Roma (İmparatorluk)



Augustus döneminde lejyonların yerleşimi
İngiltere'nin İstilası





Roma İmparatorluğu'nun siyasi açıdan parçalanması, geleneksel olarak ortaçağın başlangıcı sayılan 476 yılında son Batı Roma imparatorunun tahttan indirilişinin doğrudan sonucu değildir.

Merkezden kaçma eğilimleri imparatorluk yapısı içinde 200 yıl öncesinde de kendini göstermiştir: "III. yüzyıl krizi" ve özellikle Gallienus'un Britanya'dan oluşan yeni bir Galya İmparatorluğu'nun kuruluşuyla sonuçlanır ve bu imparatorluk Postumus'un, Marius'un (268-269 arası imparatorluğu sırasında (218-268, 253) imparatorluk birbirinden bağımsız üç bölgeye ayrılır. Batıda Postumus'un isyanı (?-y. 269, 260-268 arası imparator), Galya, İber Yarımadası ve 50 imparator), Victorinus'un (?-y. 270, fit > 268) ve Tetricus'un (?-273, ’SB > 271) hükümranlığı altında 13 yıl sürer. 

Doğuda ise Palmyra'nın ekonomik-ticari gücü, bu kervan şehrini merkez alan gerçek bir imparatorluğun kuruluşuna götürür; bu imparatorluk önce Odaenathus'un (?-267, > 258), sonra Vaballathus'un (?-273, > 267) ama kaynaklara göre özellikle birincisinin karısı ve İkincisinin annesi olan Zenobia'nın (267-273 arası kraliçe) yönetimindeydi.

Bu iki "ayrılıkçı" imparatorluğu bir araya getirip imparatorluğun bütünlüğünü oluşturmayı başaran tek kişi İmparator Aurelianus olur (214/215-275,  270). Merkezden kaçma eğilimleri ve giderek bütünden ve birbirlerinden kopan bölgelerdeki yerelleşme eğilimi o tarihlerden itibaren, ama özellikle IV. yüzyılda giderek daha güçlü bir şekilde kendini göstermeye başlar. Belli bölgelerdeki çeşitli hak ihlalleri bu duruma işaret eder. Bunların amacı genelde ayrılıkçı krallıkların oluşması ve onlara imparatorlarla eşit düzeyde yetkilerin tanınmasıydı. Carausius'un (286-293 arası imparator) isyanı buna örnektir: Onun tarafından kontrol altına alınan Britanya ve Kuzey Galya, Carausius'un ölümüyle Allectus'a (?-296, 293) geçse de Constantius Chlorus (y. 250-306, > 293) tarafından geri alınır.

Diğer örnekler arasında Magnentius (y. 303-353, ® > 350), Magnus Maximus (y. 353-288,  383) ve III. Constantinus’un (?-411,  407) isyanları vardır.

III ile V. yüzyıl arasında Galya bölgesinde uzun süre devam eden bir dizi isyandan; zirve noktasında oluşan ve Autun'un yıkımından (269) Maximianus'un askeri müdahalesine (y. 240-310, > 286), oradan da V. yüzyıldaki şiddet patlamalarına ve Vizigot Bagaudae Frederich'in 453-454 yıllarında uğradığı yenilgiye kadar uzanan isyanların Bagaudae (köylü eşkıyalar) isyanları da bu duruma işaret eder. Bagaudae isyanlarının belirgin bir etnik özelliği vardır: İsmi bile Kelt kökenli olan bu isyanlar Roma'nın etkisindeki kent kültürüne karşı "yerel" ve kırsal bir kimlik iddiası taşır. 
Filippo Carla-Ortaçağ- Alfa Yayınları

3.Yüzyılda değişik nedenlerle ölen imparatorlar.

Tetrarşi dönemi.

Diocletianus, imparatorluk makamına dokunulmaz ve korkutucu bir konum vermek ister. Böylece tetrarşiyi kurar; bu sistem, başında Augustus adı verilen iki imparatorun yer aldığı ortak bir yönetim biçimidir. Diocletianus, kendisini Jupiter’in soyundan gelen Jovius, ikinci Augustus olan Maximianus’u da Herkül’ün soyundan gelen Hercules ilan eder. Bu iki imparatordan birincisi Doğu’ya ikincisi de Batı’ya yerleşir. Kendilerine iki Caesar yardım eder: I. Constantius Chlorus ve Galerius. Saray kuralları şöyle belirlenmiştir: imparatora tapılır ve uyrukları diz çökerek eflatun rengindeki giysisinin eteğini öper. Ancak 305’te, ilk tetrarkhes’lerin kendi istekleriyle tahttan feragat etmelerinden hemen sonra bu sistem çöker. Hıristiyanlara yönelik kıyımlar konusunda birbirine karşıt fikirleri olan halefleri arasındaki çatışma, I. Constantinus’un 312 yılında Milvius Köprüsü’nde sağladığı kesin zafere kadar sürer.

Théma Larousse


İmparatorluğun bölünmesi. 
Costantinuslar

Severuslar’ın düşüşü (235) ile Diocletianus’un tahta çıkışı arasında uzun bir kargaşa dönemi yaşandı. Germen istilalarını püskürtmeyi başarıp Perslere saldıran İllyrialı imparatorlar sayesinde buhrandan kurtulan Roma İmparatorluğu, Diocletianus’tan (284-305) itibaren yeni özellikler göstermeye başladı. Diocletianus özellikle Romalıların geleneksel inançlarına dayanırken, I. Constantinus (306-337) Hıristiyanlık’tan güç alıyordu; ama, her ikisi de imparatorluğu aynı yönde yeniden canlandırmaya çalışırlar: devletin merkezileştirilerek güçlendirilmesi ve bürokratik sistemin iyileştirilmesi. 

Diocletianus’un 303-304’te Hıristiyanlara uyguladığı zulümden amaç, yeni yarattığı dört başlı yönetime (tetrarşi) karşı saygıyı pekiştirmektir. I. Constantinus, önce Hıristiyanlara inanç özgürlüğü tanıyarak (313), sonra da bir ölçüde Ariusçu mezhep sapkınlığını destekleyerek imparatorluğu sağlamlaştırmayı yeğler. I. Constantinus’un ölümünden sonra imparatorluk üç oğlu arasında bölüşülür: bunlardan II. Constantius, 351-361 arasında imparatorluğu yeniden birleştir. II. Constantius, Hıristiyan dinini(veya daha doğrusu Ariusçu mezhep sapkınlığını) desteklerken, halefi Julianus (361-363) paganlığı yeniden canlandırmaya çalışır. Ama daha sonra, bir yandan yeni bir toplum ve yeni bir kültür ortaya çıkarken, Hıristiyanlık da yavaş yavaş zafere ulaşır.

I. Constantinus’un Konstantinopolis’te (İstanbul, 330) yeni bir başkent kurmasıyla birlikte, imparatorluk ikiye bölünme sürecine girer ve her birinin bir imparatoru vardır. Birleşik tek imparatorluğa hükmeden son imparator I. Theodosius’tu (379-395). Doğu Roma’nın imparatoru olan Theodosius, yavaş yavaş Batı’yı yeniden ele geçirir, 381’de Konstantinopolis Konsili’yle Ariusçuluk’u yasaklar, 392’de de Hıristiyanlık devlet dini haline getirilerek tapınaklar kapatılır. Ölünce imparatorluk iki oğlu arasında kesin şekilde bölüşülür : Doğu Arcadius’a, Batı ise Honorius’a bırakılır. Bölünmeye kadar pek etkili olmayan Gotlar’ın tehdidi bu aşamadan sonra Batı’yı zorlamaya başlar; Gotlar, 410’da Roma’yı ele geçirip yağmalarlar; 418’de Aquitania’ya yerleşirler ve kendilerini imparatorluk içinde federe bir halk olarak kabul ettirirler.
Théma Larousse

Roma İmparatorluğu'nun Batı kısmının çöküşü ve imparatorluğun sadece Doğu kısmına indirgenmesi V. yüzyıldan itibaren aşama aşama gerçekleşir. Nitekim Batı Roma'nın parçalanması tek bir felakete bağlanamaz. Eleştirel tarih, geç antik dönemin son kısmının Roma tarihinde sarsıcı ve dramatik bir dönem oluşturduğu konusunda hemfikirdir; Roma’nın önlenemez çöküşü yıllarca sürer ve neredeyse bütün bir yüzyılı kapsar. Öte yandan merkezi yönetimin Kuzey Afrika, İberya Yarımadası, Galya ve Britanya adalarını kapsayan imparatorluk eyaletleri üzerindeki kontrolünü kaybetmesi, uzun bir siyasi ve özellikle askeri istikrarsızlık sürecinin sonucu olarak gelişir. 

Her ne kadar kökeninde Barbar istilaları gibi güçlü bir dış etken varsa da bunun asıl belirleyici nedeni, idari yapının aşırı derece[1]de büyümüş olması, kurumlar arasında yaygın olarak yer alan yolsuzluk, ticaretin azalması, şehirlerin gerilemesi ve nüfusun demografik açıdan zayıflamış olması başta olmak üzere çeşitli iç etkenlerdir, içeride zayıflamaya yol açan bu etkenlerin sonucunda Romalılar imparatorluk topraklarını ve halkını korumada giderek daha aciz hale gelir ve bu koruma görevi büyük ölçüde Barbarlardan oluşan ordulara verilir. Germen askerlerinin bu şekilde giderek askeri hiyerarşiye nüfuz etmesi sonucunda da Germen halkları imparatorluğun batı kısımlarına kalıcı olarak yerleşirler. Romalılar 440'lı yıllara kadar Germen halklarının ilerlemesine şiddetli bir şekilde karşı çıkmaya çabalar. Batı Roma İmparatorluğu'nun başkenti Ravenna'nın 476'da düşüşü ve Herüller, Skirler, Turcilingler ve Ruglardan oluşan Barbar ordusunun başındaki Odoacer'in (y. 434-493) İmparator Romulus Augustulus'u (459-476,  475) tahttan indirerek imparatorluk sancaklarını Konstantinopolis'e göndermesi, Barbarların imparatorluğa nüfuz etme sürecini ve Batı Roma İmparatorluğu'nun birliğinin yıllar önce başlamış olan parçalanışını kesin bir şekilde mühürlemiş olur.

Ortaçağ, Cilt I, Ed: Umberto Eco,Roma-Barbar Krallıkları, Fabrizio Mastromartino

🔎Germenler

🔎Bizans

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder