Bizim de kısmen içinde olduğumuz komşu Balkan coğrafyasının tarihsel sürecini özet olarak göstermeye çalışacağız. Günümüzde Balkanlar farklı kimliklere sahip toplulukların devletler olarak yapılandığı bir görünüm sergilemektedir. Yugoslavya'nın bölünmesiyle görece yakın zamanda ortaya çıkan bir çok ülke de zaman içinde Okuma Atlası'nda ayrı sayfalar halinde yer alacaktır.
Balkan terimi, ağaçlarla kaplı dağlar silsilesi anlamına gelen Türkçe bir terimdir. Avrupa-Asya geçişinin Avrupa ayağını oluşturan Balkanlar çok değişik etnik topluluğa ev sahipliği yapmıştır.
M.Ö. yedinci yüzyılın ortalarına gelindiğinde, Trakya'nın Ege kıyılarında ve Tuna ağzına kadar Karadeniz'in batı kıyılarında Yunan yerleşimleri vardı. Bunlar öncelikle Yunan lüks mallarının tahıl ve kölelerle takas edildiği ticaret depolarıydı, ancak ekonomileri en azından kısmen bağımlı hale gelen Doğu Balkanlar ve Karadeniz bozkırlarının iç kesimlerindeki halklar üzerinde önemli bir kültürel ve ekonomik etkiye sahipti.
Yunanlılarla ticaret Daha M.Ö 7. yüzyılda, Karadeniz bozkırlarının bazı sakinleri görünüşe göre ticari tarımla uğraşıyor, Yunan üretimi lüks mallar karşılığında Atina'ya tahıl tedarik ediyorlardı. Herodotus, Tarihinde (M.Ö 5. yüzyılın ortalarında yazılmıştır) Balkanlar'da ve çevresinde yaşayan çeşitli kabileleri tanımlamıştır ve bu okuma yazma bilmeyen halklar hakkındaki "görgü tanıklarımızın" neredeyse tamamı onun açıklamalarından türemiştir. Başlıca ilgi alanları, Yunanlıların Karadeniz'in kuzeyindeki bozkırların göçebe ve yarı göçebe sakinlerine ve toprakları bugünün kuzey Yunanistan'ında Ege Denizi'nden Karadeniz kıyısına kadar uzanan Trakyalılara verdiği genel isim olan İskitlerdi. Herodot ayrıca klasik Yunan şehir devletlerinin hemen kuzeyinde ve doğusunda yaşayan Trakya kabilelerinin gelenekleri hakkında renkli açıklamalar yaptı.”
“Trakyalılar, MÖ 360'ta ağabeyi kuzeyde Makedonya sınırındaki İliryalılarla savaşta öldürüldükten sonra Philip'in kral olmasıyla öne çıkan Makedonlar tarafından tamamen Helenleştirilecekti. Philip, Makedonya'yı klasik Yunan dünyasının sınırlarındaki bir taşra krallığından tartışmasız liderine dönüştürdü. Klasik dönemin şehir devletlerinin aksine Makedonya, siyasi, dini ve askeri lider olan bir kralın yönetimindeki merkezi bir devletti.” (1)
Balkanların Roma öncesi halkları, daha sonra bu bölgeye gelen
göçler sonucu yeni gelenlerin içinde erimişlerdir. Bunlardan Arnavutlar, Grekler, Ulahlar
bölgedeki varlıklarını sürdürürken yeni gelen Slavlar, Türkler kalıcı olmuş ve kendi
yönetim yapılarını oluşturmuştur. Andığımız topluluklara Hırvatları, Slovenleri,
Makedonları, Bosnalıları da dahil etmeliyiz. (Bir çoğu slav kökenli) Bölgeyle ilgisi bakımından
Habsburglar ve Macarlar da Balkanların siyasi sürecinde yer almışlardır. Hazar
denizinin kuzeyinden gelen ve Türk dilleri konuşan Bulgarlar, Hunlar, Avarlar,
Uzlar bölge tarihinde önemli roller oynamışlardır.
Balkan coğrafyası, tarih boyunca Anadolu’daki egemen güçlerin etki ve ilgi alanında oldu. Zaman zaman bunun tersi de doğrudur. Osmanlı devletinin Balkanlardaki varlığı, onun bir Avrupa devleti sayılmasının da nedeniydi.
“14. yüzyılın sonuna gelindiğinde modern Balkan devletlerinin temeli atılmış bulunuyordu ki, bu dönemde bu modern devletlerin her birinin bir karşılığı mevcuttu: Eflak, Boğdan ve Erdel'de Romanya; Ortaçağ imparatorluklarında Bulgaristan; Sırp, Hırvat ve Boşnak krallıklarında Yugoslavya; İllirya'da Arnavutluk; Bizans İmparatorluğu'nda ise Yunanistan. Bölge içinde nüfus değişikliklerinin ve bazı göçlerin gerçekleşecek olmasına karşın daha sonraki dönemde, barbar istilalarıyla mukayese edilebilir büyüklükte bir dış müdahale söz konusu olmadı. Bu ilk devletlerin hiçbirinin modern anlamda ulusal olmadıklarını özellikle vurgulamak gerekir. Bu hükümetler temelde, güçlü asillerin bir lider etrafında oluşturdukları ittifakları temsil etmekteydi. Bizans liderleri gibi otokratik liderlerin sayısı azdı. Feodal sadakatler, devlet yönetimindeki güçlü kişilerin devletin korunmasında ve sınırlarının genişletilmesinde ortak menfaatlerinin bulunmasına bağlıydı. Bulgar ve Sırp devletlerinin akıbetlerinin de ortaya koyduğu gibi, bir asil, yöneticisine isyan etmesi ve düşman bir güçle ittifak kurması çıkarlarına daha uygun düştüğü takdirde kolayca müttefik değiştirebilmekteydi. İmparatorunun güçlü konumuna karşın Bizans İmparatorluğu da benzer sorunlarla karşı karşıya kalmaktaydı.
….
Ortaçağın sonuna gelindiğinde, sadece modern Balkan devletlerinin temelleri atılmakla kalmamış; fakat aynı zamanda, sınırları yaklaşık olarak Doğu ve Batı Roma İmparatorluklarının sınırları ölçüsünde ve uzun ömürlü bir kültürel kırılma yüzünden bölgenin bölünmesi de gerçekleşmiş bulunuyordu. Bu bölünmenin temelinde iki Hristiyan kilisesi arasındaki fark yatmaktaydı. Bulgarların, Yunanlıların, Rumenlerin, Sırpların çoğu ve birçok Arnavut, güçlü bir Bizans etkisine sahip olan Ortodoks dünyasının bir parçası halini aldı. Slav nüfus, ibadet dili olarak kendi dillerini kullandı ve Eski Slavca onların ortak edebi dili oldu. Kiril alfabesiyle yazmaktaydılar. Sanat ve mimaride Bizans tarzlarını izlediler. Buna karşın, kuzeybatı Balkanlar'daki Sloven ve Hırvatlarla bazı Arnavut ve Boşnaklar arasında Katoliklik ve Batı etkileri baskındı. Kilisenin dili Latince olduğu gibi kullanılan alfabe de Latinceydi. Batılı mimari tarzlardan, önce romanesk ve sonra da gotik onların binalarının karakteristik tarzı oldu.”(3)
Balkanlar oldukça farklı etnik ve dini toplulukların kendi aralarındaki rekabete sahne oldu. Bunun yanı sıra emperyal güçlerin de kontrol etmek istediği stratejik bir konumdaydı. Nitekim 4.Haçlı seferi sırasında Latinler İstanbul'u işgal ettiler, Yunanistan topraklarını paylaştılar.
14. ve 15.yy.larda Balkanlar’da egemen güç Osmanlılar oldu. 18.yy.dan başlayarak bölge diğer büyük güçlerin siyasi oyun alanında önemli bir yer edindi. İngiltere küresel çıkarları gereği Rusya’nın bölgede güçlenmesini engellemeye çalıştı. Özellikle Katolik Balkan bölgesinde Avusturya- Macaristan’ın etkisi güçlüydü. Rusya Ortodoks dünyasının hamisi rolünde bölgeye artan bir ilgi gösterdi. Fransız devriminin ulusçu bağımsızlık hareketlerine esin kaynağı olması, özellikle 19.yy.ın ortasındaki güçlü ayaklanmalara neden oldu. Bu süreçte Osmanlı egemenliğindeki Balkanlı topluluklar güçsüzlüklerinin farkında olarak büyük devletlere yanaşarak bağımsızlıkları için harekete geçtiler. Zamanın ruhu da onların lehineydi.“Güneydoğu Avrupa’daki (Balkanlar) ulus-devletler yakın sayılabilecek bir zamanda ortaya çıktığı için, gerek tarihçiler gerek politikacılar onlarla antik ve/veya Ortaçağ’a ait devletler arasında bağ kurarak meşruiyetlerini pekiştirmeye çalıştılar. Böylece, rakip ya da rakip olma potansiyeli taşıyan uluslara karşı ideolojik yarışta “daha eski olmak” gibi bir gerekçe edinilmiş oluyordu (sözgelimi “kronolojik olarak ilk önce biz vardık…”). Bu durumda çoğu zaman, bölgedeki her halkın bütün bir tarihi, ulusal idealler uğruna yürütülen (ve teleolojik olarak, ulus-devlete varacak) bir mücadele olarak ele alındı; tarihin bütün karakterlerine, anlarına ve süreçlerine, ulusal ideale ulaşmaya olan katkılarına bakılarak değer biçilir oldu. Bu türden çarpıtılmış söylem kalıpları, tarihi büyük-anlatılar, hem toplumu modernleştirme girişimlerini güçlendirmek hem de ulusal birlik ve bütünlüğün inşası için kullanılıyordu” (4)
Geçmişte ülkemizde yaşayan birçok ailenin Balkanlar ile bağı vardı. Şimdi de hala akrabaları bu ülkelerde yaşayan birçok vatandaşımız bulunuyor.
Balkanların, Anadolu ve Trakya coğrafyasında yaşayan bizlerin doğal merak alanında olması gerektiği inancıyla, aşağıdaki sayfalarda bölge ülkelerine ilişkin giriş niteliğinde sayfaları paylaşıyorum. B.Berksan
(1) The Balkans in World History , Andrew Baruch Wachtel, 2008
(2)Balkan Tarihi, Barbara Jalevic
(3)Balkan Tarihi, Barbara Jalevic
(4)Güneydoğu Avrupa’da Milletler ve Devletler, Editör: MIRELA-LUMINITA MURGESCU, CDRSEE,2008
Kaynaklar:
Balkan Tarihi I, 18 ve 19.Yüzyıllar, Barbara Jalevic, Küreyel Yayınları,2006
Balkan tarihi II, 20. Yüzyıl,
Barbara Jalevic, Küreyel Yayınları,2006
Güneydoğu Avrupa’da Milletler ve Devletler, Editör:
MIRELA-LUMINITA MURGESCU, CDRSEE,2008
The Balkans in World History , Andrew Baruch Wachtel, 2008
Balkanlar'ı Tahayyül Etmek, Maria Todorova, İletişim
Yayınları, 2003
Yunanistan Kısa Tarihi, Richard Clogg, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2015
A Concise History of Bulgaria, R. J. CRAMPTON, Cambridge
University Press, 2005
Historical Dictionary of Albania, Second Edition, Robert Elsie, Scarecrow Press, Inc.,2010
Historical Atlas of Central Europe, Paul Robert Magocsi, University of Toronto Press, 2018
The Palgrave Concise Historical Atlas of the Balkans, DENNIS
P. HUPGHIGK and HAROLD E. Gox, 2001
Bizans Tarih Atlası, Jhon Haldon, Alfa, 2017
Sayfalar:
Balkan Yarımadası Jeopolitiği ve Osmanlı Yayılışı
Balkanlar: Etnik Karmaşanın Dilsel Boyutları, Bilgehan A. Gökdağ
Osmanlı'nın Arnavutluk'u Fethi, İlkay Erken
Konuyla ilgili bağlantılar:
Not: Macaristan ve Polonya Balkan coğrafyası ile tarihsel ilişkileri nedeniyle, ayrıca ele alınacaktır.