5 Ağustos 2025 Salı

Teknolojik Devrimler

Teknolojik gelişmeler, belli alanlardaki teknik süreçleri aşan toplumsal değişime de neden olmaktadır. Her ardışık teknolojik devrim, döneminin ihtiyaçlarına çözüm üretirken, toplumsal düzenin de değişmesine yol açmıştır. Aslında bu döngü çok yönlü işlemektedir.  Bilim insanları, sanatçılar, düşünürler, siyasetçiler bulundukları ağda etkileşim içinde ve bazen sıçrama anlarında devrimlerin oluşmasında rol almaktadırlar. 

Okuma Atlası'nda bu süreci başlıklar halinde bir araya getirmekteki amaç, felsefe ve sanat alanındaki yansımaları dahil bu değişimin etkilerini düşünmek ve anlama çabasına başlangıç oluşturmaktır.

B.Berksan

Tüm devrimlerde ortak bir tema, teknolojik değişimin hızlanan temposudur; bu da giderek daha hızlı toplumsal adaptasyonu gerektirmektedir. Endüstri 4.0, "önceki sanayi devrimlerine kıyasla çok daha hızlı teknolojik gelişmelerle" açıkça belirtilmektedir. Enformasyon Devrimi, "toplumsal dönüşüm biçimlerine olağanüstü bir hız" kazandırmıştır. Endüstri 4.0'ın tetiklediği "eşi benzeri görülmemiş değişim hızı", insanlarda hem heyecan hem de korku uyandırmaktadır. Bu eğilim, yüzyılları kapsayan değişimlerden on yıllar içinde gerçekleşen değişimlere doğru bir geçişi işaret etmekte, toplumsal kurumlar ve bireysel uyum kapasiteleri üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadır.

Benzersiz özelliklerine rağmen, her devrim, yeni biçimlerde de olsa, belirli temel sosyolojik sorunları tutarlı bir şekilde üretmiş veya şiddetlendirmiştir.

  • Eşitsizlik: Askeri Devrim, "asker-yurttaşlık" aracılığıyla bazı sınıf çizgilerini bulanıklaştırırken, mevcut hiyerarşileri ortadan kaldırmamıştır. Sanayi Devrimi, toplumu yeni sınıflara (burjuvazi ve proletarya) ayırmış, servet ve güçte büyük eşitsizliklere yol açmış, yaygın işçi sömürüsü ve düşük ücretler ortaya çıkarmıştır. Enformasyon Devrimi, dijital erişim ve okuryazarlığa dayalı yeni eşitsizlik biçimleri getirmiştir (bilginin baskın bir değer olduğu tartışmasında ima edilmektedir ). Endüstri 4.0 ve Yapay Zeka Devrimi'nin, beceri yanlısı teknolojik değişim ve işverenler için azalan işgücü maliyetleri nedeniyle gelir eşitsizliğini önemli ölçüde artırması beklenmektedir.

  • Güç Dinamikleri ve Kontrol: Askeri Devrim, güçlü, merkezi ulus-devletlerin yükselişine ve askeri bürokrasilerin güçlenmesine yol açmıştır. Sanayi Devrimi, sermaye sahiplerinin (burjuvazi) üretim araçları üzerindeki gücünü artırmış ve işçilerin yaşamları üzerinde büyük bir kontrol sağlamıştır. Enformasyon Devrimi, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ve küresel ağların oluşumuyla yeni kontrol biçimlerini mümkün kılmıştır. Yapay Zeka Devrimi, veri toplama, analiz etme ve manipüle etme yetenekleri aracılığıyla güç ilişkilerini yeniden şekillendirmekte, algoritmik kontrol ve gözetim yoluyla toplumsal kontrolün derinleşmesine yol açmaktadır.

İnsan-teknoloji ilişkisi de her devrimde önemli ölçüde evrimleşmiştir. Askeri Devrim'de, teknoloji (silahlar, organizasyon) devletin ve ordunun bir uzantısı haline gelmiş, "asker-yurttaş" kavramını ortaya çıkarmıştır. Sanayi Devrimi, insanı makine sistemlerine entegre etmiş, işçileri fabrika ortamında makinelerle birlikte çalışmaya zorlamıştır. Enformasyon Devrimi, teknolojik aygıtların "beni tanıyan nesnelerden, beni temsil eden nesnelere, hatta ben olan nesnelere" dönüştüğü, kişisel teknolojik aygıtların yaygınlaştığı bir döneme girmiştir. Endüstri 4.0 ve Yapay Zeka Devrimi, insan-makine etkileşimini daha da derinleştirmekte, siber-fiziksel sistemler aracılığıyla fiziksel ve dijital dünyaları birleştirmekte ve YZ'nin insan yeteneklerini artırırken aynı zamanda sosyal izolasyon ve duygusal bağlarda azalma riskleri taşıdığı bir noktaya ulaşmaktadır. Bu, teknolojinin sadece bir araç olmaktan çıkıp, insan kimliğinin ve sosyal deneyimin ayrılmaz bir parçası haline geldiği karmaşık bir ilişkiyi göstermektedir.

Bilgi, enformasyon ve eğitimin dönüşümü de tüm devrimlerde merkezi bir rol oynamıştır. Askeri Devrim, askeri bürokrasinin güçlenmesi ve bilimsel-teknik bilginin  yükselişiyle, bilginin üretim ve yayılımında önemli bir değişime yol açmıştır. Sanayi Devrimi, bilimsel yöntemin ve rasyonel düşünmenin önemini artırmış, teknolojik gelişmeleri etkilemiştir. Enformasyon Devrimi, bilginin miktarında ve erişilebilirliğinde "bilgi patlaması"na yol açmış, ancak aynı zamanda bilginin doğruluğunu doğrulama zorluklarını da beraberinde getirmiştir. Endüstri 4.0 ve Yapay Zeka Devrimi, sürekli eğitimi ve dijital okuryazarlığı hayati hale getirerek, yüksek vasıflı işgücüne olan talebi artırmıştır. Bu devrimler, bilginin ve eğitimin toplumsal ve ekonomik değerini sürekli olarak yeniden tanımlamış, öğrenme ve adaptasyonun sürekli bir süreç haline geldiği bir topluma doğru ilerlemeyi zorunlu kılmıştır.

Yapay Zeka (YZ) Devrimi, bilgisayarların daha önce yalnızca insan zekasına özgü görevleri yerine getirmesini sağlayan gelişmiş YZ, makine öğrenimi ve otonom sistemlerin hızlı gelişimiyle yönlendirilmektedir. YZ sistemleri artık teşhis koyabilir, karmaşık kararlar alabilir ve robotik bedenleri kontrol edebilir. "Düşünen makinelerin" bu potansiyel gücü, başlangıçta askeri uygulamalar için dikkat çekmiş, ancak o zamandan beri sağlık, ekonomi, ticaret, tarım ve eğitim dahil olmak üzere neredeyse her sektöre nüfuz etmiştir. Toplumun dijital dönüşümü, "dijital toplum" veya "süper akıllı toplum" (Toplum 5.0) ile doruk noktasına ulaşarak, YZ'nin yaşamın tüm yönlerine yaygın entegrasyonuyla temelden şekillenmektedir.

(Toplum 5.0 kavramı ilk olarak Japonya’nın 5. Bilim ve Teknoloji Temel Planı’nda dile getirilmiştir. Organizasyon sırasında bu kavram, siber alan (sanal dünya) ve fiziksel alanın (gerçek dünya) tümleşik hale getirilmesiyle gelecekte şekillenmesi istenilen toplum modeline işaret ettirilmiş, ulaşılması amaçlanan bu ideal toplum modeli de ‘‘süper akıllı toplum’’ ifadesiyle tanımlanmıştır. )

Yapay zeka, iş dünyasında artan otomasyon ve verimlilik sağlamaktadır; YZ destekli robotlar ve yazılımlar, rutin görevleri insanlardan daha hızlı ve doğru bir şekilde yerine getirebilmektedir. Bu durum, işgücü piyasalarında önemli değişikliklere yol açmakta, işlerin makineler tarafından yerinden edilmesiyle potansiyel olarak işsizliği artırmakta ve yaygın yeniden eğitim ihtiyacını doğurmaktadır. YZ'nin yaygınlaşması, işgücü yapısını değiştirerek ve otomasyonu artırarak ekonomik gücü ve kaynakları daha da yoğunlaştırma riski taşımakta, potansiyel olarak toplumsal eşitsizliği ve çatışmaları şiddetlendirebilmektedir.

Yapay zeka sistemleri giderek sosyal işlevleri üstlenmekte, asistan, uzman, moderatör, arkadaş ve hatta eğitimci olarak insanları desteklemektedir. YZ botları, sosyal bağlantıları uyarlayarak insan gruplarındaki işbirliğini önemli ölçüde iyileştirebilirken, otonom güvenlik sistemleri yerleşik sosyal normları etkileyebilir. YZ, problem çözmeyi hızlandıran bir sosyal katalizör olarak hizmet edebilir ve bir danışman olarak, kaynağı bilinse bile tavsiyeleri etkili olabilir. İnsanlar ve YZ sohbet robotları arasındaki ilişkiler, başlangıçtaki merakdan derin duygusal bağlara dönüşebilir, kullanıcılar daha iyi sağlık deneyimleyebilir ve sohbetleri anlamlı ve destekleyici bulabilirler. Çocukların sosyal robotlara uyumu, savunmasız sosyal gruplarda kullanımlarına ilişkin hem fırsatlar hem de endişeler doğurmaktadır.

Yapay zeka, çift taraflı bir kılıç olarak, yetenekleri artırırken insan eylemliliğini ve bağlantısını aşındırma potansiyeli taşımaktadır. YZ'nin asistan, arkadaş ve eğitimci olarak işlev görerek insan yeteneklerini artırma, verimliliği artırma ve karmaşık sorunları çözme kapasitesi sergilenmektedir. Ancak aynı zamanda, YZ'nin "insan etkileşimlerini soğutabileceği", "duygusal bağlarda azalmaya" yol açabileceği ve "sosyal izolasyonu" artırabileceği yönünde önemli endişeler dile getirilmektedir. 

Dahası, YZ'nin karar alma süreçleri üzerindeki artan etkisi ve "teknolojik özerklik" potansiyeli , insan eylemliliğinde ince ama derin bir kaymaya işaret etmektedir; kararların giderek sadece insanlar tarafından değil, algoritmalar tarafından da alındığı bir duruma doğru ilerlenmektedir. Bu durum, YZ Devrimi'nin kritik bir paradoksunu vurgulamaktadır: insan yaşamını kolaylaştırmak ve daha bağlantılı hale getirmek için tasarlanmış teknolojiler, dikkatli yönetilmezse, temel insani becerilerin (empati ve sosyal etkileşim gibi) köreldiği, kişisel ilişkilerin zayıfladığı ve karar alma gücünün yavaş yavaş insan takdirinden algoritmik belirlemeye kaydığı paradoksal bir sonuca yol açabilir. Bir "süper akıllı toplum" vizyonu , eşi benzeri görülmemiş bir verimlilik sağlayabilir, ancak otantik insan deneyimi ve bağlantısı pahasına olabilir. Yapay Zeka Devrimi, giderek otomatize edilmiş ve akıllı bir dünyada insan olmanın ne anlama geldiğine dair temel bir yeniden değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Teknolojik ilerlemenin insanlığın refahına gerçekten hizmet etmesini sağlamak için YZ etiğine (önyargıyı ele almak, gizliliği korumak, hesap verebilirliği sağlamak ve insan-YZ işbirliğini teşvik etmek dahil) proaktif ve insan merkezli bir yaklaşım gerekmektedir.

Diğer bir önemli husus, YZ çağında toplumsal kontrolün derinleşmesi ve gizliliğin karşılaştığı zorluklardır. YZ'nin muazzam miktarda bilgiyi toplama, analiz etme ve manipüle etme yeteneği, güç ilişkilerini yeniden şekillendirmekte ve toplumsal düzenin sürdürülmesine veya dönüştürülmesine katkıda bulunmaktadır. Foucault'nun "disiplin ve ceza" kavramlarına açıkça atıfta bulunulması , daha yaygın ve incelikli bir kontrol biçimine işaret etmektedir. Eş zamanlı olarak, gizlilik endişeleri birçok kaynakta sürekli olarak vurgulanmaktadır. YZ'nin, özellikle veri odaklı sistemler, kişiselleştirilmiş içerik algoritmaları ve gözetim teknolojileri aracılığıyla yaygın entegrasyonu, davranışsal tahmin, sosyal profilleme ve ince sosyal mühendislik için eşi benzeri görülmemiş mekanizmalar yaratmaktadır. 

Bu, geleneksel devlet veya şirket kontrol biçimlerinin ötesine geçerek, bireysel seçimleri, kolektif normları ve hatta siyasi söylemi şekillendirebilen daha yaygın, çoğu zaman görünmez bir algoritmik etki alanına ulaşmaktadır. Veri toplama ve analizinin kolaylığı, YZ sistemlerinin bir tür "teknolojik özerklik" geliştirme potansiyeliyle birleştiğinde , güç dinamikleri için yeni bir sınır yaratmakta ve bireysel özgürlük, demokratik hesap verebilirlik ve manipülasyon potansiyeli hakkında ciddi sorular ortaya çıkarmaktadır. Yapay Zeka Devrimi, bireysel gizlilik ve özerklik için önemli tehditler oluşturmakta, güçlü düzenleyici çerçevelerin acil olarak geliştirilmesini, şeffaf ve denetlenebilir YZ sistemlerinin uygulanmasını ve kamuoyunun farkındalığının ve dijital okuryazarlığının artırılmasını talep etmektedir. En büyük zorluk, YZ'nin toplumsal faydaları için muazzam faydalarını kullanırken, istemeden bir gözetim toplumu yaratmamak veya liberal demokrasilerin temel ilkelerini ve bireysel hakları baltalamamaktır.

Metin Gemini ile oluşturulmuştur.

Kaynaklar: 

I. Sanayi Devriminde Teknolojik Gelişmenin Rolü, Nuri Erkin BAŞER, Doktora Tezi

Yapay Zekâ ile Toplumsal Dönüşüm: Sosyolojik Perspektif, Arif Akbaş

Dördüncü Sanayi Devriminin Emek Piyasaları Üzerine Etkisi, Abdullah Arslan, Yüksek Lisans Tezi

Endüstri 4.0 Teknolojilerinin ve Endüstri 4.0’ın Üretim ve Tedarik Zinciri Kapsamındaki Etkileri: Teorik Bir Çerçeve, Yasemin Gedik

Sanayi Devrimi'nin İnsanlık Tarihine Etkileri, Sayem, Yaşam Boyu Eğitim Merkezi

Enformasyon Toplumu ve Toplumsal Değişim Sürecinde Sosyal Medya,  N. Filiz İrge, Akdeniz İletişim Dergisi

Toplum 5.0: İnsan Merkezli Toplum, Dr. Nilgün Demirci Celep

🔎Askeri Devrim Yeni

🔎Sanayi Devrimleri

🔎Enformasyon Teknolojisi Devrimi

🔎Endüstri 4.0

🔎Yapay Zeka  Yeni


20 Temmuz 2025 Pazar

Filistin-İsrail

Osmanlı döneminde Büyük Suriye vilayetinin parçası olan Filistin coğrafyası, Siyonist projenin hedefi olmasıyla birlikte,  dünyanın en huzursuz bölgelerinden biri haline geldi. "Kutsal şehir" Kudüs'ün de yer aldığı bu topraklar, daha önce de tarihsel olarak hep ilgi odağındaydı.

Filistin, Doğu Akdeniz'deki konumu, Süveyş Kanalını batıdan kontrol eden Sina'ya komşuluğu, İngiltere'nin manda yönetiminde petrol hatlarının Akdeniz'e ulaşma güzergahı gibi nedenlerle stratejik açıdan da önemli bir bölgeydi.

I. ve II. Dünya savaşları sonunda meydana gelen değişimler, bölgedeki bu görece sakin ve barış içinde bir arada yaşayan değişik  dinden insanları kaosa sürükledi.

Arapça konuşan büyük çoğunluğun,  binlerce yıldır yaşadığı topraklarda, yeni bir devletin kurulması girişimi olan Siyonizm, günümüze kadar gelen ve uluslararası boyut kazanan  büyük bir soruna yol açtı. 

Bu sorun, bulunduğu coğrafyayı çok aşan bir önem kazandı. Küçük büyük birçok aktör sahnede rol kapma yarışına girdiler. En büyük güçler, bu kronik soruna bir taraftan neden olurken,  diğer yandan  çözen olmak ve büyüklüklerini kanıtlamak için gayret gösterdiler. Filistin'i kurtarmak bir dönem Arap liderleri için, kendi iç kamuoylarını tatmin etmenin bir aracı oldu. Diğer bazıları da Müslüman dünyasında liderlik hevesi için bu davayı sahiplenir göründüler. Başlangıçta komşu Arap ülkeleri Filistin'i paylaşma gayretinde bulundular. Batılı güçler direnişçilerin hedefi olmamak, ya da geniş Müslüman vatandaşlarının tepkilerini yatıştırmak için politikalar üretmeye çalıştılar. 

Samimi olarak Filistin halkının yanında olan, bu konuda gayret gösteren kimdi, yanıtlanması güç bir soru olarak kaldı. 

Diğer yandan, Siyonist taraf, çok bilinçli ve planlı bir şekilde, birçok zorluğun üstesinden gelerek başarıya ulaştı. Kapalı kapılar ardında büyük güçlerle yürütülen müzakere ve pazarlıklarda orantısız olarak avantajlıydılar. Gelecekteki İsrail devletini kurmak kararlılığındaki kitle iyi eğitilmiş, Avrupa uygarlığının bilimsel ve teknolojik birikimine sahip, ideolojik olarak kararlı bireylerden oluşuyordu. Tarihleri, sürgün, yok etme, aşağılanma, yalıtılmış bölgelerde zorunlu yaşama gibi olguları içeriyordu. Onlar için mitolojik karakterli "vadedilmiş topraklar"dan başka bir yerde yaşama şansı yoktu.

İngiliz manda idaresi döneminde artan sayıda olmak üzere, kent ve kasaba sakinleri  ile kırsalın tarım ile uğraşan Filistinlileri, yaşadıkları topraklarda bir devlet kurma kararlılığındaki Siyonist göçmenler ile karşı karşıya geldiler. Başlangıçta ne olduğunu anlamakta geciktiler. Daha sonra örgütlendiler ve direnişe geçtiler. Günümüze kadar süren çatışma başlamış oldu.

Filistinliler kimler? İsrail Devleti içinde vatandaşlığa sahip ikinci sınıf insanlar mı? Yine İsrail sınırları içinde yerinden edilerek kamplarda yaşayanlar mı? İşgal altındaki Gazze ve Batı Şeria'da yaşamını sürdürenler mi? Komşu ülkelerde sayısı milyonları bulan diasporadakiler mi? Yoksa dünyanın her yanına dağılmış, ülkelerine dönme umudunu kaybetmiş göçmenler mi? Aslında hepsini bir arada tanımlayacak en iyi kavram sanırım "sürgün olmak".


Aşağıdaki sayfalarda   İsrail'in devlet oluşumunu ve Filistin konusunu, bunun bölgeye ve ötesine yansımalarını göstermeye çalıştım.  Bir aşamada Filistin ve İsrail tarihi iç içe geçtiği için, olabildiğince iki tarafın kendi eylem planları ve yapılanmalarını ayrı ayrı ele aldım. İsrail tarafında sürekli göçler ile yeni topraklara yerleşmek, eski sakinleri yerinden etmek, kurumlar oluşturmak politikaları izlenirken, Filistin tarafının daha çok savunmada kalan ve varlıklarını korumak için çaba gösteren ve bir aşamaya kadar geleceğini biraz da çaresizlikten, dost Arap ülkelerinin yardımına dayandıran bir anlayışla hareket ettiklerini ve daha sonra öz güçlerini kullanarak direnmeye ve özgürlüklerini elde etmeye çaba gösterdiğini görüyoruz.

1970'lerden itibaren Filistin direnişinin sertleşmesi, eylemlerin sınır tanımayan bir karaktere bürünmesi, daha çok tarafın konuya müdahil olması ile sonuçlanmıştır. Odağında Filistin'in olduğu ve savaşlara yol açan krizler, bölgenin kontrolü mücadelesi ve petrol fiyatları yoluyla dünya ekonomisini tehdit eder hale gelince, bir şekilde çözüm arayışları hızlanmıştır.

Filistin coğrafyasının giderek İsrail toprağı haline geldiği süreçte zaman İsrail'in lehine işlemiştir. Kurucu babaların düşüncesinde  zaten bağımsız bir Filistin Devleti hiçbir zaman olmadı. Geldiğimiz aşama son adımların atılması gibi görünüyor.

Son yıllardaki gelişmeler, Gazze ve Batı Şeria'nın sanki ayrı yönetim birimleri haline gelmesi ile sonuçlandı. Bir aşamada bu bölgelerin tarihi giderek birbirinden uzaklaşıyor. 

Bu derleme, 21.yüzyılın ilk yıllarına kadar olan zaman dilimini kapsıyor. Bilindiği gibi 7 Ekim 2023'den sonra her şey değişti.  

B.Berksan






🔎Filistin (Manda idaresi sona erene kadar)

🔎İsrail (Göçler ve devletin kurulması)

🔎İsrail

🔎Filistin (Varoluş Mücadelesi)

🔎Kudüs

Haritalarla Gazze Savaşı BBC (Yeni)

Kullanılan kaynaklar.

Modern Ortadoğu Tarihi, AÜAÖF, 2017

Modern Ortadoğu Tarihi, William L. Cleveland, Agora Kitaplığı, 2008

Modern Ortadoğu, Toplumsal ve Kültürel Bir Tarih, Ilan Pappe, İletişim Yayınları, 2019

A History of the Modern Middle East, William L. Cleveland, Martin Bunton, Seventh edition published 2025 by Routledge

Ortadoğu Tarihi, Anne-Laure Dupont Catherine Mayeur-Jaouen, Chantal Verdeil, Doğu Batı Yayınları, 2022

Kısa İsrail - Filistin Tarihi /Michael Scott-Baumann, Say yayınları, 2021

Modern Filistin Tarihi, İlan Pappe, Phoenix , 2007

Gazze Tarihi, Jean Pierre Filiu, Bilge Kültür Sanat, 2016

Kudüs, Bir Şehrin Biyografisi, Simon Sebah Montefiore, Çeviren Cem Demirkan, Pegasus Yayınları, 2016

https://www.un.org/unispal/history2/origins-and-evolution-of-the-palestine-problem/

https://www.unrwa.org/

https://www.palquest.org/

https://www.ochaopt.org/

https://visualizingpalestine.org/

Atlas Historique du Moyen Orient, Flammarion, 2020

The Routledge Atlas of The Arab – İsrael Conflict, 10th Edition Martin Gilbert, 2012

The Routledge Historical Atlas of Jarusalem, Martin Gilbert, 2009

Gemini (Bazı alt başlıkların hazırlanmasında kullanılmıştır)




28 Mayıs 2025 Çarşamba

Mısır

Firavunların coğrafyası tarihin her döneminde önemli oldu. Bu coğrafya, nehir uygarlıklarının en eskilerinden birine ev sahipliği yaptı. Antik Mısır’ın zenginliği birçok yabancı gücü kendine çekti. Ancak gelenler, burada oluşmuş geleneklere kendi kültürlerini uyarladılar. İskender’in ardılları etnik olarak farklı kökenden gelmelerine rağmen, yeni firavunlar olarak iz bıraktılar.

Firavunlar güçlerini yerel yöneticiler ile paylaştılar. Bu denge sürekli değişti. Merkezi bürokrasi ve rahipler sınıfı da bu dengede önemli rol oynadı. Tanrılar yönetim aygıtının meşruiyetini sağlayan en önemli etkenlerin başında geliyordu. Hanedanların değişmesine paralel olarak tanrıların etkisi de değişkenlik gösterdi.

Mısır uzun yıllar yabancı hanedanlar tarafından yönetildi. Nil Nehri’nin suladığı bereketli topraklar tahıl ambarı olarak istilacıların hedefindeydi. Ayrıca değerli madenler de iştah kabartıyordu. Süveyş Kanalı’nın açılması, modern dönemde Mısır’ın önemini daha da arttırdı. Ticaret rotalarının yolu kısalmış ve Hindistan’a giden yol buradan geçer olmuştu.

Kültürel kırılma dönemleri olarak, Antik Mısır’ın Helenistik ve Roma dönemini takiben Hristiyanlaşması ve daha sonra, Müslüman Arap istilası sonucu bugünkü kimliğini elde ettiğini görmekteyiz.  Türkçe konuşan değişik yönetici hanedanların da Mısır tarihinde önemli rolü olmuştur.

Antik dönemden sonra, Mısır’ın yerli yöneticiler tarafından yönetilmeye başlaması 1950’li yılların başından itibaren oldu. Bu tarihten sonra Mısır Ortadoğu Arap dünyasının lider ülkesi rolünü oynamaya başladı. İsrail’in bölgedeki varlığının güçlenmesi ve komşu olması, Mısır dış politikasının en önemli olgusu haline geldi.

Modern Mısır, bizdekine benzer doğu batı tartışmalarının da yoğun olarak yaşandığı bir tarihe sahiptir. Antropolojik kültürü ile batı esinli modernleşmeci akımların çatışmalı diyalektiği, günümüze kadar etkisini göstermiştir.

Aşağıdaki sayfalarda, paylaştığım metinler ile, antik dönemden 20.yüzyıla bölgedeki gelişmelerin özetini vermeye çalıştım. 

B.Berksan





Mısır'ın jeolojik tarihi dört büyük fiziksel bölge ortaya çıkarmıştır :

Nil Vadisi ve Nil Deltası

Batı Çölü (Nil'den batıya, Libya sınırına kadar)

Doğu Çölü (Nil Vadisi'nden Kızıldeniz kıyısına kadar uzanır )

Sina Yarımadası

Mısır, dünyada en fazla su sıkıntısı çeken sekizinci ülke.

Mısır'ın toplam alanının yalnızca yaklaşık %5'ini kaplamasına rağmen; Nil Vadisi ve Nil Deltası ülkenin tek ekilebilir bölgeleri olarak en önemli bölgelerdir ve nüfusun yaklaşık %99'unu destekler. Nil vadisi, Asvan'dan Kahire'nin dış mahallelerine kadar yaklaşık 800 km uzanır. Nil Vadisi Yukarı Mısır olarak bilinirken, Nil Deltası bölgesi Aşağı Mısır olarak bilinir. Bazı kısımlarda dik kayalık uçurumlar Nil kıyıları boyunca yükselirken, Nil boyunca diğer alanlar düz olup tarımsal üretim için alan sunar. Geçmişte, yaz aylarında Nil'in taşması, aksi takdirde çok kuru olan topraklarda tarımı mümkün kılmak için silt ve su sağlamıştır. Asvan Barajı'nın inşasından bu yana, Nil vadisindeki tarım sulamaya bağlıdır. Nil deltası düz, alçak alanlardan oluşur. Deltanın bazı kısımları bataklık ve su basmış olduğundan tarıma uygun değildir. Deltanın diğer alanları tarım için kullanılmaktadır.

Rosalie, David (1997). "Coğrafya ve Tarihsel Arka Plan". Antik Mısır'ın Piramit Yapıcıları: Firavun'un İş Gücünün Modern Bir Araştırması . Routledge. s. 14.



Nil'in özellikle merkez ve ekvatoral Afrika'sındaki uzak yerleşimlerinde sayısız kolları olmasına rağmen, işin çoğunu yapan nehrin üç koludur. Birincisi, Etiyopya'nın dağlık bölgelerinden aşağı inen Atbara, nehrin toplam yıllık hacminin yedide birini taşır. Sel mevsiminde şiddetli bir taşkın Etiyopya'nın dağlık arazisindeki muson yağmurları ve eriyen karlar kanalını doldurduğunda, sel olmayan mevsimde kuru bir yatak haline gelir. 

Etiyopya'nın dağlık bölgelerinde de Yükselen Mavi Nil, yirminci yüzyıla kadar Mısır'ın tarımsal refahının kritik kaynağıydı. Taşkın mevsimi boyunca Etiyopya yaylalarından çok miktarda alüvyon yüklü su taşırdı ve bu zengin toprağı Nil Vadisi havzasında biriktirirdi. Çoğu sel mevsiminde olmak üzere, nehrin toplam kapasitesinin yedide dördünü taşır. 

Sonunda Victoria Gölü'nden aşağı çöken ve sudd olarak  bilinen Güney Sudan'ın bataklık arazilerinden geçerek kuzeye doğru kıvrılarak ilerleyen ve Hartum' da Mavi Nil ile birleşen Beyaz Nil gelir. Nil sularının kalan yedide ikisini taşır. Mısır'ın yıllık taşkınında o da kritik öneme sahiptir, çünkü yıl boyunca sabit bir su kaynağı sağlar. Böylece, ana Nil Nehri'ni yumuşatır ve sel sularının dünyanın diğer büyük nehirlerin de sıklıkla olduğu gibi şiddetli ve öngörülemez olmasını engeller. Nil, Sudan'ın başkenti Hartum'dan Akdeniz'e kadar, yalnızca tek bir kol olan Atbara'nın yardımıyla ve önemli yağış olmaksızın 1.600 mil daha akar. Yine de Asvan'dan Akdeniz'e kadar uzanan "uzatılmış bir vaha" yaratmak için yeterli su ve zengin toprak bırakır. Mısırlılar öncü antik kültürlerini bu uzun vahada yaratmışlardır.

..

Değişim, Mısır'ın uzun tarihinin de önemli bir özelliği olmuştur. Tarihsel dönem aralıkları somut biçimde hissedilmektedir. Yaklaşık üç bin yıl süren eski Mısır kültürü, nihayetinde Yunan ve Roma fetihlerine yol açmıştır. Mısırlıların kadim dili kullanım dışı kalmış ve antik çağların büyük anıtlarının çoğu ya kumlar altında kalmış ya da malzemeleri başka yerlerde kullanılabilecek şekilde yıkılmıştır. Daha sonra Yunanların ve Romalıların çoktanrılı kültürü yerini Hristiyanlığa, ardından yeni bir dünya dini ve yeni bir dil başlatan İslam' a bıraktı. İslam müstakil bir varlık değildi çünkü bir grup Müslüman fatih diğerini sırayla tahtından etti. Parlak bir Şii hanedanı olan Fatimiler, yerini Eyyubilere, sonra Memluklere ve nihayet Osmanlılara bıraktı. Ardından yeni bir yabancı fatihler grubu geldi: Fransızları, çarpıcı bir Türk-Çerkez  hükümdarlar ara döneminden sonra İngilizler takip etti. Çağdaşlar, Mısır'ın bugünkü rejimini firavunlar ve Memluklerle karşılaştırsalar da, 1950'lerden beri Mısır'ı yöneten erkekler  Mısırlı olmalarıyla övünüyorlar ve firavunlardan bu yana ülkeyi yöneten firavunların ilk doğma büyüme oğulları olduklarını iddia ediyorlar.

Üç kıtanın (Avrupa, Asya ve Afrika) bir köşesinde yer alan Mısır'ın muhakkak coğrafi ve stratejik önemi nedeniyle, bu topraklar çoğu zaman işgalci olarak çok sayıda yabancıyı kendine çekmiştir. Hiksoslar, Yunanlar, Romalılar, Araplar, Memlukler, Osmanlılar, Fransızlar ve İngilizler (bazıları şimdi Amerikalıları da ekliyor) ülkeye egemen olmuşlar, dillerini, nüfuslarını ve yaşam biçimlerini aktarmışlardır.

Kısa Mısır Tarihi, Robert T.Lingor, Say Yayınları, 2010

Eğer Eski Mısır yazısının MS 4. yüzyılda ortadan kalkması bu uygarlığın sonu anlamına geliyorsa, yaklaşık 3000'deki icadı da onun başlangıcı olduğu anlamına mı gelmekteydi? Tek bir olay yeni bir çağın başladığına işaret etmez, ancak yaklaşık 3400-3000 arasında Mısır'da köklü ve birbiriyle ilintili değişiklikler meydana gelmiş ve yeni bir toplum ortaya çıkmıştır. Bu yenilikler arasında en erken yazı denemelerinin yapıldığı 3250'den, ilk tam cümlenin yazıldığı 2750'ye kadar yüzyıllarca süren bir sürecin sonunda gerçekleşmiş yazının icadı da bulunmaktadır. Dördüncü binyılın sonunda birliğini sağlamış bir Mısır devleti ortaya çıkmıştır ve bu dönem -her ne kadar sınırları belirsiz olsa da- Mısır tarihinin başlangıcı kabul edilebilir. Doğal olarak birliğin sağlanmasından önceki dönem -Mısır prehistoryası önemsiz değildi; ülkenin birçok tarihsel unsuruna ait tohumlar içermekteydi. 

...

Eski Mısır'ın sınırları neredeydi? Bugün modern Mısır ülkesinin Arapça adı, Yakındoğu halklarının milattan önceki binyıllarda verdiği adın aynısıydı: Mısr. Başka halklar ise Memfis'te bulunan bir tapınak ve tapınağın adını verdiği semt Hikuptah'tan türetilmiş olması muhtemel Yunanca bir terim olan Aegyptos'un bir biçimini kullanmaktadır. 

Antik ve modern ülkeleri eşitlemek kolaydır, ancak günümüzün sömürgeci güçler tarafından çizilmiş şaşırtıcı derecede düz sınırları Eski Mısır'ın sınırlarını oluşturmaz. Bu sınırları ancak ülkenin her daim hayat damarı olmuş Nil Nehri'ni başlangıç noktası alarak akılda daha iyi canlandırabiliriz. Modern Kahire'nin güneyi boyunca uzanan dar bir vadide akarak şehrin kuzeyinde geniş bir alüvyon araziye yayılan nehir, insanların tarım yapmasına, köylerle şehirlerde yaşamasına ve ülkenin tarihini yazmak için kullandığımız anıtlar ve diğer yapıları inşa etmelerine imkan sağlamaktadır. 

Asvan'daki Birinci Çavlan'dan Akdeniz'e kadar olan kısım, geçmişte olduğu gibi bugün de Mısır'ın çekirdeğini oluşturmaktadır. Bu çekirdek bölgede yaşayan insanlar, onun ötesindeki Doğu ve Batı çöllerine ve Birinci Çavlan'ın güneyine uzandılar. Zaman zaman çok geniş alanlara ulaşmayı başardılar. Bu sayede batıdaki uzak diyarları, kuzey ve doğuda Akdeniz kıyılarındaki çeşitli yerleri ve modern Sudan'ın içlerine kadar giden Nil Vadisi'nin belirli kesimleri üzerinde etkili oldular.

Eski Mısır Tarihi, Marc Van De Mieroop, Homer Kitabevi ve Yayıncılık Ltd. Şti.,2019

Kaynaklar:

Kısa Mısır Tarihi, Robert T.Lingor, Say Yayınları, 2010

Axis 2000-Milliyet Hachette

Eski Mısır Tarihi, Marc Van De Mieroop, Homer Kitabevi ve Yayıncılık Ltd. Şti,2019

Rosalie, David (1997). "Coğrafya ve Tarihsel Arka Plan". Antik Mısır'ın Piramit Yapıcıları: Firavun'un İş Gücünün Modern Bir Araştırması . Routledge.

Hellenistik Dünya Tarihi, Malcolm Errington, Homer Kitabevi ve Yayıncılık Ltd. Şti,2017

Tarih Öncesi Çağlardan Günümüze: Mısır, Ersal Yavi, Necla Yazıcıoğlu Yavi, Yazıcı Yayınevi, 1996

Modern Ortadoğu Tarihi, William L. Cleveland, Agora Kitaplığı, 2008

A History of the Modern Middle East, William L. Cleveland, Martin Bunton, Seventh edition published 2025 by Routledge

The Roudlage Atlas Arab İsraeli Conflict. Martin Gilbert

Atlas Historique du Moyen Orient, Florian Louis

Atlas of İslamic History, PETER SLUGLETT with ANDREW CURRIE Routledge

World History  Encyclopedia


🔎 Antik Mısır

🔎Mısır'da Helenistik Dönem ve Roma Hakimiyeti

🔎İslamiyet Dönemi Mısır

🔎Memlukler

🔎Mısır'da Osmanlı Dönemi

🔎Mısır 19.Yüzyıl

🔎Mısır 20.Yüzyıl