mühürler, yontu fildişleri vb. hep yok olur. Sadece çanak çömlekçilik ayakta kalacak, Mykenai üslubunun son izleri M.Ö. 11. yüzyılda silinip yerlerini ilk ön- geometrik seramiklere bırakacaktır.
Orta
Anadolu'da çivi yazısı tamamen ortadan kalkmış, fakat Urartu memleketinde
taşlar üzerine çivi yazısıyla yazma geleneği devam etmiştir. Buna karşılık,
Batı Anadolu'da ancak M.Ö. 8. yüzyıldan sonra olmak üzere, kökünün Hellen
alfabesine dayandığı iddia edilen Frig yazısı ortaya çıkmıştır.
Ege
Göçleri'nin ekonomik alandaki etkilerini unutmamak gerekir. Her şeyden önce bu
göçlerden sonra deniz yolları daha da önem kazanmaya başlamıştır. Bu devir
ekonomisinde artık bronz ingotlar yerine, üzeri damgalı altın ve gümüş halkalar
kullanılmaya başlanılmıştır. Bir başka deyişle milletler arası ticaret ilk defa
bu zamanda ortaya çıkmıştır.
Bütün
bu süreç içerisinde etnik dünyanın kent devletleri ya da krallıkları yerine köy
kültürlerinin hakimiyeti söz konusu olmuştur.
Ve Ön Asya'dan gelen demir silahlara sahip kavimler tunç silahlı Ön Asya
uygarlıklarının Demir Çağı'na tam olarak geçmelerini sağlamıştır. 'Ege
Göçleri'nden sonra, inşaat tarzları bile değişmiştir. Hitit mimarisine özgü iki
duvar arasına küçük taş ve molozlarla doldurma yapı tekniği yerine, iri
taşlarla yapılan Frig mimari tarzı ortaya çıkmıştır.
Kıtlık ve Göç Kuniholm’un ağaç
halkaları üzerindeki incelemeleri MÖ 1159 yılı ve onu takip eden 20 yıl
boyunca Anadolu’da kurak geçen yılların izlerini sunmaktadır. Hitit, Mısır ve
Ugarit belgeleri Anadolu’daki kıtlığa ilişkin bilgileri ortaya koyarken,
Yunanistan’da ise Miken Uygarlığı’nın ekonomik kayıtları niteliğindeki Linear
B tabletlerinde böyle bir bilgiye ulaşmak mümkün olmamakla birlikte, aslında
bu bilgiye ulaşmak, tabletlerin yazılma amacına da uygun değildir. Buna
karşın Carpenter’in önermiş olduğu kuraklık yılları, belli bölgelerdeki nüfuz
azalışları, Ege kökenli halkların Ege Adaları ve Batı Anadolu kıyılarına
ulaşmış olduğunun arkeolojik izleri, peşi sıra gelen bir göç hareketinin en
azından Anadolu’dan değil, Yunanistan’dan başlamış olabileceğini
göstermektedir. Yeni yurt arayışı içerisine giren Ege kökenli halkların Batı Anadolu kıyılarına ulaşması, muhtemelen bu göç hareketi içerisinde, Anadolu’daki kıtlık çeken halk gruplarını etkisi altına almış olmalıdır. Zaten durumundan memnun olmayan, bölgesel olarak kıtlıkla karşı karşıya olan yerli halklar, batıdan gelen yabancı tehdidi karşısında topraklarından ayrılmak durumunda kalmış olmalı ve birbirini izler biçimde “karnını doyurmak” isteyen grupların eklenmesi ile MÖ 1225-1175 yılları arasında gelişen ve Merneptah ile III. Ramses dönemlerinde birer kez uygun koşulların hazırlandığı dramatik bir göç tablosunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sonuç olarak Geç Tunç Çağının sonlarında yukarıda aktarmış olduğumuz iklimsel değişiklikler sonucunda meydana gelen bölgesel kuraklıkların etkisi ile ortaya çıkan kıtlık hali, birçok farklı halk grubunu topraklarından ayırmış olmalıydı. Bu şekilde ortaya çıkan bölgeler arası değişen demografik yapılar, farklı coğrafyalara ulaşan kültürel unsurlar, farklı yerleşimlerde karşılaşılan yıkım izleri, yeni coğrafyalarda kültürünü yerel unsurlarla şekillendirerek sürdüren ya da asimile olan halkların varlığı, Yakın Doğu’da Geç Tunç Çağından Erken Demir Çağına geçişte belirleyici olmuştu. Geç Tunç Çağı Sonunda Yakın Doğuda Yıkım, Barış Gür |
Yazılı Kaynaklara Göre Ege Göçleri’ne Katılan Kavimler, Çetin EKİN Yüksek Lisans Öğrencisi,
Kaynaklar:
Ege
Göçlerinin Tetiklediği Diğer Göç Hareketlerine Kısa Bir Bakış, Prof.Dr.Ekrem
Memiş, Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, Sayı 19, Eylül 2019
Geç Tunç Çağı
Sonunda Yakın Doğuda Yıkım, Barış Gür, Aktüel Arkeoloji, Sayı 68, 2019
Yazılı Kaynaklara
Göre Ege Göçleri’ne Katılan Kavimler, Çetin EKİN Yüksek Lisans Öğrencisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder