İmparator I. Constantinus, 4. yüzyılın başındaki iç savaşların ardından, İmparatorluğun bir bütün olarak artık Roma'dan etkili bir şekilde yönetilemeyeceğini fark etti. Başkentini doğuya, antik Megara kolonisi Bizantion'un bulunduğu yere taşıdı ve adını Konstantinupolis, Constantinus'un Kenti olarak değiştirdi.
Kent cazip bir stratejik konuma sahipti, çünkü imparator Boğaziçi'nden hem Doğu, hem Batı meseleleriyle temas halinde kalabilirdi. Kent genişletildi, yeni surlar inşa edildi ve imparator pahalı bir yapılaşma programına girişti. Yapımına 326'da başlanan kent 330'da resmen kutsandı. Constantinus imparatorluğun hem askeri, hem sivil kurumları içinde bir dizi önemli reform başlattı. Mali sistem elden geçirildi ve devletin parasal ekonomisini istikrara kavuşturmak için gösterilen başarılı bir çabayla yeni bir altın sikke, solidus basıldı. Askeri ve sivil daireler birbirinden ayrıldı, merkezi idare yeniden yapılandırılarak doğrudan imparatora karşı sorumlu, imparatorca seçilmiş bir dizi yüksek memurun emrine verildi. Ordular başlıca iki kısım halinde yeniden teşkilatlandı; birinde sınır vilayetleri ve sınır boylarında konuşlandırılanlar, ötekinde ise doğrudan imparatorluk sarayına bağlı olan ve dış savunma hatlarını yarıp geçen herhangi bir istilacıyı karşılamaya hazır, daha hareketli birliklerden oluşan çeşitli sahra orduları vardı. Taşra idaresinde reform yapıldı, merkezi denetimi sağlamada ve mali konuları teftişte daha başarılı olmak için, daha çok ve daha küçük taşra ve aracı birimleri kuruldu. Son olarak, kilise, Hıristiyanlığa hoşgörülü davranılmasıyla ve Constantinus'un saltanatı sırasında Hıristiyan olmayan birçok yerleşik kültün zararına Hıristiyanlığın olumlu teşvik edilmesiyle, kudretli bir sosyal ve politik güç olarak gelişmeye ve zamanla Doğu Roma toplumuna hakim olmaya, ayrıca sivil hukuk ve adaletin birçok cephesinde devletle otorite yarışına girmeye başladı.
Constantinus'un reform çabalarına rağmen, imparatorluğun büyüklüğü ve Batı ile Doğu'nun farklı ilgi alanları, bölünmüş bir hükümetin sürekliliğiyle sonuçlandı; dörtlü idare (tetrarhi) hiçbir zaman geri getirilmediği halde her iki tarafta da bir hükümdar vardı.
Constantinus'un 337 Mayıs'ındaki ölümü üzerine üç oğlu, orduların da desteğiyle, onun yetkesini devraldı. En yaşlıları olan II. Constantinus kıdemli sayıldı ve Batı'da hüküm sürdü. Constantius Doğu'da hüküm sürdü ve merkezi valilikler (Afrika, İtalya, Illyricum) en gençleri olan Constans'a tahsis edildi. Constans ile Constantinus arasındaki gerginlik 340'ta savaşa, Constantinus'un yenilgisine ve ölümüne yol açtı, bunun sonucunda Constans Batı bölgelerinin de hükümdarı oldu. Gelgelelim, hem Batı'daki sivil nüfus, hem ordu içindeki yaygın hoşnutsuzluğun bir sonucu olarak, Constans 350'de tahttan indirildi ve yerine barbar kökenli yüksek rütbeli bir subay olan Magnentius diye biri geçti.
Magnentius'u tanımayan Constantius Illyricum'u istila etti, ama 351 'de alt edildi ve İtalya'ya kaçtı, burada başka yenilgilere uğrayınca hayatına kendi eliyle son verdi. Constantius 360 'daki ölümüne kadar imparatorluğu tek başına yönetti. Constantius 355'te kuzeni Julianus'u Galya'da kendisini temsil etmekle görevlendirdi; 357'de istilacı Franklar ile Alamanlara karşı komuta Julianus'a verildi ve o, bir dizi zaferin ardından askerleri tarafından Augustus ilan edildi. O sırada Constantius, 359'da batı vilayetlerini istila eden İran kralı Şapur'a karşı bir sefere çıkmıştı ve imparatorun, İran savaşı için Julianus'tan en iyi birliklerini kendisine göndermesi talebi, söz konusu ilanı tahrik etmiş olabilirdi. Julianus doğuya doğru ilerledi, ama Constantius onu karşılamaya giderken, 361 'de Julianus'u ardılı olarak seçtikten sonra öldü. Julianus ehliyetli bir general ve etkili bir yönetici olmakla birlikte, putperestliği -çoğu zaman kilisenin mali zararına- canlandırma çabalarından dolayı bazı askerlerinin sempatisini kaybetmiş olabilir. 363 'teki İran seferi sırasında, hangi koşullarda olduğu açıkça bilinmemekle birlikte, ölümcül derecede yaralandı. Askerler, Julianus'un muhafız komutanı olan Jovianus adlı birini imparator ilan ettiler. Şapur ile barış yapan Jovianus Konstantinopolis'e dönmek üzere yola çıktı ve yalnızca sekiz ay sonra Bithinia'da öldü.
Bizans Tarih Atlası, John Haldon, Alfa Tarih
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder